Geçenlerde bir öğlen vakti babam, Mehmet, ben, yıllardır gittiğimiz bir lokantaya gittik.
Tam içeri girerken kapıda bir tabelayla karşılaştık.
“Lokantamızda içki servisi yapılmamaktır.”
Babam epeydir içki içmiyor, o içmeyince biz de onun yanında içki içmiyoruz.
O gün de içki içmeyecektik.
Ama tabelanın tuhaflığı şaşırttı bizi.
On yıldır içki servisi yapan lokanta birden “içki servisi yapmamaya” karar vermişti.
Böyle zamanlarda yüzünde beliren o alaycı gülümsemesiyle babam bana baktı, “yakında başka bir tabela daha koyarlar” dedi.
“Nasıl bir tabela?”
Babam muzip dalgacılığıyla hayali tabelanın nasıl olacağını açıkladı.
“Kürtaj yaptıranlar ve yaptırmayı düşünenler lokantamızda yemek yiyemez.”
Yeşillikli sakin bahçede kahkahamın çınlayan sesinden utandım ama Allah’tan çok fazla insan yoktu bahçede.
Bizim masaya uğrayan lokantanın yöneticisine niye içki servisinden vazgeçtiklerini sorduk.
“İçkiye yüzde 18 KDV var,” dedi, “içki servisi yapılınca diğer içeceklere de yüzde 18 KDV uygulanıyor, onun için vazgeçtik.”
Ünlü bir lokanta sahibi bir keresinde bana, “lokantalar yemekten değil, içkiden para kazanır” demişti.
Genç yönetici ise “ayrana” yüksek KDV var diye içki satmaktan vazgeçtiklerini söylüyordu.
Zorlamadık zavallı yöneticiyi.
İçkiyi kaldırmalarından daha beteri gerçek nedeni söylemekten korkmalarıydı.
Onları yalan söylemek zorunda bırakan “korku”, beni içki servisi yapmamalarından daha fazla etkiledi doğrusu.
Eskiden, başörtülü kızlar için üniversitelerde “ikna odaları” açmışlardı, bir an aklımda lokanta sahipleri için belediyelerde açılan “ikna odaları” görüntüsü belirdi.
Çoktandır bazı belediyelerin kendi bölgelerinde içki servisini çeşitli yöntemlerle engellediği söylentileri yaygın biçimde dilden dile dolaşıyor.
Belli ki bir “irade” değişik “yaşam biçimlerini” birbirinden ayırmaya karar vermiş.
Artık ayrı “lokantaların” insanları oluyoruz.
Hayatlarımız ayrılıyor.
Sanırım bugünkü iktidar, kendi taraftarları fazla olduğu için “kendilerine benzemeyenleri” ite ite sahneden çıkaracağını düşünüyor.
Diyelim ki öyle yaptı.
Hayat daha mı güzel olacak?
Matrix filmindeki o birbirinin aynı, siyah elbiseli, siyah gözlüklü “tek tip” polisler gibi Türkiye’de milyonlarca Tayyip Erdoğan olduğunu, başka bir canlı türüne rastlamadığınızı düşünün.
Sıkılmayacak mısınız?
Bağırıp çağırarak dolaşan bir sürü erkek… Çok mu zevkli bir hayat olacak bu?
Hayata tadını veren çeşitliliğidir.
“Sadece benim gibi olanlar yaşasın, diğerleri ortadan yok olsun” derseniz bunaltıcı bir hayat kurarsınız.
RTÜK de ATV’ye büyük bir ceza kesmiş, programda sunucu bir kadına “evlenmeden önce flört ettiniz mi” diye sorduğu için.
Bunu “insan onuruna” aykırı bulmuş RTÜK.
Evlenmeden önce flört etmeyi “kendi ahlaklarına” aykırı bulan insanlar var ama Uludere katliamını sessizce geçiştirmeyi, yakınları ölen insanları aşağılamayı “kendi ahlaklarına” aykırı bulan insanlar da var.
RTÜK, Uludere konusunda terbiyesizce konuşanları, ölenleri “dolap beygirine” benzetenleri cezalandırmıyor, onların söylediklerini “insan onuruna” aykırı bulmuyor.
Muhafazakârlarımızın bazıları için “seksin” dışında bir ahlak kriteri yokmuş gibi gözüküyor bazen, evlenmeden önce flört etmezsen her şey serbest, ister adam öldür, ister askerle koyun koyuna girip totaliter bir sistem kur, ister pankart açan çocukları yıllarca zindana at.
Bizim muhafazakârları ve onların “göz bebeği” hükümeti eleştirince bazıları bu eleştirileri “mağdur muhafazakârlara karşı seçkinlerin saldırısı” gibi değerlendirmekten çok hoşlanıyor.
Ama muhafazakâr kardeşlerimiz durum artık öyle değil, siz mağdur değilsiniz artık, mazlum değilsiniz, sizin iktidarınız, kendilerine benzemeyenlere hayat hakkı tanımak istemeyen Kemalistler gibi kendilerine benzemeyenlere hayat hakkı tanımamak için uğraşıyor.
Kemalistleşiyorsunuz, seçkinleşiyorsunuz, kendi hayat tarzınızı, kendi ahlakınızı “tek” kabul ediyorsunuz.
Eskiden mazlumdunuz.
Şimdi Uludere’de açıkça görüldüğü gibi zalimleşiyorsunuz.
Eskiden paşaları eleştirmemek ne anlama geliyorsa şimdi de sizin iktidarınızı eleştirmemek aynı anlama geliyor benim için, utanç verici bir haysiyetsizlik olur bu iktidarın yaptıkları karşısında sessiz kalmak.
Kötü bir yere gidiyoruz.
Çeşitli nedenlerle “dışlamak”, hayatın dışına itmek istediğiniz insanlara bir baksanıza, Kürtler, Aleviler, solcular, demokratlar, modernler, kadınlar, gençler.
“Orta yaşlı Türk Sünni erkekler padişahlığı” kurmak ister gibi bir hâli var bu iktidarın.
Bu milyonlarca insanı ortadan yok etmek o kadar kolay mı olacak?
Emin olun o kadar kolay olmaz, çok tatsızlık yaşanır.
Durduk yerde bu ülke çeşitli yerlerinden çok sancılı biçimde kırılır, çok acı çekilir.
Milyonlarca insan “sihirbaz tavşanı” gibi kaybolmaz şapkanın içinde.
Bu kadar sıkıştırmayın, sıkıştırmak istedikleriniz tavşan değil insan ve sonunda birleşip öyle bir bağırırlar ki sesleri yedi cihandan duyulur.