BM 12 Nisan 2018 tarihinde 3 Haziran’ı Dünya Bisiklet Günü olarak ilan ettiğinde muhtemelen o günün bir büyük şairin ölüm yıldönümüne denk geldiğini bilmiyordu.
Aslında ne fark eder ki?
61 yıllık ömrü 3 Haziran 1963’te sona eren Nâzım Hikmet, yaşadığı sürece bisiklete büyük muhabbet besledi.
Paşa torunu olarak geldiği bu dünyada o zamanlar çok az çocuğa kısmet olan bir bisikleti (aslında üç tekerlisi) vardı. Aynı şekilde yine çok az insana nasip olan o üç tekerliyle fotoğraf çektirme şansı da…
Otobiyagrafisinde söylediği üzere, tatmadığı yemek yok gibiydi…
**
Hayatının ileriki yıllarında seçtiği yolun bedeli -muhtemelen- onu bisiklet selesinden alıkoymuştu ama iki sevgili kuzeni, o sele sayesinde zorbaların elinden kurtulmuştu.
Nazilerin Paris’e yaklaştığı 1940 Haziranı’nda, Mehmet Ali Aybar ile Oktay Rifat, şehri bisikletle terk eden binlerce insan arasındaydı. Önce Bordeaux’ya, sonra Lyon’a, oradan da İsviçre’ye geçmişlerdi.
Onlardan 18 yıl sonra, bu kez Nâzım bir İsviçre yolculuğu yaptı.
İçinde sönmeyen memleket ateşi, İsviçre dağlarında pedal çeviren köylüleri izlerken bile peşini bırakmamıştı:
“…Bu dağlar ne dağları
bizim dağlara benziyor,
bıçak gibi boğazları, parça paça karları
bu dağlar ne dağları
bizim dağlara benziyorlar
adamı da… Eli ayağı, gözü kaşı var
ama velosipetli
Bizimkiler velosipetsiz,
bitli…”
(Birkaç sene sonra bu şiiri plağa okuduğunda “velosipet” kelimesini “bisiklet” ile değiştirecekti.)
**
3 Haziran, kâinatın en “eşitlikçi” aletinin günü kabul edildi.
Aynı gün başka bir “eşitlik” şairi bu kâinattan göç etti.
Bize de onları tanımış olmak bahtiyarlığı düştü.
Aydan Çelik