ManşetTarım-Gıda

GDO’lu ürünlerin sağlık etkilerinin tipik örneği Arjantin

0

Dr. Joseph Mercola tarafından Mercola.com‘da yayınlanan yazıyı Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Kübra Köprülüoğlu‘nun çevirisiyle sunuyoruz.

 ***

Roundup Ready soya, dünya çapında gittikçe artan büyük bir oranda ekilmekte. Buna Roundup Yabani Ot İlacı (Herbisit) kullanımındaki artış da eşlik ediyor. Monsanto’nun “Roundup Ready” soya fasulyelerinin genetiği, şirketin Roundup Yabani Ot İlacı içindeki aktif içerik olan öldürücü olabilecek dozda glifosata karşı dayanıklı olmak üzere değiştirilmiştir.

Bu durum Monsanto için çift taraflı bir kazanımken herkes için bir kayıp. Çevre sağlığı için, bu ürünleri yiyen insanlar, hayvanlar için ortaya çıkan sağlık tehlikesinden bahsetmiyoruz bile.

Arjantin’in Kötü Tohumları

Genetiği ile oynanmış soyadan en çok etkilenen ülkelerden biri yabani ot ilaçlarının yoğun kullanımıyla beraber nüfusu hastalanmış olan Arjantin. Glifosat, Roundup’ın ana içeriği. Yıkıcı doğum kusurlarının yanı sıra kanser artışından da sorumlu tutuluyor.

Film yapımcısı Glenn Ellis, People and Power — Argentina: The Bad Seeds adlı filminde genetiğiyle oynanmış soyanın artan kullanımıyla yıkıcı ve sağlığa zararlı eğilimlerin arasındaki ilişkiyi araştırıyor. Ellis filmde Cordoba’da, Alternatif Nobel Ödülü sahibi Profesör Raul Montenegro ile artan böcek ilacı (pestisit) kullanımının bağlantılı olduğu problemler ile ilgili konuşuyor.

Ellis, “Montenegro, bölümünde öncü dünyaca tanınmış bir biyolog. Haki renk tişörtü ve orman botlarıyla kapıyı açar açmaz ‘Benim içimde de böcek ilacı var’ dedi. ‘Toprak onunla dolu olduğu için burada hepimizin vücudunda böcek ilacı var ve bu büyük bir problem. Arjantin’de biyoçeşitlilik azalmakta. Milli parklarda bile, çünkü pestisitler milli park sınırlarını algılayamazlar.’” diye yazıyor.

Arjantin’de 300 milyon litreden fazla böcek ilacının püskürtüldüğü 18 milyon hektarlık bir alan geneğiyle oynanmış soya ile kaplı. Araştırmalar gösteriyor ki, bu ürünlerin içinde bulunan glifosat kansere ve doğumsal şekil bozukluklarına sebep oluyor. Bunula birlikte kısırlık ve düşükler de artmakta. Uzmanlar, Arjantin’de önümüzdeki 10 ila 15 yıl arasında kanser oranı, kısırlık ve endokrin yetmezliğinin yıkıcı seviyelere ulaşacağı ile ilgili uyarıda bulunmakta.

Arjantin tarım merkezlerinde hızla artan doğum sakatlıkları

Ellis ayrıca Cordoba çocuk hastanesi başhekimi yeni doğan uzmanı Dr. Medardo Vasquez ile de buluştu ve Dr. Vasquez ona şunları anlattı:

Sakat olan bir çok yeni doğan görüyorum. Bu tarım metotları yüzünden çocuklarının öldüğünü ailelere söylemeliyim. Arjantin’in bazı bölgelerinde 1 yaş altı çocuk ölümlerinin başta gelen sebebi bu sakatlıklar.

Dr. Vasquez Ellis’e ayrıca iki dikey tırmanış gösteren grafik gösterdi. Biri son 15 yılda yükselen soya ekimi, diğeri ise aynı dönemde il genelinde artan doğum bozuklukları. Soya tarlaları ile çevrili Arjantin Malvinas köyündeki düşük oranı ulusal ortalamanın 100 katı.

Kimyasal ilaçlamanın yanı sıra genetik olarak geliştirilmiş ürünler durumun yıkıcılığını arttıran başka bir faktör. Kimyasal olarak işlenmiş mahsul kirlenmiş toz üretir, bu toz yerel halk tarafından filtresiz olarak, rüzgarla açık havada yayıldığından dolayı solunur.

Aksi kanıtların tamamına rağmen Monsanto hala masum olduğunu iddia ediyor. Ellis’e gönderilmiş yazılı bir açıklamada şirket konuyla ilgili şunları söyledi:

Roundup markalı tarımsal herbisitlerin etiket üzerinde yazılı talimatlara uygun kullanıldığında güvenli olduğuna dair tüm dünyada 100’den fazla ülkede uzun bir geçmişi vardır. Yapılan kapsamlı toksikolojik araştırmalar Roundup’ın etken maddesi glifosatın doğum kusurları veya üreme sorunlarına sebep olmadığını göstermiştir.’

Çarpıcı Rapor GDO’lu Mısırın Tehlikeleri ve Ortaya Çıkardığı Beslenme Eksikliklerine Dair Örnekler Veriyor

İlgili bir haberde, De Dell Tohum Şirketi (Kanada’nın tek GDO’suz mısır tohum şirketi)’nin bir çalışanı tarafından MomsAcrossAmericaya verilen bir rapor, GDO’lu ve GDO’suz mısır arasındaki besin değeri farklılıklarına dair çarpıcı bir resim sunuyor. Açıkça görülüyor ki GDO’lu ürünler onaylanırken söz verildiğinin aksine, ikisinin besin değeri eşdeğer değil. İşte 2012 beslenme analizinde bulunan besin değeri farklılıklarına dair küçük bir örnekleme:

  • Kalsiyum: GDO’lu mısır = 14 ppm // GDO’suz mısır = 6130 ppm (437 kat daha fazla)

  • Magnezyum: GDO’lu mısır = 2 ppm // GDO’suz mısır = 113 ppm (56 kat daha fazla)

  • Manganez: GDO’lu mısır = 2 ppm // GDO’suz mısır = 14 ppm (7 kat daha fazla)

Araştırmada ayrıca GDO’lu mısırın 13 ppm glifosat içerdiği bulunmuştur. GDO’suz mısır glifosat içermez. Amerikan su kaynaklarındaki glifosat miktarı için ABD Çevre Koruma Ajansı tarafından belirlenen standart 0,7 ppm’dir. Avrupa’da izin verilen maksimum düzey ise 0,2 ppm. Hayvanlarda organ hasarı 0,1 ppm kadar düşük seviyelerde oluşmuştur… GDO’lu mısırda aynı zamanda formaldehidin de son derece yüksek seviyelerde ihtiva ettiği bulunmuştur. Doktor Huber’e göre, en az bir çalışmada, mideye alınan 0,97 ppm formaldehidin hayvanlar için toksik olduğu ortaya koyulmuştur. GDO’lu mısır şaşırtıcı bir şekilde bu miktarın 200 katını içerir! Belki de seçenek verildiğinde hayvanların genetik olarak müdahale edilmiş yiyeceklerden vebadan kaçar gibi kaçmasında şaşılacak bir şey yok.

Genetiği Değiştirilmiş Mahsuller Dünyada ‘En Çok Test Edilmiş’ Ürünler DEĞİLDİR!

Genetiği değiştirilmiş gıdaların nesiller boyuncaki etkisini bırakın, bir insan ömrü süresince tüketiminin güvenliğinin kanıtlanmadığını bilmek önemlidir. Monsanto ve savunucuları genetiği değiştirilmiş ekinlerin ‘dünyanın şimdiye kadar gördüğü en çok test edilmiş gıda ürünü’ olduklarını iddia ederler. Ancak size söylemedikleri şunlardır:

  • Araştırmaların sektör tarafından finanse edilmesi çıkacak sonuçları da etkiler. Bu birçok bilimsel makale tarafından doğrulanmıştır. Sektör araştırmayı finanse ettiğinde sonuçların olumlu olması neredeyse garantidir. Bu sebeple bağımsız araştırmaların yapılması ve çoğaltılması gerekir.

  • Hayvan besleme üzerine yapılmış sektör tarafından finanse edilen en uzun araştırma 90 gün sürmüştür, yapılan son araştırma bunun çok kısa bir süre olduğunu kanıtlıyor. Dünyanın ilk hayat boyu beslenme bağımsız araştırması hayvanlarda 13. aydan sonra organ hasarları ve kanser de dahil olmak üzere büyük sağlık sorunları baş gösterdiğini ortaya koymuştur.

  • Monsanto ve Syngenta gibi şirketler patent yasaları çerçevesinde hukuki koruma altında olan patentli tohumlarını bağımsız araştırmacıların erişimine ender olarak açarlar. İşte bu sebeple bağımsız araştırma yapmak çok zor, neredeyse imkansızdır. Bağımsız araştırmacılar bir çiftçiden araştırma için tohum aldıklarında şirketler hemen onlara dava açarlar. Ayrıca tüm tarımsal akademik çalışmalar Monsanto’nun kontrolü altındadır. Monsanto bu bölümlerin nerdeyse tamamını finanse eder, dolayısıyla akademi fon kaybetme riskini almak istemez.

  • Var olan hiçbir güvenlik izlemesi yoktur. Bunun anlamı genetiği değiştirilmiş ürünler bir kez onaylandıktan sonra dünya üzerinde hiçbir ülkede bu ürünlerin sağlık üzerine etkilerinin izlenemeyecek olmasıdır.

Obama Neden Monsanto Koruma Yasası’nı imzaladı?

Bir çok Amerikalıyı kızdıran bir şekilde, Obama yakın zamanda Monsanto’yu kanun üzerine koyan bir harcama pusulasına imza attı. Salon Magazine‘in bildirdiğine göre:

HR 933 adındaki bu tasarı, ağırlıklı olarak ABD hükümetinin çalışmalarını askıya alarak tüm zorunlu olmayan federal hizmetleri kapatmasının önlenmesi ve federal hükümetin önümüzdeki altı ay boyunca faturalarını ödemeye devam etmesinin mümkün kılınmasını sağlamayı amaçlamıştır. Ancak gıda ve kamu güvenliği savunucuları ve bağımsız çiftçiler, Obama’ya Monsanto Şirketi ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) veya genetik mühendisliği ( GE ) ürünü tohum ve bitkileri üreten diğer şirketlere bir hediye olarak düşünülen bu yasayı imzaladığı için öfkeli.

ProtestolarFood Democracy Now’ adlı gıda savunma grubunun Obama’nın HR 933’ün 735. Bölümü’nü ‘ Monsanto Koruma Yasası’ lakaplı bölümü- veto etmesini talep eden imza kampanyasını 200.000’den fazla kişi imzaladı. Ancak Obama bunu gözardı etti ve bunun yerine – bu ürünlerin tüketimi kaynaklı ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarını dikkate almadan- GDO veya genetik mühendisliği ürünü olan bitki ve tohumların satışı veya dikimini durdurmak için federal mahkemelerin önüne engel çıkaran bir tasarıyı imzalamayı tercih etti.

Yasa, masumca Çiftçi Güvence Yasası olarak adlandırılsa da karşıt görüştekiler ona ‘Monsanto Koruma Yasası’ lakabını taktılar. Çünkü bu yasa, sağlık tehdidi ile alakalı somut deliller ele geçirildiği durumlarda bile, hakimlerin Monsanto’yu ve GDO’lu ekin eken çifçilerin ekim ve üretimini durdurma yetkisini sınırlıyor. Özünde, sizi ve çevreyi korumak için kendi anayasal sorumluluklarını gerçekleştiren yargıçların görevlerini yapmalarını engellerken, riskleri bilinmeyen genetik mühendisliği ürünü olan bitkileri üreten biyoteknoloji şirketlerini rakipsiz olarak özgür bırakıyor. Kurbanlarının – çiftçilerin veya tüketicilerin – yasal haklarını elinden alarak.

Salon ‘ Tasarıyı imzaladığı için Obama’ya kızgın olanlar aynı zamanda Senatör Barbara Mikulski’ye de kızgın ve onu başarısız olmakla suçluyorlar.’ diye yazıyor.

Gıda Güvenliği Merkezi’nin direktörü Andrew Kimbrell yaptığı açıklamada ‘Bu gizli anlaşma ile Senatör Mikulski, Monsanto gibi biyoteknoloji şirketlerinin kurumsal refahı için tüketiciye, çevreyi ve çiftçiyi korumaya sırtını döndü. Bu liderlik, kamunun senatörden veya senatodaki demokrat çoğunluktan beklediği şekilde bir liderlik değil, gücü kötüye kullanmadır’ dedi.

Şaşırtıcı değil ama bu işte Monsanto’nun parmağı var. İlave yasa lahiyasının en büyük destekçilerinden biri olan Senatör Roy Blunt, tasarı dili üzerinde Monsanto ile beraber çalıştı. Blunt’ın Politico’ya anlattığına göre Yasa diyor ki, yasal olarak ekilmesi uygun olan bir bitkiyi ekiyorsanız, onu hasat edebilirsiniz. Ama bu tasarı sadece bir yıllık koruma sağlıyor.’

‘Sadece’ bir yıllık bir koruma olsa bile bunun Monsanto ve diğer benzer biyoteknoloji şirketleri için milyonlarca dolar kar değerinde olduğunun farkında olmalısınız. Bundan daha rahatsız edici olan şey kurumsal yarar lehine anayasal ilkelerin askıya alınmasıdır. Bu fazlasıyla çirkindir ve bunu meşrulaştırıcak yeterince iyi hiçbir bahane yoktur. Aynı zamanda şüphesiz olarak kötüye kullanılacak ve istismar edilecek tehlikeli bir emsal teşkil eder.

Haberin İngilizce Orjinali

Haber: Dr. Joseph Mercola

Yeşil Gazete için çeviren: Kübra Köprülüoğlu

(Yeşil Gazete, Mercola)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.