Daha fazla geç kalmadan Enerji Devrimi’ne kulak verin – Pelin Cengiz

“Verimli, temiz, sürdürülebilir bir enerji sektörü, hızla ve etkili olarak büyüyen bir Türkiye ekonomisinin bir anahtar bileşeni olmak zorunda olacaktır. Enerji verimliliği, Türkiye endüstrisinin daha iyi ödemeler dengesi ve daha geniş rekabet gücü kazanmasına katkı sağlayacaktır. Yerli yenilenebilirlere bağlı olarak gelişen daha fazla enerji bağımsızlığı Türkiye’nin dış politikası için avantaj sağlayacaktır. İklim değişikliğiyle savaşmakta; ileriye yönelik, öncü bir rol Türkiye’nin dünya çapında önderlik gösterebilecek yeteneğini ve güvenilirliğini artıracaktır.”

Bu cümleler geçen hafta açıklanan Greenpeace Türkiye’nin “Enerji Devrimi” başlığı altında yayınladığı çok uzun soluklu raporunun önsözünden. Önsözdeki bu sözlerin sahibi ise Ekonomi Bakanı Kemal Derviş.

Greenpeace’in 10 yıldır üzerinde çalıştığı bu rapor, gerçekten de alternatif bir enerji üretimi stratejisi konusunda durum tespiti yapmanın yanı sıra yapılması gerekenleri de sıralayarak, gayet ayrıntılı bir yol haritası sunuyor. Greenpeace, Kemal Derviş’e raporu değerlendirmesi için göndermiş, Derviş de raporu inceledikten sonra seve seve önsöz yazmayı kabul etmiş. Bakanlıklara, ilgili kurumlara ve enerji bürokrasisine de rapor iletilecek.

Türkiye’nin enerji modeli sürdürülebilir değil. Ekonomik büyümeyi ilerlemenin tek göstergesi olarak koymak bir gerekçe olamaz. Bu enerji sistemi, yalnızca yaşam kalitemizi düşürmekle kalmıyor, gıdaya ulaşma kapasitemizi azaltıyor, daha fazla hava ve su kirliliği getirerek toprakla sağlıklı ilişki kurulamamasına neden oluyor, ekonomide daha fazla açık olmasına, fosil ve nükleer yakıt ithalatına daha fazla bağımlılığa yol açıyor. Bu rapor, bir şansımız olduğunu kanıtlıyor. Enerji politikalarını, yaşam kalitemizden ve ekonomiden ödün vermeden daha ekonomik uygulanabilir seçenekler ile değiştirebiliriz.

Greenpeace’in raporu hâlihazırdaki enerji politikasıyla ekonomik etmenler ve trendler aynı şekilde devam ederse geleceğimizin nasıl göründüğünü detaylı olarak tarif ediyor. Türkiye’nin, kömürlü termik santrallere ve nükleer enerjiye ihtiyacı olmadığını ispatlıyor. 2050’de öngörülen enerji talebini kayıpsız karşılayacak, enerji bağımsızlığını teşvik eden, yatırımcılara çevreyi kirletmeyen, sağlık sorunları yaratmayan ve tehlike arz etmeyen temiz seçenekler sunan yeni bir yol planı da var üstelik. Özellikle bu raporun işaret ettiği önemli noktalardan biri istihdam vurgusu. Yenilenebilir enerjilerdeki güçlü gelişmenin kömürdeki istihdam kayıplarını tazmin edeceği ve genel enerji sektöründeki iş imkânlarını arttıracağı raporda detaylı şekilde verilmiş.

Enerji Devrimi’ni daha fazla geç olmadan gerçekleştirmek ve iklim değişikliğini en aza indirmek için yapılması gereken politika değişiklikleri ise raporda şöyle sıralanıyor:

1- Fosil yakıtlar ve nükleer enerji için alım garantisi anlaşması dahil tüm teşviklerin kaldırılması.

2- Emisyon üst sınırı ve emisyon ticareti yoluyla enerji üretiminin dış (sosyal ve çevresel) maliyetlerinin telafisi.

3- Tüm enerji tüketim alanlarında, binalarda ve araçlarda sert verimlilik standartlarının mecburi kılınması.

4- Yenilenebilir enerji ve birleştirilmiş ısı ve güç üretimi için yasal bağlayıcılığı olan hedefler oluşturulması.

5- Elektrik piyasalarının, yenilenebilir kaynaklara dayalı üretimin lisanslama ve şebekeye öncelikli erişim garantisiyle yeniden yapılandırılması.

6- Yatırımcılar için tanımlanmış ve sabit geri dönüşlerin sağlanması, örneğin tarife garantisi planları sunulması.

7- Daha çevreci ürün bilgisi sağlayabilmek için daha iyi etiketleme ve ifşa mekanizmaları uygulanması.

8- Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği için araştırma ve geliştirme bütçelerinin artırılması.

Pelin Cengiz – Taraf

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR