Beyaz gökkuşağı – Erdem Aksakal

Sosyal medyayı  takip edenler hatırlar, 26 Eylül günü Twitter’ı sıkı bir #beyazyakalı dalgası sardı. Beyaz yakalılar büyük kentleri bir süredir sarmıştı zaten.  Gezi direnişinde ilk kez sosyal olarak var olduklarını da gördük. Kendine has bir eğitim, sosyal yapı, yaşam ve hatta davranış biçimi taşıyan bu sınıfçığın uzun yıllardır ben de bir parçasıyım.  Twitter’ın karakter limitleriyle, beyaz yakanın hayat yapısını çarpınca sonu #beyazyakalı ile biten binlerce dörtlük ortaya çıktı o gün. Çok eğlenceliydi beyaz yakanın yaşamına neşeli dörtlüklerle sallamak.

Soğuklar bastırdı, unutuverdik yazı
Yakanın rengi mühim, mavisi beyazı
Bu Pazar ekinde sayfa sayfa yazı
Yazılacak hakkında  #beyazyakalı

Çok uluslu şirketler güçlendikçe dünyanın her yerinde birbirine benzeyen çalışan sınıflar yarattı. Sınıf teorileri, üreten sınıf üretim araçlarının sahibi olan sınıfın (patronlar, hissedarlar yani) doğal olarak karşısındadır der. Lakin beyaz yakalılar aldıkları eğitimin, kol gücüyle çalışanlara nazaran görece iyi gelir ve çalışma koşullarının da etkisiyle bir biçimde patronlara daha yakın hissetti. Büyük şehirlerde yaşayan, kapitalizmin ortak dili olan İngilizceyle kendi dilinin harmanı uyduruk bir dil konuşan, ekonomiyi elinde tutan sınıflara öykünen yaşam biçimine sahip beyaz yakalıları anlatmaya çalışacağım.

Öğrenci evinde rezistanslı soba
Kiraya zam geldi, para gönder baba
Diplomayı almaya bu kadar çaba
Gösterdikten sonra olurum #beyazyakalı

Beyaz yakalıların kaderi birbirine pek benziyor. Sınav stresiyle girilip zor ekonomik koşullarda üniversite okunuyor. Ülkede ekonomi malum, hep kritik. Özel şirketlerde çalışan, kendisinden yarım nesil ilerideki örnekleri gören gençler en iyi seçeneği bir şirkete girip çalışmakta buluyor.

Okul bitince burs kesildi para işi kesat
Mühendislik okudum, yan dal iktisat
Son şansım muhtemelen bu mülakat
Al beni işe müdür, olayım #beyazyakalı

Öğrenciyken ailesinden gelen, bursla ya da yarı zamanlı işlerle desteklenen gelir işe girince bir anda artıyor. Çoğu beyaz yakalı genç, ebeveynlerinin aldığı işçi ya da memur maaşını ilk günden geçiyor. Lacivert takım elbiseler, topuklu ayakkabılar, kravat, son model diz üstü bilgisayar, havalı bir şirket, üzerinde ismi yazan kartvizit, son model plaza mimarisi, ay sonu yatan düzenli maaş yeterince büyülü. Eh zaten daha iyi bir çare de yok. Akademik kariyer yapsa  yıllarca sürünecek, devlet memurluğu komple torpil, kadrolaşma. Kendi işini kuracak cesaret ve birikim de yok zaten. Atıyor adımını özel sektöre.

Finanstaki şu çocuk tanıdık gibi
Bizim müdür çok kafa, adamın dibi
Sıkı ciro yapıyor şirket sahibi
Bu gece de mesaide #beyazyakalı

Şirketler yeni mezun gençlerin enerjisinden fazla mesailerde, yaratıcılıklarından bitmeyen toplantılarda alabildiğine faydalanıyor. Gençler ise zaten kendilerini ifade etmeye pek alışık değiller. Özgünlüğünü ortaya koyanlar da kınama adlı toplumsal araçla bundan vazgeçiyor. Hızla bulundukları yeni ortamın renklerine bürünüyorlar, kendi renklerinden ve zamanlarından vazgeçmek pahasına.

Saati kurarsın altıkırkbeşe
Sabah toplantısında ne arar neşe
Plaza katında gün boyu güneşe
Yine hasret kaldın #beyazyakalı

Bir yandan kendisi gibi yeni mezunlarla vakit geçirip çalışma yaşamının üniversiteden çok da farklı olmadığına ikna olmaya çalışan beyaz yakalı, öte yandan iş hayatının ucundaki yemi fark ediyor. Daha başarılı olup yükseleyim, daha çok kazanayım. Uyum sağlamaya çabalarken kazandığı dostları, artık kariyer yarışında ekarte etmesi gereken rakiplere dönüşüyor. İş yaşantısının zorlu kurallarını hızla kabul eden beyaz yakalı, daha çok çalışıyor. Varını yoğunu, başarılı olup yükselme hedefine adıyor. Kendini beğendirme arzusuyla şirketteki yaşam tarzını daha çok benimsiyor. İş dünyası terimlerini diline doluyor, üç ay önce garipsediği plaza lisanını kullanmaya başlıyor. Ailesinin, iş dışındaki arkadaş çevresinin anlamakta zorlandığı bir kişiliğe bürünüyor.

Yarın sunum var üst yönetime
Hafta sonu otelde katıl eğitime
Üretimden satışa, iç denetime
Çapraz geçişlerle yüksel #beyazyakalı

Şirketler de çalışanların bu tempoya, kariyer beklentilerine, yoğun strese uzun süre dayanmasının zor olduğunu fark ediyor elbet. Şirket eğlenceleri, motivasyon eğitimleri, geleceğe dair umutlar ve hedefler koyarak çalışanlarını zihnen diri tutmaya çalışıyor. Artık tam bir beyaz yakalıya dönüşüyor yeni mezun. Çevresindeki arkadaşlarını sadece iş yaşantısında değil, özel hayatında da rakip olarak görüyor. Pahalı mağazalardan giyinip, özel restoranlarda yemek yiyor. Şık salonlarda spor yaparak sağlığına dikkat ediyor. Son model teknolojiyi kullanıyor. Yurtdışı tatiller yapıp, resimlerini facebook’ta hızla paylaşıyor. Kendisini olduğundan daha “business” gösteriyor. Bilinçaltından yayılan “Gördünüz işte ben tam da iş dünyasının insanıyım. Çok çalışıyorum ama keyif alıyorum. Kazandığım parayla mutlu bir hayat elde ettim.Daha yüksek mevkilere uygun bir yaşam sürüyorum. “ mesajını dışarıya megafonla bağırıyor. Dışı seni içi beni yakar derler. Çok kazanıyorum ve mutluyum mesajını ayakta tutmanın yolu indirimli fırsat sitelerinden, kredi kartıyla taksitli alışverişten geçiyor. Boyundan büyük görünmek için boyundan büyük harcıyor. O çok görünen maaşından daha çok harcamak zorunda kaldığı bir düzende buluyor kendini.  Artık beyaz yakalı, bembeyaz yakalıya dönüşüyor. Daha üst bir sınıfa aitmiş gibi görünmek genine işliyor. Restoranda garsonu, çağrı merkezinde telefon operatörünü, mağazada satış görevlisini azarlıyor, hiç tarzı olmadığı halde(!). Ne kadar özel bir beğeni ve stil sahibi olduğunu ispat etmek adına bir yarışa giriyor. Farklı olduğunu sanırken, kendi klişelerini yaratıyor.

Makarnaya vermişsin 23,5 lira
Maaşın yarısı kredi kartı, yarısı kira
Mojito çıktı çıkalı içmez artık bira
Ömrün geçti triple #beyazyakalı

Çok da sıra dışı bir öykü değil bu. Özel sektörün geliştiği 90’lar ve 2000’ler boyunca milyonlarca genç yaşadı bunu. Kimisi bulduğu ilk çıkış yolundan çıktı bu hayattan, beyaz yakalılığın tam tersine yöneldi. Küçük kasabalara yerleşti, esnaflığa yöneldi. Büyük çoğunluğu da kaldı. Kalanların içinden bazı istisnalar çıktı. Sendikalaşma, eylem grubu kurma gibi adımlar attılar. Yeterince ses getiremese de renk kattılar bu beyaz hayata. Ama beyaz yakalıların gürültüsü içinde kayboldu bu muhalif sesler. Ta ki, Gezi direnişine kadar. Yıllarca renklerini göstermeyip, içinde saklayan milyonlarca beyaz yakalının içinden gökkuşağı çıktı. Olduğu gibi görünmemekten bıkan beyaz yakalılar mesleki bilgileri, yaratıcılıkları, bitmeyen mesailerden idmanlı enerjileriyle 2013 yazında değiştiler ve değiştirdiler. Belli ki, kabından bir kere çıkan beyaz yakalı yeni renginden eskisi kadar kolay vazgeçmeyecek.

 

ERdem Aksakal – Evrensel

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR