Endişeye gerek yok, yangın Cudi’de! – Nurcan Baysal

Şırnak’ın Cudi dağında askerlerin yaptığı top atışı sonrası meydana geldiği söylenen yangın dünden beri devam ediyor. Çevredeki köylüler yangını kendi imkânları ile söndürmeye çalışsalar da, dağ koşullarının zor olması köylülerin yangına müdahalesini zorluyor. Yangını çıkaran devlet ise ben bu yazıyı yazdığım saatlerde halen yangının yayılmasını izlemekle yetiniyordu. Köylüler telefon yoluyla yetkili bütün kurumlardan yardım talep ettiklerini ancak şimdiye kadar herhangi bir yangın söndürme çalışmasının başlatılmadığını söylüyorlardı. Evrensel gazetesinin görüştüğü Silopi İtfaiyesi Müdürü Mahmut Olgun ise, “Başka yerlerdeki yangınlara helikopterlerle, uçaklarla yukarıdan müdahale ediyorlar. Burada neden edilmiyor? Neden Cudi’deki yangını söndürmek için helikopterler kullanılmıyor?” diye devlet yetkililerine soruyordu.

Bu sorunun cevabı belli… 30 yıllık savaşta Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyayı devlet talan etti. Ormanlar yakıldı, dereler kirletildi. Öyle kimyasal silahlar, bombalar kullanıldı ki bugün Bölgenin birçok yerinde hem insanlar hem diğer canlılarda ciddi hastalıklar var. Geçen yılki Dersim ziyaretimde Munzur’a atılan kimyasal silahlardan dolayı Dersimli çevreciler Dersim’deki kanser vakalarının Türkiye ortalamasının kat be kat üstünde olduğunu söylemişlerdi. Bölge coğrafyası devlet eliyle 30 yılda ters yüz edildi. Bölgenin birçok yerinde hayvanlar bile kısır artık.

Devletin Cudi’de kendi çıkardığı yangını, kitlesel bir tepki olmadıkça söndürmeyeceği açık. Ama bugün benim konum Kürd’ün dağlarını yıllardır yakan devlet değil. Bugün sözüm bu yangınları yıllardır bir film izlermişçesine izleyen bir kısım çevre örgütleri ve çevrecilere…

Cudi yanar, Türkiye’nin çevrecileri bakar!

Cudi’deki yangına Batı’daki çevrecilerin çok az bir kısmı tepki verdi (ki bu yazım onlara değildir). Yangın çıktığından beri, Türkiye’nin bilinen çevre örgütlerinden ve çevre katliamlarında sık gördüğümüz çevrecilerin ciddi bir kısmından ses çıkmadı. Ne de olsa yanan Kürdün dağıydı!

Yangın yeri Cudi dağı olunca, hele ki yangını çıkaran TSK’nın top atışı olunca, doğaseverlerin çoğunluğu sus pus oluverdi yine. O yangınla Cudi’de ölen kartal, geyik, kuş, arı, böcek… tüm bu hayvanların suçu Kürdün doğasının parçası olmaktı. Çevremde o kadar çok doğasever tanıdığım var ki… 2 gündür Cudi için onlardan bir ses çıksın diye bekliyorum, ama o ses çıkmıyor.

Twitter’da genç bir arkadaş “Biz HES mücadelesinde sizi yalnız bırakmadık, siz neden Cudi’de bizi yalnız bırakıyorsunuz” diye sormuş Batıdaki “kardeş”lerine… Belli ki benden sonraki nesilden. Bizler 90’larda hep Batı’daki Türk kardeşim bize ve doğamıza bu yapılanları bilse, izin vermez diye düşünürdük. 2000’lerde ise bilse de fark etmediğini gördük…

Şimdi düşünüyorum da, bugün Cudi’ye ses çıkarmayanlar, sizler 90’larda Bölge halkına, Bölge doğasına ne yapıldığını da biliyordunuz büyük ihtimal ve aslında bizlere bu zulümlerin yapılmasına göz yumdunuz. Bizler de bildiğinizi biliyorduk, ama kendimizi sizlerin bilmediğine inandırarak avuttuk!

Tam da yazıyı yazdığım sırada, 17:00 haberlerinde NTV yangın haberlerini veriyor. Atina yangınından sonra İzmir Aliağa’daki yangını verirken, 2 gündür yanan Cudi Dağı Türkiye’nin haberlerine konu bile olamıyor!

Ne diyelim kardeşim! Ormanlar yakılıyor, hayvanlar ölüyor, doğanın ırzına geçiliyor ama endişeye gerek yok, yangın Cudi’de…

Nurcan Baysal – t24.com.tr

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR