Dingoların bilim dünyasından acıklı haberler – Ezgi Başaran

Ezgi Başaran‘ın Radikal.com.tr’de TİB kararıyla sansürlendiği için yayınlanamayan yazısının tam metnini paylaşıyoruz

* * *

Hükümetin açtığı en ‘makbul’ üniversite yöneticisi yarışmasında birinciliği şimdilik bu rektör göğüslüyor. Ama rakipleri bol. Ama rakipleri güçlü.

Üniversite değil, Dingo’ların şahsi ikametgahı. Tozu dumanı, otu samanı gönlünce savuruyor, ne hukuk ne etik, ne bilim ne fen kriterini takıyorlar.

Türkiye’nin belli başlı üniversiteleri böyle Dingo rektörler, belli başlı fakülteler böyle Dingo dekanlar tarafından iç ediliyor.

Ne haller ne mikro iktidar alanları var, ne Kemeraltı’nda Kapalıçarşı’da bulunmayacak kurnazlıkta esnaf hesapları dönüyor, ah bir bilseniz…

Gücü elinde bulunduranlar tarafından özenle seçilip üniversitelere yerleştirilen ‘bilim’ dünyasının hükümet komiserleri, ‘bilim’ dünyasının ‘Alo Fatih’leri, yani bu Dingolar…

İstiyorlar ki tüm araştırma görevlileri, tüm asistanlar, tüm yardımcı doçentler, tüm doçentler onların eşleri dostları, söz geçirebildiği ya da hükümetin hoşuna gidecek kişiler olsun.

Buna göre kadroları düzenlerken de, takdir edersiniz ki, ne bilimsel kriter ne de hukuki hudut gözetiyorlar.

Akademik yetkinlik mi? Geçiniz.

‘Milliyetçilik’, ‘AKP’ye yakınlık’, ‘eskiden cemaate yakınlık şimdi cemaate uzaklık’, ‘Milli Görüş geleneğine içten bağlılık’, ‘serde İslamcılık’ türünden yetkinlik alanları var ve asıl bu akçeler tedavülde…

Ha bir de en önemlisi… ‘Haddini aşarak(!)’ protesto hakkını kullanan gençlere karşı devletin tarafını tutmak… Evet üniversite kadroları böyle hocalarla dolsun isteniyor. Öğrencisinin değil, devletinin hocaları!

**

Ben size yukarıda yaptığım tarifin vücuda gelmiş halini vakalar üzerinde göstereceğim şimdi, az bekleyin.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Soma faciasından 1 hafta önce, Soma Holding’in patronuna plaket verdi.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Çocukların mezuniyet törenini ‘kapasite yetersiz’ diyerek iptal etti. O kapasitesiz stadyum Metallica konserine ev sahipliği yapmıştı fakat öğrenciler için uygun değildi. Çünkü bir sene önce Gezi eylemleriyle ilgili komik pankartlar açan öğrencilerin bu sene de ‘şov’ yapmasından çekinilmişti.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Kampüs güvenlik görevlilerinin sayısı 1.5 katına çıkarmak üzere kaynak ayırdı ama sosyal bilimler fakültesinin açılması için kaynak bulamadı!

-Öyle bir rektör düşünün ki… Yemedi, içmedi… Gezi’de hayatını kaybeden gençlerin anısına dikilen 30 fidanı bir bayram tatili vakti söktürdü.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Pirinçler üzerinde (Mersin Limanı’nda ele geçirilmişti) araştırma yapan ve ‘GDO’ludur’ diye rapor veren Biyoteknoloji ve Genetik Araştırmalar Merkezi’nin itibarını sıfırladı. Çünkü Tarım Bakanı ‘Hayır o pirinçler GDO’lu değildir’ demişti. Bu demeci en kıymetli bilimsel veri kabul eden rektör üniversitesinin merkezini analizden çekti.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Onlarca idari personeli sürgün etti, afiş asıyor diye öğretim görevlileri hakkında soruşturma başlattı.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Doktoraları biten bir çok araştırma görevlisini işten attı. İlgili bölümleri ve fakülteleri bu araştırma görevlileri ile çalışmaya devam etmek istediğini söylemesine rağmen… Bu akademisyenler İstanbul idare mahkemesinde dava açtı ve bir ay önce kazandı. O mahkeme kararına göre üniversitedeki kadrolarına geri dönmeleri gerekiyordu. Evet bir kısmı döndü. Fakat iki araştırma görevlisi için mahkeme kararı olmasına rağmen göreve iadeleri yapılmıyor. Neden? Çünkü bu iki araştırma görevlisi, Hüseyin Mercan ve Aykut Tunç Kılıç rektöre göre hiç ‘makbul’ kimseler değil. Çünkü bu iki akademisyen rektörlüğün yukarıda saydığım uygulamalarını eleştiriyor ve daima öğrencilerinin yanında duruyor. O nedenle hukuksuz biçimde işsiz bırakılıyorlar. Ceza gibi, gözdağı gibi işsiz bırakılıyorlar.

**

Bu müthiş icraatlara imza atan rektör Prof. Mehmet Karaca’dır.

Türkiye’nin en kıymetli üniversitelerinden biri olan İstanbul Teknik Üniversitesi’ni yönetiyor.

Ve hükümetin açtığı en ‘makbul’ üniversite yöneticisi yarışmasında birinciliği göğüslüyor.

Ama rakipleri bol. Ama rakipleri güçlü. Bugün İTÜ’de yarın ODTÜ’de. Yarın ODTÜ’de, öbür gün Yıldız Teknik’te. O gün Yıldız’da, diğer gün Ege’de…

Dingo’nun bilim dünyasından haberleri dinlediniz, şimdi endişe edebilirsiniz.

Bu yazı ilk olarak yazarın yazısını yayınlaması gereken Radikal.com.tr’de TİB kararıyla sansürlendiği için yayınlanamadığı için link veremiyoruz

Ezgi Başaran

 

 

Ezgi Başaran

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR