Ekolojik YaşamHafta SonuManşet

Bahçıvanın Mayıs Ayı

0

Bu yazı yeryuzudernegi.org/ dan alınmıştır

Bahçıvanın bir yılını ay ay anlatan dizi yazımız Mayıs ayı ile sürüyor. Karel Çapek’in ironik anlatımı ve Josef Çapek’in çizgileriyle keyifli okumalar…

57

Tüm o ekip biçme, kazıp çıkartma işinin telaşından bahçıvanın en büyük keyfinden, en önemli gurur kaynağından bahsedemedik; kaya bahçesi ya da diğer adıyla Alp bahçesi. Muhtemelen bahçenin bu kısmı sahibine tehlike dolu dağcılık maharetlerini ortaya koyma şansı verdiğinden dolayı Alp diye adlandırılır. Örneğin bahçıvanımız şurada duran iki kayanın arasına ufak bir androsace dikmek istiyorsa, ayağının birini ihtiyatla bu taşa basacaktır, diğer ayağını ise herhangi bir çiçeği ezmemek için havada tutacak ve bu şekilde dengede durmaya çalışacaktır. Çiçeği dikebilmek, yabani otları ayıklamak, toprağı hazırlamak için arada bir bacaklarını açması, dizlerinin üzerinde ya da ileri ve geri eğilmesi, düz durması gerekir. Tüm bunları bahçesinin sağlam kayaları üzerinde yapar.

Görüldüğü gibi taşlı bir bahçeyi işlemek, adelelerin gelişimini hızlandıran oldukça heyecan verici bir spordur. Ayrıca sizi sunduğu sürprizlerle sürekli şaşırtır. Örneğin o kayanın üzerinde başınız dönerek aşağı bakarken bir karanfil, bir beyaz alp yıldızı ya da Alplere özgü diğer ufaklıklardan birini görebilirsiniz. İyi de sizin gibi hiç fidelerle uğraşmamış birine bunları anlatmanın faydası ne? Siz hiç o minyatür çançiçeklerine, taşkıranlara, karanfillere, yavşanotuna, deliotuna, lavantaya, sarı papatyalara, alpgülüne, yabangülüne, sarmaşığa,kantarona, hatmi çiçeğine, düğün çiçeğine, begonyaya, sümbüllere, menekşelere, siklamenlere, kuş üvezine ev sahipliği yapmadınız ki!

58

Bu katı yeryüzünün kalbinin yumuşadığı bir anda (ki sadece birkaç bin yıl sürmüştür) ortaya çıkardığı tüm bu güzellikleri görmeyen biri nasıl olur da yeryüzünün mucizelerinden bahseder? Evet size anlatmam faydasız, ancak bir bahçe sahibi bu tarikatlara özgü vecdi bilir.

Taşlı bir bahçeyi işleyen kişi sadece bir bahçıvan değildir, o aynı zamanda bir koleksiyoncudur ki bu da onu ciddi manyaklardan biri yapar. Yeter ki ona çançiçeğinizin kök verdiğini söyleyin, gece yarısı onu çalmaya gelecektir, onu alabilmek için adam bile vurur çünkü artık onsuz yaşayamaz. Eğer biraz korkaksa ya da onu çalamayacak kadar şişmansa ağlayıp, küçücük bir filiz vermeniz için size yalvaracaktır.

Ya da çiçekçinin birinde üzerinde etiket olmayan bir saksı görür. Saksıda yeşil renk bir şey büyümektedir. “Buradaki ne?” diye çiçekçiye bağırır.
“Ha, bu mu? “ der çiçekçi, biraz utanarak “bu bir çeşit çançiçeği ama hangi tür olduğunu bilmiyorum…”

“Onu bana ver!” diye bağırır manyak, ilgisiz görünmeye çalışır.

“Yok, olmaz,” der çiçekçi, “Onu satmak istemiyorum.”

Adamımız dokunaklı bir sesle şöyle der, “ Bu kadar zamandır müşterinim, hem senin için ne fark eder ki?”

Sorunun kaynağı olan isimsiz saksı üzerine dakikalarca konuşup gerekirse 9 hafta bile bekleyeceğine ama onsuz eve gitmeyeceğini açıkça beyan eden bahçıvanımız bir koleksiyoncunun tüm eski numaralarını yapar. Ve nihayet gizemli çan çiçeğini kaparak evin yolunu tutar. Bahçesindeki en iyi yeri seçer, çiçeği sonsuz bir özenle diker, her gün sular ve çançiçeği kenevir gibi büyür.

59

Misafirine gururla gösterir “Bak eşsiz bir çançiçeği”, hiç kimse türünü bilmiyor, acaba çiçeği neye benzeyecek.

“Bu çançiçeği mi?” der misafir. “Yaprakları aynen yaban turpuna benziyor.”

“Saçmalama! Ne yaban turpu,” diye gürler bahçıvan. “Yaban turpunun yaprakları daha büyüktür.   Ayrıca böyle parlak değildir.” “Bu kesinlikle bir çançiçeği” der ve alçak gönüllükle ekler, “ama sanırım yeni bir tür”

60

Çok fazla sulandığı için çançiçeği devasa bir hal alır. Bahçıvanımız neşeyle şöyle der, “Yaprakları yaban turpunki gibi diyordun. Sen hiç bu kadar büyük yabanturpu yaprağı gördün mü? Evet bu bir tür devasa çançiçeği, çiçekleri de tabak gibi geniş olacak.”

Nihayet bu eşsiz çançiçeği çiçek verir, “hmm evet bu bir yabanturpu, o saksıya nereden girdiyse!”

61

Misafir bir süre sonra sormaya başlar “devasa çançiçeği ne durumda? Hala çiçek vermedi mi?”

“Ah hayır, o öldü. Bilirsin işte bu değerli türler fazla hassas olur. Sanırım melezdi.”

Bitkileri bulmak her zaman sorundur. Fideciler Mart ayında çoğunlukla siparişinizi göndermezler, bahaneleriyse fidenin donma riskidir. Nisan ayında da siparişinizi alamazsınız çünkü çok yoğunlardır. Mayıs ayında ise ellerindeki her şeyi satmış olurlar. “çuhaçiçeğimiz kalmadı ama onun yerine sığırkuyruğu gönderebilirim, onun çiçekleri de sarı.”

Tabii bazen sipariş ettiğiniz bir şeyin gelmesi de mümkündür. Derhal bahçeye koşarsınız. Evet, tam buraya, hezarenlerin tam yanına geyikotumuzu ekeceğiz. Yolladıkları tohumlar biraz ufak ama deli gibi büyüyecekler!

Aradan bir ay geçer ama pek de o kadar büyümezler. Hatta bunların geyikotu olduğunu bilmeseniz karanfil familyasından olduklarını düşünürsünüz. Doğru düzgün sulamamız lazım ki büyüsünler. Şuna bak sanki pembe çiçekleri var.

Bahçe sahibi misafirine, “bak, bu geyikotu ne kadar küçük,” der.
Misafir ise, “ karanfil demek istedin herhalde,” der.

“Tabii ki karanfil,” der sahibi, “ dilim sürçtü işte.”

Tüm bahçıvanlık kitapları fideyi tohumdan almanın en iyisi olduğunu söyler. Ama Doğa’nın tohumlara özel muamelesi olduğunu söylemez. Tohumların birinin dahi büyümesi ya da hepsinin birden büyümesi doğanın kanunudur.Biri gelip, “burada bir süs dikeni çok iyi durur,” der, bahçıvan da gider bir paket alır, onları ekip, büyümelerini keyifle izler. Bir süre sonra bahçıvan onların yerini değişir, oldukça mutludur çünkü elinde lüks dikenlerin olduğu yüz atmış adet saksı vardır. Tohumdan yetiştirmenin en iyi yol olduğunu düşünür. Derken fidelerin toprağa dönme vakti gelir, iyi de yüz atmış tane devedikenini ne yapacak? Boş bulduğu her toprak parçasına birer taane diker yine de elinde yüz otuz tanesi kalır. Ne demeye çalışıyorsunuz? Bu kadar özenle büyüttüğü dikenleri çöpe filan atamaz!

“Merhaba, süs dikeni ister misiniz? Bahçede çok güzel duruyorlar.” Bahçede çok güzel duruyorlar.”
“Eh, peki, neden olmasın?”

Tanrıya şükürler olsun. Komşumuz otuz tanesini aldı. Şimdi stres içinde, bahçede yer arıyor. O dikenler altı ayak uzunluğuna çıktığında tanrı yardımcısı olsun!

 

Bu yazı yeryuzudernegi.org/ dan alınmıştır

You may also like

Comments

Comments are closed.