Yeşeriyorum

Aşk Varmış Aşk Yokmuş

0

Baharın gelişi ile onun bedenimizi saran nahoş coşkusunu da içimizde hissetmeye başlarız. Dipçiklensek de, günü kapatmak için gün boyu didinsek de, kimimiz elinde gazete kapı kapı iş arayışlarına girişse de, insana ait olan bu duygu hiçbir zaman ketlenemez. Onca stres, onca kaygı içinde, yine aşık oluveririz, yine seviveririz…

Ama ne şekilde?

Tanışık olunmamış bir yüzden etkileniverir ya da yıllardır bize eşlik eden hayat arkadaşımızı, yahut sabah ilk yudumumuzu aldığımız kahvemizi daha çok seviveririz baharın bu coşkulu seliyle…

Ama ne kadar derin?

Bahar, Yunan mitolojisinde anaç bir duygusallık taşır, Demeter’in, Hades tarafından yer altına kaçırılan kızı Persephone’yi gördüğü günlerde çiçekler açar, bahar gelir dünyaya.

Bahar, aşkı simgeler aşık edebiyatımızda… Her bir mısrada öten bülbüller, kıvrım kıvrım güller dile gelir…

Bahar ve aşk üzerine her söylence o kadar derin anlamlar taşır ki, günümüzle yüzleştiğimizde bir hayal kırıklığı yaşarız. Söylence olmuştur her bir anlatı… Biz de beceriksizce söylenceleri söyleyen, ama sadece dile getiren, içimizdeki o coşkuyu beceriksizce güne sunmaya çalışan, aslında birbirine yabancı, ama bir yandan bir şeyleri, birilerini sevdiğini sanan suretler halini alıveririz. Çünkü özünde, kendimizi ne kadar sevdiğimizi bile bilmeyiz.

Modernlikle birlikte kayboluvermiştir derinliğimiz. Dinlenilen birkaç güzel tınının ardından “yaz aşkları” şarkıları dilimize dolanıverir. Çiçekleri koklamayız bile sevgiliye ulaştırmadan önce. O artık sevgiliye yalnızca ulaşması gereken bir metadır. Sabah uyandığımızda, ilk olarak perdelerimizi açmayız mesela. Apar topar varoluşumuzla beceriksizce yüzümüzü yıkayıveririz. Kaçımız günün karmaşasında ayaklarımızın altında sevimlilik yapmaya çalışan bir kediye ya da köpeğe elini uzatır ki..

Meşgulüzdür hep..

Severken de sevişirken de meşgulüzdür …

Çiçekleri tüketiriz, hediyeleri tüketiriz, güneşi tüketiriz, sözleri tüketiriz… Ama hep bu meşguliyet ile… Neyi, nasıl tükettiğimizi bilmeden, biri eksilir, sonra biri gelir, biz yine buna aşk diyiveririz …

Oysa ki asıl arbede burada yatar… Ekledikçe, dokundukça çoğalır hayat. Gözlerine baktıkça varlığını hissedersin. Dokundukça, kokladıkça içine çekersin. Sevdikçe, emek verdikçe vazgeçemezsin…

Aşk… Yoğun bir duygudur, ama yaşayabilene… Onun ne süslü kutulara, ne gösteriş budalalığına ihtiyacı vardır, ihtiyaç duyduğu tek şey, biraz “zaman”dır. Meşguliyet anlarımızdan biraz olsun sıyrılıp, onun gözlerinin içine bakmaktır.

Hayatımıza, kendimize, değer verdiğimiz herkese aşkla bağlı kalabilmek umuduyla…

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.