Genelde yüksek tavan özel otomobilime tekerlekli sandalyemle direkt binip seyahat ettiğim için Bursa’daki metroyu (halkın dediği şekliyle “treni”) denemek nasip olmamıştı.
Seyretmek istediğim filmin Korupark’ta bir engelli olarak ulaşabildiğim salona geldiğini öğrenince –ki Bursa’daki sinema salonlarının engelliler açısından içler acısı durumu başlı başına bir yazı konusu– bu vesileyle “treni” denemek istedim.
19 Aralık 2015 Cumartesi günü babamla beraber Kaplıkaya’daki evimizden otomobilimize binip Metro Arabayatağı istasyonu yakınlarına park ettik. İstasyona asansörle ulaştık. Asansör standartlara uygun genişlikte ve hızdaydı fakat bu asansörün yeni olduğunu, halen bazı istasyonlarda mevcut eski asansörlerin yetersiz olduğunu öğrendim.
Tren (metro) geldi ve kapısı açıldığında çok şaşırdık çünkü hemen hemen her vagonda tekerlekli sandalye işaret olmasına karşın istasyonla vagon arasında yükselti farkı olduğunu gördük. Babamın yardımıyla güç bela da olsa binebildim.
Yaklaşık 40 dakika sonra Korupark istasyonuna varıp yine babamın yardımıyla tren-metrodan indim.
Aradaki istasyonlarda bilhassa takip ettim ve gördüm ki, vagonla istasyon platformları arasındaki yükseklik farkı sorunu ne yazık ki her istasyonda var.
İstasyondan Korupark’a kadar yola tam sıfır olmasa da, her şeye rağmen alçak kaldırımdan geçip hedef konuma yani Korupark’a ulaştık.
Bu arada Korupark’taki asansörler hakkında da bir çift söz söylemek gerek… Kalabalığın ötesinde onca uyarı yazısına ve her yerde normal ve yürüyen merdiven olmasına rağmen, asansörlerin, engelliler ve bebek arabalı ebeveynler dışında kullanılıp meşgul edilmesini kınadığımı söylemeliyim.
Bunları ifade etmemi gerektiren yoğun asansör trafiğini(!) aşıp sinema katına çıktık. Cinetech Korupark’ta tekerlekli sandalyemle erişebildiğim tek salon 9. salondu ve seyretmek istediğim film (Steve Jobs) o salondaydı. Seans 13:30’du. Öncesinde gidip salonda keşif yaptık. Gördük ki, tekerlekli sandalyemle en alt sırada konumlanabiliyorum. (Ne yazık ki Bursa’daki “tekerlekli sandalye ile erişilebilen” birçok sinema salonu bu durumda…) Yine de biletimizi aldık, seans saatinde salona girip filmi seyrettik.
Aynı yoldan eve dönerken, bu sefer bindiğimiz vagon (yenilerden miydi, eskilerden mi; bilemiyorum) ilkine göre, tam olmasa da biraz daha iyiydi istasyon platformuna hemzemin olma konusunda… Ayrıca bu vagonda tekerlekli sandalyenin konumlanacağı yer de vardı.
Bugünkü bu tecrübeden sonra şunları ifade etmem gerekiyor:
Engellilerle ilgili yapılan çalışmalarda göz ardı edilen en önemli konudur aslında: “Bağımsızlık”. Bu işin en ideal olanı, evinden çıkan engellinin tek başına ve yardımsız olarak şehirde dolaşabilip hedeflenen yere varabilmesidir. Bu olmuyorsa, “Engelsiz Şehir” oluşturmaya yönelik çalışmalar istenen hedefe varamaz. Galiba öncelikle şehri yönetenlerde, şehri inşa edenlerde bu bilinci oluşturmamız gerekiyor.
Bağımsız yaşamak, bağımsız olmak, “bugüne kadar bunlar var mıydı; halinize şükredin”cilerle, “ne olacak canım, bizim millet yardımseverdir, itiverirler”cilerin insafına bırakılmayacak kadar büyük bir ülkü ve toplumlar üstü bir ihtiyaçtır.
Bu yazı, yazarının da izniyle, sairalper.blogspot.com.tr/ den alınmıştır
Alper Şirvan
19.Aralık.2015
Kaplıkaya Bursa