Bizim vatana ne borcumuz var? – Leyla Alp

Bedelli askerliğin gündeme gelmesiyle birlikte yeni bir tartışma başladı. Para vererek askerlikten kaçılmasını “vatan hainliği” olarak yorumlayanlar, “parası neyse verelim gitmeyelim” diyenler, “parası olan askerlik yapmıyor olmayan askere gidiyor” diye tepki gösterenler. “Askerlik vatan borcu” diyor birileri. Peki askerlik gerçekten vatan borcu mu? Ve bizim neden sürekli devlete bir borcumuz oluyor?

Elektrik, telefon, su, çevre, gelir, kdv, özel tüketim vergisi vb adını bile bilmediğimiz binlerce vergi ile cebimizdeki paranın yarısına el koyan devlete nasıl bir borcumuz olabilir?

Deprem vergilerinden yol yapan devlete ne borcumuz olabilir?

Dahası sayesinde öldüğümüz devlete ne borcumuz olabilir?

Hemen her gün şantiyede, madende, sokak ortasında birilerinin öldüğü bir ülkede bir insanın vatana nasıl bir borcu olabilir?

Bizim mütemadiyen borçlandığımız bu vatanın bize hiç borcu yok mu?

Bizim bu vatana, bu devlete bir borcumuz yok… Aksine alacağımızı var…

Bütün bedelleri fazlasıyla ödedik. Güvenceli, güvencesiz işlerde köle gibi çalıştık. Okullarında okumak için para dahi verdik. Suyunu içmek için, elektriğini, gazını kullanmak için hastanesinden faydalanmak, için sürekli ödüyoruz… Ödemeye devam ediyoruz. Havasını, suyunu ve hatta doğasını bize parayla satılmaya çalışılan bu ülkenin asıl bize borcu var. Çünkü sadece paramızı değil canımızı da verdik… Öldük yahu öldük…

Soma’da 301 can alacağımız var mesela. Ermenek’te 18. Yaşam odası olsaydı yaşayacak madencilerin ve çocuklarının alacakları var. Babasız bırakılan, babasının mezarına kapaklanan her çocuğun bu devletten alacağı var. Yıllar boyu babasının mezarına baktırdığınız çocuklara “askerlik vatan borcudur” ödeyin diyemezsiniz. Baba borcu var bu devletin…

Yol, köprü ve rezidans inşaatlarında can veren işçilerin bu devletten alacağı var. Birileri ihtişam içinde yaşasın diye o harçlara canları katıldı… Binalar yükseldi, satıldı, kar etti ve tüm vatandaşlarını koruyup kollama sorumluluğu olan bu devlet onları unuttu. Bu devletin can güvenliğini sağlayamadığı her işçi için “hesap borcu” var.

Devletin bekası için birbirine kırdırdığı ölü gençleri var bu devletin. Kimi bayrağa sarılı gelip 30 saniye haber olan. Ve ardından Vatan sağ olsun dedirtilen. Bu sağ olan vatanın ölü binlerce çocuğu var. Vatan sağ çok şükür, ama evlatları değil… Bu devletin binlerce asker ve gerilla canı borcu var. Niye kırdırdınız bu gençleri yıllar boyu neden birbirine kırdırdınız? Kürtlerden ne istiyorsunuz sorularına “cevap borcu” var?

Ülke topraklarına nefret tohumları eken devletin, kardeşlik borcu var bu ülke insanlarına. Kürdü, Türke,Sünniyi ,Aleviye düşman eden anlayışın bütün bunların aslında kendi iktidarın için olduğunu söyleyecek  “hakikat borcu” var.

Çocuklara borcu var bu vatanın. Hem de öyle sadece yaşayan çocuklara değil… Öldürdüğü çocuklara, Uğur Kaymaz’a 13 kurşun borcu var ve bir de can bir de baba, Ceylan’a beden borcu var, eteklerinde evladının kemiklerini toplayan annesine Ceylan borcu var… Cenazesi bir çuvalda taşınan Muharrem’e önce bir tabut borcu var mesela. Sonra bir yol, bir ambulans ve bir can…

15 yaşında 16 kilo mezara koyduğumuz Berkin Elvan borcu var bu devletin bize… Tabutu kendinden ağır Berkin’e misket borcu var bu devletin, futbol maçı borcu var, can borcu var… Elinde sapan vardı diyelim… Vurdu devlet… Sapan borcu VAR!  Berkin kara kaşlı, gülümseyen küçücük yüzüyle kaldı fotoğraflarda. Berkin’e sakalı çıkmış fotoğrafı bile olmadan öldürdü bu devlet, sesi bile değişmeden…   Sesi kalınlaşmadan öldürdüğü her çocuğa sessizlik borcu var bu vatanın.  Ama birileri sesi titremeden “Emri ben verdim” diyor ‘Yavuz hırsız’ başka birileri ise yuhalatmayı meşrulaştırıyor…  “Utanç borcu” var bu devletin…

Devlet sayesinde büyüyemeyen çocuklarımız var bizim.  Devlet sayesinde yırtık lastik ayakkabısıyla oğlunu uğurlayan babalarımız var.  Yeni doğan evladını göremeden ölen işçimiz… Sokak ortasında döve döve öldürülen “Daha 19 yaşındaki “gençlerimiz var… Devlet sayesinde biriktirdiğimiz acımız var, bitmeyen öfkemiz var bizim.  Bu devletin bize garezi var… Bizim de bu devletten alacağımız…

Bizim bu devletten alacağımız var…

Can alacağımız var, hayat alacağımız, gelecek borcu var biz bu devletin. Borç alacak hesabı yapacaksak önce o ödesin…

Leyla Alp – t24.com.tr

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR