CHP değişemez mi? – Ahmet İnsel

Yeminli AKP düşmanlarının eleştiri sistemiyle 'Bu CHP değişemez' diyenlerinki bire bir benziyor.

Bir arkadaşım söyleyince kafamı haftalardır kurcalayan bir konu aydınlığa kavuştu. Kılıçdaroğlu ve onu destekleyenlerin CHP politikasını değiştirme çabalarını küçümseyen, “CHP değişmez!” diyerek kesin hüküm verenlerin rahatsızlıklarını anlamakta zorluk çekiyordum. Anlayamadığım, CHP’nin demokrasi ilkelerine daha açık bir merkez partisi olma imkânın var olup olmadığı tartışması değildi. Her siyasal akım gibi, CHP için de sorulması gerekli bir soru bu. Hele CHP gibi geçmişte birçok kez benzer yönde değişim sinyalleri verip, sonra kadim çizgisine dönmüş bir parti söz konusuysa, bu sorunun sorulması daha da kaçınılmaz.

AKP tamam ama…

Anlamakta zorluk çektiğim konu, bu değişim çabalarını gösteren kadroya ve atmaya çalıştıkları adımlara ilişkin olumsuz değerlendirme sağanağı idi. Bu değerlendirmeler sadece AKP’lilerden ve onların açık destekçilerinden geliyor olsa, siyasal rekabetin doğal oyunları olarak karşılanabilirdi. CHP’yi ne sol ne sosyalist ama merkez-demokrat bir partiye dönüştürme çabalarının az da olsa bir başarı şansı varsa, bunun AKP’de bir rahatsızlık, destekçilerinde bir endişe yaratması doğaldı. Merkezin tümünü işgal eden hâkim pozisyonu savunma refleksi içinde Kılıçdaroğlu’nu küçümseme, CHP’yi değişmesi olanaksız bir parti olarak sunmak da…

Beni düşündüren, AKP’li olmamakla beraber, Kılıçdaroğlu ve çevresinin çabalarında sadece alay etme, küçük görme vesilesi bulan, bunlardan hiçbir değişim çıkmayacağını peşinen ilan edenlerin tavrıydı. Merkez-demokrat bir parti olma çabasını siyasal analiz açısından olumsuz bir tınıyla ele alan, hatta bunu bastırılmış bir keyifle dillerine dolayan demokratları, solcuları, sosyalistleri anlayamıyordum. Arkadaşım, bu tavrın yeminli AKP düşmanlarının eleştiri sistemiyle birebir benzerlik gösterdiğini söyleyince kafam aydınlandı.

Gerçekten de bugün Kılıçdaroğlu ve ekibinin yalpalayarak, çoğu zaman kendilerinden bile korkarak ve partinin önemli bir kesimini karşılarına alarak sürdürdükleri çabaları, “Bunlar değişmez” diyerek bir kalemde silmenin, AKP için “Bunlar Milli Görüşçü, değişmezler” demekten yöntem olarak farkı yok. Bu tavır, ideolojiyi, insanlardan bağımsız varlığını sürdüren, insanlardan beslenmeyen, sadece onlara hükmeden bir toplum ve insan üstü kerte olarak algılamaya dayanıyor. AKP değiştiği gibi, CHP de içindeki insanlar değiştikçe az veya çok değişemez mi?

Takıyye

İkinci benzerlik, takıyye konusu. “Takıyye yapıyorlar” lafını AKP konusunda çok işittik. Şimdi Kılıçdaroğlu ve ekibinin Baykal-Sav dönemi CHP’sinin eksenini değiştirme çabaları hakkında dile getirmek moda oldu. Kılıçdaroğlu takıyye mi yapıyor? Bilmiyoruz. Ama AKP’nin gelişimine baktığımızda gördüğümüz bir olgu var. Takıyye amacıyla kabul edilmiş olsa bile, demokrasi dinamiği gerçekten işliyorsa, takıyye büyük ölçüde sahiciye dönüşüyor. Yeni CHP yönetimi, Kürt sorunu, türban sorunu, AB, parti içi demokrasi gibi konularda takıyye yapıyor demek, AKP takıyye yapıyor demekten farklı değil.

Üçüncü benzerlik, AKP’yi bir gizli gücün yönettiği homojen bir parti olarak görenler gibi, CHP’yi de yekpare bir blok olarak algılamaya dayanıyor. Halbuki CHP içinde sadece aşırı ulusalcı tepkileri, içi kof olduğu ölçüde daha da saldırganlaşan bir elitizmi ve onunla bağlantılı yaşam tarzı fetişizmini barındırmıyor. Bunlarla çoğu zaman harmanlanmış biçimde olmakla beraber, kadın-erkek eşitliğini, bireysel özgürlükleri, sosyal devlet ilkelerini savunan eğilimler de yer alıyor. Ayrıca sergilediği somut siyasal tavırlarla kendine atfettiği siyasal kimlik arasındaki uçurumdan rahatsız olan önemli bir kesim var bu parti içinde. AKP içinde olduğu gibi.

Özcü yaklaşım

Sorun zannediyorum siyasal hareketleri özcü bir yaklaşımla ele almaktan kaynaklanıyor. AKP’nin ‘özü itibariyle’ muhafazakâr-demokrat bir parti olmasının mümkün olmadığını iddia edenlerin yöntemiyle bugün CHP’nin özü itibariyle ‘ilerici-demokrat’ bir parti olamayacağı kesin bir hüküm olarak dile getiriliyor. Halbuki demokratlar, sosyalistler için CHP’deki dönüşümden beklenen, bu partinin gerçek bir sol parti olması değil, merkez-demokrat bir parti olması değil mi? CHP’yi desteklemeyi veya ittifak halinde bir siyasal girişimde bulunmayı düşünmeyen sosyalistlerin, demokratların, CHP’de sergilenen dönüşüm mücadelesini küçümsemeleri, onunla alay etmeleri ancak siyasal analiz kapasitelerini yitirmeleri koşuluyla anlaşılabilir.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR