Hafta SonuManşet

Yaratılış’tan bugüne ve Adem ve Havva: Tiyatro Boyalı Kuş’tan İç Ses

0

* 15-16 Mart ve 22-23 Mart haftalarında sitemizde yaşanan teknik arıza nedeniyle gerektiği gibi ulaştıramadığımızı düşündüğümüz 15 Mart 2014 tarihinde yayınlanan Yaratılış’tan bugüne ve Adem ve Havva: Tiyatro Boyalı Kuş’ta İç Ses yazısını bu hafta sizlerle tekrar paylaşıyoruz.

Minibüsün birinde ön cama tüneyip gözümün içine içine mesajını yayımlayan bir şoför vecizi hatırlıyorum: “Bu dünyada her şey kendine bir eş arar. Taşın kalbi yok ama onu da yosun sarar.” Kimilerini müstehzice mütebessim, kimilerini “ayy kızz ya” kılan bu deyiş ters köşeden bakınca hafiften de üzerimize et ve deri kadar sinmiş bir lanet gibi durmuyor mu? Düşünün ki, üzerine methiyeler düzüp durduğumuz aşk, aslında gayet somut kurallarla kodlanmış bir paket program misali bizi diğerine çeken bir algoritmaya sahip değil mi? Kaçımız, vuslatımız ilan ettiğimiz o eş karşımıza çıktığında karşı durabiliyor “aşkın ızdırabı’na?” Ruhsuz antropologlara göre “insan” dediğinin, “türün devamı” şiarına genetik olarak biat etmiş bir mahlûkat iken, cinsiyetler arası sınırları çizilmiş oyunun kurallarına “hadi len” deme şansı var mı?

Hele ki, bu oyunun nizamı, hükmü mutlak bir kural koyucu (gamemaster) tarafından ilan ve imar edilmişse…

icses1

Gökmen Kasabalı ve Burcu Kazbek İç Ses’te

Jale Karabekir, bu kuralların kuruluş sürecini, oyuncularına sunduğu oyun (savaş) alanını ve sonunda da bu tinsel/tensel mücadelenin dilini bizler için tercüme ediyor. Bu makalemde, yazarın, bu serüveni aktardığı 14 ciltlik “Cinsiyetler Arası Ontolojik Çatışma Bulguları” eserinin ilk 700 sayfasındaki literatür taramasının üzerinden geçeceğiz, sevgili okurlar… dermişim (!) Yok yahu… Konuşamadıkları için dillerini çözemediğimiz şu meşhur “kadın ve erkek” kişilerinin iç sesleriyle bizleri buluşturan şirin mi şirin bir fiziksel tiyatro oyunu yazmış, bir de sahneye koymuş, bir de yeni bir kast ile yeniden yorumlamış. Ondan bahsedeceğiz… Yani… Aşağı yukarı…

Oyun “Yaratılış”tan başlıyor

İç Ses Sahne Cihangir'de

İç Ses Sahne Cihangir’de

Şimdi önce bir flashback yapalım… Flashback’in Türkçesi neydi bu arada? Neyse…

Minibüsümüze atladık zamanda geri gidiyoruz… Hazır mısınız? 6000 yıl kadar öncesine… Başka bir deyişle, İnsan’ın başlangıcına… Ya da, boş verin, canım! Biz niye yoruluyoruz ki? Karabekir, ta o vakitleri anlatarak açmış zaten “İç Ses” isimli oyununu. Biz onun alıntıladığı hikâyeye kulak vererek kolayına kaçalım…

Jale Karabekir oyununu Eski Ahit’in Tekvin (Yaratılış) bölümü ile açıyor, Kadın ve Erkeğin terk ettikleri ve düştükleri dünyalarına… Bu öyle bir kurgu ki, kadının erkeğin karşısında, erkeğin Tanrı karşısında pek de söz hakkı kalmıyor. Söz hakkının olmadığı yerde söz de olmuyor… Sadece kendilerine verilen rolleri oynuyor “Âdem” ile “Havva”… Biz ise sadece “şahadet ediyoruz” olup bitene, Kaya Akarsu’nun derin sesinden, Yaratılış’ın kadim hikâyesini dinlerken… Zaten, zekice tasarlanmış ses ve ışık oyunları da her kutsiyetin önünde içine girilen o ürkekliği hissettiriyor izleyene. Kabulleniyoruz…

Sonra bu biçare er ve hatun kişi bir kerecik olsun “iradelerince hareket edince”, palas pandıras bugüne postalanıyorlar. Ürkekliklerini atmışlar tabii artık… Elbette, bu da birer ego balonu şişirmiş ki, sorma gitsin. Balonun içi ise söylenemeyen sözlerle dolmuş. O tazyikle olsa gerek kısmen kıpkırmızı olmuşlar… Kısmense, acısından telaffuza evirilemeyen kelimelerin namına, kapkara… Burada kostüm tasarımında Burcu Rahim’in koleksiyonunun katkısını es geçmeyelim…

Eh! Onlar sus biz pus, birbirimize bakıp duracak halimiz yok ya! Bu konuşamayan küskünlerin “iç sesler”inde Sema Mağara ve Serhan Süsler bize simültane çevirmenlik ederken, oyunun modern zamanda geçen bu kesiminde, bu çiftin düştüğü hallerin yazarın gözünden nasıl göründüğünü fısıldama görevini, Tilbe Saran ve Pınar Oğuz üstlenmişler. Hepsi pek de iyi yapmışlar görevlerini… Kadın kadınlığını, erkek erkekliğini kusuyor adeta… Bize hissettirdikleri klişeler, ihtar ateşi açıyor klişeleşmeye yüz tutan tavırlarımıza, o tavırları takındığımız ilişkilerimize dair…

Ağlarla çevrilip hapsedilmiş Adem ile Havva

Burcu Kazbek İç Ses'de

Burcu Kazbek İç Ses’de

Gel gelelim, Ademcik ile Havvacığın bu saç baş yolduran iletişimsizliği, onları dört bir yanında ağlarla çevirip hapsederken, daracık hareket alanlarında birbirlerine galebe çalamayan bir raksa tutuşturuyor… Birbirlerine ve birbirlerinden sığınan kadın ve erkeğin bu raksını ise, duygu paletinin tüm renk aralıklarına dokunarak, bedenlerini bir fırça gibi kullanıp boyamış, Burcu Kazbek ve Gökmen Kasabalı… Bedenler fiziksel tiyatronun sınırlarını doyasıya dolduruyor… Bedenler uzuvları ile konuşuyor… Sesler yutulmuş… İç seslere kulak veriyoruz dış seslerimiz sağolsun… Kazbek ve Kasabalı uyumlular. Sadece oyuncu olarak değil, bedenen, aklen, kadınca ve erkekçe… Çatışmanın içinde ayrışma değil bütünleşme tarif ediyor bu “beden oyunculuğu” performansı. Koreografilerinde Kazbek bazen erkek geleneği kullanıyor, partneri ise bazen kadın. Küçük bir not: Bu keyifli kontrast yabancılaşma dozu artırılarak, daha da belirgin hale getirilebilir.

Cihangir Sahne’nin mekânını iyi kullanan Jale Karabekir, çepeçevre bir sahne tasarlayarak, oyuncuların kendilerini eşzamanlı dört farklı görsellikte sunmalarına imkan tanıyor. Tiyatro Boyalıkuş repertuarına 2011-2012 sezonunda katılan İç Ses’te, seyirci, oyuncuyu karşısına almış iki denk taraftan biri olarak değil, onları 360° derece izlemeye alan toplumun da yerine geçiyor.

Ne yazık ki, kadın ve erkeğin kodları tanımlı: Giriş… Gelişme… Sonuç… Süre her temsilde dış seslerin kendilerine biçtiği paye kadar…

Boğuldunuz mu bu belli belirsiz benzetmelerden?

E hadi oyuna o zaman, son temsiller bunlar… Bu ipuçlarını takip etmek size kalmış…

İÇ SES
Metin ve Reji: Jale Karabekir
Oyuncular: Burcu Kazbek ve Gökmen Kasabalı
İç Sesler: Sema Mağara ve Serhan Süsler
Diğer Sesler: Tilbe Saran ve Kaya Akarsu ve Pınar Oğuz
Kostüm Tasarım: Burcu Rahim
Işık Tasarım: Erdem Çınar
Ses Tasarım: Murat Hasarı
Tiyatro Boyalı Kuş – İÇ SES (fiziksel tiyatro)
07, 14, 21, 28 Mart Cuma Saat 20.30
SAHNE CİHANGİR
Adres: Ağa Hamamı Caddesi Taktaki Yokuşu 2B Cihangir/Beyoğlu
Tel: 0212 245 21 09 / 0542 477 27 53
Twitter: Sahne_cihangir
Facebook: Sahne Cihangir (Sayfa ve Grup)
Site: www.sahnecihangir.com

Manzum S.
(Yeşil Gazete)

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.