ManşetDoğa Mücadelesi

Almanya ZAD Rheinland Direnişi üzerine Sadık Çelik ile söyleşi

0

Gün geçmiyor ki iklim krizi ve alınacak önlemler konusunda, çeşitli hükümetlerden bir riyakarlık örneği daha gelmesin! Bu sefer ki ikiyüzlülük örneği Almanya’dan. Almanya, kömürden çıkacağım derken Kuzey Ren – Westfalya bölgesinde maden açma derdinde. Almanya’nın bu girişimine ve RWE şirketinin sınır tanımaz doğa yıkımcılığına karşı Lützerath Bölgesi’nde bir direniş başladı. Alakır Vadisi’nde tanışıp, Dünya İkinci Sosyal Ekoloji Konferansı’na, Bilbao’ya birlikte gittiğimiz ve arkadaş olduğumuz Sadık Çelik de şu an bu direnişin içerisinde. Şimdi ona bağlanıyoruz.

Erol Malçok: Merhaba Sadık, -4 derecelere varan soğuk ve aşırı rüzgar altında, ağaç evinde bu söyleşiyi bizimle yaptığın için teşekkür ederim. Lützerath’da neler oluyor, neden bir direniş başlattınız ve orayı ZAD (Savunulması Gereken Bölge) ilan ettiniz? Biraz anlatır mısın?

Sadık Çelik: Almanya ZAD Lützerath’dan herkese merhaba! 2018’de ekolojik zaferle sonuçlanan Hambach Ormanı direnişinden beş yıl sonra Almanya’da yeni bir ZAD mücadelesindeyiz. Öncelikle, bildiğiniz üzere Almanya kömürden çıkacağını vaat eden ilk ülkelerden biriydi. Bu vaat, biyosferin rahat bir nefes alması için önemli bir adımdı. Ancak işin aslı sonradan anlaşıldı. Meğerse, Almanya kömürden çıkacağım derken 2038 yılına kadar “azaltarak” çıkmayı planlıyormuş. Çünkü, toprağın altındaki linyit rezervleri Almanya enerji devi RWE´nin iştahını kabartıyor. 2018’de Hambach Ormanı’nı keserken durdurduğumuz aynı şirket, geçen kasım ayında ekskavatörleri ve ağır kaldırma araçlarıyla Hambach Ormanı yakınlarındaki Lützerath Köyü’nü yok etmeye, deyim yerindeyse kemirmeye başladı.

2038 yılına kadar beş köy daha bu açık ocak madenciliği ile ekolojik yıkımın kurbanı olacak. Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Hükümeti buna izin veriyor, ancak günlük inşaatın genişletilmesi Paris İklim Anlaşması ile uyumlu değil. Paris İklim Anlaşması’na uyulacaksa eğer, açık ocak madenciliği genişletilemez. Bu nedenle Lützerath’taki biz yaşam savunucuları 1,5 derecelik küresel ısınma sınırını, kapitalist kar çıkarlarına karşı savunuyoruz. Ancak, geçen zaman içinde görülen şu ki, kapitalist endüstrinin dünya ölçeğindeki ilerleyen ekolojik yıkım hızı, artık bu sınırın korunmasını da yıkıp geçmek istiyor. İste bu koşullarda İklim Adaleti Hareketi‘ni oluşturan  bileşenler, endüstri devi RWE’ye karşı Almanya’da ekosistem için doğrudan harekete geçtiler ve Lützerath’da ZAD Rheinland’ı ilan ettiler. 

2018’deki Hambach Ormanı Direnişi’nden.

Hambach Ormanı da oraya yakın ve yine aynı şirket orada linyit çıkarmak istemiş ve büyük bir direniş olmuştu. Okuyucularımız için bu başarılı direnişten de biraz bahseder misin?

Hambach Ormanı yaşam savunması, gezegenimizin esenliğini tehdit eden endüstri haydutluğuna karşı en önemli ekoloji hareketlerinden biri oldu. Bütün kapitalist endüstri devletleri gibi Alman Devleti’nin de ekosistemle olan ilişkisi son derece kusurlu ve insan merkezli bir yağmacılığa dayalıdır. Son yıllardaki, sözde fosil yakıt enerji azaltımı ile ilgili tedbirlerinin ve vaatlerinin sahteliği, korunması gereken 12.000 yıllık Hambach Ormanı’nı, RWE Şirketi linyit kömürü için katlederken ortaya çıktı. 2018’de RWE’nin Hambach Ormanı’nın son %10’nu için çok acelesi vardı. 1 Ekim’e kadar olağanüstü polis gücüyle ormandaki bütün yaşam savunucularını alan dışına çıkarıp bütün teknolojik aygıtlarıyla ormanı çabucak kesip biçip büyük bir oldu bitti ile kömüre ulaşmak istiyordu. İşte bu koşullarda yaşam alanımıza karşı, eylül ortalarında saldırıya geçtiler. Alman yasalarına göre ağaçlarda canlı olması halinde kesilmeleri yasaktır.

Bu nedenledir ki ağaçlardaki barınakların tahliyesine ne enerji şirketinin mülkiyet hakları ne de ormanın altındaki linyit yatakları gerekçe gösterilebiliyordu. O halde gerekçe Alman yasalarına göre değil RWE’nin yasalarına göre düzenlenecekti. Buna göre ağaç evlerimizin yangına karşı korunmamış olması gerekçe gösterildi. Böylece İçişleri Bakanlığı “sakinlerinin can güvenliği sağlanamadığı” gerekçesiyle ağaç evlerimizin derhal kaldırılması gerektiği sonucuna vardı. Altı yıldır tek bir yaşam savunucusunun ve hayvan canın, devlet ve RWE şiddetinden başka güvenlik sorunu yaşamadığı Hambach Ormanı’nda devlet, birden bire “can güvenliği ” sorunu tespit etmişti! Dolayısıyla artık her şey, RWE’nin linyit cevherleri uğruna insansız ve hayvansız bir ormansızlaştırma için meşru hale getirilmişti. Ancak bütün bu kitabına uydurulmuş ekokırım harekatı için daha başka teknik, fiziki, psikolojik militarize araç – gerece ve politik dezenformasyona da ihtiyaç vardı. Aylar öncesinden başlayan “devlet-RWE lobisi” bu son operasyon için adeta seferberlik başlatmıştı. Ve nihayet medya-parlamento ekseninde tamamlanan bu RWE menşeili ekokırım seferberliği, eylül ortalarında Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti İçişleri Bakanı Herbert Reul’un kumandasında olağanüstü militarize bir organizasyonla, Hambach ormanına ve biz yaşam savunucularına karşı çok büyük bir teknolojik kuşatmaya dönüştürüldü.

Militarist Alman devlet geleneği, nihayet Hambach Orman savaşını başlatmıştı. Yüzlerce polis ve özel eğitimli silahlı birimler yanında onlarca teknolojik araç ve gereçleriyle geldiler. Helikopterler, dronlar, son model insan odaklı operasyon vinçleri, ağaçlara her türlü ulaşıp kesip biçen özel orman vinçleri, barikatları kaldıran özel buldozerler, panzerler, itfaiye araçları, ambulanslar, arazi uyumlu küçük gözaltı jipleri, sorgulama ve toplu gözaltı araçları telsiz ve telefonlarımıza karşı getirilen özel parazit araçları ve çoğunluğu Türkiyeli islamcı-faşist güvenlik elemanlarından oluşan ekstra bir haydutlar ordusu eşliğinde 12.000 yıllık tarihi doğal orman yaşam alanını tarumar etmek için işgal ettiler.  Operasyon, düzinelerce yaşam savunucusunun ağaç evlerine yönelik saldırılarla son derece şiddetle ve ağır bir stres sarmalı ile devam ederken ağaç evlerden birinde benim gibi aktivist gazetecilik yapan arkadaşımız Steffen Meyn 19 Eylül 2018 günü yirmi metrelik ağaç evinin asma köprüsünden geçip, gözaltına alınan arkadaslarımızı görüntülemek isterken asma köprünün çökmesi sonucu ölüme düştü.

Bu eko kırım operasyonu ile ilgili  sonradan ortaya çıkan gerçeklerle birlikte Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Hükümeti’nin, 2018’deki Hambach Ormanı’nın tahliyesinde RWE’nin yardımcısı olduğu ortaya çıktı.

Yine ayrıca çeşitli mahkemeler, Hambach Ormanı kararı da dahil olmak üzere, çeşitli davalarda ilgili hükümetlerin ve şirketlerin icraatlarının yasal uyumluluğunun eksikliğini belgeledi. Bu rezaletten kısa bir süre sonra, Kuzey Ren-Vestfalya Hükümeti’nin, Datteln 4 Kömür Santrali’nin şebekeye bağlanmasına izin verdiğini de eklemeliyim. Sonuç olarak bütün bu olağanüstü yıkım seferberliğine karşı Almanya tarihinin en büyük ve en radikal ekoloji direnişi ( tıpkı 2014’de Fransa’daki Sivens Barajı direnişimizde olduğu gibi  [resmi adı Freisse] bir canımıza mal olsa da  (Steffen Meyn) kazanılan zaferimizle sonuçlandı. RWE Hambach Ormanı’ndan kovuldu. Ağaç kesimi yasaklandı.

Bize biraz ZAD’ın Fransa’da nasıl başlayıp yayıldığını anlatabilir misin? ZAD ile tanışık olmayan okurlarımız için iyi olacaktır.

Benim de içinde yer aldığım Fransa kökenli bir sosyal hareket  olan ZAD (Zone A Defendre – Savunulması Gereken Bölge), Fransa’da büyük hava alanı projesine karşı işgal edilen (Notre-Dame-des-Land/2009-2018) başta olmak üzere halen devam etmekte olan irili ufaklı pek çok ekolojik sosyal direnişe dayanmaktadır.

ZAD Hareketi, Fransız Devleti’nin ekolojik yıkım projelerine karşı alternatif yaşam projeleri ile direnen birbirinden bağımsız yaşam savunucularının karşılıklı dayanışma esasıyla kolektif, doğrudan eylem ve yaşam hareketidir. 

Fransa’daki ZAD direnişleri, özellikle Sivens Baraj Direnişi ve NDDL Hava Alanı direnişleri, işgalden çok daha büyük bir şeyi ortaya çıkardı. Avrupa’daki birçok insan için ZAD hareketi, devletlerin ekolojik sosyal yıkım projeleri ile birlikte baskıya ve itaat  ettirmeye dayalı kısıtlamalarından uzak bir yaşamın gerçekleştirildiği yeni ve “başka bir yaşam alanı” haline geldi. 

Baraj ve havaalanı projeleri işgal direnişi sayesinde  hiçbir zaman inşa edilemedi. Bu başarıdan sonra ZAD Avrupa’daki ekoloji hareketlerine ilham kaynağı oldu.  

“ZAD partout!”( ZAD her yerde)  sloganı ile birlikte ZAD hareketi, gerçek anlamına kavuştu. Fransa’daki ZAD’lardan sonra Belçika’da ZAD Keel Beek, Yunanistan’da  ZAD Kastelii, İsviçre‘de Zad de la Colline ve şimdi ise Almanya Lützerath’da ZAD Rheinland. Bu son oluşum da, kömür üretimini ve dolayısıyla enerji politikalarını protesto etmekten çok daha fazlası olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Kömür üretimi için Ren bölgesinde onlarca köy yok edildi, evler kamulaştırıldı ve binlerce insan evlerinden sürüldü.

Bu arada kömürden erken çıkış için milyarlarca euro tazminat, enerji şirketinin kasasına akacak. Bunu bütün hükümetler on yıllardır olduğu gibi koşulsuz olarak kabul ediyor. “Kömürle çalışan elektriği sona erdirme yasası” ile – halk dilinde ve daha sonra kömürden çekilme yasasında – Federal Hükümet köylerin yıkılmasını yasalaştırdı. Enerji politikası ve enerji ekonomisi zorunluluğu, prensip olarak, mevcut madencilik yasalarına göre güvenli bir enerji kaynağı için gerekli olduğu ve böylece ortak iyiliğe hizmet ettiği takdirde, evlerin altındaki kömürü çıkarmak için insanların evlerini kamulaştırmayı mümkün kılmakta. Ancak konu ile ilgili bazı eleştirel kaynaklar üzerinde yaptığım incelemeler bu enerji ihtiyacında en başından beri makul şüpheler olduğunu işaret ediyor. Örneğin, “İnsan Hakları vor Bergrecht” girişimi, Kömürden Çıkış Yasası’nın açıklanmasının ardından “Madencilik yasasından önce insan hakkı, sakinlerden oluşur” diyerek şikayette bulunmuş.

Lüneburg Leuphana Üniversitesi‘nin resmi bir  raporunda, açık ocak madenini genişletmek için enerji hukukuna gerek duyulmadığı ve bu nedenle kamulaştırmaların yasal dayanağının eksik olduğu belirtiliyor. Doğanın ve köylerin daha fazla tahrip edilmesi sadece gereksiz değil, aynı zamanda yasa dışıdır. Lüneburg Üniversitesi’nden saygın profesör Thomas Schomerus‘un  görüşü de davacıların eylemlerini destekliyor: Schomerus, çevre, planlama ve anayasa hukuku konusunda uzmandır ve bir dönem Yüksek İdare Mahkemesi’nde yargıçlık da yapmıştır. Schomerus, Almanya iklim İttifakı tarafından yaptırılan rapora göre, Gardner paragrafının yasal bir incelemeye dayanamayacağını söylemekte.

Lützerath direniş alanı.

Bütün bunlara, şunu da eklemem gerek: Aralık 2020’de, Almanya Federal Ekonomi Bakanlığı adına uzun zamandır gizli tutulan bir rapor ortaya çıktı ve yerleşim tehdidi altındaki Keyenberg, Kuckum, Yukarı ve Aşağı Batı Berverath köylerinin kazılması gerekmediği sonucuna varıldı. Çünkü Kömür Komisyonu’nun tavsiyelerine uyulması halinde Garveller II‘ deki linyitin yaklaşık üçte biri yeraltında kalacaktı. Rapor Kasım 2019’da sunuldu. Ancak Kömürden Çıkış Yasası’nda açıkça dikkate alınmadı ve halktan saklandı. Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü ve Kuzey Ren-Vestfalya Yeşiller Meclisi Grubu daha önce hesaplamalar yapmış ve kamuya açık hale getirmişti, böylece köylerin yıkılmasının enerji ekonomisi açısından gerekli olmadığı sonucuna varılmıştı. 

Hükümetin içerisinde Yeşiller Partisi de var. Bu gelişmeler karşısında nasıl bir tutum aldılar?

Yaşanan bu süreç ayni zamanda Yeşillerin ekoloji hareketiyle olan ilişkisini de test etmekte. Genel olarak RWE üzerinden kömüre dayalı enerji politikalarına karşı görünseler de fiili iktidar ortağı olarak RWE’yi durduracak  mevcut bir politikaları yok. Sanki  mevcut geçiş yasasının etrafında sessiz kalmayı tercih ediyorlar gibi. Bu Almanya’daki ekoloji hareketi açısından sorgulanması gereken bir durum. Oysa iktidar öncesi süreçte Almanya’daki kömüre dayalı enerji politikalarını deşifre eden raporlar hazırlamış bir grupken bugün RWE’ye karşı neden daha etkin bir yaptırım için hareket etmiyorlar bu düşündürücü bir durumdur.

Bölgede şu ana kadar gerçekleşen bir orman yıkımı oldu mu?

Lützerath Köyü’nün yıkımı geçen sonbahar da başladı. Bütün evler insansızlaştırıldı ve ekskavatörlerin yolunu temizlemek için birçok ağaç kesildi. Şu anda RWE’ nin satın aldığı evler çitlerle çevrilidir ve gece gündüz şirketin çoğunlukla Türkiye kökenli özel güvenlik birimleri tarafından korunmaktadır. (Bu Türkiye kökenli milliyetçi ve İslamcı güvenlik birimlerinin Hambach Ormanı direnişinde polisle birlikte, direnişçilere nasıl saldırdığına bizzat tanık oldum.) Mülksüzleştirmeye tek bir köy sakini;  Eckardt Heukamp karşı çıktı ve köyünde kalmaya karar verdi. Eckardt’ın bu  tarihi kararı ile birlikte “İklim Adaleti  Hareketi” ve “Köyünde Kal” Kolektifi, Eckardt ‘ın etrafında büyük bir dayanışma ve direniş hareketi başlattı.

Rheinland ZAD’ında nasıl bir kolektif anlayış var? Bir saldırı bekliyor musunuz devlet güçlerinden?

Çok çeşitli insan gruplarının bir arada yaşadığı bu yeni köyde günlük yaşam kolektif mutfakta hazırlanan kahvaltı, bulaşıkların yıkanması, kabin tuvaletlerin temizliği ve hijyeni, çöplerin toplanması, free shop’un (giyimle ve hijyenle ilgili ihtiyaçların karşılandığı yer) düzenlenmesi ile başlıyor. Her öğün öncesi ve sonrası kolektif mutfak personeli gönüllülük esasına göre organize oluyor. Şiddetli rüzgar, soğuk ve yağışlı iklim koşulları nedeniyle kamptaki  gündelik hayatımızın bir parçası olan rüzgar, soğuk ve çamurla mücadele hem biz ZAD yaşayanlarının hem de hafta sonu dayanışma ziyaretçilerinin dolaşımını kolaylaştırmak için önemle üzerine eğildiğimiz bir konu. Benim “çamura karşı ağaç yaprakları, rüzgara ve soğuğa karşı ateş çadırları” dediğim, çamura karşı çevredeki köylülerin ve dost belediyelerin getirdiği orman yapraklarını dökerek, rüzgara ve soğuğa karşı ise tente çadırlarda kuyu ateşleri etrafında yan yana ısınarak sıcak çay ve kahveler eşliğinde mücadele etmekteyiz. Kısacası RWE’ye karşı mücadele de rüzgara, çamura ve soğuğa karşı da mücadele etmekteyiz. Ama aynı zamanda çamur ve ateş ZAD’ın ve ZAD’cının en yakın yaşam ortağıdır.

ZAD Meclislerinde köy için inşaat projeleri ve savunma stratejilerinin tartışıldığı bu günlerde, Lützerath’ın tahliyesi ve yıkımı gün sayıyor maalesef.

Geçtiğimiz aylarda birçok ağaç evi, platform ve altyapı inşa edildi. Çayırlardan birinde bir kulübe köyü ortaya çıktı. Önceki hafta ise, Lützerath’da RWE’nin kontrolündeki büyük çiftlik, sürpriz bir doğrudan işgal eylemi ile  ele geçirilip yeni bir ortak yaşam alanı haline getirildi. Şimdi burada hafta sonları halka açık etkinlikler düzenleniyor. Meclislerde gündelik işleyişe yönelik kararların yanında her türlü konu tartışılıyor. ZAD’a yardım etmek için daha fazla insan geliyor. Lojistik destekle birlikte pek çok şey inşa ediliyor. Akşamları filmler izleniyor ya da müzik dinleniyor. Kısacası bütün ZAD’ larda olduğu gibi Lützerath’ta da kapitalist yaşam yanılgısına karşı alternatif bir yaşamla birlikte direniyoruz. Hambach Ormanı Direnişinde uyguladığımız gibi yine ağaç evlerde “ağaç ağaç savunma” stratejisini takip ediyoruz.

Nitekim bu söyleşiyi de her an müdahale beklediğimiz Rheinland ZAD’ında  bir ağaç evde yapıyorum şu anda.

Verdiğiniz mücadelede sizi desteklemek isteyen insanlara söylemek istediğin bir şey var mı?

Lützerath Direnişi, kendi potansiyel kararlılığı ve dayanışma biçimleri yanında uluslararası dayanışmaya da ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla yeryüzü dostlarımızın direnişimize destek olması genel ekoloji mücadelemize katkı bakımından çok önemli. Bulunduğumuz coğrafyalardan direnişimizle dayanışmak için yapacağınız her türden katkı çok değerli olacaktır. Unutmayalım ki Sivens’de, Notre dame de Landes‘da ve Hambach’da olduğu gibi Lützerath’da da yine dayanışma ile kazanacağız.

Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı Sadık?

Bir ağaç ve su koruyucusu olarak, Lützerath´da kendi adıma son söz yerine, felsefi olarak beni ağaç ekosistemine bağlayan şu dizeleri bırakıyorum.

Derler ki; ağaç, ateşte yandığında, karınca ağacı bırakmaz, kaçmazmış. O da ağaçla birlikte yanarmış. Zamanın birinde, derler, ağaca ikrar vermiş karınca;‘beni kendinde sakla, ateşinde sakla, külünde.’ derler.” (M. Çetin) 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.