[Babil’den Sonra] Bir İrlanda türküsü

Şair Can Yücel, İrlanda kökenli Amerikalı folk şarkıcısı Bob Dylan’ın sorular sorup cevaplarını rüzgâra bıraktığı şarkısı Blowin’ in the Wind’in sözlerini Bir İrlanda Türküsü başlığıyla Türkçe’ye çevirmiş (şiiri yeniden yazmış demek daha doğru belki de) ve seslendirmişti.

https://youtu.be/ogSDe_mP4D4

Dört hafta önce Açık Radyo, Babil’den sonra programımda, 18. yüzyılın ortalarından itibaren (özellikle 19. yüzyılda) Kuzey Amerika’ya ayak basan İrlanda kökenli Apalaş köylülerinin Bluegrass müziklerini, Çimen Türkülerini dinletmiştim. İrlandalı göçmenler Britanya’dan gelirken müziklerini de beraberlerinde getirmişler ve yıllar içerisinde bu geleneksel ezgiler Afro Amerikan müziğinin ve caz müziğinin de etkisiyle sonraları Bluegrass olarak adlandırılan müziği ortaya çıkarmış ve diğer taraftan bu müziğin Amerikan Folk Müziği üzerinde de etkileri olmuştu.

Bugün Açık Radyo, Babil’den Sonra programımda bu kez geleneksel İrlanda müziğinin ana vatanından çağdaş yorumlar dinleteceğim.

Kısaca bu müziği ortaya çıkaran büyük göçten ve siyasi-sosyal sonuçlarından da biraz söz etmek istiyorum: Bugün, yaşanan küresel iklim krizinin kaçınılmaz sonucu olarak belirtileri ortaya çıkan susuzluk ve kuraklık nedeniyle, yakın gelecekte tüm insanlığı beklediği söylenen bir ‘gıda krizini’ ve olası büyük insan göçleri meselesini konuşuyoruz.

1840’ lı yıllarda İrlanda verimli topraklara sahip bir ülkeydi ama tahıl, yağ, sığır ve domuz eti, pamuk ve keten gibi iktisadi değeri yüksek ürünlerden aslan payını İngiliz aristokrat sınıfları, arazi lordları alıyor ve büyük kazançlar elde ediyorlardı. İrlandalı yoksul köylüler de Amerika’dan getirilen, verimsiz topraklarda kolayca yetişebilen ve besin değeri de yüksek olan patatesle gıda sorununu çözüyorlardı. Ta ki 1844’de Amerika’dan gelen ve patatese bulaşan bir mantar kısa sürede arazideki-depolardaki patates stoklarını çürütüp, arazileri birer çamur deryası haline getirene kadar. Köylülerin temel gıda maddesi olan patatesin kaybı ile büyük bir gıda krizi ortaya çıktı. Kriz 3 yıl sürdü. Bir milyona yakın insan açlık nedeniyle yaşamını yitirdi. 1847’de Young İreland grubunun isyanı başladı. Bu isyan tarihte Famine Rebelion olarak anılır.

Ahmet İnsel bu olayı şöyle anlatıyordu: 1847’de, İrlanda’da açlığın zirveye ulaştığı ve İrlanda nüfusunun beşte birinin kıtlık yüzünden öldüğü bir dönemde (bu nedenle kara 47 diye anılır), hükümetin İrlanda’daki temsilcisi Lord Clarendon, başbakana yolladığı mektupta durumu şöyle özetliyordu: “Ne yaparsak yapalım, eleştiriye muhatap olacağız. Bu insanların yaşaması için müdahale etsek iktisatçılar bizi eleştirecek, onları ölmeye bıraksak, bu kez hayırseverler.

Buna yanıt içişleri bakanı George Gray’den gelmişti: “İnsanları ölmeye bıraktığı için hükümet ağır biçimde suçlanabilir ama kamu kaynaklarını bu amaçla kullanırsak, çok daha ağır biçimde suçlanacağız”.

Buğdayda serbest ticareti sınırlama, insanlara açlıktan ölmemeleri için yardım etme gibi tasarruflarda bulunmaktan imtina eden İngiliz hükümeti, katı Malthusçu bir politikayı bilinçli biçimde benimsedi ve üç yıl zarfında, 8.2 milyonla Avrupa’nın en büyük nüfus yoğunluğuna sahip olan İrlanda’nın nüfusunun yarı yarıya azalmasına yol açtı. Bu kasıtlı kıyım politikasını eleştiren ender seslerden biri olan Anglikan rahip Townsend, durumu şöyle özetliyordu: “İrlanda halkı, ekonomi politik ilkelerinin canice bir aşırılıkla uygulanmasına dayanan, olabilecek en yanlış politikanın kurbanı oldu.” ”

1 milyonun üzerinde İrlandalı civar ülkelere veya mantarın geldiği Amerika kıtasına göç ettiler. Amerika ve Kanada’ya giden teknelere “tabut gemi” adı verilmişti. 476 yolcu ile yola çıkan bir gemiden 158 kişi Amerika’ya varmadan ölmüştü. Varanların çoğu da hastanede ölmüştü. Göç edemeyip İrlanda’da kalan nüfusun 1 milyonu da hayatını kaybetti. 1851’de İrlanda’nın nüfusu 5 milyon civarında idi. Günümüzde ise İrlanda’nın nüfusu 4 milyonun üzerinde.

Boston’da bu insani felaketi anlatan bir anıt var.

Kanada’dan güney batıya uzanan Apalaş dağları ve çevresindeki ovalara yerleşen İrlanda göçmenleri geleneksel tarım kültürleri, yaşam biçimleri ve müzikleriyle yeni dünyada kendilerini kabul ettirdiler.

Başlangıçta İngiliz kökenli Amerikalıların aşağılamalarına muhatap olan ve patates krizine gönderme yapan “Paddy” deyimiyle hitap edilen İrlandalı göçmenler zamanla 25 milyona yaklaşan nüfuslarıyla Amerikan siyasi yaşamını da uzunca bir dönem belirleyici oldular. John Kennedy, Ronald Reagan, George Bush, Bill Clinton gibi 16 başkan adayı çıkardılar. Her yıl kutlanan St. Patrick günü Amerika’da yaşayan İrlandalıların en bilinen sembolüdür ve New York geçidine iki milyon İrlandalı katılır.

27 Mayıs’ta Elif Cansu İlhan’ın Yeşil Gazete’de yayımlanan yazısında iklim değişikliğinin kültür ve geleneklere etkisine dair yazdığı yazıda: İklim değişikliği, olağan dışı hava olayları, eriyen buzullar, yükselen deniz seviyesi hatta sağlık problemleri gibi etkileri ile biliniyor. Ancak iklim değişikliğinin geleneklerimiz ve kültürümüze etkileri konusunda pek bir şey söylenmedi. Karalar suya gömülürken, insanlar göç etmeye başlarken, iklim düzeni değişirken, halkların kültür ve gelenekleri de yok oluyor…İklim değişikliği yüzünden yok olan kültürlerin hatırası yaşasın diye ILNAMIQUI: “Nasıl yaptığımızı hatırla.” diyordu. Yazının devamında “…Yerel hafıza ve yaşam yöntemleri iklim değişikliğine daha fazla direnemeyince ne olacak? Yaşamakta olduğumuz yeri ve denizleri terk edip yelken açmak zorunda kaldığımızda ne olacak? Kültür sürekli değişen bir yapı ama iklim değişikliği bu değişimi hızlandırıyor. Belgeleme, şu anki kültürlerin geleneklerin ve uğradıkları değişimin unutulmamasını garanti altına almanın bütünsel bir yolu…diye devam ediyordu.

İrlandalılar şarkılarını yeni dünyaya taşıyarak bir anlamda kültürlerini de belgelemiş oldular. Bugün de bu gelenek özellikle müzik aracılığıyla günümüze ve oradan da geleceğe taşınabiliyor. Bugün gelenekleri-kültürleri yok olan bir çok halk İrlandalılar kadar inatçı olamayabilirler!

19.yüzyılda yaşanan bu büyük kıtlık bize aslında ilerde nelerle yüzleşebileceğimiz konusunda da iyi bir örnek. Şu an sadece dünyada buğdayın yetişmediği bir dönemi düşünün. Durum patatesten çok daha vahim olacak ve belki de on milyonlarca insanın ölümüne neden olacak. Dünyanın artan nüfusu ve tüm doğal kaynakları sonuna kadar sömürürken yerine yenisini koymayı düşünmüyoruz. Günümüz sistemi dünyanın bugünkü kaynaklarının devam edeceği üstüne kurulu. Bu kurgudan tek bir öğeyi çıkardığımızda milyonlarcamızın yok olacağı gerçeğini görmeliyiz artık…

İrlanda müziğine gelirsek: Özellikle son yıllarda dünyada daha çok bilinir olan bir müzik İrlanda müziği. Aynı zamanda politik bir müzik de olan bu şarkılar- ezgiler İrlanda halkının yaşadığı onca acıya değinirken aynı zamanda coşkuyu da elden bırakmıyor. Belki de İrlanda halkını her türlü olumsuzluğa karşı bir arada ve ayakta tutan da daha güzel günlere dair korudukları umutlarıydı.

Bugün Açık Radyo- Babil’den Sonra programımda The Dubliners, Irish Rovers, The Chieftains, The Bothy Band, Dervish, Solas ve The Rumjacks gibi gruplardan İrlanda halk şarkıları dinleteceğim.

Müzikle birlikte daha güzel günlere…

 

 

 

Ercüment Gürçay

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Dört ilde Filmekimi heyecanı başlıyor: ‘Geldi iki gözümün çiçeği’

İKSV’nin düzenlediği Filmekimi’nin programı açıklandı. İstanbul, Diyarbakır, Ankara ve İzmir’de düzenlenecek etkinlik için biletler yarın satışa sunulacak.

Adana’daki plastik atıklar, sanatsal ürünler halinde Avrupa’ya geri dönecek

Sanatçılar; Kessler ve Civelek, Avrupa'dan Adana'ya gönderilen plastik atıklardan üretecekleri sanat eserleriyle küresel atık krizine dikkat çekmeyi hedefliyor.

BİFED Gökçeada Ekolojik Belgesel Film Günleri başlıyor

Bu yıl ilk kez Gökçeada'da düzenlenecek BİFED Gökçeada Ekolojik Belgesel Film Günleri'nde dünyanın dört bir yanında 11 kısa ve uzun belgesel film gösterilecek.

Ayvalık Uluslararası Film Festivali yarın başlıyor

17-22 Eylül tarihlerinde düzenlenecek, Ayvalık Film Festivali'nin 70 filmlik seçkisinde iklim-ekoloji sorunlarına eğilen 'Doğa Diye Bir Şey Kalmadı' başlıklı bölümde dört film yer alıyor.

Salyangoz’un izinde sanat yolculuğu(m)- Gülden Akyol

'Kavramsal sanattan anlamak', anlayıp anlamadığını sorgulayarak başlar belki ama sanat üzerine okuyarak, düşünerek ve tıpkı matematik gibi öğrenerek kavrayışın gelişir. Sonrası haz ve özgürleşme...

EN ÇOK OKUNANLAR