COP26Manşet

COP 26 başarılı olacak mı? Cevabı dört kritik soruya bağlı

0

Yazanlar: Helen Mountford, Taryn Fransen, Jamal Srouji, Lorena Gonzales, Nathan Cogswell, Mima Holt, Yamide Dagnet, Rebecca Carter, Rhys Gerholdt

Yeşil Gazete için çeviren: Ece İldem

***

26. Birleşmiş Milletler İklim Konferansı (COP26), en üst seviyede insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük problemin, küresel ve kolektif eylemle çözülebileceğine karşı güveni yeniden tesis etmelidir.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yayınladığı çarpıcı raporu ve aylardır beraber tecrübe ettiğimiz tahmin edilemez hava koşullarının yıkıcı etkileri göz önüne alındığında, Glasgow’a giden olan hükümetlerin ve diğer tüm aktörlerin fikir birliğine vararak sera gazı salımlarını önümüzdeki on yılda önemli ölçüde azaltmak ve dünya çapında karışı karşıya kalınan iklim olaylarını ciddiye almakta kararlı olmaları gerekiyor.

İklim eylemi için son durum

Tüm dünyada iklim değişikliğine karşı mücadelede önemli ilerlemeler kaydediyoruz. Örneğin elektrikli arabalara geçiş gün geçtikçe hız kazanıyor, yenilenebilir enerjinin kullanımı üstel olarak artıyor, bazı milletler 2030 için iddialı emisyon azaltma hedeflerine sahipler, çoğu ülke ve şirket iddialı net-sıfır hedeflerini için yarışmaya başladılar bile.

Bu gelişmelere rağmen, şu an ki ulusal iklim taahütleri (NDC’ler), ısınmayı 1,5 °C altında tutmak için yeterli değil. Bunun yanında, iklim açısından savunmasız ülkelerin çoğu ormanlarını korumak, temiz enerjiye daha çok uyum sağlamak ya da kendilerini iklimin etkilerinden korumak için yeterli desteğe erişemiyorlar.

COP26’nın ilk iki günündeki Dünya Liderler Zirvesi’nde ya da öncesinde, devlet liderlerinin -özellikle emisyonlarını azaltma ya da finansal hedeflerini daha geliştirmemiş olan büyük emisyon sahiplerinin daha da yüksek taahhütlerle gelmeleri gerekiyor. Bu adımlardan sonra resmi müzakereler, karşı karşıya olduğumuz eksikleri ele almalı ve Paris İklim Anlaşması’nın hedeflerine daha hızlı ulaşabilmemiz için önümüze net bir yol çizmelidir.

Peki karar vericiler ve kilit aktörler COP26’nın başarıya ulaşması için gerek şart olan bu dört soruya nasıl cevap vermeli?

Ülkeler, 2030’da derinlemesine emisyon kesintilerini gerçekleştirecek ve 1,5 °C hedefini sürdürmeye karar verecek mi?

Altı yıl önce Paris’te, ülkeler, sera gazı emisyonlarını azaltarak küresel ısınmayı, kötünün iyisi olan 1,5 °C’ta sınırlamak ve sıcaklığın daha da artması konusunda ortaya çıkacak daha pahalı ve tehlikeli sonuçlardan kaçınmak konusunda anlaştı. Bu eşiğin aşılmasının engellenmesi için 2030’da emisyonların yarı yarıya indirilmesi ve yüzyıl ortasında net-sıfır hedefine ulaşılması gerekiyor.

COP26 zirvesi öncesinde ülkeler, Paris Anlaşması’nın hedeflerine doğru ilerleme kaydetmek için 2030 için güncellenmiş ulusal iklim taahhütlerini yerine getirmek için uğraşıyorlar ve şimdiye kadar 120’den fazla ülke NDC’ler sundu ve birçoğu net sıfır duyurusu yaptı.

Peki taahhütleri ihtiyaçlarımızı karşılıyor mu?

112 ülkenin ve Avrupa Birliği’nin (30 Temmuz’da teslim edildi) NDC’lerinin Birleşmiş Milletler tarafından incelenmesi sonucunda ortaya çıkan verilere göre 2030 yılında bu ülkeler emisyonlarını 2010 seviyelerine göre toplamda %12 azaltıyorlar. Güncellenmiş taahhütlerini sunmamış olan ülkelerin taahhütleri de eklenirse 2030 itibariyle küresel emisyon 2010 değerlerine oranla %16 artacağı sonucuna varıyoruz. Bu, 2030’da emisyonlarımızı yarı yarıya azaltma hedefimizden çok uzakta olduğumuzu gösteriyor.

Rampion Açık Deniz Rüzgar Çiftliği, Birleşik Krallık. Ülkelerin 2030’dan sonra emisyonları azaltmak ve mümkün olan en kısa sürede net sıfır emisyona ulaşmak için agresif adımlar atması gerekiyor. Fotoğraf Nicholas Doherty/Unsplash

WRI ve Climate Analytics tarafından yapılan başka bir analizde ise sıcaklık penceresinden bakılıyor. Yayımladıkları makaleye göre yasal olarak bağlayıcı net-sıfır hedefleriyle birleştirilen mevcut iklim taahhütleri, yüzyılın sonunda 2,4 °C ısınmaya sebep olacak. G20 ülkeleri tarafından henüz resmi olarak kabul edilmemiş ancak yeni açıklanan ek hedefler de dikkate alındığında sıcaklık artışı 2,1 °C sınırında kalıyor. Yine makalenin verilerine göre eğer G20 ülkeleri 2030 emisyonları ve net-sıfır ile ilgili kararlı davranıp kesin azaltım hedefleri belirlerse artış 1,7 °C’de tutulabilir. Bu sonuç da bize 1,5 °C hedefinin sanıldığı kadar imkansız olmadığını gösteriyor.

Bu raporların açıklandığı sırada, Güney Afrika, ülkeyi 1,5 °C hedefine yaklaştırabilecek daha iddialı 2030 hedeflerini açıkladı. Özellikle gelişmekte olan bir ülkeden gelen bu hedefler bizim için çok sevindirici. Buna ek olarak Japonya da 2030 yılında emisyonlarını 2013’e oranla %46-%50 arasında azaltacağını resmi olarak taahhüt etti. Sahip oldukları zayıf taahhütlerin üzerine bu hatırı sayılır iyileştirme geçen yıl yapıldı. Ama daha fazlasına ihtiyacımız var. Toplamda küresel emisyonların %33’ünden sorumlu olan Çin, Hindistan, Suudi Arabistan ve Türkiye taahhütlerini açıklamadılar. COP26 süresince yeterince güçlü ve iddialı taahhütler ortaya koyabilirlerse hedeflerimiz arasındaki uçurumu kapatmaya da yardımcı olabilirler.

Daha öncesinde, Avustralya iddialı bir 2030 planı olmaksızın taahhütlerini sunmuş, Brezilya ve Meksika ise daha önceki taahhütlerinden daha zayıf hedefler belirlemişlerdi. Bu nal toplayıcıların da küresel ortaklığa emisyonlarını düşürmekle ilgili daha iddialı taahhütlerle katılmaları da çok önemli.

Bu konuda ufak bir pürüz daha var; her ne kadar AB, ABD ve diğer G20 ülkeleri iddialı 2030 emisyon azaltma hedeflerine sahip olsalar da 1,5 °C’lik hedefe tam olarak uymuyorlar. Birleşik Krallık‘ın 2030 hedefleri yeterli olsa da, gelişmiş ülkelere finansal destek vermeyle ilgili kanunlarını güçlendirmeliler.

Asıl büyük emisyon aktörleri henüz kuvvetli taahhütlerle gelmemiş olmalarına rağmen, COP26 sürecinde öne çıkmaları bekleniyor. Ve COP26 sürecinde hükümetlerin, yüksek emisyonlara sahip olan ve 2030 hedefleri 1,5 °C hedefiyle uyuşmayan ülkelerin Paris Anlaşması’nın Küresel Hisse Senedi’nin bir parçası olarak toplu değerlendirmenin yapılacağı 2023’ten önce hedeflerini iyileştirmeleri gerektiği konusunda hem fikir olmaları gerekmekte.

2023 yılı itibariyle güçlendirilecek iklim hedefleri kanun yapıcıların boyunu aşacaktır ve ülkeler Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen döngüler hesaba katıldığında 2025’te yeni hedeflerini sunmak zorundalar, ancak gerçek şu ki başka seçenekleri yok. 2020’lerde toplu bir biçimde sera gazı emisyonlarını düşüremezsek, 1,5 °C hedefi ulaşılmaz hale gelecek. Bu sınırı geçmenin korkunç sonuçları hesaba katıldığında, bu durumdan ne pahasına olursa olsun kaçınılması gerekiyor.

Ülkeler 2030 sonrasında emisyonlarını kesmek ve mümkün olduğunca hızlı net-sıfır hedefine ulaşmak için girişken davranmalılar. Geçtiğimiz senelere baktığımızda net-sıfır taahütlerinde büyük bir artış görünüyor. Bugüne kadar küresel emisyonun %54’ünden sorumlu olan 63 ülke net-sıfır hedefi açıkladı, bunların içinde bir çok kırılgan ülke ile büyük emisyon sahibi Çin, AB, Amerika ve Brezilya gibi ülkeler beraber bulunuyorlar. Ancak diğerlerinin yanı sıra Çin ve Brezilya, net sıfır hedeflerine ulaşmak için en güvenli yol olan emisyon azaltma ile ilgili yakın vadeli taahhütlerde bulunmadılar.

Net-sıfır hedefine ulaşabilmek için ortaya konması gereken güvenilir bir yol haritasının oluşabilmesi için müzakereciler COP26’nın bir sonucu olarak ülkelerin uzun dönem stratejiler hazırlamaya devam etmesi ve bu hedeflerini zamanla gözden geçirip revize etme konusunda hem fikir olmalılar. Bu kararla yüzyıl ortasında küresel net-sıfır hedefine ulaşmak için ihtiyacımız olan uzun dönem yol haritasına sahip olacak aynı zamanda bu yolda ilerlerken hedeflerimizi açık bir şekilde izleyebilme olanağına sahip olacağız.

Gelişmekte olan ülkeler ihtiyaçları olan finansal ve manevi desteği alabilecekler mi?

Glasgow’da ülkeler şimdi ve gelecekte iklim etkilerinin darbeleriyle yüz yüze gelen kırılgan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda hem fikir olmalılar. Büyük emisyon sahiplerinin iddialı emisyon azaltma hedeflerini kabul etmelerinin yanında, COP26 gelişmekte olan ülkelerin adaptasyonlarına, kayıp ve zararlarının belirlenmesini desteklemeye ek olarak ormanlarını korumaktan temiz enerji kaynaklarına geçişe kadar ki uğraşlarına da destek vermeyi taahhüt etmelidir. Planlanan tüm bu destekler geliri yüksek olan ülkelerin iklim finansına daha fazla katkıda bulunmasıyla sağlanabilir. Gelişmekte olan ülkelerdeki gücen ortamını yeniden inşa etmek için atılması gereken en önemli adım da bu finansmanın sağlanmasıdır.

Bir çiftçi, Endonezya’nın Nusa Penida kentindeki bir deniz yosunu çiftliğinde deniz yosunu topluyor. İklime karşı savunmasız birçok ülke, deniz seviyesinin yükselmesinin evleri ve işyerlerini etkilemesi gibi adapte olamayacak kadar şiddetli etkilerle karşı karşıya. 

İhtiyacımız olan şeylerin anlık bir resmine bakalım:

İklim finansmanı: 2009’da Kopenhag’da, gelişmiş ülkeler kamu ve özel kaynaklardan 2020 yılına kadar yılda 100 milyar Doları tedavüle sokacağını beyan etti. Son OECD raporlarının tahminine göre 2019 itibariyle toplam iklim finansmanı 79,6 milyar Dolar, bu durum gelişmiş ülkelerin hedefi tutturamadığını belgeliyor.

BM Genel Kurulu’nda, Başkan Joe Biden, Amerika’nın uluslararası iklim finansmanı taahhüdünü 2024 yılına kadar 11,4 milyar Dolara ulaşabilmek için tekrar ikiye katlayacağını duyurdu. Bu haber doğru bir adım olsa da hala 100 milyar Dolar hedefinin çok gerisindeyiz.

COP26 öncesinde Almanya ve Kanada, Birleşik Krallık COP26 Başkanlığı’nın talebi üzerine gelişmiş ülkelerle görüşülerek hazırlanmış yıllık 100 milyar Dolar için bir ‘teslimat planı’ açıklayacak. COP26 sürecinde ve sonrasında bir çok gelişmiş ülkenin finansmana katılımlarını hedefe ulaşmak için yeniden düzenlemeleri ve 2020-2024 periyodu için en az 500 milyon Dolar sağlanması konusunda hemfikir olmaları gerekecek.

2025-sonrası iklim finansmanı sağlanması için yapılacakların başlatılması da COP26’nın diğer ana konularından biri.

Daha önce alınan kararlar bize genel bir yol çizebiliyorlar ama Glasgow’da müzakereciler hedefe nasıl ilerleneceği konusuna konsantre olmalılar. Müzakereciler tarafında 2025’ten önce belirlenmesi gereken iklim finansmanı hedefine yılda 100 milyon Dolarlık tabandan ulaşmak için bazı fikirler ve yaklaşımları da içeren çeşitli genel yaklaşımlar önerildi.

Paris İklim Anlaşması’nın uzun dönem hedefleri ve gelişmekte olan ülkelerin öncelikleri göz önüne alınarak sağlam bir ilerleme planı hazırlanması bir gereklilik. Ülkelerin yeni hedefle ilgili müzakerelerin kamu iklim finansmanını yaygınlaştırılması, uyum finansmanı için belirli bir hedef ve çevre sorunlarının azaltılmasına yardımcı olan emisyonları azaltan dayanıklılığı arttıran doğa temelli çözümler gibi ortak çabalara fon tahsil edilmesi gibi konuların ele alınıp alınmayacağını, alınırsa nasıl ele alınacağının da dikkate alması gerekecek.

Uyum:. Emisyonların azaltılmasının yanı sıra Paris İklim Anlaşması, iklime karşı dayanıklılığın arttırılması ve iklim etkilerine karşı kırılganlığın azaltılması gibi küresel uyum hedeflerini de içeriyor. Bu hedefe ulaşmak için ülkelerin bugüne kadar kaydettiği ilerlemenin toplu olarak izlenmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor.

COP26’da ülkelerin seçenekleri tartışması ve uyum hedeflerinin başarılması için bir yol haritasında hemfikir olmaları bekleniyor. Uyum hedefleri konusunda ülkelerin küresel hedefe ulaşmakla ilgili kafa karışıklıkları değerlendirildiğinde, IPCC ülkelerin ilerlemelerini ölçmelerine, değerlendirmelerine ve buna teşvik etmeye yardımcı olacak özel kılavuzlar veya özel bir rapor hazırlamayı göz önünde bulundurabilir.

Bunlara ek olarak, gelişmekte olan ülkeler iklim değişikliği etkilerine karşı dayanıklılıklarını arttırmak ve uyum sağlayabilmek için finansal desteklerde hatırı sayılır iyileştirmelere ihtiyaç duyuyor.

COP26’da gelişmiş ülkelerin emisyonlarını azaltmak için harekete geçirilen hedefleriyle uyumun sağlanabilmesi için finansmanı da önemli ölçüde arttırmaları gerekiyor. Kalitenin arttırılması – kredi yerine hibe de dahil olmak üzere daha imtiyazlı finansman – ve tüm iklim finansmanına arttırılmış erişim de dikkate alınmalı.

Kayıp ve Zarar: Son IPCC raporuna göre dünyadaki her yerleşim bölgesi iklim değişikliğinin sonuçlarını zaten yaşıyor. Gerçekliğe döndüğümüzde ise çoğu iklim-hassas ülkeler bu değişikliklerle uyum sağlayamayacak durumdalar. Bunun sonucunda zorunlu göç, tarım alanlarının kaybı, su seviyelerinin yükselmesiyle ev ve iş yerlerini kaybetmek gibi sonuçlarla yüz yüze geliyorlar.

2019 yılında yapılan COP25’te ülkeler, kayıp ve zararı ele almak ve hassas ülkeler için teknik yardımın ulaştırılmasını sağlamak için Santiago Kayıp ve Hasar Ağı’nı kurdu. Bu iyi bir başlangıç olsa da platform şu an yalnızca bir internet sitesinden ibaret, bunun yerine ihtiyacımız olan şey sağlam ve işlevsel bir mekanizma.

COP26’da savunmasız ülkeler kayıp ve zararın BM tarafından konuşulan, çözümleri tartışılan ve finansmanın ayrı bir kolu olarak görülen bir toplantı maddesi olması konusunda çağrıda bulunuyorlar.

Müzakereciler Paris Anlaşması’nın bütünlüğünü ve tutkusunu koruyan kuralları kabul edecek mi?

Müzakereciler üç yıl önce Paris Anlaşması’nın ortaya koyduğu kurallar hakkında çoğunlukla hemfikirdiler ancak COP25’de bir kaç problemli nokta ortaya çıktı: Uluslararası karbon piyasası için kuralların oluşturulması ve NDC’lerin hangi zaman dilimlerini kapsaması gerektiği konusunda anlaşmaya varmak.

2019’daki konferans süresinde ülkeler iklim eylemlerini ve destekleri hakkında şeffaf bir şekilde rapor verebilmek için bir çerçeve oluşturmanın yanında Paris Anlaşması’ndaki pürüzleri hakkında da çalışmaya devam ettiler.

COP26 sürecinde müzakereciler bizi bitiş çizgisine götürebilmek için aşağıdaki kuralları kabul ettirmeye çalışacaklar:

Karbon Piyasası: Karbon piyasası, her sektörde emisyon azaltımlarını destekleyerek, emisyonlarını olabildiğince azaltarak ve iklim uyumu için finansal kaynak sağlayarak iklim değişikliğine karşı önemli bir rol oynayabilir. Buna rağmen, karbon piyasası için güçlü şartlar ortaya konmazsa istenen ölçüde bir emisyon azaltımı görmemiz mümkün değil.

Kaçınılması gereken uygulamalardan biri, karbon kredisi alıcılarının ve satıcılarının aynı emisyon azaltma eylemini “iki kez sayma” olasılığıdır. Diğer bir problem ise ülkelere Kyoto Protokolü’nce kabul edilen eski kredileri kullanılarak bir emisyon azaltma hedefi belirleme izni vermektir.

COP26’da müzakereciler bu ve bunlar gibi hileli eylem ve isteklere sertçe karşı gelmeliler. Karbon piyasaları söz konusu olduğunda COP26’da müzakerecilerin tutumu ne olursa olsun kuralları belirlemek değil, kuralların Paris Anlaşması hedefleri ile uyumlu olacak sağlam kurallar olduklarından emin olmak olmalıdır.

Ortak Zaman Çizelgeleri: 2015 yılında Paris’te yapılan iklim zirvesinde ülkeler birbirlerinden farklı hedefler ve tarihler içeren NDC’ler yayınladılar, bazısı 2025’i hedeflerken bazısı 2030’u hedefliyordu. Daha sonra ülkeler gelecekteki ulusal tarihlerini (2031 ve sonrasına uygulanacak olan) ortak bir zaman çizelgesi kullanarak belirleme konusunda anlaştılar.

COP26’da müzakerecilerin bu zaman çizelgesinin aralığının belirlemeleri bekleniyor. 5 yıllık olacak şekilde 2031 – 2035 mi yoksa 10 yıllık olacak şekilde 2031 – 2040 mı?

İklim krizinin aciliyeti göz önüne alındığında daha kısa 5 yıllık zaman aralıkları ülkelerin NDC’lerini daha sık düzenlemeleri ve güçlendirmeleri anlamına geleceği, meydana gelen bilimsel, teknolojik, ekonomik ve toplumsan gelişmelerin faydalarından daha kolay yararlanabilecekleri göz önüne alındığında daha anlamlı gibi görünüyor. Bu durum Paris İklim Anlaşması’nın diğer hükümlerinin etkin bir şekilde uygulanmasını da destekleyecek niteliktedir.

Şeffaflık Çerçevesi: 2018 yılında ülkeler Paris Anlaşması’nın gelişmiş şeffaflık çerçevesini özetleyen yönergeler üzerine anlaşmaya varabildiler. Bununla beraber ülkelere bir yapılacaklar listesi maddesi daha çıktı, raporlama formatı, şeffaflık raporlarının içeriği ve ülkeler tarafından teslim edilecek olan bu raporları değerlendirecek teknik elemanların eğitilmesi gibi ileri konular üzerine çalışılması gerekiyordu. Bu ödevin teslim tarihi 2020 idi ancak koronavirüs pandemisi sebebiyle ülkeler ödevlerini Glasgow’da COP26’da teslim edecek.

Konu biraz teknik olsa da detayların önemi büyük. Bu çerçeve ilgili kişilere ülkelerin aldıkları aksiyonlar, aldıkları ve verdikleri finansal kaynaklar hakkında açık, yerinde, tamamlamış, tutarlı ve karşılaştırılabilir veri sağlayacak. Bu veri ilerlememizi ölçebilmek ve gelecek için daha ölçülebilir taahütler verebilmek için çok önemli.

Ülkeler ve şirketler sistem değişimine yol açacak olan devrim için iş birliği yapacak mı?

COP26 tüm alınacak kararların yanı sıra tüm toplumun katılacağı iklim değişikliğine karşı bir sistem değişimine yardımcı olabilecek yeni işbirliklerinin ve bağışların ortaya çıkması için de bulunmaz bir fırsat. Kamu-özel işbirlikleri, çokuluslu bildiriler, yeni koalisyonlar, yerel girişimler ve diğer anlaşmalar görülebilir. COP26 boyunca bu yaklaşımlardan bir sürü göreceğiz ve bazıları biz COP26’ya ulaşana kadar gizli tutulacak.

COP26 süresince dikkate alınması gereken bazı konular şöyle:

Net-sıfır: Haziran 2020’de BM Üst Düzey İklim Şampiyonları, işletmeleri, şehirleri, bölgeleri ve yatırımcıları net sıfır emisyonlu bir ekonomiye ulaşma idealinin arkasında bir araya getirmek için ‘Sıfıra Yarış (Race To Zero)’ kampanyasını başlattı. Kampanyaya verilen destek hızla arttı.

Bugüne kadar ekonominin en büyük 15 sektöründeki gelirlere göre büyük şirketlerin beşte biri içinde bulunduğumuz on yılda emisyonlarını yarıya indirme sözü verdi. Toplamda 80 trilyon Doları aşan varlıklardan veya dünya çapında yönetim alanındaki toplam varlıkların %77’sinden sorumlu 250’den fazla varlık sahibi, varlık yöneticisi ve banka, portföylerini en geç 2050 yılına kadar Net-Sıfır İçin Glasgow Mali İttifakı çatısı altında net-sıfır emisyona geçirmeyi taahhüt etti.

COP26 süresinde kampanyaya emisyonlarını 1,5 °C hedefine uymak için hızlıca sınırlayabilecek 1000 şehrin de destek olması bekleniyor . Bu taahhütlerin yerine getirilmesini sağlamak için, (örneğin 2030 için) hedeflerle desteklenmeleri, şeffaflık ve bütünlüğü sağlayan kurallara bağlı kalmaları da gerekecek.

Kapsamlı incelemelerin ardından, Science Based Targets girişimi, şirketler tarafından net sıfır hedeflerinin küresel olarak uyumlu ve bilime dayalı olabilmesi için net sıfır hedeflerine ilişkin bir standart hazırladı, bu standardın da COP26’nın hemen öncesinde yayınlanması bekleniyor.

Bir bisikletçi Manila’daki 32.000 panelli Valenzuela Güneş Çiftliği’nin yanından geçiyor. Düşen maliyetler ve teknolojik atılımlar, yenilenebilir enerjide katlanarak büyümeye neden oldu. Fotoğraf: Lisa Marie David ve IMF Photo/Flickr

Finans Sektörü: Paris Anlaşması’nın üçüncü hedefi finansal akışların düşük-karbon ve iklime dayanıklı bir şekle doğru evrilmesidir. Sıfıra Yarış kampanyasının bir parçası olan Net Sıfır için Glasgow Mali İttifakı’na raporlama, risk yönetimi, getiriler ve seferberliği ilerleme için izlememiz gereken kilit alanlar olarak belirleyen İngiltere Merkez Bankası eski başkanı Mark Carney başkanlık ediyor.

COP süresinde ya da öncesinde Uluslararası Finans Raporlama Standartları Kurumu, Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartlar Kurulu kuracak. Bununla alakalı olarak COP26’da Science Based Targets girişimi bir taslak sunarak, finansal kurumlar için net sıfır standardı geliştirmek için bir danışma süreci başlatacak.

Kömür, Petrol ve Doğalgaz: Güney Kore ve Japonya kısa süre önce diğer ülkelerdeki kömür santrallerinin gelişimini finanse etmeyi durdurma sözü verdi. BM Genel Kurulu’nda ise Çin Başkanı Xi Jinping, yurtdışında kömür santralleri inşa etmeyi durduracaklarını duyurdu. Bu arada Bulgaristan ve Uruguay, Powering Past Coal Alliance’a katılan son ülkeler olurken, Danimarka ve Kosta Rika yakın zamanda Beyond Oil and Gas Alliance’ı kurarak, fosil yakıt üretimini durdurma planını taahhüt etti.

Eylül ayında BM, şimdiye kadar yedi ülkeyi kapsayan “No New Coal Plants” taahhüdünü başlattı. COP26 sürecinde daha fazla ülkenin ve yatırımcının fosil yakıtlardan uzaklaşan girişimlerini dinlemeyi umuyoruz.

Yenilenebilir Enerji: 2010’da güneş ve rüzgar enerjisi küresel enerji üretiminin %1,7’sini karşılıyordu. On yıl sonra bu oran %8,7’e çıktı. Tecrübe ettiğimiz üstel büyüme, modellerin tahmin ettiğinden çok daha yüksek.

Düşen maliyetler ve teknolojik atılımlar, ülke ve şirketlerin daha hızlı ve kararlı bir şekilde yenilenebilir enerji hedefleri belirleme konusunda yüreklendiriyor. Muhtemelen Glasgow’da bunlardan daha fazlasını sergileyecekler. COP26’da Hindistan ve İngiltere’nin dünya çapında güneş enerjisi sağlayabilmek için ‘ulusötesi elektrik şebekesi’ oluşturulması ile ilgili ortak bir bildiri yayınlamaları bekleniyor.

Ormanlar: Tropikal ormanların kaybından dolayı ortaya çıkan karbon emisyonunun miktarı geçtiğimiz yıl Amerika’da kullanılan tüm araçların karbon emisyonundan daha fazlaydı. COP26’da ormansızlaşmayı sona erdirmek için yenilenen taahhütleri, ormanların karbon emisyonlarını nasıl emdiğini ve toplulukların iklim etkilerine uyum sağlamasına yardımcı olduğunu giderek daha fazla anladığını gösteren somut önlemleri izleyeceğiz. COP’ta yer alacak ormanla ilgili girişimler arasında Orman, Tarım Ve Emtia Ticareti (FACT) Diyaloğu aracılığıyla ormansızlaşmadan arındırılmış tedarik zincirlerini teşvik için ülkelerin bir araya getirilmesi yer alıyor.

Ayrıca, Nisan 2021’de İklim Liderler Zirvesi’nde başlatılan LEAF Koalisyonu gibi gönüllü karbon piyasalarını kullanan inisiyatifler de dahil olmak üzere, bu hedeflere ulaşmak için hükümet ve özel sektör finansmanlarına ilişkin önemli duyurular da bekliyoruz.

Elektrikli araçlar: Ford, General Motors, BMW gibi otomotiv sanayinin ağır topları elektrikli arabalara büyük yatırımlar yapıyorlar, gün geçtikçe daha fazla ülke ve şirket içten yanmalı motorlu araçların satışını aşamalı olarak durdurmayı taahhüt ediyor. COP26’da temiz ulaşıma geçişte bir kırılma noktasına geldiğimizden bahseden ülke ve şirketlerden daha cesur taahhütler bekliyoruz.

Metan: Metan daha güçlü bir sera gazı, 20 yıllık süreçte bakıldığında karbondioksitten 86 kat daha fazla ısıtma gücüne sahip. Çalışmalar gösteriyor ki metan emisyonunu kesmek için hızlıca adım atılması durumunda 2050’ye kadar 0,3 °C’lik bir ısınmayı ortadan kaldırabiliriz.

Bu süper kirletici ile ilgili olarak 2021 BM Genel Kurulu’nda Amerika ve AB, Global Methane Pledge’i duyurarak ülkeleri 2030’a kadar metan gazı seviyesini 2020 seviyelerinin en az %30 düşürmek için harekete geçmeye çağırdı. Bugüne kadar 30’dan fazla ülke bu anlaşmaya destek verdiklerini açıkladı. COP26’da bu desteğin artmasını umuyoruz.

Herkes İş Başına

Glasgow’daki COP26, yalnızca ülkelerin taahhütlerini sunmaları için bir an değil. Aynı zamanda 1,5 °C sınırını aşmamak ve iklim değişikliğinin gittikçe büyüyen etkilerine cevap verebilmek için ülkelerin çabalarını iki katına çıkarmak ve acilen atmaları gereken adımlara odaklanabilmeleri için kritik bir an.

COP26’nın ardından ülkelerin NDC’leri nasıl bir senaryo çiziyor olursa olsun, sera gazlarını hızla kesme sorumluluğumuz sıcaklıklar yükseldikçe ve iklim değişikliğinin sonuçları kötüleştikçe artacak.

COP26 herkesin ayağa kalkıp liderlerinden ciddi iklim eylem planları istemesi ve elini taşın altına koyması gereken bir an.

Makelenin İngilizce orijinali

 

More in COP26

You may also like

Comments

Comments are closed.