Hafta SonuManşetMetin Erksan Dosyası

Ben senin yalnız resmine aşığım

0
Sevmek Zamanı (1965)

“Ben senin resmine değil de sana âşık olsaydım o zaman ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme, belki de alay edecektin sevgimle… Halbuki resmin bana dostça bakıyor, iyilikle bakıyor ve ebediyen bakacak. Hayır! Benimle resminin arasına girme. İstemiyorum seni! Ben senin yalnız resmine aşığım.”

Halil (Müşfik Kenter)/ Sevmek Zamanı

Sevmek Zamanı (1965)

Bir röportajında kendimi Türk Sineması’na ya da Yeşilçam’a ait hissetmiyorum demişti Metin Erksan… Doğruydu ve de haklıydı. Çünkü bildik formülleri uygulamıyordu filmlerinde. İşte bu yüzden “Susuz Yaz” Berlin’de Altın Ayı’yı kazanan ilk Türk filmimiz olacaktı. Ve son ana kadar yakasını bırakmayan devlet sansürü; çiçeklerle, törenlerle karşılayacaktı bu ödülün gelişini. İkiyüzlülüğü görmüştü. Darbeyi, sansürü, acıları görmüştü. Küsmüştü. Ve belki de tüm bu sebeplerden 30 yıl boyunca tek bir film bile çekmemişti.

Yalnızca bu tabloya bile bakınca hayatı filme çekilse, ne Oscar’lar alır diye düşünmeden edemiyor insan. Aslında bugün Türk Sineması’na bakıp ne kadar kötü olduğunu söyleyip duruyoruz. Evet bu gerçek ama bugün sinemamızın bu halde olmasına neden olan bir geçmişimiz var ne yazık ki. Yalnızca sinemada değil, sanatın her alanında dönem dönem adeta resetlenen ve her seferinde bir şeylere sıfırdan başlayan bir toplum… İşte bu yüzden hep emekleme safhasındayız, kimse koşmamıza izin vermiyor!

Şartlar ne kadar kötü olursa olsun her zaman kahramanlar olur. İşte Metin Erksan da bizim sinemamızın kahramanlarından biriydi. Ve bu kahraman bizi terk edeli aslında 30 yılı geçmişti. Hatta ne acı ki birçok insan onun yaşadığından bile habersizdi. Hani efsaneler vardır ya, John Lennon aslında yaşıyor ya da Jim Morrison aslında ölmedi, bir yerlerde sakin ve huzurlu bir hayat yaşıyorlar diye. İşte Metin Erksan onun gerçekten yaşayan örneğiydi. Yeşilçam filmleri izleyerek büyümüş son kuşağın içindeyim. Yaz tatilinin o sıcak, uzun öğleden sonralarında akşama kadar ardı ardına bazen hüzünlü bazen de komik o sevimli eski Türk filmlerini bıkmadan usanmadan izler de izlerdim. Çoğu zaman annem ve anneannem de bana eşlik ederdi.

Bence Yeşilçam Sineması tümüyle olmasa da büyük oranda hala öz sinemamız demek ve bugün izlediğim pek çok filmden hala o tadı alamamamız işte tüm bu yıllardan gelen birikimin acı bir sonucu.

Yine de geleceğe umutla bakmak için pek çok sebep var. Eğer bu topraklardan zamanın şartlarını da göz önünde bulundurursak Metin Erksan gibi bir çılgın çıktıysa neden yenileri olmasın?  Metin Erksan’ın bir röportajında kendisinin de söylediği gibi bugün Türk Sineması’nın uluslararası alanda en başarılı yönetmeni Nuri Bilge Ceylan’a o kapıyı açan yine üstadın kendisi değil miydi? Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ,Yılmaz Güney daha pek çokları… Onları asıl öldüren unutulmaktır. Yani kahramanlar yalnızca unutulduklarında gerçekten ölürler.

Gizem Ertürk – Yeşil Gazete

 

 


 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.