Türkiye’de enflasyon, gelir adaletsizliği ve ekonomik kriz nedeniyle geçim sıkıntısı yaşayan insan sayısı günden güne artarken, yüksek öğrenim kurumlarında verilen eğitimlerin kalitesinde belirleyici rol oynayan ve geleceğin aydınlarını yetiştiren akademisyenler, geçinemiyor.
Döviz karşısında eriyen Türk Lirası ve hayat pahalılığının yarattığı geçim sıkıntısı, diğer birçok meslek grubunun ardından, onlarca yıl eğitim alarak alanlarında uzmanlaşmış akademisyenlerin de yaşamlarını ve mesleklerini sürdürmelerini giderek zorlaştırıyor.
Öğretim Görevlisi Dr. Zeynep Ardıç, maaş zamlarına gerekli düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle akademisyenlerin yaşadığı başlıca sıkıntıları Yeşil Gazete’ye değerlendirdi.
‘Öğrenci yurdunda yaşayan akademisyenler mevcut’
Yeşil Gazete: Güncel akademisyen maaşları hayatınızı nasıl şekillendiriyor? Geçim konusunda ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Zeynep Ardıç: Şu anda çok ciddi bir ekonomik sıkıntı içerisinde akademisyenler. Kira, faturalar, gıda harcamaları ve diğer yaşam giderlerini karşılamada çok zorlanıyoruz. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan akademisyenler için ev kiraları karşılanamayacak boyuta ulaştı.
Hâlihazırda çoğu akademisyenin devam eden kira sözleşmesi olduğu için bir şekilde idare ediliyor gibi görünüyor ama beş yılını dolduran akademisyenlerin kiraları dava yoluyla rayiç bedele çekildiğinde bu kiralar ödenemez hale gelecek ve pek çok akademisyen evsiz kalma riskiyle karşı karşıya kalacak.
İşe yeni başlayan ya da başka sebeplerle yeni ev tutmaya çalışan akademisyenler ev bulamıyor. Birkaç hafta önce Ankara’daki bir üniversitede işe başlayan bir araştırma görevlisinin yüksek kiralardan dolayı ev tutamayıp öğrenci yurduna yerleştiğini duyduk mesela. Bu gerçekten çalışan yoksulluğunun da ötesinde bir durum. Mevcut maaşlarla büyük şehirlerde sadece oda kiralayabiliyoruz, korkunç bir durum bu.
Onun dışında günlük yaşam giderlerini bile karşılamakta zorlanan akademisyenlerin kitap alması, akademik faaliyetlere katılmaları da imkânsız bir boyuta geldi. Yurt dışındaki konferans ve kongreler bir yana, yurt içindeki bu faaliyetlere katılmak bile lüks oldu bizim için. Zihni sürekli geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısıyla meşgul akademisyenlerden kitap yazmasını, makale çıkarmasını beklemek gerçekçi değil. Bu maaşlarla bu mesleği devam ettirmek imkânsız hale geldi.
‘Zihni geçim sıkıntısıyla meşgul akademisyenlerden makale beklemek gerçekçi değil’
Y.G.: Akademisyenlerin diğer meslek gruplarından farklı olarak harcama yapması gereken unsurlar var mı? Akademiye yönelik kitap ve yayınların genellikle döviz kurları üzerinden satılıyor olması, bilimsel araştırmalarda kullanılan araç-gereç ve malzemelere erişimleriniz yetersiz zamlar ve enflasyondan nasıl etkilendi?
Z.A.: Tabi, akademisyenler gelirlerinin bir bölümünü yine kendi meslekleri için harcamak zorunda. Zaten işin doğası gereği, sürekli okumak ve araştırmak, kendini geliştirmek akademinin bir zorunluluğu. Bunlar bütçe gerektiren şeyler.
Artık yayın yapmak için dahi ücret ödemeniz gerekiyor. Yurt içinde kitap bastığınızda matbaalar basım ücreti istiyor. Yurt dışındaki pek çok kaliteli dergi de makale yayın sürecinde yapılan emeklerin karşılığı olarak bir ücret talep ediyor. Özellikle döviz kurları üzerinden bu ödemeleri yapmak akademisyenleri çok zorluyor. Yayın yapmak için kredi çeken akademisyenler var.
Üniversitelerin bu konudaki destekleri çok yetersiz. Yurt dışında üniversiteler akademisyenlere akademik faaliyet için bütçe ayırıyor, bizde bu durum olmadığı için mecburen kendi cebimizden karşılıyoruz ve mevcut ekonomik koşullarda bu artık mümkün değil.
‘Başarılı öğrenciler artık akademiyi tercih etmeyecek, eğitim kalitesi tamamen düşecek’
Y.G.: Zam konusunda yaşanan bu sorunlar mesleki gelişiminizi ve motivasyonunuzu nasıl etkiliyor? Gözlemlerinize dayanarak bu durumun eğitim kalitesi üzerinde bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Z.A.: Mevcut durum çok motivasyon kırıcı. İyi eğitim almış ve toplumda saygın bir mesleğe sahip bireyler olarak kiramızı bile ödeyemeyecek duruma gelmemiz bizi çok olumsuz yönde etkiliyor. “Ya evsiz kalırsam?” diye düşünen bir akademisyenin mesleki gelişimi için motive olması ne kadar mümkün?
Çok severek yaptığım bu mesleği sorgulamaya başladım artık. Özellikle son dönemde kamu ve belediye işçilerinden bile düşük ücret alıyor olmak bütün hevesimizi ve çalışma isteğimizi kaçırıyor. Bunca emeğin karşılığı bu muydu diye sormadan edemiyor insan. Kaldı ki, işçilerin ya da başka çoğu insanın hak ettiğinin çok altında ücretler aldığını düşünüyorum. Ama akademisyen maaşları gerçekten trajikomik bir durumda.
Başarıyı ve eğitimi ödüllendirmeyen bir toplum gelişemez. Bizde ödüllendirmek bir yana cezalandırma yaklaşımı var. “Yaptığın doktoranın bir anlamı yok, şoförden ya da temizlik işçisinden daha düşük ücret alacaksın” demek bilime ve akademiye verilen daha doğrusu verilmeyen değeri gösteriyor.
Bu yaklaşımın yansımaları elbette eğitimde de görülecek. Motivasyonu ve tüm şevki kırılmış akademisyenlerin verimli olmasını ve eğitimin kalitesini arttırmasını beklemek gerçekçi de değil, adil de. Üstelik bu durum daha başlangıç aşamasında diyebiliriz, akademinin çoraklaşması git gide artacak ve başarılı öğrencilerin asla tercih etmeyeceği bir mecra haline gelecek akademi.
‘Aldığımız maaş insanca yaşamı mümkün kılmalı’
Yakında alanlarında yetkin akademisyenler de başka sektörlere ve yurt dışına yönelecek, eğitim kalitesi tamamen düşecek. Zaten bu göç bir süre önce başlamıştı, ivmesi artarak devam edecek. Akademisyenlik karın tokluğuna yapılacak bir iş değil. Gerçekten ciddi bir emek gerektiriyor, mental olarak çok yorucu. Kirayı bile karşılamayan maaşlarla yapılacak bir iş değil maalesef.
Bir de şöyle bir durum söz konusu, akademisyenlerin ek ücretler aldığı yönünde yaygın bir kanı var. Ek ders ücretleri çok düşük ve araştırma görevlisi, öğretim görevlisi gibi kadrolarda çalışanlar bu ücretleri almıyor/alamıyor.
Yine benzer bir yaklaşımla, akademisyenlerin dışardan para kazandığı ya da kazanabileceği kanısı yaygın. Bir akademisyen kendine ek gelir bulmalı, bulamıyorsa bu onun başarısız olduğunu gösterir gibi bir anlayış çok yanlış. Akademisyenlik tam zamanlı bir iş ve normal şartlarda aldığımız maaşların geçimimiz için yeterli olması gerekiyor, akademisyenlerin ek iş yapma gibi bir zorunluluğu olmamalı. Bir hakim, doktor ya da mühendis tam zamanlı işlerde çalışıyorsa kimse onlardan ek iş yapmasını beklemiyor. Akademisyenler için de durum böyle olmalı. Aldığımız maaş insanca yaşamı mümkün kılmalı.
‘Mevcut durum toplumsal bir sorundur’
Y.G.: Yeni kurulacak hükümetten beklentileriniz nedir?
Z.A.: Akademisyenlerin maaşlarında ciddi bir iyileştirilme yapılması gerekiyor. Aslında akademinin liyakatsizlik, işe alım ve yükseltmelerde şeffaf olmayan süreçler, mobbing vs. gibi çok ciddi başka sorunları var. Ama maaşlar o kadar iç acısı bir durumda ki, biz diğer yapısal sorunları düşünemez ve konuşamaz hale geldik.
Toplumu ileri taşımak için bilim ve kalkınma çok önemlidir. Akademisyen maaşlarında düzeltme yapılmazsa bu sadece bizi değil tüm toplumun geleceğini negatif yönde etkileyecektir. Türkiye kendi kaynaklarıyla yetiştirmiş olduğu insan kaynağını başka ülkelere gönderiyor neticede.
Ücretsiz olarak akademisyen, mühendis, doktor vs. ihraç ediyoruz. Bu çok vahim bir durum. Mevcut durum aslında akademisyenlerin de ötesinde toplumsal bir sorundur. Bu sorunu çözmemek ise toplumun geleceğini tehlikeye atmak anlamına gelir. Bu perspektiften konunun ele alınması ve sorunların çözülmesi gerekmektedir.