Dünya tarihinde bir dönüm noktası olan 68 olaylarını Paris‘te fotoğraflayan usta fotoğrafçı Bruno Barbey, hayata veda etti. Herbert Marcuse “Gerçekçi olun: İmkânsızı talep edin!” sloganıyla Paris’68’in baş döndürücü ruhunu açığa çıkarmış; Barbey de kamerasıyla bu ruhu görüntülemişti.
Bruno Barbey, 1941’de Fas’ta dünyaya geldi. İsviçre-Vevey’de bulunan Ecole des Arts ve Métiers’de fotoğrafçılık ve grafik sanatı eğitimi aldı. 1961-1964 yılları arasında bir ulusun ruhunu yakalamak amacıyla, İtalyanları bir tiyatro sahnesinde rol oynayan oyuncular olarak fotoğrafladı.
1964’te Magnum Photos’la çalışmaya başladı. 1978-1979’da Magnum Başkan Yardımcısı ve 1992- 1995 yılları arasında Magnum Uluslararası Başkanlığını yaptı.
İlk sergisi 1967’de Paris Ulusal Kütüphanesi’nde açılan İtalya fotoğraflarını içeren sergisiydi.
Bruno Barbey beş kıtada fotoğraflar çekti. Kendisini bir savaş fotoğrafçısı olarak tanımlamasa bile Nijerya, Vietnam, Orta Doğu, Bangladeş, Kamboçya, Kuzey İrlanda, Irak ve Kuveyt’teki savaşları ve çatışmaları görüntüledi. Çalışmaları dünyanın önde gelen dergilerinde yayımlandı.
Fotoğraf çalışmalarını içeren otuz kitap yayımladı. Paris’teki Avrupa Fotoğraf Evi, 2015-2016’da, bugün dünyayı dolaşan retrospektif sergisiyle eş zamanlı retrospektif kitabı “Passages” ı yayınladı.
Barbey, Ulusal Liyakat Nişanı da dâhil olmak üzere çalışmaları için sayısız ödüller aldı. 2016 yılında Fransa’da Institut de France Académie des Beaux-Arts üyeliğine seçildi. Barbey’in fotoğrafları bugün birçok müzenin koleksiyonlarında yer alıyor.
Sık sık geldiği İstanbul tutkusu oldu
İlk kez 1968’de geldiği İstanbul’da meslektaşı Ara Güler’le yakın bir dostluk kurmuş ve 2005’ten sonra daha sık geldiği kenti ve insanlarını fotoğraflamaya devam etmişti. İstanbul’a olan tutkusuyla da tanınan Barbey en son 2019’da, otuz yıla yayılan bir zaman içerisinde çektiği Fas fotoğraflarını içeren “My Morocco” başlıklı kişisel sergisini İstanbul Leica Galeri’de sergilemişti.
Bruno Barbey, İstanbul’daki yaşamı hikâye ettiği portfolyosu için kaleme aldığı yazıda şu ifadeleri kullanmıştı: “İstanbul’a sık sık geliyorum ve her seferinde birkaç hafta kalıyorum. İstanbul’u farklı mevsimlerde görme imkânı buldum. Bu kent, kültürel zenginliklerle dolu bir dünya mirası deposu. Bu özelliğiyle bende her seferinde fotoğraf çekme isteği uyandırıyor.
Diğer büyük şehirlerde yaşayanlara kıyasla İstanbulluların daha az stresli bir yaşantıları var. Bu da İstanbul’da çalışmayı kolaylaştırıyor. İstanbul’daki genç nüfusun dinamizmi beni baştan çıkarıyor. Şehirde modernliğin yanında hâlâ korunmakta olan gelenekleri de görüyorsunuz. 2005 yılında çekimlerime başladığım günden bu yana, İstanbul’da inanılmaz bir değişim gözlemledim. Şehirdeki metro hatlarının sayısı gün geçtikçe artıyor, Avrupa ve Asya kıtalarını Boğaz’ın altından geçecek bir tünelle birleştirecek olan Marmaray Projesi ilerliyor, bir yandan büyük projeler başlatılıyor, bir yandan yeni alışveriş ve kültür merkezleri açılıyor. Boğaz ise apayrı bir âlem… Beni çok derinden etkiliyor.”
Renklerin, gölgelerin ve ışığın sanatçısı olarak nitelendirilen Barbey, fotoğrafçılıktaki ilk yıllarında siyah-beyaz fotoğraftaki yeteneğini de gösterdi. Sanatçının çalışmaları Magnum’daki portfolyosundan görülebilir.