TürkiyeEditörün SeçtikleriKoronavirüs SalgınıManşet

Romanlara yönelik politikaların ‘geber’ demekten farkı yok

0

Haber: Defne Sarıöz

Koronavirüs tedbirleri kapsamında kağıt toplayıcılığı pek çok kentte yasaklanırken, geçimini büyük ölçüde bu şekilde sağlayan Romanların Türkiye’de yaşadığı sorunlara bir tanesi daha eklendi. Karantina günlerinde kendilerine ve ailelerine bakabilmek için virüs tehlikesine rağmen dışarıda çalışmak zorunda kalan Romanlar, dün, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü‘nde Euronews mikrofonuna konuşarak “neden evde kalamadıklarını” anlattı.

Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay‘ın “Kal diyorsunuz ama mecburuz gitmeye, çoluk çocuğumuz var açız, aç aç” diyen Roman kadına Twitter hesabından cevabı ise “Geber” oldu.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, paylaşımı üzerine Noğay‘ın görevden alındığını ve hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı. Bununla birlikte Türkiye’de Romanların ayrımcılık ve önyargılarla boğuştuğu sır değil.  Nitekim dün 8 Nisan Dünya Romanlar Günü nedeniyle 48 Roman derneği tarafından yapılan ortak açıklamada, Romanların ayrımcılığa maruz kaldığı ve bunun koronavirüs salgını döneminde de devam ettiği belirtilmişti.

‘Hayatta kalabilecek miyim?’

Açıklamada, bir ilçede “Romanlar zaten virüslü!” denilerek mahallenin ilaçlanmadığı, bir başka ilçede kâğıt topladıkları arabalara el konduğu ve ceza yazıldığı, bazı yerlerde sosyal yardım alamadıkları gibi bilgilere yer verilmiş, ve şöyle denmişti:

“Salgın öncesinde, derin yoksulluğa rağmen bir şekilde hayatta kalma stratejisi geliştiren Romanlar için yeni bir dönem başladı. Toplum, son yıllarda temel haklara erişme kaygısı taşırken artık ‘Hayatta kalabilecek miyim?’ kaygısı taşıyor”.

Yeşil Gazete olarak hem Noğay‘ın nefret suçu anlamına gelen paylaşımını hem de fiili karantina sürecinde bu kesimin yaşadığı zorlukları Sıfır Ayrımcılık Derneği‘nden Elmas Arus ile konuştuk. 

Politikaların “Geber” demekten farkı yok

Romanların başka bir iş bulamadığında kağıt toplayıcılığı yapmak zorunda kaldığını ve hayatta kalma stratejilerini bunun üzerine kurduğunu belirten Arus, 20 yaş altındakilerin sokağa çıkmasına ve kağıt toplayıcılığına yasak getirilmesinin doğrudan Romanları etkilediğini söyledi. Sosyal devletlerin bu durumda bir öneri sunması gerektiğini belirten Arus “Seçenek sunmadan insanlara bunları yasaklamak gibi bir lüksünüz olamaz.’Geber’ demenin bir başka şeklidir bu. İlle de yazıyla yazmanız gerekmez.” dedi.

Arus ayrıca yoksul ve kırılgan grupların yardımlara erişimede güçlükler yaşadığını anlattı:

Sosyal yardımlar yapılıyor diyorlar… Ama insanlar yardım için kaymakamlığa gittiğinde “Online başvuruda bulunacaksın” denilerek geri gönderiliyor. Bu insan okur yazar mı ki online başvuru yapsın? Okur yazarsa bile, elektriği var mı, telefonu, bilgisayarı, interneti var mı? Hadi bunların hepsi var olsun, o başvuru dilini biliyor mu? Dolayısıyla masa başından yapılan böyle poltikaların da aslında bu topluluğa “Geber” demekten bir farkı yok.

Arus yardımların nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili olarak şunları da söyledi: “Bir mahallede Romanlara yardım yapılacaksa aynı mahalledeki başka kırılgan gruplara da yapılmalı. Aynı yoksulluğa sahip gruplar arasında ayrım yapılmamalı, çünkü o yoksulluğu birlikte yaşıyorlar.” Elmas Arus ayrıca, “Bu kadar kırılgan ve hassas bir grubun onurunu zedelemeye kimsenin hakkı yok” diyerek Romanlara yapılan yardımların göstererek ve siyaset malzemesi haline getirilerek yapılmasını eleştirdi.

 

More in Türkiye

You may also like

Comments

Comments are closed.