İklim KriziManşetTarım-Gıda

[22 Mart Dünya Su Günü] Su Politikaları Uzmanı Yıldız: Kuraklık şiddetlenirse sanayi faaliyetleri de sekteye uğrayabilir

0
Fotoğraf: Edward Ryu / WMO

22 Mart, 1993’ten bu yana Dünya Su Günü olarak kutlanıyor. Her yıl bu tarihte dünyada yaşanan su krizine ve temiz suya erişimi olmayan insanlara dikkat çekilmeye çalışılıyor.

Bugün Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından yayımlanan Dünya Su Raporu‘nda, su krizinin farklı bölgeleri de etkisi altına alarak artacağı ve halihazırda yeterli su kaynakları bulunan Orta Afrika, Doğu Asya ve Güney Amerika‘nın bazı bölgelerini de etkileyeceği öngörülüyor. Raporda, Orta Doğu ve Sahel gibi içme suyu sıkıntısının günümüzde hissedildiği bölgelerde bu durumun daha da ağırlaşacağı vurgulanıyor.

BM, dünyada yaklaşık iki milyar insanın güvenli bir biçimde içme suyuna erişimi olmadığına dikkati çekiyor. Yaklaşık 3,6 milyar insan ise hijyen standartlarına uygun bir kanalizasyon sisteminden mahrum yaşıyor. Veriler, dünyada yaklaşık üç milyar insanın her yıl en az bir ay su kıtlığı yaşadığını gösteriyor.

‣ Dünyada içme suyuna erişim iklim değişikliği nedeniyle zorlaşıyor
su

Fotoğraf: Kibae Park / BM

Rapora göre, dünya genelinde su tüketimi son 40 yıldır, yılda yüzde 1 oranında artıyor ve 2050’ye kadar da bu hızda artmaya devam edeceği tahmin ediliyor. Dünyadaki nüfus artışı, sosyoekonomik gelişim ve değişen tüketim alışkanlıkları bu artışa neden oluyor. Ayrıca içme sularının kirletilmesi sonucu su kalitesinin düşmesi de sorunu tırmandırıyor. Rapor, yoksul ülkelerde ana problemin kanalizasyon sistemlerindeki yetersizlik, sanayi ülkelerinde ise yer altı sularının endüstriyel tarım nedeniyle kirlenmesi olduğunun altını çiziyor.

UNESCO, yaşanan bu sıkıntılar karşısında su yönetimine ilişkin yerelden uluslararası kurum ve kuruluşlara uzanan ve sınırları aşan bir şekilde birçok aktörün ortaklık ve iş birliği içinde çalışmasının önemi vurguluyor.

Raporun, 22-25 Mart tarihlerinde, ABD‘nin New York kentinde yapılacak olan BM Dünya Su Konferansı’ndaki tartışmalar ve görüşmeler için bir temel olması hedefleniyor. Son 46 yıldır BM tarafından organize edilen ilk su konferansı olması ile önem kazanan zirvede, 6’ıncı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi olan ve temel insan hakkı olarak nitelendirilen, ‘suya ve sıhhi tesislere erişim‘in uygulamaya geçirilmesi hedefleniyor.

‣ İklim krizi: 2070’te her üç kişiden biri iklim göçmeni olabilir
su

Fotoğraf: UNECE

Türkiye, 2030’da su fakiri bir ülke olabilir

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) verilerine göre Türkiye, kişi başına kullanılabilir su miktarı göz önünde bulundurulduğunda, su stresi çeken bir ülke olarak kabul ediliyor. Günümüzde bin 519 metreküp olarak tahmin edilen kişi başına düşen su miktarının 2030’da 100 milyonluk nüfusla bin 100 metreküpe düşeceği ve Türkiye’nin su fakiri bir ülke olacağı öngörülüyor.

Artan nüfusa ek olarak iklim krizinin, Türkiye’yi de kapsayan Akdeniz havzasındaki su sıkıntılarını tırmandırıcı bir rol oynayacağı tahmin ediliyor. Bu da ülkede hızla suya yönelik politikalar geliştirilmesi ve bu politikaların uygulanmasının hayati bir öneme sahip olduğunu gösteriyor.

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Türkiye’nin tarımsal ve endüstriyel alanlardaki su politikaları ile 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen afet bölgesindeki suya erişim koşullarını Yeşil Gazete’ye değerlendiriyor.

su

‣ Rapor: Küresel tatlı su ihtiyacı, 2030’a kadar sağlanabilen suyu yüzde 40 aşacak

‘Tarımsal sulamada stratejik hedefe yönelik birbirini tamamlayan adımlar atmalıyız’

2021’e ait verilere göre, Türkiye’de tatlı su kaynaklarının yüzde 72’si tarımsal sulamada kullanılıyor. Bu oran, halihazırda su stresi çeken bir ülke olmasının yanı sıra, iklim değişikliği nedeniyle dünyanın diğer bölgelerinden daha hızlı ısınmakta olan Akdeniz bölgesinde olan Türkiye için kuraklık alarmı anlamına geliyor. Uzmanlar, yıllardır Türkiye’nin tarımsal sulama alanında ciddi adımlar atılmasının hayati önem taşıdığını söylüyor.

Tarımsal sulama konusunda atılacak en öncelikli adımın, su kullanıcı birliklerinin ve sulama kooperatiflerinin kurumsal kapasitesinin geliştirilmesi ve katılımcı sulama yönetimine dahil edilmesi olduğunu ifade eden Yıldız, bu yapılırken modern sulama sistemlerine geçişin önündeki finansman sağlama konusundaki teşviklerin de artırılması gerektiğine değiniyor.

Yeraltı sularının kullanımının da tarımsal su politikalarında önemli bir yeri olduğuna işaret eden Dursun Yıldız, “Özellikle yeraltı sularının tahsisleri daha dikkatli yapılmalı ve kullanım miktarları kuyulara takılacak sayaçlarla kontrol altına alınmalıdır. Yeraltı sularının beslenim kullanım dengesi su kullanıcı birlikleri ve sulama kooperatifleri ile işbirliği içinde gözetilmelidir” tavsiyelerinde bulunuyor.

Suya göre tarımsal ürün deseni seçiminin önemine vurgu yapan su politikaları uzmanı, bu seçimlerin akılcı politikalarla uygulamaya geçirilmesi gerektiğini ifade ederek şunları ekliyor:

Tüm bunların başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için nehir havzası ölçeğinde bütünleşik su yönetimi yapacak etkin ve güçlü bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır. Nehir havzası canlı bir sistem. Bunu yönetmek için sistem düşüncesine ihtiyacımız var. Stratejik hedefe doğru giden yolda birbirini tamamlayan adımlar atmalıyız.

su

‣ Hidrobiyolog Dr. Kesici: Kuraklıkla mücadele kapsamında su kanunu çıkarılmalı

Kuraklık şiddetlenirse sanayi faaliyetleri sekteye uğrayabilir’

Sanayi, yüzde 12’lik bir oranla Türkiye’deki tatlı su kaynaklarının önemli bir kısmının harcandığı alanlar arasında yer alıyor. Suyun büyük bir kısmının kullanılmasının yanı sıra sanayide kullanılan atık suların dereler, nehirler, göller gibi su kaynaklarına deşarj edilmesi ise kullanılan suda ek zararların doğmasına yol açıyor. Bu konuda uzmanlar, atık suların arıtımının ve geri dönüşümünün önemine işaret ediyor.

Dursun Yıldız, arıtılmış atık suyun tekrar kullanımının sanayi suyu kullanım politikalarının öncelikli konusu olması gerektiğini savunuyor ve sanayi suyunun arıtılarak tekrar kullanımının özellikle organize sanayi bölgelerinde yenilikçi finansman modelleri ile teşvik edilmesi gerektiğini belirtiyor:

“Özellikle büyükşehirlerin sanayi bölgelerindeki su taleplerinin belediyelerin su idareleri tarafından karşılanması zora girmektedir. Atık suların geri dönüştürülerek kullanımı ve suyun çevrimiçi olarak verimli kullanımı bu artan sorunu büyük oranda çözer.”

Sanayi bölgeleri dışındaki sanayi tesislerinin sularını genellikle yeraltı suyundan çektiğini aktaran Yıldız, “Bu kuyularda da çekimin kontrolü için sayaç kullanma zorunluluğu var. Bu anlamda kısmen kontrol altında diyebiliriz” bilgisini paylaşıyor.

Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapılan toplam yeraltı suyu tahsislerinin yüzde 9’unun (yılda 1,5 milyar metreküp) sanayi sektörüne tahsis edildiğini söyleyen uzman, kuraklığın şiddetlenmesi durumunda su sıkıntısı nedeniyle bazı sanayi faaliyetlerine kısıtlama getirilmesinin mümkün olduğunu belirtiyor:

Yeraltı suları görünmez kaynaklar olduğu için kurak dönemlerde su seviyelerinin düşmesi gündem olmuyor. Bu nedenle çekimler devam edeceğinden sanayi faaliyetleri de devam eder. Kuraklık yaygın ve şiddetli hale gelirse büyük kentlerdeki şebekelerden tahsis edilen sular da kısıntıya gidilebilir.

su

‣ Dünyanın su kaynakları kuruyor

‘Afet bölgesinde mobil su arıtma tesislerinin sayısı hızla artırılmalı’

6 Şubat’ta Kahramanmaraş‘ta meydana gelen ve 10 ilde ağır yıkıma neden depremlerin ardından, zarar gören altyapı ve tedarikte yaşanan sorunlar nedeniyle temiz suya erişim, afet sonrası en kritik ihtiyaçlardan biri oldu.

Diğer illerden pet şişelerle yapılan su yardımlarının ise depremzedelerin gıdaları yıkamak ve kendi hijyenlerini sağlamak noktasında yetersiz kalması, afet sonrası patlak verebilecek salgın hastalık endişelerinin güçlenmesine yol açmıştı.

Su politikaları uzmanı Yıldız, şiddetli ve geniş coğrafyalara yayılan depremlerden sonra en büyük tehlikenin temiz su temini ve hijyen koşullarının sağlanamaması nedeniyle yaşandığını, zira bu koşulların salgın hastalık tehdidi oluşturduğunu hatırlatıyor. Depremden etkilenen bölgedeki su sıkıntısını değerlendiren Yıldız, şunları söylüyor:

“Deprem bölgemizde deprem öncesinde geçici barınma bölgelerinin tespiti, çadır, su ve tuvalet gibi ihtiyaçlar konusunda gerekli tedbirler alınmadığından uzun bir dönem büyük sıkıntılar yaşandı. Özellikle Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman kentlerimizde su şebekesi altyapısı büyük oranda tahrip oldu. Diğer kentlerde de kısmi hasarlar var. Bu nedenle bazı belediyeler tarafından çeşme sularının kullanılmaması çağrıları yapıldı. Onarım çalışmaları yürütülüyor ancak uzun sürebilir. Zaten yeni kentlerin yeni yerleşim alanları da değişecek.”

Yıldız’a göre, öncelikle çadırkentlerde yaşayanların, deprem bölgesi dışından evlerine dönmek isteyenlerin, dükkanını açan küçük esnafın, bazı sanayi işletmelerinin su talebini karşılamak gerekiyor.

Afet bölgesindeki uygun yerlere mobil su arıtma tesisleri kurulmasını önerdiğini ve bu kurulumların başladığını bildiren uzman, “Halen çoğu çadırkentlerde 1,5 milyona yakın depremzede barınıyor. Bizim hesaplarımıza göre sadece içme suyu için bu bölgeye her gün 200 TIR dolusu ambalajlı su sevkiyatı gerekli. Bölgeye sevkiyat devam ediyor ancak bunun uzun süre sürdürülebilir olması zor” diyor ve mobil su arıtma tesislerinin sayısının ivedilikle artırılmasını tavsiye ediyor.

su

‣ Himalaya buzulları eridikçe Güney Asya’daki su krizi derinleşiyor

‘Sıcaklıklar artmaya başlamadan su ve atıksu ile hijyen sorunu çözülmeli’

Soğuk havalarda su kaynaklı salgın hastalık risklerinin nispeten daha az olduğuna işaret eden Yıldız, “Bölgede sıcaklıklar artmaya başlamadan su ve atıksu ile hijyen sorunu çözülmeli” çağrısı yapıyor.

Konteyner kentlerde bu sorunun çözümü daha kolay ancak depremzedeler o evlere geçene kadar içme ve kullanma suyu temini ile çevre sağlığı konusu çok kritik bir konu olacak. Su kalitesi ölçümleri sürekli olarak yapılmalı ve depremzedeler, özellikle çocuklar kirli sudan uzak durmaları konusunda uyarılmalı. Bölgede uzun bir süre su ve atıksu konusunda kriz yönetimine ihtiyaç olacak. Tedbirler alınırken bölgeye yapılacak olan yardımların da devam etmesi gerekiyor.

su

Kriz anlarında su yönetimi nasıl yapılmalı?

Maraş depremlerinin ardından yaşanan ağır can kayıpları ile depremzedelerin kış koşullarında barınma, gıda ve su gibi temel ihtiyaçlarına erişememesi gibi durumlar, hem hükümet hem de arama kurtarma ve yardım faaliyetlerinden sorumlu kuruluşları, kriz yönetimine ilişkin eleştirilerinin odağına koydu.

Afet yönetimi için asıl olan çalışmaların afet öncesi risk azaltma çalışmaları olduğunun altını çizen Yıldız, afetler meydana geldikten sonrasında yapılabilecek tek şeyin ortaya çıkan krizin yönetilmesi olduğunu kaydediyor ve ekliyor:

“Afet öncesinde her türlü riski azaltmaya yönelik çalışmalar ne kadar eksik kalırsa kayıp o kadar artar ve felaket yaşanır. Krizi yönetmeye çalışarak bunu kısmen çözebilirsiniz. Sorunların çözümü uzar ve riskler artar.”

Uzman, depremdeki su temini ve hijyen ihtiyacı için çadır stokları ve geçici barınma bölgelerinin ele alınarak deprem öncesinde hazırlıkların yapılması gerektiğini bildiriyor. İl Afet Risk Azaltma Planı raporlarında da yer alan bu hazırlıklara ek olarak geçici barınma bölgelerinin seyyar tuvaletler, su deposu, pompa ve ekipmanlar ile birlikte hazır tutulması gerektiğini ifade eden Yıldız, bazı kuyuların deprem sonrasında kullanılmasına yönelik hazırlanmasının da faydalı olabileceğini ekliyor ve içme suyu arıtma tesislerinin depreme dayanıklı hale getirilmesinin önemini vurguluyor.

Yıldız, şunları aktarıyor:

Bu depremin şiddeti çok büyüktü ve çok geniş bir alanda art arda yaşandı. Bu doğru ancak hazırlıklar ve koordinasyon olarak yetersiz ve eksik olduğumuz da ortaya çıktı. Suyun yönetimi konusunda afet öncesinde risk azaltma çalışmaları ile ilgili eksikliklerimiz var. Doğa bizi çok zor bir sınava soktu. Maalesef çok büyük kayıplar verdik ve birçok kurum ve kuruluş olarak enkaz altında kaldık. Toplumsal afet bilincine ve birçok konuda düşünce sistemimizin radikal olarak değişmesine ihtiyacımız var.

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.