2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİEkonomiKöşe YazılarıManşetTürkiyeYazarlar

Depremin ekonomideki artçı sarsıntıları: İlk gözlemler

0

[email protected]

Yıllardır beklenen Kahramanmaraş depremi sonunda geldi ve ülkemizi derin bir acı ve öfke içerisinde bıraktı. Acı elbette can kayıplarının büyüklüğünden, öfke ise bu afete yeterince hazırlanmamış ve ilk müdahelede sınıfta kalmış olmamızdan kaynaklanıyor.

Depremde can kaybı bu yazının bitirildiği 13 Şubat 2023 akşam saatlerinde 31 bin civarındaydı ama enkaz kaldırıldıkça bunun çok daha artacağını hepimiz biliyoruz. 1999 depremini takip eden 24 senede bir arpa boyu yol alamamış olmamız utanılacak acı bir gerçek olarak ortada duruyor. Depreme hazırlık, riskli binaları kuvvetlendirme, yenilerinin depreme dayanıklı yapılması, afet hazırlıkları, insanların eğitilmesi gibi hayati alanlarda, birçok konuda olduğu gibi “mış gibi” yaparak geçirmişiz zamanı. Depremin acısı kadar bu gerçekliğin yarattığı derin hayal kırıklığı da suratımıza şamar gibi çarpıyor. Elbette burada en büyük sorumluluk devlete ve devleti kontrol eden iktidara düşüyor. Dilerim bu depremin sonuçları her cephede ama en çok devlet, kurumlar ve iktidar çerçevesinde yeterince tartışılır ve bir daha bize bu tür felaketler yaşatmayacak sonuçlara varılır.

Ekonomik krize ilave şok

Depremin yürek dağlayıcı insani ve sosyal boyutlarının toplumumuzu çok uzun süre derinden etkileyeceğine hiç şüphe yok. Hem kaybettiğimiz binlerce insanın yaratacağı derin boşluk hem de arkada kalan insanların yıllar boyu yaşayacakları travmalar meselenin insani ve sosyal boyutunu hep canlı tutacak.

Ülke ekonomisi bir yandan yanlış yönetimden kaynaklanan kendi krizini yaşarken diğer yandan salgın, Rusya-Ukrayna savaşı ve ABD/AB faizlerinin yükselişi gibi dışsal şoklara da maruz kalmıştı. Geçen yıl yazdığım yazılarda bu konuları ayrıntılı işlemiştim. Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye lehine olan bazı sonuçlar sayılmazsa, bu dışsal gelişmelerin hepsi de ekonomideki gidişatı genel anlamda olumsuz etkilemişti. Deprem, bunlara ilaveten ekonomi üzerinde ciddi sonuçlar doğuracak ilave bir şok olarak gündeme geldi. Hala krizde olan ve ciddi bir enflasyon ve yoksulluk sorunuyla başetmeye çalışan Türkiye artık depremin getireceği ilave sıkıntılarla da boğuşmak durumunda.

Ekonomiyle ilgili konularda yazan birisi olarak, yazının başlığının çağrıştırdığı gibi bu devasa depremin ekonomik boyutları üzerinde durmak istiyorum. Kapsamlı bir ekonomik değerlendirme için henüz oldukça erken çünkü elimizde çok fazla veri yok. Bu nedenle fazla rakam vermeden ve 1999 deprem analizlerinden yararlanarak gözlemler yapmaya ve genel bazı sonuçlara ulaşmaya çalışacağım. Dolayısıyla, bu analize ihtiyatla yaklaşılmasını ve sadece depremin verdiği zarara ve önümüzdeki dönemde ülke ekonomisini nasıl etkileyebileceğine dair bir ön değerlendirme olarak okunmasını isterim.

Bölgenin önemi

Deprem bölgesi olarak tanımlanan 10 ilin 2022 sonu itibarıyla 13,4 milyon olan toplam nüfusunun 85,3 milyonluk ülke nüfusu içerisindeki payı yüzde 16 civarında. Diğer yandan, TÜİK verilerine göre 2021 cari fiyatlarıyla Türkiye’nin GSYH’sı 7,250 trilyon TL. Bunun 675 milyarlık bölümü (yüzde 9,3) deprem bölgesinde yaratılmış. Bu 10 il içerisinde yer alan ve nispeten depremden daha az hasarla çıkan Adana, Gaziantep, Şanlıurfa ve Diyarbakır’ın bölgenin en fazla geliri üreten illeri arasında olduğu görülüyor. Bölgenin toparlanma hızı açısından bu çok önemli.

Yine TÜİK verileri baz alındığında 2022 yıl sonu itibarıyla 254,2 milyar dolarlık ihracatımız içerisinde bu 10 şehrin payı 21,6 milyar dolar ile yüzde 8.5’e tekabül ediyor. Ama bölge illerinden sadece Gaziantep, Hatay, Adana ve Kahramanmaraş’ın payı yüzde 7,8. Dolayısıyla diğer 6 ilin ihracat içerisinde ciddi bir ağırlıkları bulunmuyor. Bu göstergeleri esas alarak bölgenin ekonomi içerisindeki ağırlığının kabaca yüzde 10 olduğunu kabul etmek çok yanlış olmayacak.

Ekonomik göstergelere ilişkin bazı varsayım ve tahminler

SERVET KAYBI: Önce depremin yarattığı ekonomik kaybın boyutlarını tespit etmeye çalışalım. Dünya Gazetesi’nden Kerim Ülker’e göre, “1999 yılındaki deprem, TÜSİAD’’a göre 17 milyar dolarlık bir zarara neden olmuştu. Devlet Planlama Teşkilatı bu rakamı 15-19 milyar dolar olarak belirlemiş, Dünya Bankası’na göre ise rakam 12-17 milyar dolar olarak ifade edilmişti.” Bakan Murat Kurum’a göre hasarlı 171 bin 882 binada toplam 1 milyon bağımsız bölüm incelenmiş. Bunlar içerisinde 24 bin 921 binada 120 bin 940 bağımsız bölümün yıkık ve ağır hasarlı olduğu, dolayısıyla kullanılamaz olduğu tespit edilmiş. 122 bin 279 yapıda bulunan 729 bin 435 bağımsız bölümün ise az hasarlı ya da hasarsız olduğu belirlenmiş.

Bu veriye göre kabaca 250 bin bağımsız bölümün yenileneceği ve bunların her birinin maliyetinin 100 bin dolar (100m2 x 1000$) olduğu düşünülürse toplam 25 milyar dolarlık bir mali kayıp ortaya çıkıyor. Az hasarlı binalar ile altyapıdaki kayıpların giderilmesi için yapılacak harcamaların ise 5 milyar dolara ulaşacağı varsayılabilir. Ticari ve sınai işletmelerde oluşan zararları ve bunların stoklarındaki kaybı da 2 milyar dolar varsayıp topladığımızda yaklaşık 32 milyar dolarlık bir servet kaybı ortaya çıkıyor. 2022 GSYH’nın 867 milyar dolar olduğu düşünülürse depremden kaynaklanan servet kaybı yaklaşık olarak GSYH’nın yüzde 3,7’sine denk düşüyor.

BÜYÜME/GSYH: Bölgenin depremden en fazla hasar gören üç ili Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman oldu. Bu üç ilin 2023 boyunca 2021 seviyesinin yarısı kadar gelir üreteceği, diğer illerin ise ortalama yüzde 70 seviyesinde kalacağı varsayılırsa, bölgenin ülke GSYH’sına katkısı yüzde 6.0’ya düşecek, ceteris paribus, ülkenin GSYH’sı 3.3 puan azalmış olacaktır.

Buna karşın, deprem bölgesinde ulaşım, hastane, okul ve haberleşme gibi alanlarda yapılacak altyapı yatırımları ile yeni konut inşaatlarının ve bunların yaşanacak hale getirilmesinin getireceği ilave harcamalar bu illerdeki geliri daha da yükseltecektir. Diğer yandan, devlet tarafından yapılacak transfer harcamaları da bölgedeki gelir kaybını telafi edecek etkiler yapacaktır. Bütün bu artı ve eksi değerler dikkate alındığında depremin 2023 yılında ülke GSYH’sında yaklaşık yüzde 1.5-2.0 seviyesinde bir  azalmaya yol açacağını söylemek mümkün. 2023 için tahmin edilen yüzde 3’lük genel büyüme oranı tutturulursa yıl sonunda depremin negatif etkisine rağmen büyüme yüzde 0,5-1.0 seviyelerinde gerçekleşebilecektir.

İHRACAT: Yukarıda, bölgenin özellikle 4 ilinin ülke ihracatındaki payının yüzde 7.8 olduğunu belirtmiştim. En fazla zarar gören illerden Hatay ve Kahramanmaraş’taki tahribat bu illerin ihracat kapasitesini ciddi oranda azaltacaktır diye düşünüyorum. Gaziantep ve Adana gibi diğer iki ihracat merkezindeki ihracatcı işletmelerin durumunu kestirmek ise şu aşamada mümkün görünmemektedir.

Kaldı ki fabrikalardaki hasar çok fazla olmasa bile insan kaynakları kapasitesindeki ciddi kayıplar, enerji, ulaşım ve liman altyapısındaki sorunlar ihracatta hissedilir bir azalışa yol açacaktır. Bu azalmanın bölge çapında yüzde 25 olacağını varsayarsak ihracatta yaklaşık 5,5 milyar dolarlık bir kayıp ortaya çıkacak ve bölgenin ihracat kapasitesi 15-16 milyar dolar seviyelerine düşebilecektir.

Yukarıda yaptığım varsayımları sizler de kendinize göre değiştirip kendi tahminlerinizi yapabilirsiniz.

TÜRKONFED tahmini

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) da depremin ekonomik etkileri konusunda hızlı bir şekilde kısa bir rapor yayınladı. Bu raporun, 1999 depremi verilerini esas alarak açıkladığı 2023 depremine ilişkin zarar tahminlerini aşağıdaki tabloda bulacaksınız. Tabloya bakıldığında, servet zararı olarak ifade edilen 84 milyar dolarlık tutarın büyük kısmının (71 milyar dolar) konut zararından oluştuğu görülüyor.

TÜRKONFED, Bakan Kurum’un açıkladığı 1 milyon adet konutun hepsinin yeniden yapılması gerektiğini ve her biri için 70 bin dolar maliyet varsayarak bu rakama ulaşmış görünüyor. Ben yukarıda, Bakan Kurum’un beyanını esas alarak 250 bin konut için ve konut başına 100 bin dolar üzerinden zarar hesabı yapmıştım. Bekleneceği üzere, yıkılan ve yeniden yapılması gereken konut sayısı, bu depremin ekonomik maliyetinin en önemli kalemini oluşturacak.

Genel değerlendirme

Depremin bir servet kaybı yarattığı ve bunun yeni konut, işyeri ve altyapı yatırımları ile yerine konması gerektiği açık. Bu gerçek önümüzdeki 3-5 yılda yaklaşık 30-35 milyar dolarlık bir ek harcama yapılması gereğini ortaya koyuyor. Bu ilave harcamanın iki boyutu var. İlki, bu paranın nereden bulunacağı, ikincisi enflasyon üzerinde yaratacağı etki. Devlet bütçesinin durumu artan vergi gelirleri nedeniyle çok kötü değil. Ayrıca kamu borçlanmasının göreli düşüklüğü nedeniyle Türkiye diğer ülkelere göre daha iyi durumda. Dolayısıyla bu harcamaların bir kısmı bütçeden ve ilave borçlanmayla karşılanabilir.

Ayrıca, Dünya Bankası ve EBRD gibi uzun vadeli altyapı kredileri veren uluslararası kurumlardan sağlanacak kaynaklar da bu yatırımlarda kullanılabilir. Nitekim Dünya Bankası depremden hemen sonra 1.78 milyar dolarlık bir kredi açacağını duyurdu. İkinci boyut olan enflasyon cephesinde ise deprem nedeniyle yapılacak ilave harcamaların enflasyonu artırıcı bir etki yaratması beklenmelidir. Ancak bu etkinin ne zaman ve hangi boyutta olacağını bu noktada kestirmek kolay değildir.

Depremin ilk aşamada yukarıda ayrıntılı açıkladığım gibi büyümede ve ihracatta bir düşüşe, kamu harcamalarının başlamasıyla da enflasyonda bir artışa yol açması büyük bir olasılık. İhracattaki düşüş cari dengeyi de olumsuz etkileyecektir. Ayrıca, deprem nedeniyle turizm gelirlerinde bir düşüş olması da beklenmelidir. Her ne kadar deprem bölgesi yabancı turistlerin yoğun ziyaret ettiği bir bölge değilse de, bu boyutta deprem geçirmiş bir ülkeye gelecek turist sayısı düşecektir. Ama bu etkilerin boyutlarının nispeten sınırlı kalmasını bekliyorum. Deprem bölgesinde hayatın normalleşmeye başlamasıyla birlikte (muhtemelen 1-2 yıllık bir süreçte) üretimde ve ihracatta artışlar başlayacak, turizm üzerindeki olumsuz etki ortadan kalkacaktır. Normal koşullarda bütün bu gelişmelerin ekonomiyi genel anlamda olumlu etkilemesi beklenmelidir.

Depremin, bu yazıda özetlemeye çalıştığım ekonomik etkileri bir şekilde telafi edilecek, yok olan maddi varlıklar yerine konacaktır. Ancak, yaşanan büyük can kaybı ve bunun doğurduğu insani kriz ve travmalar çok uzun bir süre yüreğimizi sızlatmaya devam edecek. Dilerim bu sefer bunun ötesine geçer ve tekrarını önleyecek adımları da atarız. Her zaman olduğu gibi, ateş düştüğü yeri yakıyor!

You may also like

Comments

Comments are closed.