Dersim’de barajlara karşı yürütülen kutsal direniş- Hüseyin Ali

Dersim’de Barajlara, HES’lere yönelik önemli bir halk hareketi yürütülüyor. Dersim’deki bu halk hareketi kutsallık düzeyinde nitelik taşıyor. Bu hareket sadece HES’lere yönelik değildir. Bu hareket HES’ler ve barajlar nezdinde etnik ve inançsal soykırıma karşı bir direniştir.

Dersim bir yönüyle de Kürtlüğün ve Aleviliğin özü olan bir coğrafyadır. HES’lerle sadece bir coğrafya değil, Alevilik bitirilmek isteniyor. Kürtlüğün en orijinal kültürü yok edilmek isteniyor. Bu, bilince çıkarılırsa barajlara ve HES’lere karşı mücadele daha da anlam kazanır.

Dersim 1938’lere kadar işgal edilmemiş, kendi kültür ve inancıyla yaşamış coğrafyadır. Alevi kültürü ve aşiret geleneğiyle binlerce yıl kendi kendini yönetmiştir. Alevi kültürü ve aşiret geleneğiyle kendi sorunlarını kendi çözmüştür. Kürdistan’da en son işgal edilen ve kendi kendini yönetme gerçeği ortadan kaldırılan coğrafyadır. Bu özelliğiyle çok kapsamlı irdelenmeye ve incelenmeye değer özgün bir coğrafyadır. Yakın zamana kadar Aleviliğin ve Kürtlüğün el değmemiş, hiç bozulmaya uğramamış çok değerli bir parçasıdır.

Eğer Aleviliğin ne olduğunu öğrenmek istiyorsak Dersim’in yakın tarihine bakmak gerekir. 1938 öncesi Dersim Aleviliği incelenirse Aleviliğin esas özünün ne olduğu daha iyi anlaşılır. Kuşkusuz Alevilik genel olarak ortak özelliklere sahip olsa da kimi yerel farklılıklar taşır. Dersim hem özgünlüğünün farklılığını hem de genelin en iyi temsilini ifade eden özelliklere sahiptir.

Dersim’deki Aleviler diğer alanlardaki Alevilerden bazı yönleriyle avantajlı konumda olmuştur. Hakim inançlar tarafından baskı altında tutulan, ötekileşen bir inanç olan Alevilik, Dersim’de bu baskıyı en az gören bir durumda olmuştur. Bu nedenle hakim inançlardan olumsuz etkilenme ve kendini farklı gösterme en az Dersim’de yaşanmıştır. Yine devlete en uzak kalan coğrafya olarak kendi kendini yönetme konumunda bir gelenek yerleşmiş, hatta bir yönüyle bir sistem kazanmıştır. Bu yönüyle Dersim’deki Alevilik geçmişine ve özüne en yakın Aleviliktir. Alevilik en orijin haliyle burada yaşanmış, varlığını sürdürmüştür. Bu açıdan Aleviliğin köklerini ve tarihini öğrenmede çok önemli veriler sunan özelliklere sahiptir.

Dikkat edilirse Dersim Aleviliği doğa ile iç içedir. Adım başı kutsal yerler vardır. Bu, doğanın kutsanmasıdır. İnsanın ilk toplumsallaştığı dönemdeki doğanın kutsallığı Dersim Aleviliğinde bugüne kadar gelmiştir. Aslında bu bilinç insan açısından en doğru, en gerekli ve en temel bir bilinçtir. Gerçek anlamda ekolojik bilinci en doğru ve en güzel haliyle Dersim Aleviliğinde görmekteyiz. Bu gerçeklik, Alevilikteki doğa sevgisinin, toplumsal doğanın kendini birinci doğadan ayrı görmemesinin en somut ifadesidir. Bu, Aleviliğin temelinde böyle bir bilinç olduğunu ortaya koyduğu gibi, devletçi sistemden ve onun düşünce kalıplarından en uzak coğrafya olarak Dersim, Alevilikteki bu özelliği kendisinde var olan doğa sevgisi ve anlayışıyla koruduğunu da ifade etmektedir. Yani Alevilik ve Dersim doğa sevgisi konusunda karşılıklı olarak birbirlerini böyle etkilemişlerdir.

İnanç ve ritüeller olarak da Dersim Aleviliği yakın zamana kadar en orijinal halini koruyarak gelmiştir. Bu açıdan Aleviliğin temel inanç formu ve ritüelleri nasıldır sorusunun cevabı da Dersim’de bulunabilir. Bu yönüyle Aleviliği en orijinal ve saf haliyle temsil ettiğini söylemek yanlış olmaz. Dersim’in konumunu Aleviliği bir koruma kalesi olduğu gibi görmek önemlidir. Tek olumsuz yanı şöyle ifade edilebilir: bu konum bir yönüyle de diğer Alevi bölgelerde en az olan konumda olmasını da beraberinde getirmiştir. Orijinal ve saflığı en iyi temsil ederken, diğer alanlardaki Alevilerin farklılığının zenginliğini kendine en az olarak mal etmiş denilebilir.  Bunu söylerken diğer alanlardan hiçbir şey almamış ya da az almış demiyoruz. Çünkü yüzyıllarca daha doğusundaki Alevilerin gidip geldiği bir alandır. Şah İsmail’in yenilgisine kadar Doğusundaki Alevilerle ilişkisi sıkıdır. İran’ın Horasan bölgesinde yaşayan Alevi Kürtlerle de ilişkileri vardır. Biz Horasan’dan gelmişiz söylemleri de bu ilişkinin ifade edilmesidir. Bir fiziki geliş gidişten çok, bir kültürel gidiş gelişten söz etmek daha doğrudur.

Dersim sadece Doğusundaki Alevilerle ilişkili olmamış; her zaman zorlanan Alevilerin gelip sığındığı bir coğrafya olmuştur. Bu nedenle Kürdistan’daki ve Anadolu’daki diğer Alevi kesimlerle ilişkisi hiçbir zaman kesilmemiştir. Birçok isyana destek vermiş, içinde yer almış ya da isyancıların güvenilir sığınağı olmuştur. Bu yönüyle sadece Kürt Alevilerle değil, Türkmen Alevilerle de ilişkisi olmuştur. Bunların tarihsel olarak incelenmeye ve açığa çıkarılmaya ihtiyacı vardır. Özcesi Dersim dışarıdan olumsuz olarak az etkilenmiştir. Ancak diğer Alevi toplumuyla ilişkileri her zaman olmuştur. Bu nedenle hiçbir zaman Aleviliğin genel kültüründen kopmamıştır; oradan beslenmiştir. Belki diğer alanlara göre bu beslenmeyi az yaşamış olabilir.

Alevilik Dersim’de saf ve orijinal halleriyle hala vardır. Belki 1938’den sonra Kürtlüğünün asimilasyona uğraması gibi, Aleviliği de bazı yönleriyle olumsuz etkilenmiş olabilir. Ancak Aleviliğin Kürtlüğünden daha fazla korunduğu da bir gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Dersim’de birinci derecede Kürtlüğü bitirme stratejisinin olduğunu biliyoruz. Kuşkusuz Aleviliği de hedefleyen ve giderek Sünnileştirmek isteyen bir amacı vardır. Aleviliği  ilk önce devletle bulaştırma, zaman içinde de Sünnileştirme hedefleri bulunmaktadır.

Dersim, bugün de Aleviliğin homojen olduğu tek coğrafya olarak Aleviler için önemini korumaktadır. Aleviliğin ayakta kalmasının en önemli mevzisidir. Dersim’siz bir Alevilik bu nedenle varlığını korumada zorlanacak bir Aleviliktir. Bu açıdan Kürtlüğünden sonra Aleviliği de tümden bitirilmek istenmektedir. Böylece Alevilik genel olarak çok zayıf hale getirilecektir. Bu açıdan Dersim’in korunması, buradaki Alevi inancının korunması tüm Aleviler için stratejik bir durum olarak görülmelidir.

Barajların yapımıyla 1938 katliamı arasında bir fark yoktur. Hatta barajların 1938’den daha tehlikeli ve sinsi bir amacı vardır. Toplu katliam ve soykırımı hedeflemektedir. Şark Islahat Planından bu yana izlenen politika ve uygulamalar barajlarla tamamlanmak istenmektedir. Barajlarla Dersim Aleviliğinin tüm manevi değerleri ve kutsalları sulara gömülmek isteniyor. Bu değerlerle bir bütün olan Dersim Aleviliği böylece ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Barajlar böyle bir kültürel soykırım olduğu gibi, demografik olarak da Dersimliliği yok etmeyi hedefliyor. En önemli yaşam alanları da su altında bırakılarak Dersim insansızlaştırılmak isteniyor. Zaten birçok yolla Dersim boşaltılmıştır. Barajlarla bu daha da ilerletilip Dersim Aleviliğinin  ve bir bütün olarak Dersimliliğin her bakımdan etkisizleştirilmesi hedefleniyor.

Tüm bu gerçekler Hes’ler ve barajlara karşı mücadelenin kutsallığını ve önemini ortaya koyuyor. Sadece Dersimlilerin, Dersim Aleviliğinin ve Kürtlüğün sorunu değildir; özellikle tüm Aleviler barajların kendi inançlarına yönelik bir saldırı olduğunu görmeli ve Dersim’deki halk direnişini sahiplenmelidirler.

Kürdistan boydan boya barajlarla kültürel ve fiziki soykırıma uğratılıyor; insansızlaştırılıyor. Bu açıdan Dersim’deki bu anlamlı ve kutsal ekolojik direniş tüm Kürdistan’a yayılmalıdır. Hasankeyf’te var olan direniş daha örgütlü ve etkili hale getirilip tüm Kürdistan’a yayılmalıdır.

Hüseyin Ali – Özgür Gündem

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR