Yeşeriyorum

Cennetten Kovulmadık / Refika Birgül

0

Amerika ve İngiltere’de yemek devrimi yapmaya çalışan 35 yaşındaki Jamie Oliver ağaçtan bir şeftali koparıyor ve “Bunu hayatımda ilk kez yaptım” diyordu.

Bu cümle bile ne kadar şanslı olduğumuzun kanıtı. 17 milyonluk bir şehirde sokaktan ıhlamur, kiraz, asma yaprağı ve şeftali toplamak, denizden balık tutmak… Yani henüz cennetten kovulmadık biz.

Bir kola şirketi satış uzmanını iki haftalığına Uzakdoğu’ya gönderir. Görevi, fastfood restoranlardaki tüketimlerinin artırılmasıdır. Çok basit bir fikir gelir aklına. Kağıt kola bardakları üç boydur. En küçük boya çocuk çizimleri eklettirir, bir de XL seçeneği ekler. Hangi boy içecek istedikleri sorulduğunda, en küçük bardağı çocuk bardağı olarak gören müşteriler, otomatik olarak bir büyüğünü seçer. En büyük bardaktan içenler de üst mertebeye ulaşıp XL alır.

Bu hikayeyi 2000’de dinlediğimde heyecandan başım dönmüştü. Fakat bu satırları yazarken fark ettim ki çok değişmişim. Amerika’nın “daha fazlasını tüket, daha büyüğünü al” felsefesi elbette hâlâ yaygın fakat miyadını doldurmak üzere.
Dolayısıyla tüzel kişiler de, ürünler ve hizmetler de değişmek zorunda. Vaatlerin gerçekçiliği tartışılıyor. Kanımca bunu hissedebilen belli markalar ayakta kalacak. Ne olursa olsun, eskisi gibi saf değil kimse!

“GDO İÇERMEZ” HAKKI

Türkiye’de geçen yıl sonlarında çıkan bir yönetmelikle, GDO’lu 16 çeşit mısır ve üç çeşit soyanın gıda ve yem amaçlı kullanılabilmesinin yolu açıldı. Ayrıca, belirli bir yüzdenin altında GDO’lu ürün kullanan firmalara bunu belirtmeme özgürlüğü verildi ne yazık ki. GDO’lu mısır şurubuyla hazırlanan tüm tatlı yiyecek ve içecekler piyasada serbestçe dolaşabilecek. Bununla birlikte, ölçümleri yapacak denetim mekanizmaları olmadığından büyük bir riskle karşı karşıyayız.

Yönetmelikte “GDO’suz ürünlerin etiketlerinde GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz” denilmesi daha da rahatsız edici. Çünkü konuya hassasiyetle yaklaşanların önü kesiliyor. GDO’lu ürünlerin ithal edilmesi ve üretilmesi bir yana, savunma mekanizmalarının baştan tıraşlanması da ayrıca korkutucu. “GDO içermez” ibaresi, Almanya, Fransa ve Avusturya’da yaygın kullanılan ve başka ülkelere de hızla yayılan bir uygulama. Burada yolunun kesilmesi gerçekten ürkütücü.

Sağlıklı yiyecek ve içecek ürettiği iddiasını taşıyan bir firma “GDO içermez” logosunu gurur duyarak koyabilmeli ürünlerine. Biz de böylece GDO içermediklerini bilir ve iç rahatlığıyla kullanabiliriz. Ürünlerin GDO’lu olup olmadığının belirtilmesi mücadelesi, sadece farkındalık sahibi tüketicilerin meselesi olmamalı; ahlaklı büyük gıda firmaları da uzun vadede ayakta kalabilmek için mücadele vermeli.

CENNET NEREDEN ÇIKTI

Geçen akşam, Jamie Oliver’ın programını izledim. Yemek devrimi yapmaya çalışan 35 yaşındaki şef, İspanya’da ağaçtan bir şeftali koparıyor ve “Bunu hayatımda ilk kez yaptım” diyordu. Bu cümle bile ne kadar şanslı olduğumuzu kanıtlıyor. 17 milyonluk bir şehirde sokaktan ıhlamur, kiraz, ve şeftali toplayabildik; balık tuttuk. Yani henüz cennetten kovulmadık biz.

Elimizdekinin kıymetini bilmek, israf etmemek, tüketme arzumuzu dizginlemek; kısacası, üretmek ve kontrollü tüketmek! Bu katı bir perhiz değil, popüler tabirle bir nevi detoks. İçimize aldığımız fazla etten, işlenmiş yağdan, fazla şekerden, bazı hazır gıdalarda bulunan ve E ile başlayan kimyevi maddelerden arınma ve vücut asiditemizi düşürme…

Bir yandan da doğa ve kendimiz için iyi şeyler yapmanın, sadeliğin ve kanaatkarlığın hazzını keşfetme…

ELİMİZDEKİLERİ KORUMAK İÇİN ÖNERİLER

Yediğiniz galetadan kalan parçaları galeta ununa ekleyin. Köfte ve kızartma yaparken kullanabilirsiniz. İçinde çörekotu veya susam varsa daha da güzel bir lezzet katar.

Sebze haşladığınızda suyunu ayırın ve çorba yaparken kullanın. Çorbanız daha lezzetli olur.

Sıktığınız limonların kabukları tabak yıkarken veya bulaşık makinesi için akıtırken sünger görevi görür. Yağ çözücü özelliği var, doğaya zararı da yok.

Geri dönüşüm yapıyor musunuz? Birçok belediye bu servisi veriyor. Beyaz masaları arayın; kağıt, metal ve cam için küçük kutular getirebilirler. Bina yönetiminizi harekete geçmeye zorlayın.

Metal konserve mi kullanıyorsunuz? Kutularını ister orijinal halleriyle ister boyayarak ayırın. Fesleğen, kekik, nane ekin içlerine. Nasıl arsızca büyüyüp hayatınızı güzelleştirdiklerine şaşıracaksınız.

Çöpe nimet atılmaz anlayışıyla yetiştirildik biz. Buna rağmen, Türkiye’de her gün 12 milyon ekmek çöpe gidiyor. Tüketeceğimiz kadar yemek pişirmek ve almak önemli.

Artan yemekler için bir başka yöntem de hayvan beslemek. Evinizde olmaları da şart değil.
Çay ve kahve tortularını organik gübre niyetine bitki ve çiçeklerin köklerine atabilirsiniz.
Et tüketimimiz 50 yılda ikiye katlandı. Ne bünyemizin ne de bütçemizin böylesine bir et tüketimine ihtiyacı yok. Etten tamamen vazgeçemiyorsanız bile, hafta içi vejetaryen, haftasonu etobur olmaya ne dersiniz?
Gelin bu listeyi birlikte geliştirelim. Önerilerinizi [email protected]’ye bekleriz.

NOHUTLU VE KORUKLU BAMYA OLUR MU

Koruğun (olgunlaşmamış üzüm) bamyayı ekşitmesi ve fırınlanmış haşlanmış nohudun kattığı doyurucu etkiyle ortaya çıkan çok özel bir yemek. Bu tarif, Güneydoğulu nohutlu bamyayla Ege’nin koruklu bamyasının evlenmesiyle oluştu. Onlar ermiş muradına, biz gelelim tarifine.

250 gr. nohut haşlayın. Nohutların derilerini temizlemek için bir teknik var; humus yaparken de kullanabilirsiniz. Öncelikle pirinç bir yıkama kabı kullanın, yoksa da mutlaka alın. Kaba nohutları dökün ve musluğun altına koyup suyu açın. Nohutları ovuşturmaya başlayın. Kabuklar su yüzeyine çıkacak, pirinç yıkama deliğinden su aktığı için de kenarda toplanacak. Dolayısıyla 250 gr. nohudun derilerini 30 saniyede soyabileceksiniz.

Fırınınızın ızgara bölümünde 7-8 dakikada bir karıştırarak nohutları biraz kurutun ve üstlerinin közlenmesini sağlayın. Soğanları (2 adet) doğrayın, sarımsakları (8 diş) da soyup tane halinde bırakın. Bir büyük Çanakkale domatesi veya iki orta boy domatesi küp küp doğrayın. Tencerenizin içine 4 çorba kaşığı zeytinyağı koyun ve soğan ve sarımsağı da ekleyip pembeleşinceye kadar karıştırın. Domatesleri ekleyin. Ayıkladığınız bamyaları (750 gr.) ve 5 parçaya böldüğünüz bir salkım koruğu da tencereye koyun. Böylece her servis için bir dal koruğunuz olacak. Üzerine 1 bardak kaynar su ve nohutları da koyup, tuz ekleyin, tencerenin kapağını kapatarak pişirin. Gerçekten cennetten bir tada ulaşacaksınız!

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.