“Jin” ya da “Hayat Var Kürdistan”

20. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Reha Erdem’in “Jin”ini izlerken aklıma aynı yönetmenin 2008 yapımı “Hayat Var” filmi geldi.

“Hayat Var” da İstanbul’un ücra bir köşesinde yaşayan Hayat, genç bir kadının yaşadığı sorunlara, erkekler tarafından kıstırılmış dünyasına götürüyordu bizleri. Babasının, dedesinin, annesinin yeni kocasının arasında onun yaşadığını kimse farketmese de Hayat vardı ve yaşıyordu. Kendisini sürekli taciz eden mahalle bakkalının tecavüzünden sonra ise film başka bir yörüngeye oturuyordu.

Jin, Hayat’ın İstanbul banliyösündeki hikayesini güneydoğuda dağa çıkmış bir örgüt üyesi üzerinden anlatıyor. Biz Türkiye’de yaşayan ve güneydoğuda yaşananları acı ile öğrenmiş insanlar olarak o örgütün PKK, karşısındaki gücün TSK olduğunu biliyoruz ama filmde bunlar sözel olarak ifade edilmiyor. Jin’i siz alıp dünyanın herhangi bir köşesine de taşısanız onun hikayesi üç aşağı beş yukarı aynı aslında demek istiyor sanki Reha Erdem.

http://www.youtube.com/watch?v=6xcEhSnS9B4

Sebebi izleyiciye aktarılmayan bir şekilde örgütünden firar ediyor Jin, amacı gene sebebi belirtilmeyen bir şekilde izmir’e gitmek. Dağlarda gezerken, İzmir’e gitmek için bir çıkış ararken, içine hapsedildiği dünyadan kurtulmak isterken karşısında hep “erkekleri” bulur. Yerine ve zamanına göre kendisinden bazen çekinen, bazen “yapmacık bir” saygı gösteren, bazen ilişen, bazen ise tecavüze yeltenen erkekleri.

Reha Erdem ve Deniz Hasgüler

Hikayenin diğer nehrinde ise aynı sebep -erkekler- nedeniyle çıkış yolu bulamayan doğa ve doğa içindeki diğer canlıların yaşadıkları akıyor. Sessiz bir doğa tasviri ile başlıyor film. Rüzgarın sesi, yaprakların hışırtısı, doğanın yeknesaklığı ve birden başlayan yoğun kurşun sesleri, bombaların birbiri ardına düşmesi, kırılan dallar, birer birer yok olan bir tabiat.

Erkeklerin tümünün suçlanması hatasının önüne de kamyon şoförü detayı ile geçmiş Reha Erdem. Erkeklerin ikiyüzlülüğünü ise her defasında resmetmiş. Jin’i örgüt kıyafeti ile gördüğünde çekinip saygıda kusur etmeyen çobanın üstünü değiştirdikten sonra tanımayıp yılışması, otobüs terminalindeki görevlinin parası olmadığını öğrendiğindeki “hallederiz” kaypaklığı, ustabaşının Jin’in savunmasız olduğunu anladığı andaki değişen tavrı vsr hep erkek egemen toplumun çirkef yüzünü güneydoğu üzerinden anlatıyor.

Hikayenin bir de insan neslinin erkek kısmı dışında hayatını sürdürmeye çalışan canlılar kısmı var elbet. Jin’in yolculuğunda karşılaştığı şahin,geyik, eşek, ayı, kaplumbağa ve pars. “Biz hepimiz erkeklerin dünyasında hayatta kalmaya çalışıyoruz” der gibiler.

Hayat, İstanbul’da yaşayan Hayat içinde var, Kürdistan’da yaşayan Jin için de, Gezegende nefes alan tüm canılar için de. Ama, ah işte, o çeperi bir yırtabilseler.

 

 

#anavarrza

Alper Tolga Akkuş

Alper Tolga Akkuş
Alper Tolga Akkuşhttp://acikradyogunlugu.wordpress.com/
Anavarza’da doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdikten sonra ismi lazım değil uluslararası bir bankada 12 yıl çalıştı. Bedensel engelinin kendisine sağladığı SGK imkanlarını kullanarak 2011 Kasım’ında emekli oldu ve asıl mesleğine kesin dönüş yaptı. Yeşil Gazete’yi yemyeşil yapmak gibi bir görevi kendisine misyon edinmiştir. Adanalıdır, Galatasaraylıdır, Türkiye’de yaşamaktadır ve bu üç mucizeyi allahın kendisine bir lütfu saymaktadır. [email protected]

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Göç sonrası ‘yeniden çiçeklenenler’ İstanbul’da buluşuyor

Galata Postane'de düzenlenecek 'Rebloom: İstanbul'da Göç Sonrası Mekanlar ve Sanatsal karşılaşmalar' festivali, 5-7 Aralık tarihlerinde izleyicilerle buluşacak.

EkoFilm Platformu’ndan ‘Çevre Dostu Prodüksiyonlar’ için rehber

EkoFilm: Sürdürülebilir Yapım Platformu'nun rehberi, film ve medya sektörünü dönüştürmek isteyen tüm sektör profesyonellerine yönelik hazırlandı.

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Kadıköy Kaymakamlığı ‘Queer’in gösterimini yasakladı: Toplum barışını tehlikeye atar!

MUBI, yasak kararının sanatı ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir müdahale olduğunu belirterek,  festivalin tamamen iptal edildiğini duyurdu.

9 yıl öncesinden bugüne mektup: Siz de nefret söylemine şaşıranlardan mısınız?

Gezegendeki herkesin 'insanî olan'a dair her fikrinin bizim gibi olduğunu, 'vicdan' denilen şeyi tıpkı bizim gibi ürettiğini ya da anladığını mı sanıyorduk gerçekten?

EN ÇOK OKUNANLAR