Yeşeriyorum

Diyojen'in Feneri – Truva'nın Atı

0

Nurhan Tabak

Sizler rüya görür müsünüz bilmem, ben görürüm. Başkalarınınkine de benzemez benim rüyalarım. Ayıptır söylemesi biraz tuhaftır işte.

Ayrıca uyurken de, uyanıkken de tarihin piçleri beni hiç yalnız bırakmazlar, bir kalabalık gezeriz ki görmeyin.

Dün akşam tam uyku ya dalmışım elinde fener Diyojen çıkıp geldi. Feneri uzattı yak dedi. “Günlük güneşlik, aydınlık gerek yok” dedim. Israr etti, hadi kırmayalım bin yıllık adamı dedik, yaktık feneri. Bir de ne göreyim, etraf panayır yeri. Herkes orada, ortada bir oyuncakçı dükkanı, önünde insanlar kuyruk olmuş. Sıra bana geldi, Truva Atı verdiler. Sevindim içimden “Anladılar benim Çanakkaleli olduğumu” diye düşündüm.

Diyojen dürttü “Feneri atın içine tut.” dedi.

Atın merdivenlerinden çıktım, kapısını açıp feneri uzattım, donup kaldım. İçerisi kalabalık. Ön tarafta Bush’la, Fettullah Hoca Efendi yan yana oturmuş “Atı Diyarbakır’a çek” diyorlar. Onların arkasında Fransız Madam, Sarkozy, İngiliz, Amerikalı, İsrailli, Fransız, Alman silah tüccarları ile bir pazarlıktır ki şaşırırsınız. Bir yığın insanı esir almışlar. Ayaklarından ve beyinlerinden zincire vurmuşlar. Bunlar Türkler, Afganlılar, Pakistanlılar, Cezayirliler, Süryaniler, Kürtler, Ermeniler, amiraller, generaller, başbakanlar ellerine tutuşturulan senaryoyu okuyorlar. Amerikalı senaryolardan birini bunun işi bitti diye yırtıp yere atıyor. Göz ucuyla yerdeki kağıt parçalarına bakıyorum.

Saddam’ın, Irak ta ki kimyasal ve nükleer silahları, demokrasi adına Irakta öldürülen 500.000 (Beşyüzbin) insan. Bir başka kağıt parçasında bir resim şu andaki Irak ın içler acısı manzarası. Rüya bu işte, ipe sapa gelmez şeylerle doludur. Humeyni Fransız Madam’ ın kucağına oturmuş, feneri yüzene tutup: “Sen ölüsün, ne işin var burada?” dedim. “Madamın hatırını sormaya geldim. Biliyorsun beni İran için büyüttüler, beslediler sonra Şah’a karşı solcular devrim yapınca da sabahına İran’a postaladılar. Bunların adetidir, karşı devrim için bütün İslam ülkelerine bir hoca efendi beslerler.

Truva Atını, alıp koşarak oyuncakçı dükkanına götürdüm. “Alın bunu istemiyorum, içindekileri hiç sevmedim… “, “Alamayız verdik bir kere” diyecekler diye ödüm koptu. koşarak sokaklara daldım. Sönmüş fenerle Diyojen’i arıyorum…

Ter içinde uyandım.

Uyanık olmak da zor,

Rüya görmek de.

Hele Yeşil olmak

Zor iş be kardeşim, zor iş işte.

20.Mart.2008
TRUVA’ NIN KIZI

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.