Bu yazı Evrensel gazetesinden alınmıştır.
Yaygın inançlar ya da kitaplı dinler diye adlandırdığımız Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta; Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender ve İnterseks (LGBTİ) cinsel kimliğine sahip kişilere yaklaşım çok katıdır.
Her yıl Onur Yürüyüşü yapmak isteyen LGBTİ’lere karşı en büyük tehditler “milliyetçi Müslümanlar”dan gelmektedir. Zaten Türkiye’de milliyetçilik yani Türkçülük ile Müslümanlık birbirinden ayrı düşünülmemektedir. Türkiye’deki milliyetçilik Sünni Müslümanlıkla bütünleştiği takdirde kabul görmektedir. Zira 1980 öncesinde Türkmen Aleviler Türk olarak kabul görmemekteydi, yine cumhuriyetin ilk yıllarındaki mübadelelerde Hristiyan Gagavuz Türkleri sınır dışı edilmişlerdi.
Semavi dinlerin LGBTİ’lere karşı yaklaşımlarına karşı Antikapitalist Müslümanlar gibi kimi Müslümanların yaklaşımları farklı olsa da genel kanaat ve uygulama “sapık, sapmış” tanımlamasıdır. Bu tanımlama karşısında da LGBTİ’lere karşı yapılan her türlü kötü muamele ve saldırılar hatta katliamlar makul görülmekte adeta “hak ediyorlar” şeklinde değerlendirilmektedir.
Semavi dinlere mensup LGBTİ’lerin cinsel kimliklerini gizlemeden ibadet etme imkanları bulunmamaktadır. Çünkü girecekleri camide her şeyden önce can güvenliği sorunu olduğunu hepimiz yaşadığımız olaylardan biliyoruz.
Alevilikte ise cinsiyet ayrımı yoktur. Alevilerin toplu ibadeti olan cemde bulunan herkese “Can, Cem Erenleri” gibi tanımlamalar yapılır ki bunlar cinsiyetsiz tanımlamalardır. Alevilikte cinsiyet ayrımı yoktur ama Aleviliği kavrayamamış kimi Alevilerde diğer inançlarda olduğu gibi kadın-erkek ayrımı ve LGBTİ ayrımı da vardır.
Tarihte ve günümüzde de çokça örneği olduğu halde kimi Aleviliği kavrayamamış, anlayamamış, özümseyip benimseyememiş Aleviler kadınların posta oturup cem yürütemeyeceğini dahi savunmaktadırlar.
Birkaç gün önce Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu son yılların en önemli açıklamasını yaptı ve bugüne kadar belki de bir vesile olmadığı için kamuoyuna deklare edilmeyen LGBTİ cinsel kimliğine sahip canlara Alevilerin bakışını ortaya koydular.
“İnancımızın kâbesi insan, yolcusu can”dır başlığıyla verilen açıklamada şu önemli cümlelere yer verildi; “Kurumumuz, LGBTİ (Lezbiyen, gey, biseksüel, transgender ve intersex) bireylerine yönelik toplumda var olan genelgeçer tüm önyargıları yok saydığı gibi bu önyargılardan kaynaklı mesnetsiz argümanları da tartışmaya değer görmemektedir. AKP başta olmak üzere muhafazakâr kesimlerin savunduğu ve eşcinsellerin kamusal alanda temsilini güçleştiren tüm yaklaşımları reddediyoruz. Kurum olarak salt Alevi toplumuna yönelik ötekileştirme ve ayrımcılık politikalarına karşı mücadele etmiyoruz. Ümmetçi toplumlarda var olan cemaat kavramından ziyade ‘Can’ kavramını öne çıkaran inancımız, her türlü ayrımcılığı reddeder. Kâbesi insan olan Alevi toplumu, yaratılan her şeyi Hak’kın yansıması olarak görür. Öğretimiz; dil, din, mezhep, renk, cins ayrımı yapmaz. İnsan en kutsal değerdir.
Başta kadınlar olmak üzere, toplumun tüm bireylerinin gasp edilen haklarının teslim edilmesi, erkek egemen bir anlayıştan uzak ve cinsiyetler arası eşitlik idealine dayalı bir toplumsal düzeni savunuyoruz.
Ayrıca özel hayatın dokunulmazlığı ve mahremiyetinin garanti altına alınmasını, toplumsal kin ve nefret suçlarının sonlandırılmasını talep ediyoruz. Bu noktada toplumun tüm bireyleri dâhil olmak üzere insan haklarına saygılı olmayı esas alıyoruz.”
Alevilikte cinsiyet kimliklerine bakışı en iyi Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin şu sözleri özetlemektedir.
“ Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde,
Hak’kın yarattığı her şey yerli yerinde.
Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok,
Noksanlıkla eksiklik senin görüşlerinde “
Aşk ile…
Bu yazı Evrensel gazetesinden alınmıştır.