Balıkesir’in Ayvalık İlçesi’nde, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı Şeytan Sofrası mevkisinde 17 Ağustos’ta meydana gelen, aralarında iki mera ve zeytinlik arazilerin de bulunduğu 15 hektarlık alanın yok olduğu orman yangını sonrası, Ayvalık halkı başta olmak üzere sanatçı Haluk Levent ve çevre gönüllüleri seferber oldu.
Yangının çıkış nedeniyle ilgili olarak henüz resmi bir rapor yayımlanmazken, Ayvalık Tabiat Platformu sigara izmariti gibi olasılıkların gerçekli olmadığı kanaatinde. Fidanını kapan herkes özgürce dikebilecek mi sorusunun yanıtı ise hayır. Zira öncelikle yanan alandaki tahribatla ilgili teknik işlemler yürütülmesi gerekiyor.
Yeşil Gazete olarak Ayvalık Tabiat Platformu sözcüsü Nebahat Dinler ve Orman Mühendisi Doç. Dr. Cihan Erdönmez’in görüşlerini aldık.
“Ayvalık halkı çok duyarlı”
Ayvalık Tabiat Platformu sözcüsü Nebahat Dinler, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada henüz açıklanan resmi bir raporun olmadığını, bölgede yaptıkları incelemeler sonrası sabotaj ihtimali üzerinden durduklarını söyledi. Dinler, açıklamasına şu sözlerle devam etti:
“Yanan alan yola uzak ve tepelik bir yerde bulunuyor. Dolayısıyla yangının yukarıdan aşağıdan yukarıya çıkması mümkün değil. Poyraz yönüne doğru ilerleyen bir yangın var. Bu nedenle sigara izmariti gibi olasılıkların gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Bugün ağaçlandırma prosedürü hakkında Burhaniye Doğa Koruma ve Milli Parklar Şefi Atasay Tanrısever’i aradım, alanda inceleme yapıyordu. Kaymakamlığı bilgilendirmişler, iletişim halindeler. Ayvalık halkı çok duyarlı. Gerek Ayvalık gerek Türkiye’nin çeşitli yerlerinden fidan temin edenler oldu. Bir grup genç Facebook üzerinden Eylül ayından etkinlik yapalım diye girişimde bulundu. Bu tip olaylardan önce sahanın incelenmesi gerekiyor. En erken Ekim-Kasım gibi ağaçlandırma yapılabilir. “Burayı ağaçlandırmalıyız, eski haline dönmesini sağlamalıyız” diyen çok. Change.org üzerinden başlattığımız imza kampanyasına da çok büyük destek var.”
Haluk Levent’in çağrısına Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan olumlu yanıt
Sanatçı Haluk Levent’in sosyal medya hesabından başlattığı kampanya ile Ayvalık’ı yeşillendirme girişimi daha da geniş kitlelere yayıldı. Levent’in Twitter hesabı üzerinden yaptığı çağrıya Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan olumlu yanıt geldi:
“Sayın Haluk Levent, Ayvalık’taki saha temizlenmeye başlandı. Kasım’da fidanlar toprakla buluşturulacak. Hassasiyetiniz için teşekkür ederiz. Ayvalık’taki yangında zarar gören saha Ekim ayında sürülecek, Kasım ayında ilk fidanlar toprakla buluşacak ve yangının izleri silinecek.”
Bunun üzerine de Haluk Levent yanıt vererek “Tamam biz de Kasım ayında fidanlar dikilirken orada olacağız. Ve ondan sonra diğer yakılan ormanlarda. Orman Bakanlığı hepimize söz verdi. Takipçisi olacağız. Diğer yakılan yerler için de açıklama bekliyoruz. Olmazsa devreye biz gireceğiz” dedi.
“Yanan devlet ormanlarının ağaçlandırılması Anayasal bir zorunluluk”
Yanan bir alanın yasal olarak en geç 1 yıl içinde ağaçlandırılması gerekiyor. Ancak Ayvalık’ı yeşillendirme sürecinde “Fidanını kapan herkes özgürce dikemeyecek”. Bunun başlıca sebeplerinden biri de öncelikle yanan alandaki tahribatla ilgili yürütülmesi gereken teknik işlemler. Orman Mühendisi Doç. Dr. Cihan Erdönmez konuyla ilgili merak edilenleri Yeşil Gazete’ye anlattı.
-Yanan bir alanın yeniden yeşillendirilmesi ne kadar zaman alır? Hangi aşamalardan geçiliyor?
Yanan devlet ormanlarının ağaçlandırılması Anayasal bir zorunluluk. Anayasa’nın 169. maddesinin bu yönde hükmü açık. Bu işin yasal boyutu. Elbette bir de teknik boyutu var. Yangının etkisi yalnızca toprak üzerindeki bitkileri ve yaban yaşamını yok etmekle kalmıyor. Aynı zamanda hidrolojik sistem üzerinde, toprak yapısı üzerinde ve özellikle bitkilerin çimlenme ve fidan gelişimi kapasitesi üzerinde önemli olumsuz etkiler ortaya çıkarıyor. O nedenle, yangından sonra ilk yapılması gereken şey bütün bu zararların ve ortaya çıkan durumun saptanması olacaktır. Bunun ardından, yanan alanın üzerindeki ölmüş ağaçlar ve diğer bitkilerin alandan uzaklaştırılması gerekir.
Aynı zamanda, bu alanın hangi orman işlevi ya da işlevlerine öncelik tanıyan bir amaçla ve hangi teknikle ağaçlandırılacağını ortaya koyan bir ağaçlandırma planının yapılması gerekiyor. Bu planda, toprakta ortaya çıkan yangın sonrası mevcut durumun bir toprak işlemesini gerektirdiği ortaya konulmuşsa dikim öncesi arazinin uygun teknikle işlenmesi ve dikilecek fidanlar için uygun koşulların oluşturulması zorunlu olur. Fidan dikimi yoluyla arazinin ağaçlandırılması ise bu işlem silsilesinin son halkası. Kuşkusuz bundan sonra arazi kaderine terk edilmiyor. Kuruyan fidanlar yerine tamamlama dikimleri, sıklık ve gençlik bakımları gibi, ormanın gelişim aşamalarına uygun olarak yapılması gereken daha pek çok işlem var. Ancak fidan dikimiyle, en azından ağaçlandırma aşamasının bitmiş olduğunu söyleyebiliriz. Sayılan bütün bu işlemlerin, yangınların doğal olarak bahar ve yaz aylarında çıkacağını hesap edersek, bir sonraki senenin vejetasyon dönemine, yani bir sonraki yılın ilkbaharında doğanının uyanışına kadar bitmiş olmasını beklemeliyiz.
“Haydi fidanları aldık, dikmeye gidiyoruz” diyemiyoruz
-Yeşillendirme kampanyaları haberleri gündemde. Fidanını kapan herkes özgürce dikebilecek mi? Nasıl bir prosedür işliyor?
Biraz önce açıkladığım son derece teknik işlemler göz önünde tutulunca, fidanını kapanın gidip istediği gibi ağaç dikebileceği bir iş değil bu. Ciddi bir planlama ve organizasyon, aynı zamanda da koordinasyon gerektiriyor. Ancak Orman Genel Müdürlüğü (OGM), toplumun bu hassasiyetine duyarsız kalmamalı ve yapılacak ağaçlandırma çalışmalarına gönüllülerin entegrasyonunu sağlayan bir ağaçlandırma planı geliştirebilmelidir. Bunun önünde engel olmadığı gibi geçmişte bu tür deneyimleri de yaşadık. 1994 yılında Tarihi Gelibolu Yarımadası Milli Parkı’nda çok büyük bir yangın çıkmış, bu yangın birkaç gün sürmüş ve yanılmıyorsam 5 bin hektar kadar ormana zarar vermişti. Gelibolu Yarımadası’nın yeniden ağaçlandırılmasına binlerce gönüllü, sivil toplum kuruluşu ve üniversite öğrencisi katkı vermiş, alanda tek tek fidan dikmişlerdi. Bugün Gelibolu Yarımadası’nda bulunan ağaçlarda binlerce insanın alın teri bulunmaktadır. Şimdi neden bu tür bir organizasyon yapılmasın? Ayrıca OGM pekala, fidanını kapan herkesin istediği gibi ağaç dikebileceği küçük bir alan da tahsis edebilir. Ancak bütün yanan alanın bu yöntemle ağaçlandırılması olanaklı değil.
-Alanlar rant için mi yakılıyor?
Bana bu soruyu 10 sene önce sorsanız “Şaka mı yapıyorsunuz? Bu mümkün değil. Anayasa hükmü ortada.” derdim. Şimdi ise bu kadar net bir yanıt veremiyorum. Zira, Türkiye’de hukuk sisteminin aldığı yaralar ve hukukun işleyişi ortada. Yine de ben buna inanmak istemiyorum. Hatırlarsanız geçen kış Trabzon Çamburnu’nda bir yangın çıkmış ve benzer yorumlar yapılmıştı. Daha sonra alanda incelemeler yapan bağımsız meslek örgütlerinin raporları söz konusu yangının bir örtü yangını olduğunu ve ormanın devamlılığını etkileyen bir zararın oluşmadığını ortaya koymuştu.
Diğer yandan, ormandan rant elde etmek isteyenler neden ormanı yaksın? Otel mi yapmak istiyorlar? İstesinler, devlet veriyor zaten. Taş ocağı mı, maden mi, üniversite mi yapmak istiyorlar? Aklınıza ne iş yapmak gelirse gelsin, işinize bunu ormanda yapmak geliyorsa, ormancılık örgütüne başvuruyorsunuz, başvurunuza uygun bir kanun maddesi bulunuyor, işlemleriniz hızlıca yapılıyor ve istediğiniz orman alanı size tahsis ediliyor. Devir bu devirken ve bunu yapmak değil eleştirmek vatan hainliği gibi algılanırken ormanı yakmaya ne gerek var?
Toprağa fidanlardan önce kızılçam tohumları mı atılıyor?
Orman yangınları genellikle Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkar. Bu bölgelerin iklim koşulları ile ormanların yapısı yangınlar için elverişli koşullar ortaya koyar. Bu bölgelerdeki ormanların hakim ağaç türü Kızılçam (Pinus brutia)’dır. Milyonlarca yıl süren evrim sürecinde Kızılçam bu bölge için en ideal ağaç türü olarak seleksiyona uğramıştır. Ağaçlandırma yaparken doğanın yaptığı bu seçime uygun davranarak yanan alanları yine Kızılçam ile ağaçlandırmak gerekir. Temel ağaçlandırma yöntemi fidan dikimidir. Tohum ekimi yoluyla ağaçlandırma çok nadiren, dikimin çeşitli nedenlerle mümkün olmadığı alanlarda yapılır. Yanan orman alanlarında dikimlere ek olarak, ağaçlandırmanın başarısını artırmak amacıyla tohum ekimi de yapılabilir. Bu tür haberleri ben de okuyorum zaman zaman. Ancak asıl ağaçlandırma yöntemi fidan dikimidir.
Sizce kamuoyu doğru bilgilendiriliyor mu? Nasıl bir yol izlemek gerekir?
Toplumda genel olarak çevre ve özel olarak da ağaç ve orman hassasiyeti son yıllarda oldukça arttı. Hem ülkemizde hem de dünya genelinde ormanların durumu ve gidişatı bu hassasiyeti fazlasıyla hak ediyor. Belki de bunun bir sonucu olarak ve özellikle sosyal medyada bilimsel gerçeklerle uyumlu olmayan, adeta kulaktan kulağa yöntemiyle yayılan haber ve yorumlara şahit olabiliyoruz. Buna karşılık ülkenin ormanlarını yönetmekle yükümlü olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile onun alt birimleri de halkı gerçek bilgilerle donatmak yerine, elindeki iletişim araçlarını adeta birer propaganda aracı olarak kullanmaktan, tek yönlü ve eksik bilgi yaymaktan geri durmuyor. Bu durum, bilimsel gerçeklerden kopuk sanal bir tartışma ortamı yaratırken, gerçeği bulmak karanlıkta iğne aramaktan farksız hale geliyor. Bu şekilde ilerlemenin olmasını olanaklı görmüyorum. Bütün tarafların yalın, saf ve yalnızca bilimsel gerçeği aramak ve onun ne koşulda olursa olsun arkasında durmak gibi bir sorumluluğu olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Haber: Merve Damcı
(Yeşil Gazete)