Kültür-SanatManşet

Birhan Keskin ve Aslı Serin’den ortak şiir: “Türkiye giderek üzücü bir habere dönüyor…”

0
Birhan Keskin ve Aslı Serin

Birhan Keskin ve Aslı Serin, www.anitsayac.com sitesine ve son yıllarda hızla artan erkek şiddetine dikkat çekmek amacıyla yazdıkları ortak şiiri yayımladı. Şiiri Özgecan Aslan’ın öldürülmesinden önce başlayan şairler, cinayetin ardından şiire nokta koydular ve 160. kilometre Edebi Şeyler Şiir Dizisi web sitesinde yayımladılar.

Birhan Keskin ve Aslı Serin

Birhan Keskin ve Aslı Serin

1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü bitiren Birhan Keskin, ilk şiirini 1984 yılında yayımladı. 1995-98 yılları arasında arkadaşlarıyla birlikte Göçebe dergisini çıkardı. Keskin’in şiir kitapları arasında Delilirikler (İskenderiye Kütüphanesi Yayınları, 1991), Bakarsın Üzgün Dönerim (Era Yayıncılık, 1994), Cinayet Kışı + İki Mektup (Göçebe Şiir Kitapları, 1996), Yirmi Lak Tablet + Yolcunun Siyah Bavulu (YKY, 1999),Yeryüzü Halleri (YKY, 2002), Kim Bağışlayacak Beni (Toplu Şiirler) (Metis Yayınları, 2005) Ba (Metis, 2005, Altın Portakal şiir ödülü), Y’ol (Metis, 2006) ve Soğuk Kazı (Metis, 2010) bulunuyor.

Aslı Serin ise 2000’lerde şiire tematik zenginlik getiren genç şairlerden biri olarak tanınıyor. Kitaplarında Serin’in şiirleri için “ofis yaşamı, mesai sıkıntısı, patronlar, telefonlar, e-mailleşmeler, zipli dosyalar arasında bulup genişletiyor şiiri. Şiirimizin 2000’lerdeki soyuttan somuta doğru değişimine bu tavırla katılıyor.” denmiş.  Şiir kitapları Bu Benim .zip (Pan, 2007), Dans Etmesek de Olur (160. kilometre, 2012).

 

İşte Birhan Keskin ve Aslı Serin’in ortak şiiri.

 

Ölülerimizi “sık kullanılanlara” ekliyoruz.
Ölülerimize ölülerimiz ekliyoruz.
Şans eseri yazmıyorsa adımız bir sayaçta
Birhan, ben bunu hep “antisayaç” olarak okudum
Yani sayılamayan, sayılmasın hiç aman
Sahi biz kaç darbeden sonra ölülerimiz oluyoruz.

Erkek ve kadın, iki farklı hayvan.
Ve kuraldır öldürür hayvanlar âleminde güçlü olan.
Mesele bu değil, mesele başka.
Niye sevsin pembe tülleri kırmızı pancurları
Ve niye aynı evde yaşasın bir fille mesela
Aha kırılacak bir vazo birazdan.

Bir yatırımcı değiliz, tamam
Öncesinde büyük hesaplar, planlar, bütçeler filan
Ama sevmek diye bir şey var, geçelim dersen o da var
Bize çizilmiş kalın çizgiler, gerilmiş ipler var
Alnımızı kıllı elleriyle karalayanlar yetmedi komple silenler
Çaresizlik var Birhan bak:
Türkiye’nin güneyinden üzücü haberler geliyor
Türkiye’nin kuzeyinden üzücü haberler geliyor
Türkiye’nin doğusundan üzücü haberler geliyor
Türkiye’nin batısından üzücü haberler geliyor
Türkiye giderek üzücü bir habere dönüyor…

Sevmek dedin ya, aklıma Oscar Wilde’ın bir dizesi geldi bak!
“Çünkü herkes öldürür sevdiğini” diye
Ama öldüreceksek sevdiğimizi Oscar sevmek niye?
Ama bundan da önce Aslı, bundan da çok önce
Başka bir şey var, boynumuzda asılı olan.
Koy kadını bir tarafa, koy kadını bir tarafa
Koy kadını bir tarafa, var.
Âdem var ve onun kaburgası filan.
Sayaca gelirsek sayalım bir de bu yandan:
Türkiye’nin güneyinde bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin kuzeyinde bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin doğusunda bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin batısında bir adam yere çömeliyor.
Türkiye giderek çömelen adamlara benziyor.

Onların dikliği bizim yataylığımız pornografik bir görüntü verebilir. Değil!
Çömelmek yani pişmanlık yasası, kendimde değildim içmiştim safsatası
Çömelmek: Törelerimiz böyleydi ben istemezdim filan
Çömelmek: Bana karılık yapsaydı
Çömelmek: Telefonla konuşmasaydı
Çömelmek: Boşanmasaydı
Onlar koca, onlar baba, onlar sevgili onlar devlet.
Eşitlik istediğimizi sananlar yanılıyor
Kim eşitlenmek ister hırsızlar ve katillerle Birhan!

Sana bir şey diyeyim mi Aslı?
Cinsine koduğum derdi benim dedem kendi cinsine.
Yani cinsiyete bölünmeden önce
Öyle kalsaymışız ototroflar gibi filan.
Koyuyor insana tabii. Bazılarını “İnsan” hanesinde sayarken
Belki de şöyle bir şey: Bir düştü insan bir zaman
hurafesiyle yaşıyoruz ondan arta kalan.

Kadınların kaburgadan yapıldığına
kadınları bile inandıran neydi Birhan?
Asıl mesele diyorsan buraya dönelim, şimdiye
Söyle artık başımıza bu işleri açan yine erkekler değil miydi?
Dönelim Van’da bir kadına, dönelim Mardin’de, dönelim İzmir’de
Dönelim Birhan bak geç oluyor hava kararıyor evimize dönelim
Bize bunları söyleten neydi, gülerken ağız kapatmayı, ağlarken saklanmayı
Her lafa karışmamayı, yazmamayı Birhan, çizmemeyi bize dayatan kimlerdi
Giydiğimiz etek boyuna, doğuracağımız çocuğa karar verenler kim
Kadınlar ilk sevişmesinde neden babasının yüzünü gördü
Küçücük kızlar dedesi yaşındaki adamlarla neden
Neden genelevler var neden hep bir kadın otobanda
Ütü reklamında bir kadın çıplak
Otomobil fuarında bir kadın öyle arabalar üstünde, neden
Doğum günlerimizde bize mutfak robotu hediye edenler kimlerdi
Şakağımıza silahı dayayanlar kimler, kimlerdi Birhan?

Televizyonu açtım güzel bir kış sabahı güneş öyle tepede
Sanki her şey aklanmış basbayağı tepede
Bir adam karısını eve kilitleyip sigara söndürmüş
Bir kadın Birhan bak doktorlar söylemiş, bebekle yalnız bırakmayın demiş
Haklısın neden sevsinler pembe tülleri, iki ayrı tür neden illa bir
Tamamlanmamış bir evrimin projeleriyiz belki de

Zıvanalı geçme tekniği nedir Aslı bilir misin?
Bak öğren bunu.
Çünkü bu şiir birbirine geçmiyor.
Acıyor, soğuyor, acıyor, soğuyor, acıyor, soğuyor.
Bitişmiyor. Birinin acısı öbürüne geçmiyor.
Bütün kadınlara bundan böyle başka türlü “ateşli” olmayı
“şiddetle” öneriyorum Aslı
Çıkıp iki oda bir salondan
Ateşli silahlar elimizde, Uma’nın kılıcı belimizde,
Savunma ve dövüş sanatlarında ustalıklı.
anitsayac’ta bu kadar kadın ismi yeter,
Yeter artık, yeter çıkalım zıvanadan.

 

Şairlerin şiire koydukları dipnot ise şöyle:

Biz bu şiiri yazarken, Özgecan henüz katledilmemişti. www.anitsayac.com sitesine ve son yıllarda hızla artan erkek şiddetine dikkat çekmek amaçlı böyle bir işe girişmiştik. Son bölüm Özgecan’ın vahşice katledilmesinden sonra yazıldı. Ve anladık ki artık bu şiire devam etmek başka türlü bir acizliğe dönecekti.  Çünkü yaklaşık 2 ay süren bu şiir çalışmasında hemen her gün başka bir kadın cinayetine tanık olduk. Çok üzgünüz ama yasta değiliz. Hiçbir devlet “büyüğünden” ve hiçbir saraydan adalet beklemiyoruz. “Kadınlar savaşçıdır” diyen Didem Madak’ı selamlayarak, içimizdeki yerlileri dürtüyoruz. Biliyoruz ki kadın cinayetleri politiktir. Ama unutmasınlar ki meydanlar, sokaklar bizimdir.

16 Şubat ‘2015

Birhan Keskin-Aslı Serin

(Yeşil Gazete)

You may also like

Comments

Comments are closed.