Yeşeriyorum

3. Köprü Neden Gereklidir?

0

3. Köprü’nün gerekliliği konusunda öne sürülen gerekçe transit trafik yoğunluğunu kent içine sokmadan kuzeyden geçirmektir. Yapımından bir süre sonra bu gerekçenin soruna çözüm olmadığı gerçeği ile yüzleşmek daha öncede yaşadıklarımızın tekrarında öte bir anlam ifade etmeyecektir. Yaratacağı çevre sorunları ise bu konuda kaygı duyan herkesin malumudur.

Köprü ve bağlantı yolları ile kuzey ormanlarındaki milyonlarca ağacın yok edilmesi ile gerçekleştirilecek projenin arka planının neden ve yaratacağı sonuçlar derinlemesine irdelenmesi gerek.

İlk planda geçmiş tüm tecrübelerinde gösterdiği gibi bu proje mega kenti kuzeye doğru genişletecek ve çok büyük arazi rantları, inşaat sektörüne geniş ve yaygın faaliyet alanları açacağını herkes öngörebilmektedir. Buradan hangi kesimlerin palazlanacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Bunların yanında ilk etapta projenin gerçekleşmesi için yoğun lobi faaliyetleri sürdüren küresel petrol, doğal gaz ve otomotiv sektörlerinin sağlayacağı büyük volümlü pazarları eklemek mümkündür.

Ancak planın amaçları bu kadarla kalmamaktadır, 3. Köprü yapılması çok amaçlı ve uzun süredir devam eden bir stratejinin en son atağıdır.

Bu proje uzun yıllardır belli bir siyasi anlayışın sıkça dile getirdiği tarım kesimindeki %32 oranındaki kırsal nüfusu metropollere göçe zorlayarak %5 lere düşürme projesinin bir parçasıdır. Bu yolla göçe zorlanan kitleler tüketici haline getirilecek ve küresel kapitalist sistem için işgücü piyasasında arz fazlası yaratarak insanları Çin ve Hindistan gibi boğaz tokluğuna çalıştırılan ülkelerle rekabet etmek üzere ucuz çalışmaya mecbur etmektir. Bu ortamı yaratmanın olmazsa olmazı yüksek işsizlik oranıdır.

Çok çarpıcı olarak işsizlik 2009 yılı illere göre temel işgücü göstergelerine göre nüfus deposu olan batıdaki sanayileşmiş metropollerde Türkiye ortalamasının çok üzerinde % 26 ile %14 arasında değişmektedir.

Bu projenin dolaylı ama büyük oyunun parçası etkileri de vardır.

Doğduğu yurdunda kasıtlı olarak uygulanan tarım politikaları ile yoksullaştırılmış insanlardan boşalan bölgelerde tarım arazilerini konsolide ederek büyük tarım işletmelerine dönüştürerek küresel sermayeye ve GDO’lu tarıma açmaktır.

Akar suları “su akar Türk bakar “ ajitasyonu ile üzerlerine hes’ler inşa ederek elektriğini ve suyunu metalaştırarak bu metropollere satmaktır.

Boşalan kırsal, güçlü bir kamuoyu direnişi ile karşılaşmadan rahatlıkla talan edilebilecektir.  Son yıllarda “ trilyonlarca dolar değerinde yer altı kaynaklarımız atıl halde yatıyor “ söylemi ile en değerli doğa parçalarımız maden şirketleri tarafından gravyer peyniri gibi delikteşik edilmiştir. Ülke yüz ölçümünün yarısından fazlasında verilen maden ruhsatları ile küresel maden şirketlerinin eline geçmektedir.

Kalkınma ambalajı altında yapılan yukarda saydığım uygulamalar “Yeni Dünya Düzeni” adı altında küresel güçlerin gelişmekte olan ve hep öyle kalması istenen ülkelerde yaygın olarak uyguladığı, iç uzantıları tarafından uzun yıllardır da karalılıkla sürdürülen siyasi bir tercihtir.

Ve içinde insan yoktur.

Yaratacağı nihai sonuç daha fazla talan edilmiş bir ülke ve bağımlılığı arttırılmış mutsuz yığınlardır.

Cüneyt Karaloğlu

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.