[Feminizm/LGBTİ+ Kitaplığı] Feminist siberpunk türünün öncüllerinden: Uzaktan Kumandalı Kız

Bu yazıda feminist siberpunk anlatılarının dönüm noktalarından birinden söz etmek istiyorum. Bir süredir daha fazla feminist/queer bilimkurgu kitabı okuma isteğimle de ilişkili bir öneri bu. Uzaktan Kumandalı Kız, İthaki Yayınları tarafından Begüm Kovulmaz çevirisiyle 2018 yılında yayımlandı. Uzun zamandır “daha çok kişi okusun” diye isminden söz etmeyi planladığım James Tiptree Jr. mahlaslı Alice B. Sheldon’ın türe ilgisi olsun olmasın herkesin mutlaka tanışması gereken bir yazar olduğunu düşünüyorum.

Bildiğimiz şekliyle reklamların yasak olduğu bir kapitalist dünyada geçiyor bu kısa roman. Anlatıcı doğrudan okura seslenerek başlıyor hikâyesine, hem de “zombi” olarak.

Toplumun çirkin olarak gördüğü 17 yaşındaki P. Burke intihar denemesinin ardından bir iş teklifi alır. Delphi adında bir siber reklam ikonunu yönetecektir. Delphi’nin çok güzel olduğunu söylemeye gerek yok elbette. Reklam yasaklarına karşı markaların yüzü olmak için yaratılmış Delphi. Bugün -reklamlarla birlikte de olsa- kimi sosyal medya ikonlarının ya da ünlülerin giydikleri, yedikleri, içtikleri ile reklam yüzü olmasına alışığız. Ürün yerleştirme dediğimiz kavram herkesin bildiği bir şey. Tam bu noktada kitabın ilk kez 1974 yılında yayımlandığını, Alice B. Sheldon’ın erkek bir yazar ismiyle James Tiptree Jr. olarak Hugo En İyi Kısa Roman Ödülü’nü aldığını belirtmek gerek.

Ursula Le Guin’in ‘erkek’ mektup arkadaşı

Uzaktan Kumandalı Kız’ı tam anlamıyla feminist bir yapıt olarak görmek kolay değil fakat türün klasik erkek bakış açısını aşması, toplumsal yapıya dair eleştirileri ve döneme özgü kadın/erkek dili ayrılığının görülmemesiyle türün öncüllerinden biri olarak görülüyor.

Ursula K. Le Guin’in yıllarca James Tiptree Jr. olduğunu düşünerek mektuplaştığı, erkek bakış açısının olmadığı, cinsiyeti belirsiz bir dile sahip olduğunu söylediği öyküleriyle sevip takdir ettiği yazarın kitabı Türkçede yine Ursula K. Le Guin’in önsözüyle yayımlandı. Alice B. Sheldon sadece yazdıklarıyla değil hayatıyla da üzerine daha dikkatle eğilmeye değer bir yazar.

Türkçedeki ilk eserinin gözden kaçmaması ve daha geniş tartışmaların konusu olması dileğiyle.

Belgesel film önerisi: Finding Vivian Maier

Bu haftanın kitap dışı önerisi ise Finding Vivian Maier adlı belgesel. Çok fazla biliniyor gibi gelse de, geçen aylarda yakın bir arkadaşım filmi de Vivian Maier’i de duymadığını söyleyince fotoğrafçının hikâyesini anlatan belgeseli ve Maier üzerine yazılmış iki yazıyı paylaşmak istedim.

Vivian Maier, 1950’lerden 1990’lı yıllara kadar Chicago ve New York’ta çocuk bakıcılığı yaparak hayatını kazanırken bir taraftan da yüz binlerce fotoğraf çekmiş bir gizli sanatçı. John Maloof, 2009 yılında bir açık artırmada Maier’e ait bir kutu dolusu film bulur ve hikâyenin sonunda yüz binlerce fotoğrafla birlikte Finding Vivian Maier belgeseli de ortaya çıkar.

Maier ilgili iki yazı önerimden ilki Sanatın cinsiyet ekonomisi: Vivian Maier’ı Bulmak (yaz. Gözde Naiboğlu), ikincisi ise olur da ben zaten filmi izlemiştim diyenler ya da Maier’le tanıştıktan sonra fotoğrafları hakkında daha teknik bilgiler öğrenmeye heves edenler için 5 Lessons Vivian Maier Has Taught Me About Street Photography, Vivian Maier üzerinden sokak fotoğrafçılığına da ilginç bir bakış açısı sunuyor.

www.epikneokuyor.com