Yenilenebilir enerji tüketim toplumuna yeter mi? ~1

Trainer kabul gören varsayımlara karşı çıkarak; yenilenebilir enerji ve diğer 'teknolojik çarelerin’ büyüme odaklı, enerji-yoğun tüketim toplumlarını sürdürülebilir biçimde taşımaya devam edemeyeceğini gösteren inanılmaz bir çalışma sunuyor.

Yeşil Gazete olarak yabancı dillerde yayımlanan çarpıcı makaleler serilerimize devam ediyoruz. Bu defa sayfamızı, gönüllü sadelikle ilgili çalışmaları bulunan ve Simplicity Collective web sayfasının kurucusu olan Samuel Alezander‘a ayırdık. Alexander’ın, Ted Trainer’ın yakın zamanda Sade Yaşam Enstitüsü (Simplicity Institute) tarafından yayımlanan 22 sayfalık raporunu özetleyerek yorumladığı bu makaleyi, Yeşil Gazete dostu Tuğçe Tuğran‘ın çevirisiyle iki bölüm halinde sizlere sunuyoruz. (Yeşil Gazete)

***

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir rapor yenilenebilir enerji ve genel olarak sürdürülebilirlik hakkındaki kabullerimizi derinden etkileyecek gibi görünüyor. Çevreci kesimlerin duymak istemeyebileceği, ama kesinlikle hepimizin ciddiye alması gereken bir mesaj bu. Yoksa iyi niyetli çabalarımızı, çevre krizine çözüm olamayacak hedeflere yönlendirmiş olma riski ile karşı karşıya kalabiliriz.

Bir çok çevreci grup da dahil olmak üzere çoğu insan Batı tarzı tüketim odaklı yaşam biçiminin küresel ölçekte ve uzun vadede sürdürülebilir olduğuna inanıyor. Bunun yenilenebilir enerji sistemlerine geçişle ve daha verimli ve temiz üretim teknolojileri ile mümkün olduğunu düşünüyorlar. Bu varsayım özellikle çevre konusundaki politik tartışmalara yansıyor. Bu tartışmalar, ekonomik olarak büyümeye devam ederken çevresel etkimizi azaltmanın mümkün olduğu mesajını veriyor. Bunun temelinde yenilenebilir enerjilerin fosil yakıtların yerini alabileceği beklentisi yatıyor. Ama bu beklentinin ne kadar gerçekçi olduğu konusuna çok fazla önem verilmiyor. Çevreci gruplar buna inanmak istiyorlar, ama tabii ki, bir şeyi sadece istemek var olan fizik kurallarını değiştirmeye yetmiyor.

Dr.Ted Trainer çok fazla ses getirmeden, son on yılın büyük kısmını yenilenebilir enerji ve diğer teknolojiler hakkında var olan en güvenilir verileri toplayarak

geçirdi ve bu çalışmasının sonuçlarını Simplicity Institute-Sade Yaşam Enstitüsü– ile ortaklaşa yayınladı. Trainer kabul gören varsayımlara karşı çıkarak; yenilenebilir enerji ve diğer ‘teknolojik çarelerin’ büyüme odaklı, enerji-yoğun tüketim toplumlarını sürdürülebilir biçimde taşımaya devam edemeyeceğini gösteren inanılmaz bir çalışma sunuyor. Bu çalışmanın yankıları derin olduğu kadar rahatsız edici olacak gibi.

 

Trainer’ın genel iddiası, hali hazırdaki çevre tahribatının büyüklüğü karşısında, teknolojinin tek başına çağımızın çevre krizini çözmeye yeterli olmayacağı yönünde. Sürekli ekonomik büyümeye dayanan ve nüfusu giderek artan bir dünyada bu daha da imkansız. Çevre sorunlarına teknolojik çözümler üretmenin en tanınmış destekçisi ‘dört faktör’ tezi ile tanınan Amory Lovins. Lovins’e göre, mevcut teknolojiyi kullanarak şu anda var olan ekonomik üretimin dört katına ulaşabilir, bunu yaparken çevreye olan etkimizi sabit tutabiliriz (Ya da şu andaki ekonomik üretimi sabitleyerek çevresel etkiyi dört faktör oranında azaltabiliriz).

Trainer’ın buna cevabı şu: eğer 2070 yılına kadar zengin ülkeler yüzde 3 büyüme oranında sabitlenir, az gelişmiş ülkeler ise bu arada batıdaki yüksek hayat standartlarına kavuşmuş olursa (ki küresel kalkınma programının hedefi bu gibi görünüyor); küresel ekonomik üretim ve bunun yol açtığı çevresel etki bugünkünün 60 katı olacak. Sürdürülebilir büyüme kavramı ise gelecekte bugün kullandığımız fosil yakıt ve diğer kaynakların yarısını kullanıyor olmamızı şart koşuyor (sera gazları meselesi bundan çok daha fazla bir düşüş gerektireceği halde). Buna göre her bir GSYİH birimi için çevreye olan etkiyi 4 değil, 120 faktör oranında azaltmak gerekiyor.

Bu hesaplarda bir nebze bilinmezlik payı bırakılsa bile teknolojinin tek başına çevre krizine çözüm olacağı ve sınırsız ekonomik büyümeyi kaldırabileceği iddiası en basit deyimle tabansız bir iddia. Trainer çalışmasında mecburi olan çevresel etki azaltılmasının mümkün olanın ötesinde olduğunu gösteriyor. Tekno-optimistlerin sonunu getirecek olan gerçek şu ki, toplamda on yıllardır süren inanılmaz teknolojik gelişmeye rağmen, çevreye olan negatif etkimiz artmaya devam ediyor. Bütün bunların ışığında teknolojik gelişme ile çevresel etkiyi 4 faktör azaltmanın mümkün olduğunu söylemek son derece iyimser görünüyor.

Yarın: Verimliliği arttırmanın maliyeti daha mı yüksek?

(Yeşil Gazete)

Durukan Dudu
Durukan Dudu

Ekoloji editörü, haberci.

Olduğundan yaşlı gösterir (Sakalı var, ondan). Blues’a aşık. İsveç’te Kırsal Kalkınma yüksek lisansının ardından TEMA ve Buğday gibi STK’larda çalıştı, bu süreç içinde Ormanevi Kolektifi’yle kırsala göçtü, bi’ ekoköy kurmaya çabalıyorlar. Çiftçilik, marangozluk ve ekolojik restorasyon denemelerinden kalan boş zamanlarında koordinatörlük, eğitmenlik, proje yönetimi falan yapıyor. Yaşlanıp emekli olunca bir şehre yerleşmeyi düşünüyor. Mektep, 136.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR