Bir tohumla başladı herşey

Bir tohumun toprağa düşmesiyle.

Ayrıntısıyla irdelersek pek çok bilimsel yanlış bulabilir ve bu cümleyi çürütebiliriz, lakin yeterince yakından bakarsak çok da yanlış sayılmaz bu cümlenin ifade ettikleri. Evrim teorileri veya pratikleri, evrim sürecini eleştiren / kabul etmeyenler ya da savunanlar için de bu gerçek değişmiyor aslında. Hatta sadece doğa bilimciler veya ziraatçiler için değil mutasavvıflar, sufiler, derin düşünce ehilleri için de tohum oldukça önemli bir sembolik olgu.

Belki yaşam suda başladı, bir çamurda ortaya çıktı, sonra çeşitlendi ve karaya seyir etti, ardından çeşitlendi ve havada uçar oldu, buna ben de inanıyorum. Ancak daha önemlisi benim için şu an nasıl devam ettiği.

Bir doğa parçasına seyre dalalım (en son ne zaman seyrettiniz uzun uzun?), ağaçlar, çalılar, bitkiler, otlar görürüz. Onların arasında dolaşan arılar, başka böcekler, örümcekler, kertenkelelere rastlarız.  Şansımız varsa, çeşit çeşit kuşlar, sincaplar, fareler, belki bir tilki, bir sansar, bir yaban domuzu belki bir karaca, belki bir tavşan da resme girecektir.

Hepsinin oluşu, gözle gördüğümüz hale gelene kadar geçirdiği evreler ve ilk ilk ilk hallerini düşünelim. Hepsi tek bir hücreden, o hücreyi dölleyen başka bir hücre ile birleşmesinden oluştu. Bu çeşitliliğin ana kaynağını bir nebze anlamaya, idrak etmeye başlarız böylelikle.

İster hayvan, ister bitki, isterse yaban hayatı veya evcilleştirilmiş hayvanlar olsun hepsinin özünde aslında bizden bağımsız işleyen mükemmel bir mekanizma yatar. O mekanizma olmasa kendimizin de olmayacağını hatırlayan bir hücremiz kalmıştır umut ediyorum bu aciz ve geçici bedenlerimizde.

Tohum sadece durgun bir yumurtayı dölleyen ve canlanmasına neden olan materyal değil aynı zamanda ortamlar arasında değişimi, kenar etkisini yaratan başlangıçtır da.

Yaşam tarlasına tohumlar düşer. Bir kısmı doğru yere düşer. Doğru şu demektir: yeterli ısı, yeterli gıda, yeterli su ve filizlenmek için hazır olmak. Bunlar birleşince tohum ortasından patlar. Bir kısmı aşağıya, toprağın derinliklerine, bir kısmı yukarı gökyüzüne doğru büyür. Toprağı deler, gün ışığına çıkar, büyümeye başlar. Büyüyüp serpilir, yapraklanır, gün gelir bir tomurcuk verir, tomurcuk uygun işareti aldığında çiçek olup açılır, bir arı gelip çiçeği koklarsa döllenir, meyveye dönüşür. Meyvenin içindeki çekirdek yeniden tohum olur. Bir başka benzerini yapmak üzere tekrar toprağa düşer.

Bu döngü yaşamın temel döngüsüdür. Yaşam döngülerin birleşiminden oluşur. Bu tamlıktır. Bu döngünün bir noktası eksildiğinde yada müdahale edildiğinde tamlık bozulur. Sadece bu küçük döngüye ilişkin tamlık değil, irili ufaklı birçok diğer döngüyle olan bağı da bozulur. Ve böylece çözülme başlar. Bu temel bir doğa kuralı.

Tohum, bitkiler aleminin üreme materyali olarak geçiyor literatürde. Bu yazının konusunu oluşturan tohumlar ise,  yediğimiz içtiğimiz, gıdamızı oluşturan bitki çeşitlerini üretmek için kullanılan tohumlar. Bir yanda binlerce yıldır (binlerce kelimesini çok anlamında kullanıyorum) çeşitlenen ve insanın damak tadına göre şekillenen bitkilerin tohumları var. Bu tohumları ekip biçen, kendine yeterli, yaşamın ona sunduklarına razı gelen, berketinin fazlasını paylaşan “çiftçi” var. Diğer tarafta üretkenliğine, tadına, şekline, görünüşüne müdahale edilmiş, doğanın hüküm sürdüğü değil kontrollü ortamlarda yetiştirilen tohumlar ve bu tohumları satın almaya zorlanan “üreticiler” var. İlk gruptaki tohumlar kimsenin değil, “herkesin”; ikinci gruptakiler “birilerinin” tohumları. İlk gruptakiler bereketi temsil ediyor, ikinci gruptakiler ise sefaleti…

Bu konuda söylenecek çok söz var lakin, siz anladınız gerisini…

Tohumlar İçin Özgürlük Eylemlerine katılın. Ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.yesilgazete.org/blog/etiket/tohum-ve-gida-ozgurlugu-icin-eylem-gunleri/

Yerli tohumları korumak hepimizin ortak sorumluluğu ve emin olun her birimizin yapacağı pek çok şey var. Bilgi için http://yasasintohumlar.org/

Güneşin Aydemir
Güneşin Aydemir
Geçmiş: 1971’de Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümünü bitirdi. Öğrenci kolundan, kulübüne; dernekten platforma, mahalle kozasından apartman yöneticiliğine kadar sivil toplumun olduğu her işe burununu soktu. Şimdi: Buğday Ekolojik Yaşam Destekleme Derneği’nde ne iş olsa yapıyor. Yılda bir kere Yeşil Atlas Dergisini hazırlıyor. Kazdağı’nda Yaşam Okulu diye bi projesi var. Orada müdire hanımcılık oynuyor. Yeşil Gazete’ye baygınken getirildi. Birbiriyle alakasız hobileri var: doğal örüntüler, doğa-insan ilişkileri, ekolojik yaşam kültürü, ekolojik kehanetlerde bulunmak, vatandaş bilimi, geleneksel iklim bilgisi, masallar… Gelecek: En büyük hayali, Sarıkamış ormanlarında yaşayan o bozayı gibi güneşin doğuşunu sessizlik ile seyredebilecek saf bir ruh haline gelebilmek…

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR