COP28EnerjiManşet

[COP28’e doğru] ABD İklim Zirvesinde nükleer için gaza basacak: İklim krizinin çözümü nükleer olabilir mi?

0
Fotoğraf: Hollie Adams / Bloomberg

ABD, kasım aynın sonunda başlayacak olan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesinde (COP28), 2050 yılına kadar küresel olarak kurulu nükleer enerji kapasitesinin üç katına çıkarılmasını teşvik ederek, tartışmalı teknoloji için önemli bir geri dönüşe işaret edecek.

Bloomberg News’ün aktardığına göre, bildiride Dünya Bankası ve diğer uluslararası finans kuruluşlarına kredi politikalarına nükleer enerjiyi de dahil etmeleri çağrısında bulunulacak. Konuyla ilgili bilgi sahibi kişilere göre, 1 Aralık’ta Birleşik Arap Emirliklerinin Dubai kentinde imzalanacak taahhütnamede ABD’ye muhtemelen Birleşik Krallık, Fransa, İsveç, Finlandiya ve Güney Kore de destek verecek.

Bilgilerin kamuya açık olmaması nedeniyle adının açıklanmasını istemeyen bir kişi, bu çağrıdan birkaç gün sonra nükleer endüstrinin 2020 seviyelerindeki üretim kaynaklarını üç katına çıkarma taahhüdünün yapılacağı bilgisini verdi.

Deklarasyonun taslağında ülkelerin “nükleer enerjinin yüzyılın ortalarına kadar ya da ortalarında küresel net sıfır sera gazı emisyonuna/karbon nötrlüğüne ulaşılmasındaki kilit rolünü” kabul ettiği belirtiliyor ve “Nükleer enerji halihazırda, enerji güvenliğine sağladığı faydalarla birlikte, ikinci en büyük temiz sevk edilebilir baz yük enerji kaynağıdır” ifadelerine yer veriliyor.

Küçük modüler reaktörler gibi yeni teknolojiler de taahhütler arasında yer alacak.

Bildirge, karbondioksit emisyonu açığa çıkarmasa da ürettiği atıklar, santral kurma maliyeti ve potansiyel güvenlik sorunları nedeniyle sık sık eleştirilen nükleer enerjiye yönelik değişen tutumların son örneği niteliğinde.

Fotoğraf: Stefan Ziese / picture alliance

‣ Dünya Nükleer Raporu: Nükleer, güneş ve rüzgara yeniliyor; küresel payı 40 yılın en düşük seviyesinde

Uluslararası toplumdan nükleer karşıtı çağrılar yükseliyor

ABD’nin iklim konusundaki özel başkanlık elçisi John Kerry geçen hafta Bloomberg Yeni Ekonomi Forumu‘nda “Nükleer yüzde 100 çözümün bir parçasıdır” diyerek nükleer enerjiyi “temiz enerji” olarak nitelendirmişti.

BM İklim Zirvesi yaklaşırken ülkelerin nükleer enerjiye eğilimlerinin artması ise uluslararası toplum tarafından tepkiyle karşılandı. Dünyanın dört bir yanından uzmanlar, COP28’de yapılacak müzakerelerde nükleerin iklim krizi için çözümün bir parçası olamayacağı vurgusu yaptı.

Birçok ülkeden sivil toplum kuruluşları, COP28 öncesinde etkili iklim eylemi için seslerini birleştirdi. “Nükleer oyalamaya” son verilmesi çağrısında bulunan kuruluşlar, nükleerin çevre üzerindeki zararlarına değinerek yeni santral yapımlarının derhal durdurulması ve mevcut santrallerin aşamalı olarak kapatılmasını talep etti.

Çevre, Yerli halklar, sendika, inanç, halk sağlığı ve diğer sektörlerden sivil toplum üyeleri ve destekçilerinden oluşan küresel sivil toplum girişimi Don’t Nuke the Climate (İklimime Nükleeri Bulaştırma/DNTC), ulusal hükümetleri ve küresel toplumu daha güvenli, daha ucuz, daha hızlı ve daha uygulanabilir yenilenebilir enerji teknolojilerini benimsemeye ve kullanmaya çağıran bir video hazırladı.

Video: DNTC

Hazırlanan bir diğer videoda ise DNTC, yenilenebilir enerjilerle maliyet karşılaştırması yaparak ve nükleer felaketleri anımsatarak nükleer enerjinin ne olduğunu açıkladı:

Video: DNTC

‣ Isınan dünyada nükleer enerjinin ekonomi politiği: Küresel güneyde kalkınmacılığın sonu

Uzmanlar ne diyor?

Küresel DNTC ağının bileşenleri, ABD ve Birleşik Krallık gibi dünyanın enerji karışımında nükleerin payının artırılmasını teşvik eden hükümetlerin tutumlarını eleştirerek, göz önünde bulundurulması gereken durumları değerlendirdi.

Ağın Türkiye ayağı olan Nukleersiz.org Koordinatörü ve Bağımsız araştırmacı Dr. Pınar Demircan: Dünya artık nükleer santraller konusunda daha da endişe duymalı zira küresel ısınma aynı zamanda dünya denizlerinin ısınması, ısınan denizler nedeniyle deniz ekosisteminde meydana gelen değişimler ve deniz seviyelerinin yükselmesi sorunu anlamına geliyor. Şu anda dünyada faaliyet gösteren 412 nükleer reaktörün yüzde 95’inin su soğutmalı olduğunu düşünürsek, bu reaktörleri denizlerin ısınması durumunda nasıl soğutacağız? Peki ya ısınmadan kaynaklanan müsilaj ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi soğutma zorluklarının önüne nasıl geçeceğiz? Tedbirler alma ve nükleer santralleri devreden çıkarmaya başlama gerekliliğine rağmen, Afrika‘daki projelerde görüldüğü üzere hükümetler yeni nükleer santraller için anlaşmalar yapmaya devam ediyor. Ancak sıcaklıkları 30°C’ye ulaşan Akdeniz kıyılarındaki Türkiye ve Mısır‘da yapımı devam eden reaktörler ile 35°C’yi gören Körfez ve Kızıldeniz‘deki reaktörlerin riskleri nedeniyle bir nükleer felaket kaçınılmaz olacak. Nükleer küresel ısınmaya çözüm olmadığı gibi sorunu daha da derinleştiriyor. Bu nedenle öncelikle hükümetler nükleer projelerinden vazgeçmeli ve var olanları da aşamalı olarak durdurma kararı almalıdır. Hükümetlerin bu yönde teşvik edilmesi ise uluslararası sivil toplum dinamikleri olarak bizim görevimizdir.

DNTC’nin bir diğer bileşeni Avustralya Koruma Vakfından Dave Sweeney: İklim değişikliğinin etkileriyle mücadele söz konusu olduğunda, hakikaten var olan ve sonuç veren teknolojilere dayalı acil eylemlere ihtiyacımız var. Kritik bir dönemden geçiyoruz ve nükleer sektörünün kanıtlanmamış araçları ve sahte vaatleri üzerine zaman, kaynak ve emek harcamayı göze alamayız.

Ağın üyelerinden Uranyum Ağı Almanya’dan Günter Wippel: Nükleer yakıt zincirinin başlangıcı olan uranyum madenciliği, işçiler ve madenlerin çevresindeki insanlar için büyük çevresel, sağlık ve sosyal zararları beraberinde getiriyor.

DNTC’nin bileşenlerinden Ecodefense Eşbaşkanı ve alternatif Nobel ödülü sahibi Vladimir Slivyak: Nükleer enerji hem iklim değişikliğine hem de savaşlara karşı savunmasızdır. İklim değişikliğinin seller, kasırgalar, kuraklıklar, sıcak dalgaları ya da fırtınalar gibi  giderek artan sonuçları nükleer güvenlik açısından büyük riskler yaratıyor. Savaşlar ise Ukrayna‘daki Zaporijya nükleer santralinde olduğu gibi askeri saldırı riskini artırıyor. Günümüzün istikrarsız dünyasında nükleer enerji, radyoaktif felaketler açısından ek riskler yaratıyor. Ayrıca her sivil nükleer santral nükleer patlayıcı cihaz veya kirli bomba yapımında kullanılabilecek nükleer malzemeler ürettiği için nükleer silahların yayılması riskini de beraberinde getiriyor. Nükleeri, bu tür riskleri barındırmayan yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kıyaslamak gerek.

Bir diğer DNTC üyesi olan RECH Fransa‘dan Christine Hasse: Nükleer ve kömür santralleri soğutma için çok fazla suya ihtiyaç duyuyor. İklim krizi nedeniyle nehirler daha az ve daha sıcak su sağlıyor; son yıllarda Fransa‘da gördüğümüz gibi, soğutma sorunları nedeniyle nükleer santraller kapatılmak durumunda kalındı. Tarım ve içme için yeterli su sağlamak gelecekte daha zor olacak. Nükleer santrallerin soğutulması için suyu israf etmeyi göze alamayız.

Ağın üye kuruluşlarından BI Lüchow-Dannenberg Almanya‘dan Günter Hermeyer: Nükleer zincirin başından sonuna dek çeşitli nükleer atık türleri üretiliyor; muazzam miktarlarda su tüketiliyor ve kirletiliyor. Yüksek seviyede radyoaktif atıklar (kullanılan yakıt) dünya çapındaki nükleer enerji santrallerinde birikiyor ve bunun bilinen hiçbir çözümü yok. On binlerce varil nükleer atık okyanuslarımıza dökülüyor ve suları kirletiyor. Uluslararası nükleer lobisi, propagandasında tüm bu arka plandan söz etmemeyi tercih ediyor. Daha fazla savunulamaz vaatlere ihtiyacımız yok. Nükleer enerji iklim krizi için bir çözüm değil.

Daha önce DNTC, yaşanmış olayların kanıtlarını kullanarak nükleer enerji yanlısı söylemleri çürütme çalışmaları kapsamında, Türkiye’den sivil toplum örgütleri dahil dünya çapında yaklaşık 500 yaklaşık kuruluş tarafından desteklenen ve nükleer enerjinin iklim değişikliğine bir çözüm olduğunu reddeden bir kamuoyu açıklamasını koordine etmişti.

 

‣ En az 10 yeni nükleer reaktör inşa etmeyi planlayan İsveç, eleştirilerin hedefinde

COP28’e doğru

COP28 olarak bilinen 28’inci Taraflar Konferansı, Arap Yarımadasında nükleer enerji programına sahip tek ülke olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleşecek. Söz konusu bildirgeyi ev sahibi ülkenin imzalayıp imzalamayacağı ise henüz belli değil.

Kasım sonunda başlayacak ve iki hafta sürecek zirvede, dünyanın küresel ısınmayı 1,5°C‘nin altında tutmak için ne kadar yol kat ettiğini ve aradaki farkı kapatmak için neler yapılması gerektiğini takip etmek üzere bir “küresel durum değerlendirmesi” yapılacak.

BM tarafından yayımlanan bir rapor, emisyonların 2030 yılına kadar 2010 yılına kıyasla yüzde 9 artacağını ve dünyanın potansiyel olarak 2,8°C‘lik bir ısınmaya doğru yol aldığını gösteriyor.

‣ Nükleerden çıkış: Almanya son reaktörlerini de kalıcı olarak kapatıyor

More in COP28

You may also like

Comments

Comments are closed.