Dış Köşe

Bağımsız aday sorunu – Ahmet İnsel

0

Haziran 2011’de milletvekili genel seçimlerine yüzde10 barajı ve partilerin seçim ittifakı yapmasını yasaklayan, 12 Eylül otoriter zihniyetinin has önlemleriyle gireceğimiz belli oldu. Bu durum, 2007’de olduğu gibi, hem Kürt kimlikli siyasal hareket hem de sol açısından bağımsız aday alternatifini gene gündeme getiriyor. BDP’nin adaylarını CHP’nin ya da Numan Kurtulmuş’un partisinin listesine dahil ederek barajı aşmaya çalışması ihtimali, çok zayıf olsa da var. Bu ihtimal gerçekleşirse, sol bağımsız adayın bu listelerden bağımsız olarak herhangi bir bölgeden seçilmesi şansı hemen hemen yok.

2007 seçimlerinde 26 bağımsız milletvekili seçildi. Bunların 23’ü DTP’nin desteklediği adaylardı. Bu seçimlerde bağımsız aday patlaması yaşanmış, büyük seçim bölgelerinde 30’dan fazla bağımsız aday yarışmıştı. Dört yıl öncenin bu bağımsız aday girişimi açısından genel değerlendirmesini yaptığımızda, karşımıza birkaç güçlü sonuç çıkıyor.
Birinci sonuç: Kürt nüfusun yoğun olduğu Doğu ve Güneydoğu seçim bölgeleri haricinde, bir seçim bölgesinden iki bağımsız adayın seçilmesi imkansız. İstanbul 2. Bölge’de Baskın Oran’a karşı DTP Doğan Erbaş’ı aday gösterdi. Erbaş oyların yüzde 2.78’ini, Oran yüzde 1.89’unu aldı. İki adayın oy toplamı yüzde 4.67 idi ve bu oranla sonuncu milletvekilliği kazanılabilirdi. Nitekim diğer iki bölgede Sabahat Tuncel oyların yüzde 4.53’ünü, Ufuk Uras yüzde 3.73’ünü alarak bölgelerinin sonuncu milletvekilleri olabildiler.

Mersin’de olan
İkinci sonuç: İstanbul dışında bir seçim bölgesinden bir bağımsız seçtirmek için gerekli asgari oy oranı hızla yükseliyor. Mersin’de Orhan Miroğlu yüzde 6.16’lık bir sonuç elde etmesine rağmen seçilemedi. ÖDP’nin bu bölgedeki yüzde 0.16’lık oyuna ve biraz daha fazlasına ihtiyacı vardı. Adana’da da Nazmi Gür, yüzde 5.32’lik bir sonuç elde etti ama seçilmesi için daha 1792 oya ihtiyacı vardı. O seçim bölgesinde ÖDP, 1516 oy almıştı. Kars’ta ise Mahmut Alınak, oyların yüzde 12.94’ü almasına rağmen seçilemedi. Çünkü Kars sadece üç milletvekili çıkarıyordu. Alınak’tan 640 oy daha fazla alıp üçüncü gelen CHP bile o bölgede milletvekili çıkaramadı.

Üçüncü sonuç: Yerel olarak seçmenlerin desteğini almayan adaylar ulusal ittifaklara rağmen başarılı olamadılar. İzmir’de DTP’nin desteklediği Levent Tüzel oyların yüzde 3.4’ünü, Konya’da Ayhan Bilgen ancak yüzde 0.62’sini aldı.
Dördüncü sonuç: DTP bir bölgede ne kadar güçlü olursa olsun, bağımsız aday seçtirmenin yapısal bir sınırı var. Bunu Ağrı’da gördük. AKP oyların yüzde 63’ünü alarak, beş milletvekilliğinin hepsini topladı. DTP’nin iki adayı ise oyların yüzde 12.4 ve yüzde10.4’ünü alarak elendiler. Tek aday çıksa seçilebilirdi. Benzer biçimde AKP, Hakkari’de yüzde 33’le iki milletvekili çıkardı. DTP’nin üç bağımsız adayı toplamda oyların yüzde 50’sini almalarına rağmen, aralarından ancak biri seçilebildi. İki aday gösterilseydi, ikisi de seçilirdi.

Beşinci sonuç: DTP’nin geleneksel Kürt bölgesi dışına çıkıldığında, tek başına bağımsız aday seçtirecek gücü yoktu. Buna Mersin, Adana, İstanbul ve İzmir dahil. Benzer biçimde sosyalist solun da DTP ile işbirliği yapmadan herhangi bir yerde aday seçtirmesinin olanaksız olduğu görüldü.

2011 bağımsızları
2011 seçimlerinde BDP’nin başka bir partiyle seçim işbirliğine gitmeyip bağımsız adaylık yolunu denemesi durumunda, 2007’deki sonuçlara ulaşamama ihtimali yüksek. Bunun bir nedeni, eğer CHP yenilenme hamlesini az da olsa seçimlere kadar sürdürebilirse, CHP etrafında eskisine göre daha güçlü bir çekim merkezi oluşması olacak. Geleneksel Kürt bölgeleri için de bu geçerli.

KCK tutukluları
Diğer taraftan, 2007’deki göreli başarının bu kez daha fazla bağımsız aday patlamasına yol açma ihtimali var. Geçen seçimlerde bağımsız aday girişimine burun kıvıran ve yüzde 0.5 seviyesini geçemeyen sol partiler de, bu kez yer yer aralarında ittifaklar yaparak o bölgede bir bağımsızın seçilmesini bütünüyle imkansız kılabilirler.

Bunlara ilaveten, şimdiden başlayan KCK tutuklularını aday gösterme baskısı başarılı olursa, bağımsız aday girişimini daha da karmaşık hale getirebilir. Buna gelecek seçimlerde BDP’nin Türkiye genelinde uygulaması kuvvetle muhtemel olan seçim kampanyasında her yerde Kürtçe kullanılması pratiğinin Batı bölgelerinde yaratacağı tepkiler de ilave olacak. Seçim dönemlerinde Türkçe’den başka dilin kullanılması yasağı 2010 Nisan’ında TBMM’de kaldırıldı.
Bütün bunları 2011 seçimlerinde sol bağımsız aday girişimlerinin yanlış veya nafile olacağını söylemek için hatırlatmıyorum. Endişe edilmesi ve bu nedenle temkinli davranılması gereken ihtimal, 2007’deki sınırlı başarının doğru ve gerçekçi değerlendirilmemesinin 2011’deki büyük bir başarısızlığa neden olabilmesidir. Bu zayıf bir ihtimal değildir.

Önümüzdeki seçimlerde bağımsız adayların önündeki en önemli göreli başarı fırsatını, MHP’nin seçim barajını geçememesi verecektir. Bu durumda 2007’den biraz daha az oyla birkaç bölgeden bağımsız seçilebilir. Ama gerçekleşmesinde sosyalistlerin katkısının mümkün olmayacağı bu olasılık sadece piyango kategorisinde ele alınabilinir.

Bütün bunların anlamı sosyalistlerin bağımsız adaylığı fetişleştirmemesi gerektiğidir. Meclise birkaç sosyalist milletvekilinin girmesine haklı bir önem atfederken, seçimlerin aynı zamanda insanların aklında kalacağı birkaç şey söylemek, seçmen topluluğu ile bir diyaloğa girmek, etkilemek ve etkilenmek dönemi olduğunu unutmamak demektir. Sosyalistlerin bir adayı seçtirme amacının diğer tüm amaçların önüne geçmesine de meydan vermemesi beklenir. Ben kendi köşemde bildiğimi söyler, bunun toplumda bir nebze olsun bir yankı uyandırıp uıyandırmadığı ile ilgilenmem diyen ve örneğin 2007 seçimlerinde İstanbul 2. Bölge’de sandık başına giden 1.8 milyon seçmen arasından 148 veya 160 kişinin teveccühünü kazanan bağımsız sosyalist adaylar komedisine de herhalde dönüşmemelidir bu tavır.
Geriye asli soru kalıyor. AKP-CHP kutuplaşmasının daha etkili olacağı bir ortamda, yukarıda saydığım etmenler nedeniyle bağımsızların seçilme şansının biraz daha zor olacağı bir süreçte, salt adayı seçtirmeye yönelik bir girişime saplanıp kalmadan, özgürlükçü sosyalist ve demokrat sesin duyulmasını sağlamak mümkün olacak mı? CHP’nin iktisat ve sosyal politika konularına daha fazla yoğunlaşarak seçim kampanyası yürütmesi ihtimalinin güçlü olduğu bir ortamda, sosyalistlerin de salt bu temalara dayanan bir kampanya yürütmeleri, sözlerinin iyice kaybolup gitmesine yol açmayacak mı? Sosyalist bağımsız aday girişiminin önce sosyalist sözün alışılagelmiş kalıplarını değiştirmesi gerekmiyor mu?

(Radikal 2 – 28 Kasım 2010)

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.