2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİManşetTürkiye

Dünya 8 büyüklüğündeki depremlere dayanırken Türkiye neden enkaz haline geldi?

0

Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem ve artçı depremlerde 14 bin 351’e yükseldi. Yaralı sayısı ise 63 bin 794 oldu. TBMM Genel Kurulu’nda, 10 ilde 3 ay süreyle OHAL ilan edildi.

Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Hatay ve Elazığ‘da yıkılan bina sayısı ise 6 bin 444 olarak açıklandı.

Can kaybı ve hasarın büyüklüğü, benzer büyüklükteki diğer depremleri akla getirdi. Şili‘de 2014’te 8,2 ve 2015’te 8,3 büyüklüğündeki depremlerde ölü sayısı 15’i geçmedi. Peki Türkiye’deki depremin bu kadar büyük bir yıkıma yol açmasının ardında ne tür nedenler yatıyor?

DW‘den Clare Roth‘un aktardığına göre; deprem merkezi yakınında çekilen görüntüler, binaların, bazı uzmanların “krep tarzı” tabir ettiği şekilde çöktüğünü, yani katların birbirinin üstüne yassı bir şekilde yığıldığını gösteriyor. Bu tür yıkımlarda enkaz altında hayatta kalma şansı azalıyor.

İngiltere‘deki Southampton Üniversitesi’nden deprem ve yapı mühendisliği profesörü Mehdi Kashani, bu şekilde yıkılan çok katlı binaların genelde eski binalar olduğuna ve yumuşak katlı (soft storey) tabir edilen şekilde tasarlandığına işaret ediyor. Yumuşak katlı binalar, katlarında büyük pencereler, geniş kapılar ve diğer açıklıklar bulunan yapıları ifade ediyor. Özellikle deprem bölgelerinde bu tür açıklıklar yerine sağlam duvarların bulunması gerekiyor. Giriş katlarında geniş mağaza alanlarının bulunduğu binalara Türkiye’de sıklıkla rastlanıyor. Girişte bulunan “yumuşak” katlar, bir depremde binanın bu katın üstüne yığılması riskini doğuruyor.

‘1995’teki Kobe depremi dünyada dönüm noktası oldu’

Türkiye’deki deprem bölgesinde bazı binalar günümüzde yer sarsıntılarına dayanıklı bir şekilde inşa edilse de pek çok bina, sismik analizlere dayalı tasarımların geliştirildiği dönem öncesinden kalma.

Mehdi Kashani, sismik analizlere dayalı bina tasarımlarında temel ilkelerin 1960’lı ve 1970’li yıllarda oluşturulmaya başlandığını ve çok da eski olmadığını belirtiyor.

Kashani, “1995’te Japonya‘daki Kobe depremi, pek çok şeyin değişmesinde çok büyük bir dönüm noktası oldu. Nerelerde hatalar yapıldığı analiz edildi ve araştırmalara daha fazla ağırlık verilmesine neden oldu. Böylelikle 1990’ların sonları, 2000’lerin başlarında bina deprem yönetmeliklerinin çoğu büyük ölçüde değişmeye başladı” diyor.

‘Sığ deprem’ faktörü

Depremde meydana gelen büyük yıkımda tasarımın yanı sıra depremin büyüklüğü ve türü de rol oynuyor. Deprem mühendisi Kashani, Türkiye’de meydana gelenin çok şiddetli ve “sığ” bir deprem olduğuna işaret ediyor.

Tektonik plakaların çarpışmasıyla oluşan şokun yer yüzeyine yakın olması, yer üstündeki etkinin daha güçlü hissedilmesine neden oluyor. Bu tür depremler “sığ deprem” olarak adlandırılıyor. Yerin daha derinliklerinde oluşan şokların yer yüzeyine ulaşması daha fazla zaman aldığı için etkisi daha zayıf oluyor.

Bazı depremlerin büyüklüğü çok fazla olmadığı halde büyük yıkım yaratması da sığ ya da derin olup olmadığıyla bağlantılı. Kashani, İran’da 2003’te meydana gelen depremi örnek gösteriyor. Bem kentindeki depremin büyüklüğü 6,3 olmasına rağmen 25 binden fazla can kaybına yol açmıştı.

Yapısal sistem malzemeden daha önemli

Deprem mühendisi Kashani, depreme karşı dayanıklılıkta en önemli faktörün malzemeden ziyade yapısal özellikler olduğunu belirtiyor. Doğru tasarlanmış bir yapıda tuğla, beton gibi yapı malzemelerinin depreme karşı sağlam bir dayanak oluşturacağını vurgulayan Kashani, yapısal tasarımı iyi olmayan bir binanın Türkiye ve Suriye’deki örneklerde görüldüğü üzere yerle bir olacağını kaydediyor.

Kashani, mevcut teknoloji kullanılarak sismik yapı tasarımıyla inşa edilmiş binaların, çok güçlü depremleri bile yıkılmadan ya da ağır hasar görmeden atlatabildiklerini ve bunun can kaybını azalttığını belirtiyor. Binaların yine de belli bir hasar gördüğünü, ancak önümüzdeki yıllarda bu konuda da ilerlemeler kaydedileceğine inandığını belirtiyor.

Türkiye’de meydana gelen deprem, önümüzdeki aylarda dünyadaki deprem bilimcileri ve mühendisleri meşgul etmeye devam edecek. Özellikle de depremde ayakta kalan binalar üzerindeki incelemeler ve hangi özelliklerin binanın yıkılmamasına neden olduğunun araştırılması önemli bir odak noktasını oluşturuyor. Deprem bölgesinde yapılacak araştırmaların bu alanda ilerlemeler kaydedilmesine yardımcı olması umuluyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.