EmekManşet

12 yılda en az 18 bin 285 işçi yaşamını yitirdi: En çok da inşaatlarda…

0

İşçi Sağlığı ve İşçi Sağlığı Meclisi (İSİG), işçi sağlığı bağlamında dün İstanbul Tabip Odası’nda (İTO), “6331 Sayılı İSG Yasası”, “İş Cinayetleri”, “İşkollarında Durum” ve “Çocuk-Kadın-Göçmen-Yaşlı İşçiler, İşçi Sağlığı Mücadelesi” konu başlıklarıyla forum düzenledi. İSİG Genel Koordinatörü Murat Çakır, çok farklı mecralarda işçi sağlığı konusunda mücadele verildiğini vurgulayarak mücadelelerinin sendikal harekete dayandığını belirtti. 6331 Sayılı İSG yasasının1 Ocak 2013’te yürürlüğe girdiğini anımsatan Çakır, bu yasa ile birlikte neo-liberalizmin daha da açık hale büründüğünü aktardı.

MA’nın aktardığına göre; Çakır, bu yasaya karşı çıktıklarını ve yasanın yürürlüğe girmesi halinde işçi cinayetlerinin çoğalacağına dair öngörülerinin paylaştığını ancak buna rağmen yasağının yürürlüğe girdiği ve öngörülerinde haklı çıktıklarını belirtti.

Söylediklerinin tam tersi bir sürecin yaşandığını dile getiren Çakır, iş cinayetlerinin önlenebilir olduğunu ifade etti. Çakır, “Karşınızda yer alan sermaye ve devlet, eğer güçlü bir mücadele ve örgütlülük yoksa ne derse o olur” diyerek, yasanın yürürlüğe girdikleri sıralarda yeterince mücadele etmediklerini söyledi.

‘Projeye başladıklarında ‘şu kadar işçi ölür’ diyorlar’

Sorunların çözümü noktasında direkt işçinin başat rol alması gerektiğini dile getiren Çakır, böyle olmadığı taktirde yaşanan sorunlara dair çözümünü geciktiğini belirtti. Çakır, “Projeye başladıklarında ‘şu kadar işçi ölür’ diyorlar. Her şeyi başta diyorlar. Kentleşme oranı çok yüksek. Ekolojik denge bozulmuş. Bu nedenle salgınlar çıkıyor. Bunun için hiç tahmin dahi edemediğimiz işçi sorunları da ortaya çıkıyor” dedi.

12 yılda 18 bin 285 işçi hayatını kaybetti

Türkiye’de 2013 ile 2022 arasında 18 bin 285 kişinin yaşamını yitirdiği bilgisini paylaşan Çakır, bu cinayetlerin 2 bin 70’inin İstanbul’da yaşandığını kaydetti. Duyulmayan birçok cinayetin de olduğunu söyleyen Çakır, işçilerin her konuda korumasız olduğunu da sözlerine ekleyerek yaşamını yitiren işçilerin yüzde 85’inin ücretli işçiler olduğunu geri kalan yüzde 15’inin ise esnaf ve çiftçiler olduğu bilgisini de paylaştı.

En çok cinayet inşaatlarda…

Türkiye ve İstanbul’da işçi cinayetlerinin alanlara göre dağılımını grafiklerle anlatan Çakır, bu cinayetlerinin en çok yaşandığı alanın başında inşaat geldiğini kaydetti. İş cinayetlerinin nedenlerine de işaret eden Çakır, en yüksek oranın trafik ve servis kazası, ezilme ve yüksekten düşme nedenlerinin yer aldığını belirtti.

Çakır, İstanbul’da ise bu nedenin en yüksek olduğu olgunun ise yüksekten düşme olduğuna dikkat çekerek, yoğun yapılamaya işaret etti.

Çakır, işçilerin emekli olamadan yaşamını yitirdiğini kaydetti. Göçmen işçi cinayetleri verileri üzerinde duran Çakır, Suriyeli göçmenlerin bu oranın yüzde 50’sini oluşturduğunu belirtti. Göçmen işçilerin yaşadığını sorunlara da işaret eden Çakır, birçok işçinin kayıtsız bir şekilde çalıştığını dile getirdi.

Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Sekreteri Nihat Demir, iş kollarının “kaos” olduğunu belirtti. İşçi cinayetlerinin sorunlarına ve nedenlerine işaret eden Demir, iş güvenliğinin artık ayakkabı ve baretten ibaret görüldüğünü belirtti. Son dönemlerde iş kollarında genç ve üniversite öğrenci veya mezunlarının giderek çoğaldığına dikkat çeken Demir, bu durumun sorunların daha artırdığını dile getirdi.

‘Her iki yılda bir sağlık raporu alarak çalışmamız lazım’

Deniz İşçileri Platformu üyesi Onur Özkaya, mesleklerine dair pek bilgi sahibi olunmadığını ancak deniz işçileri için de bir mücadele hattı oluşturmaya çalıştığını dile getirdi.

İş sağlığı ve güvenliklerinin olmadığını dile getiren Özkaya, kesim ve kaynak gibi durumlarda asbest nedeniyle hastalandıklarını dile getirdi. Kimyasal ve radyasyona maruz kaldıklarını dile getiren Özkaya, ölümlerin çok fazla olduğunu söyledi. En çok ölümlerin kalp krizi nedeniyle yaşandığına dikkat çeken Özkaya, “Her iki yılda bir sağlık raporu alarak çalışmamız lazım. Ancak 10 dakika içinde verilen sağlık raporlarıyla işe başlanılıyor. Bir işçi yaşamını yitirdiğinde ise işveren ya da devlet hesabını vermemiş oluyor. Rüşvet de çok fazla. Şirketler rüşvet vererek, denetimi sıkı tutabiliyor. Ayrıca gemi içinde zorbalık, şiddet de çok yaşanıyor. Bu nedenle psikolojik sorunlar da ortaya çıkıyor. Bu nedenle taciz ve tecavüz gibi olaylar ya da intiharlar meydana geliyor” diye konuştu.

‘Sağlık hakları çok sınırlı’

Rusya ve Ukrayna arasında süren çatışma nedeniyle denize bırakılan mayınlar nedeniyle gemi ve işçilerin zarar gördüğünü paylaşan Özkaya, işçilerin atılan füzelerle de hayatını kaybettiği bilgisini paylaştı. Denizcilerin korsan saldırılarında da yaşamını yitirdiğini dile getiren Özkaya, salgın nedeniyle uzun bir süre boyunca işçilerin izole edildiği dile getirdi. Sağlık haklarının da çok sınırlı olduğunu ifade eden Özkaya, “Bir yaralama ya da hastalık durumunda 10 saate ancak karaya varabiliyoruz. Bu durum da ölümün yaşanmasına neden oluyor” dedi.

Diyarbakır Makineler Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi Pınar Filiz ise, işçi cinayetleri ve sorunlarının son bulması için İSİG’in bir kültür haline gelmesi gerektiğinin altını çizdi.

‘Biz sahneye girdiğimizde işçi yaşam hakkını yitirmiş oluyor’

Daha sonra söz alan avukat Berin Demir ise, işçilerin yargı sürecinde yaşadığı sorunlara işaret etti. “Biz sahneye girdiğimizde işçi yaşam hakkını yitirmiş oluyor” diyerek sözlerini sürdüren Demir, bu ölümlerin temel kaynakları arasında devlet denetiminin olmaması ve özelleştirmenin yoğun olması ile ilgili olduğunu kaydetti.

Denetleme mekanizmasının olmadığını, teftişlerin ise göstermelik olduğunu ifade eden Demir, “Yargı sürecinde de devletin geri çekildiğini görüyoruz. İşçi işe girerken birçok belge imzalatılıyor, formaliteden atölyeler düzenlediklerine dair görüntüleri klasörler halinde önümüze koyup işçinin ölümünden sorumlu olmadıklarını iddia ediyorlar. 2008’de yaşanan işçi ölümleri davası hala sürüyor. Bu nedenle aileler yasalarını tutamıyor. Adalet müessesesi çalışmıyor. Bu nedenle tüm sistem çöküyor” diye belirtti.

 

More in Emek

You may also like

Comments

Comments are closed.