O yavruyu korumak isteselerdi 16 yılda sağlam bir kanun çıkardı – Melis Alphan

Bu yazı cumhuriyet.com.tr/ den alınmıştır

16 yıldır bu ülkeyi Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiyor. Bu süre zarfında, binlerce hayvana şiddet, eziyet, işkence ve tecavüz vakası basına yansıdı. 

Bunların kimi kamuoyunda rahatsızlık, kimi ise infial yarattı. 

CHP ve HDP farklı zamanlarda, hayvanların korunmasına ilişkin kanun teklifi verdi, reddedildi. 

2017’de AKP’li milletvekillerinin Meclis’te protesto amaçlı açtıkları dövizlere ‘Köpek giremez’ yazıldı; hayvanlar hakaret olarak kullanıldı. 

2016’da Hayvan Hakları Komisyonu’nda AKP’li milletvekili, hayvanlara yaşam ihlaline hapis cezasını ‘çok ağır bir ceza’ olarak niteledi; “Hata yapanlara bir şans daha verilmiyor mu” diye sordu.
Aynı insanlar gibi kalbi atan, nefes alan, üzülen, sevinen canlıların katli sadece bir ‘hata’ mıydı?

Kanunlarımıza göre öyle. 

Kanunlarımıza göre, hayvanlara yönelik suçlar -ne kadar vahşice olursa olsun- sadece birer kabahat.

Kanun yapıcılarımızın takdiri böyle. 

İdam popülizmi her fırsatta fırtına gibi eserken, hayvanları koruyacak kanun bir türlü çıkamadı. 

Bir buçuk yılda 30’dan fazla KHK ile 400’den fazla kanun çıkarıldı. Kamu İhale Kanunu 16 yılda 186 kez değişti. Ama 2004’ten beri hükümet zahmet edip de hayvanları koruyacak bir kanun çıkaramadı… Hayvanları öldürmeyi, kapalı alanda sigara içmekten daha beter bir şey olarak göremedi. 
2011’de Tayyip Erdoğan hayvanseverlere seçimden sonra kanun sözü vermişti. 

Kaç seçim geçti… 

Hayvanları gerçekten koruyacak kanun çıkmadı; hayvanlar hâlâ güvende değil.

Şimdi yeni bir seçimin arifesinde, Sakarya’daki yavru köpeğin başına gelenler kamuoyunun vicdanını delip de kanatınca, hükümet sözcüsü yine kanun sözü veriyor.

AKP’den av turizmini geliştirme vaadi 

16 yıldır bu ülkede hayvanları koruma adına ne yaptı devlet? 

Hayvan katillerinin, hayvanlara tecavüz edenlerin, hayvanların uzuvlarını kesenlerin, hayvanları iple arabaya bağlayıp otobanda sürükleyenlerin birkaç yüz TL’sini aldı, o kadar. 

Hükümet sözcüsü, şimdi hükümetin ana gündemlerinden birisinin seçimden sonra hayvanları koruyacak kanunu çıkarmak olduğunu söylüyor ama AKP’nin seçim beyannamesine bakıyoruz, hayvanlar birkaç cümleyle geçiştirilmiş. Üstüne üstlük, seçime yönelik vaatler arasında, hayvan hakları savunucularının 40 ilde meydanlara çıkarak ‘Hayır’ dedikleri ‘av turizmini’geliştirme ‘müjdesi’ veriliyor: 

Yaban hayatı kaynaklarımızı değerlendirmek ve ekonomiye kazandırmakgayesiyle av turizmi geliştirme bölgeleri oluşturacağız.” 

Devlet Bahçeli de çıkmış “Hayvan katilleriyle mutlaka hesaplaşacağız!” diyor. Yahu benim yaşım kadar siyasettedir, bugüne kadar bu konuda elini tutan ne olmuş? Ve madem bu konuda bu kadar hassas, o zaman neden MHP’nin seçim beyannamesine hayvan haklarına dair tek sözcük girmemiş? 

Trajedilerin ertesinde ne dediğinizin, nasıl üzüldüğünüzün önemi yok beyler… 

Samimi değilsiniz.

Atlara öldüresiye eziyet 

İstanbul Adalar’da 1000’den fazla at faytonlarda zalimce, ölümüne çalıştırılıyor. Her yıl 400’den fazlası faytonlarda ölüyor. Her mevsim, sabahtan akşama yokuş çıkıp iniyorlar. Ciğerleri kanıyor, kasları yırtılıyor. Artık ‘iş görmez’ olunca ormanda ölüme terk ediliyorlar. 

Daha yeni, Türkiye’nin dört bir yanından faytona koşmak için getirilen, kaburgaları sayılan 200’den fazla at günlerce güneşin altında bekletildi. Sosyal medyada naklen izledik. 

Biz bu eziyeti yıllardır izliyoruz. Hiçbir şey yapamamanın, masumların sesine ses olamamanın çaresizliğiyle kıvranıyoruz. Sakarya’da o yavru köpeğin patilerinin kesildiği gün İstanbul Kadıköy’de bir köpek de 56 yaşında bir adamın tecavüzüne uğradı ve sakatlandı. Adam serbest kaldı. 

Böyle biri, bir okulun servis şoförü veya güvenlik görevlisi olabilir mesela. 

Köpeğe tecavüz etmiştir, 625 TL idari para cezasını ödemiş ve hayatına kaldığı yerden devam etmiştir. İnsanlar çocuklarını hayvanlara tecavüz eden birine emanet ediyor olabilirler mesela. Çünkü bu suç değil. 

Çünkü kabahat sicile işlenmiyor. 

Oysa araştırmalar gösteriyor ki, hayvana şiddetin bir adım sonrası insana şiddet. 

Farkında mısınız, günlerdir sosyal medyada önüne gelen, imkânları elverdiğince, yavru köpeğe işkence eden adamın başına bir ödül koyuyor. Toplum kendi adaletini kendi sağlama peşinde. Ve bu tehlikeli bir şey. 

Ama görüyoruz ki insanlar, bu ülkeyi yönetenlerin kadın, çocuk ve hayvanlarla ilgili konularda ancak toplumsal infial anında seslerini çıkarmalarından bıktı usandı artık.

Bu yazı cumhuriyet.com.tr/ den alınmıştır

 

 

Melis Alphan

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR