Hafta SonuManşet

[Babil’den Sonra] Geleneksel Küba Müziği ve Compay Segundo

0

Maximo Francisco Repilado Munoz veya bilinen adıyla Compay Segundo 1907’de Küba’nın güneyinde yer alan Santigo De Cuba’da küçük bir kasabada, Siboney ‘de doğmuş.  Müzikle çok erken yaşlarda tanışmış. Ünlü bir şarkıcı olan Sindo Garay annesini ziyarete gelir ve kahvesini içerken de zaman zaman gitarıyla şarkılar çalıp söylermiş. Gitarın sesine ve ritmine o günlerde tutkuyla bağlanmış. Gitarla bir ömür boyu sürecek olan yol arkadaşlığı 10 yaşında abisinin eve getirdiği bir Tres ile (Küba gitarı) başlamış.

Compay ve kardeşleri komşuları Solfeo’dan müzik dersleri almaya başlamışlar ama özellikle Compay Segundo, Solfeo’yu çok etkilemiş. İyi bir müzik kulağı olan ve en zor etütleri dahi kolayca yapabilen Compay Segundo en başta çalgı olarak klarineti seçmiş. Müzik yaparken bir taraftan da bir sigara fabrikasında tütün sarma işinde çalışıyormuş.

1929’da Santiago Belediye Orkestrası’na katılmış.

 

Aynı yıl ünlü şarkısı Chan Chan’ı bestelemiş. Santiago de Cuba’ da, adanın güneyinde yer alan Siboney’de, doğduğu ve yaşadığı kasaba olan Alto Cedro’ dan, Marcane’ ye, oradan daha kuzeye Cueto’ ya, oradan Mayari’ ye, sevgilisi Juanica’ nın peşi sıra, neredeyse yürüyerek yaptığı yolculuk sırasında bu şarkıyı yazmış.

Komşuları olan Nico Saquito ile çalışarak müziğini geliştirmiş ve kısa bir süre sonra Küba Yıldızları Dörtlüsü’ne katılmış. Grupla birlikte bütün Küba’yı gezmişler. Bu sırada ayakkabı boyacılığı, berberlik gibi işleri yaparak ve puro satarak geçimini sağlıyormuş.

Compay Segundo 1938’de Meksika’da 6 ay kalmış ve Hatuey Grubu ile çalmış. Bu grupla beraber iki filmde yer almış. 1942’de Los Compadres grubuna katılmış ve 1953 yılına kadar bu grupla birlikte çalışmış. Los Compadres onun Küba’da tanınmasını sağlamış. Compay Segundo ismi Los Compadres grubu ile birlikte çalıştığı günlerden kalmaymış.

Compay, İspanyolcada Los Compadres’in yani arkadaşlar, yoldaşlar kelimesinin tekiliymiş. Segundo da ikinci anlamına gelmekle birlikte İspanyolcada erkekler için kullanılan ve yakınlık ifade eden bir sıfatmış. Compay Segundo, Türkçede Yoldaş Segundo anlamına geliyor olsa gerek.

Sonra 1956’da yola kendi grubu Compay Segundo Y Su grubu ile devam etmiş. İspanyol gitarı ile birlikte Küba gitarı ve salsayı bir potada eriten müziğiyle geleneksel Küba müziğinin temellerini de atan Compay Segundo bu müziği dünyaya tanıtmış. Halkın içerisinden gelen bu usta müzisyen, müziğini New York’a, Fransa’nın ve İspanya’nın büyük konser salonlarına taşımış ve dünyada da bilinen bir isim haline gelmiş.

Compay Segundo ve Buena Vista Social Club, New York- Carnegie Hall, 1998

Ben onu ilk kez 1999 yılı sonlarında Buena Vista Social Club belgeselini izlediğim günlerde tanıdım.

Kübalı besteci, gitarist ve şarkıcı Compay Segundo’yu 2000 yılında sahnede de dinleme şansım olmuştu. 2000 yılında Uluslararası İstanbul Caz Festivali‘nin kapanışını grubuyla yapmıştı. Buena Vista’cıların ardından sahneye son olarak Compay Segundo çıkmış, 90 yaşını aşan yaşına rağmen sahnede gitarını çalmış ve şarkılarını söylemişti; ‘Compay! Compay!’ tezahüratları ve uzun süren alkışlarla da sahneden ayrılmıştı. O konserde yaşına rağmen şarkı söylerken ve kendi geliştirdiği 7 telli gitarını çalarken sahneden yayılan bitmek tükenmek bilmeyen yaşam enerjisiyle hafızamda yer etmişti. Bu enerjiyi mutlulukla dolu dolu geçen, müziğe adanmış yaşamından alıyor olsa gerekti. Bir söyleşide 116 yaşında ölen büyük annesi kadar yaşayacağından ve birlikte olduğu son sevgilisinden de bir çocuk yapmak istediğinden bahsediyordu.

Bir de onu aynı günlerde, beş yaşında annesinin yakması için kendisine verdiği ve bir daha bırakmadığı, keyifle tüttürdüğü purosu, kafasında hasır fötr şapkası, şık ipek takım elbisesi ve ceketinin üst cebine iliştirilmiş gülü ve güneşte kararmış geniş yüzüne yayılan gülümsemesiyle İstiklal Caddesi’nde salına salına dolaşırken anımsıyorum. O günlerde İstanbullu gazetecilerin de ilgi odağındaydı Compay Segundo. Onunla yapılmış söyleşileri gazetelerden okumuştuk.

Compay Segundo, Havana’ da 1940’larda müzisyenler arasında popüler bir yer edinen ve yaklaşık elli yıl boyunca Havanalı müzikseverlerin ilgi odağı olan ve 1980’ lerin sonunda kapanan bir müzik ve dans kulübü olan Buena Vista Social Club’da da müzik yapmış. Kulübün uzun soluklu hikâyesi,  Kübalı müzisyen Juan de Marcos Gonzales ve Amerikalı gitarist Ry Cooder‘a, bu derneğin popüler olduğu dönemlerde çalışmış müzisyenleriyle birlikte çalışma fikrini vermişti.

1998 yılında Amsterdam’da konser vermesi için destek alan grubun, Alman yönetmen Wim Wenders tarafından performansı kayda alınmış, bunu Carnegie Hall ‘daki ikinci konser takip etmiş ve New York şehrinde sanatçılarla birlikte yapılan söyleşiler ile bir belgesel oluşturulmuştu. Wenders ‘in grup ile aynı ismi taşıyan filmi, eleştirmenlerden büyük övgü almış ve kendisine Belgesel film dalında Akademi Ödülü ile Avrupa Film Ödülleri’nde En İyi Belgesel ödülünü getirmişti.

Albüm ile filmin birlikte getirdiği başarı giderek unutulan geleneksel Küba müziğine ve Latin Amerika müziğine olan evrensel ilgiyi arttırmış, Kübalı birçok müzisyenin solo albümler çıkarmasını, hatta ünlü dünya sanatçıları ile yapılan düet denemelerine önayak olmuştu. Bununla birlikte “Buena Vista Social Club” ismi artık Küba’nın “müzikteki altın çağı” olarak nitelendirilen 40’lı ve 50’li yıllarında yapılan geleneksel müzikleri betimlemek için kullanılmaya başlanmıştı.

1990’ lı yıllarda Küba müziğinde öne çıkan ve kendi adını taşıyan albümüyle Grammy ödülü kazanan ve 1997’den bu yana birbirinin yerini alan müzisyenlerle turneler gerçekleştiren topluluğun ‘Elveda Turnesi’ 2014 yazında başlamış ve 2016 boyunca Yeni Zelanda’yı, Avusturalya’yı, Avrupa’yı, Kuzey ve Güney Amerika’yı kapsayan 60’tan fazla sahne performansıyla devam etmişti. Turnenin Türkiye ayağını o günlerde Yeşil Gazete’ye de yazmıştım.  Grup 18 yıl önce başladığı yerde, Küba’da bir memlekete geri dönüş konseriyle sevenlerine veda etmiş ve Küba müziğinde bir devir kapanmıştı.

Sosyalist ülkelerin birbiri ardı sıra çöktüğü ve tüm gözlerin tek sosyalist ülke Küba’ya çevrildiği 1990’larda parlayan Buena Vista Social Club’ ın, Küba hükümetinin ABD’nin Obama yönetimiyle çeşitli anlaşmalara vardığı o günlerde veda turnesine çıkması, pek çoklarınca “anlamlı” olarak yorumlanmıştı. Acaba bizlere bir şeyler mi söylemek istiyorlardı?

1998’de bir araya gelen bu efsanevi grubun birçok üyesi bugün hayatta değiller. Kulaklarımızda hoş bir seda ve ruhlarımızda tadına doyulmaz duygular bırakarak hayata veda ettiler. Önce 2000’de şarkıcı Manuel Puntilita öldü. 2003’de Compay Segunda ve Küba müziğinin usta piyanisti Ruben Gonzales hayata veda ettiler. Küba’ nın Frank Sinatra’ sı olarak nitelenen şarkıcı İbrahim Ferrer 2005’de, vurmalı çalgılar ustası Miguel Díaz ve şarkıcı Pio Leyva 2006’da ve kontra basçı Candelario Orlando López Vergara 2009’da hayata veda ettiler. En son 2011’de gitarist Manuel Galbán hayata veda etmişti. Omara Portuondo, Eliades Ochoa, Orlando Lopez, Barbarito Tores, Manuel Guajira Mirabal ve Papi Oviedo bugün bu gruptan geride kalan isimler.

Gitarı ve şarkılarıyla uzun yıllar boyunca Küba geleneksel müziğini dünyaya tanıtan Compay Segundo’nun albümleri ölümüne kadar müzik listelerinde hep yer aldı ve o, her zaman Küba müzik tarihinde efsanevi bir isim olarak kalacaktır.

Geleneksel bir Küba şarkısının ”güzel olan şeyler hiç bir zaman yaşlanmıyor, onlar sonsuza kadar bizimle kalıyorlar” sözleri Buena Vista Social Club ve Küba’nın müzik elçisi Compay Segundo olarak tanınan Maximo Francisco Repilado Munoz için söylenmiş gibi sanki.

Adaletsizliğin, yoksulluğun, açlığın, savaş bulutlarının yeryüzünü dolaştığı; iklim değişikliği kaynaklı ekolojik yıkımın gittikçe ağırlaşan sonuçlarını yaşadığımız günümüz dünyasında sarılabileceğimiz ve uğruna mücadele edeceğimiz bir duyguyu, güzel şeylerin sürekliliğine olan umudumuzu-inancımızı halen en çok bu şarkılar diri tutuyor belki de.

Müziğin yaşadığımız gezegene barış; doğaya ve tüm canlılara iyilik getirmesini umuyorum. Yaşanabilir mavi- yeşil bir yeryüzü ve üzerindeki tüm canlılar için sürdürülebilir bir yaşamı en çok da hep bir ağızdan şarkılar söyleyerek savunmaya devam edeceğiz elbette.

 

Ercüment Gürçay

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.