Doğa MücadelesiEditörün SeçtikleriManşetSağlıkTarım-Gıda

Trakya’da tarım can çekişiyor, sıra hayvancılıkta: Son mera alanları yapılaşmaya açılıyor

0

Dosya Haber: Serap CÖMERTOĞLU İŞCAN

*

2014 ve 2022 yılları arasında bin 500 hektar meranın amaç dışı kullanıma çıkarıldığı Tekirdağ’da çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan bölge halkı, meralarının daha fazla yok edilmemesi çağrısında bulunuyor.

Süleymanpaşa ilçesinin en verimli merası olarak tanımlanan Karaevli Merası’nda, 27 dönümlük alan, mera statüsünden çıkarılarak eğitim alanı olarak kullanılması kapsamında Jandarma ve  Emniyet İl Müdürlüğü’ne tahsis edilmişti. 27 dönüm haricinde 70 dönümlük alanın daha sosyal tesis kurulması amacıyla mera statüsünden çıkarılması planlanıyor.

Hızlı tren hattı çalışmalarında ortaya çıkan hafriyatın Ergene Karamehmet Mera sahalarına dökülmesi, Çorlu Seymen Merası’na Veliefendi Hipodromu’nun taşınmasına yönelik tartışmaların ardından, Süleymanpaşa Karaevli Merası’na ait geniş bir alanın mera statüsünden çıkarılması köylüler tarafından tepkiyle karşılanıyor.

Meralarının elinden alınması durumunda hayvancılığın biteceğini söyleyen köylüler, “Meramız ne kadar azalırsa hayvancılık o kadar azalır. Meramızın elimizden alınmasını istemiyoruz” diyerek yetkililere sesleniyor.

Meralarının çok verimli olduğuna dikkat çeken Karaevli Muhtarı Aydın Akın, hayvancılık yapabilmeleri için meralarının önem taşıdığını belirtiyor.

‘Meralarımızı kaybetmek istemiyoruz’

Tarım ve hayvancılığın birbirine entegre olduğunu söyleyen Akın, söz konusu meranın aynı zamanda tarımsal sit alanı olduğunu vurgulayarak şunları aktarıyor:

“Tarım ve hayvancılığı desteklemek istenildiği belirtilirken, tam tersi uygulamalar işleme alınmaya çalışılıyor. 27 dönüm eğitim alanı için verildi fakat, sosyal tesis yapılması için 70 dönem daha isteniyor. Devlete ait başka araziler de var. Burası bizim köyümüzdeki hayvancılık için çok önemli. Ayrıca yapılması planlanan sosyal tesis, emsal gösterilerek birçok yer imara açılabilir. Biz meralarımızı kaybetmek istemiyoruz.”

Öte yandan sosyal tesis yapılması planlanan alan, deniz kenarında ve dere yatağında, yoğun yağışlarda ise su baskını meydana gelen bir bölge.

‘Bu kuraklıkta ot yetişiyor’

“Valiliğimiz en iyi meramızı elimizden almaya uğraşıyor” diyen Çiftçi Hüseyin Mert ise şunları paylaşıyor:

“Ot yönünden en iyi meramız burası. Bu kuraklıkta bile ot yetişiyor. Diğer bölgeler, iyice çoraklaştı, hayvanlar bile gezmiyor. Ancak buralarda hayvanlarımızı doyurabiliyoruz. Karaevli,  çiftçilik açısından tarım havzası olarak geçiyor ve burayı yapılaştırmaya çalışıyorlar”

Karaevli merası dışında Tekirdağ’ın önemli meraları arasında yer alan Seymen Merası ve Karamehmet Merası da risk altında.

Seymen Merası.

Çorlu ilçesinde yer alan 2 bin 600 dekarlık Seymen Merası’nın 365 bin 634 m2’lik alanı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne tahsis edilirken; 936 dekar alanın da Türkiye Jokey Kulübü‘ne (TJK) verilmesine ilişkin planlama, Tekirdağ Valiliği Mera Komisyonu’nda değerlendirme aşamasında.

Söz konusu merada, yaklaşık üç bine yakın küçükbaş ve iki bin büyükbaş hayvan, 12 ay boyunca besleniyor.

2014 yılında Tekirdağ’ın  büyükşehir statüsüne geçmesiyle birlikte köy tüzel kişiliklerine bağlı mülklerin, Büyükşehir Belediyesi’ne geçtiğini aktaran Seymenliler,  söz konusu mera alanının büyük bir kısmını köy halkının kendi arazilerini, köy tüzel kişiliklerine bağışlayarak oluşturduklarına dikkat çekiyor.

‘Sermayenin değil, çiftçinin ve hayvancının yanında durulmalı’

Mera alanına, sanayi tesisi, kum ocağı  açılması ya da Türkiye Jokey Kulubü’ne tahsis edilmesi ise bölge halkı tarafından tepkiyle karşılanıyor.

TJK tarafından Veliefendi Hipodromu’nun taşınmayacağı ve mevcut  yerinde kalacağına ilişkin açıklama yapılmasına rağmen vatandaşlar, söz konusu açıklamaya şüpheyle yaklaşıyor.

Tesis yapılmayacağına ilişkin açıklamalara güven duymadıklarını aktaran Seymen halkı, meralarında Türkiye Jokey Kulübü’ne ait tesis istemediklerine ilişkin Tekirdağ Tarım İl Müdürlüğü’ne dilekçe sundu.

Tekirdağ Tarım İl Müdürlüğü’ne bağlı komisyon, mera alanında hipodroma karşı olumsuz rapor verirken,  gözler son karar merci olan Tekirdağ Valiliği İl Mera Komisyonu’na çevrildi.

Komisyondan çıkacak kararı bekleyen Seymen halkı, sermayenin değil, çiftçinin ve hayvancının yanında durulmasını beklediklerini söylüyor.

Seymen merasında Çorlu Belediyesi’ne ait parsel TSK’ya tahsis edildi

Öte yandan geçtiğimiz aylarda ise Çorlu Belediyesi’ne ait Seymen Merası’nda ki 365 bin 634 m2’lik parsel, Milli Savunma Bakanlığı’na tahsis edildi.

Meclis Toplantısı’nda konuşan Çorlu Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt, iyi niyet duyguları ile mera alanında bulunan belediyeye ait parselin verildiğini, karşılığında Ağıl Tepe’de Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından terk edilen alanın, Kent Park yapılmak üzere, belediyeye tahsis edilmesini beklediklerini kaydetti.

Ayrıca Seyman Merası’ndan 49,7 hektar alan da insansız hava araçları üretimi gerçekleştiren Baykar Makine Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi‘ne ait İstanbul Özel Endüstri Bölgesi‘ne tahsis edildi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı‘nın ‘Endüstri Bölgesi İlave Alan İlanı‘ kararı 32140 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Baykar Makine Sanayi ve Ticaret AŞ‘ye ait İstanbul’un Esenyurt ve Arnavutköy ilçe sınırlarında bulunan Özel Endüstri Bölgesi’ne Tekirdağ’ın Çorlu İlçesine bağlı Seymen Merası’ndan 71 futbol sahası büyüklüğünde  49,7 hektarlık alan dahil edildi.

Mera alanlarının ortasına çöp depolama tesisi yapılacak

Ergene ilçesi Yulaflı’da ise mera alanlarının ortasında yer alan kum ocağına, çöp depolama tesisi yapılması planlanıyor. 26. Dönem Ak Parti Tekirdağ  Milletvekili Metin Akgün tarafından yapılması planlanan 3. Sınıf Düzenli Depolama Tesisi projesi ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başladı ve çevresel etki değerlendirmesi başvuru dosyası halkın görüşüne açıldı.

Söz konusu projenin mera alanlarının ortasında yer olmasının risk oluşturacağı belirtilirken, bölgede beslenen hayvanların olumsuz etkileneceğine dikkat çekiliyor.

2021 yılında Halkalı-Kapıkule hızlı tren inşaatında çıkan hafriyatın, Ergene İlçesi Karamehmet Merası’na  dökülmesi de bölgedeki tarım ve hayvancılığı etkileyen çalışmalar arasında yer alıyor.

Kolin İnşaat tarafından yapılan Halkalı Kapıkule hızlı tren hattı inşaatında ortaya çıkan hafriyatın hızlı tren güzergahında yer alan Havsa Merası, Babaeski Merası, Karamehmet Merası’na dökülmesi, söz konusu meraların işlevini kaybetmesine neden oldu.

Ergene Karamehmet Merası

Bakanlar tarafından 2022’de tamamlanacağı belirtilen çalışmalar henüz yapılmadı

Konuyu 2021 yılında Meclis’e taşıyan CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’a yanıt veren Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın projeye ilişkin ÇED raporuna olumlu görüş verdiğini ve bölgede mera ıslah çalışmaları yürütüldüğü kabul edilirken, asgari düzeyde etkilenme için azami hassasiyet gösterildiği de savunulmuştu.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtında, proje kapsamında ortaya çıkan toprak ve hafriyat için mera ıslahı projeleri hazırlandığını, toprak ve bitki örtüsü bozuk olan mera alanlarına ise arazi topografyasına uygun dolgu yapılacağını, yapay mera tesis edileceğini kaydederek, 15 Haziran 2022 tarihinde çalışmaların tamamlanacağını bildirmişti.

Belirtilen tarihin üzerinden 10 ay geçmesine rağmen, Karamehmet Mera alanında Bakanlar tarafından belirtilen çalışmaların yapılmadığı vurgulanıyor.

‘Yasa yok sayılarak suç işleniyor’

Trakya Platformu Yürütme Kurulu Üyesi Murat Sevgi de 4382 sayılı Mera Kanunu’nun Kapıkule Halkalı Hızlı Tren projesi kapsamındaki faaliyetler için yok sayıldığını ve suç işlendiğini aktarıyor.

Hızlı tren hattı boyunca bazı meralar için mera geri dönüşüm projesi hazırlayıp ilgili bakanlıktan onaylatıp izin alındığını söyleyen Sevgi, şunları paylaşıyor:

“Dökülen hafriyat eğim nedeniyle yağmurlarla birlikte alt kısımlardaki tarlaların üzerini tarım dışı toprakla örterek çoraklaştırır ve dere yataklarını doldurarak taşkınlara neden olur. Yükseltilen alan, su havzasında bulunduğu için yoğun yağışlarda Ulaş mahallesini tehlikeye sokabilir”

TMMOB Tekirdağ İl Koordinasyon Kurulu Temsilcisi Cemal Polat ise gıda üretimi alanında kendine yetebilen Türkiye’nin yanlış uygulamalar nedeniyle çoğu gıdayı ithal ettiğine dikkat çekiyor.

Meraların korunmasına yönelik yasa olmasına rağmen amaç dışı kullanımının fazla olduğunu aktaran Polat şunları anlatıyor:

“Amaç dışı kullanım, hayvancılığın temelini oluşturan meraların yok olmasına ve dışa bağımlı hala gelinmesine de etki ediyor. Dışa bağımlılığı azaltmak için yerli üretime yönelik teşvik ve yatırımlarla birlikte yem yetiştiriciliğinde önemli bir yere sahip meralar doğru kullanılmalı.

Hayvancılığın olmazsa olmazı kaba yemin üretim merkezi meralardır ve buralardan temin edilen yem ekonomiktir. Hayvancılıkta da girdilerin yüzde 70’ini yem oluşturuyor. Yeşil ot, kuru ot ya da silajdan oluşur. Kaba yem mera alanlarından sağlanamaz ise işletmenin karlı olması mümkün değildir. Yeni Zelanda, Uruguay, Brezilya, Avusturalya’da hayvancılığın ucuz olmasının nedeni meralara dokunulmamasıdır. Hayvancılıkta girdi maliyetini düşürerek halkına ve ihracata fayda sağlamaktadır. Türkiye’de ise hayvanlar genelde Uruguay’dan, Brezilya’dan ithal ediliyor. Şu an Avrupa Birliği ülkelerinden damızlık hayvan alamıyoruz.”

‘Mera alanlarını imara açmak gıda güvenliğini tehlikeye sokuyor’

Polat, mevcut zihniyet ile devam edildiğinde tamamen dışa bağımlı hale gelineceğini belirterek, mera alanlarının imara ve maden çalışmalarına açılmasının da gıda güvenliğini tehlikeye soktuğunun altını çiziyor.

1940’lı yıllarda mera varlığı 44 milyon hektar civarındayken,  günümüzde ise 12,945 milyon hektara düştü.

Türkiye’deki tarımsal üretimin yüzde 15 civarının, hayvancılığın ise yüzde 14’ünün Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 ilin etkilendiği deprem bölgesinde yapıldığını hatırlatan Polat, devletin bu alanda da gerekli önlemleri alması gerektiği çağrısında bulunuyor.

Anadolu Meraları CEO’su Yasemin Kireç ise deprem sonrası, bölgedeki bazı tarım alanlarının ve meraların imara açılmasının son günlerde tartışmaların odağında olduğunu aktarıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre depremin etkilendiği illerin bulunduğu bölgelere bakıldığında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki mera büyüklüğü 1.057 milyon hektar, Akdeniz Bölgesi’nde ise 569 bin hektar.

Bu alanların, büyük ekosistemleri, türleri içinde barındırdığını anlatan Kireç şunları aktarıyor:

“Meraların, hem iklim kriziyle, hem de Türkiye’nin gittikçe büyüyen, en büyük sorunlarından olan kuraklıkla mücadelede yadsınamaz bir güçleri var, çünkü meralar yağışla yeryüzüne düşen suyu toprakta tutar, ekosistemdeki su döngüsünü sağlar. Toprak erozyonunu engeller, karbonu toprağa gömen çok güçlü bir araçtır. Hayvancılık açısından da önemlidir.”

‘Süt hayvancılığında düşüş yaşanıyor’

Tekirdağ Süleymanpaşa Süt Üreticileri Birliği Başkanı Şerif Baykut ise meraların hayvancılık üzerine etkisi ve son dönemdeki süt hayvancılığının, süt ve et fiyatlarının durumuna dikkat çekiyor.

Hayvancılığın temel yapı taşının meralar olduğunu belirten Baykut, bölgedeki hayvancılığın durumunu ise şöyle anlatıyor:

Trakya’da meraların yüzde 90’nında küçükbaş hayvancılık yapılıyor. Kombine et hayvancılığı yerine de süt hayvancılığı daha çok tercih ediliyor. Bölgede bakımı daha çok tercih edilen ve yüksek oranda süt veren hoşteyn [holstein] ırkı büyükbaş hayvanlar ise bölgedeki meralarda otlamaya uygun değil. Kaba yem ihtiyacı, çayır ve meralarda silaj yapımı ile karşılanarak hayvanlar besleniyor.”

Yanlış uygulamalar nedeniyle hayvancılık terk ediliyor

Son yıllarda hayvancılıkta uygulanan yanlış politikalar sonucunda hayvancılık alanında düşüş yaşandığını, hayvancılığın terk edildiğini anlatan Baykut, et ve süt hayvancılığına ilişkin piyasada güven olmadığını vurguluyor.

Tartışmaların odağındaki et ve süt fiyatlarına yansıyan artışın sebepleri arasında ise  hayvan varlığının azalması, yem ve girdi maliyetlerinin artması, elektrik, mazot fiyatlarının yükselmesi, işçi maliyetleri, üreticinin piyasa koşullarına güvenmemesi ve geri çekilmesi, ithalatın yoğun şekilde gerçekleşmesi olarak gösteriliyor.

Devletin bütüncül olarak destek olmadığında büyük riskler oluşabileceği kaydedilirken, tarım ve hayvancılığı teşvik etme ve koruyucu tedbirlerin alınmasının önemi de vurgulanıyor.

Hem hayvan sayısında hem de süt üretiminde büyük düşüşler yaşandığı belirtilirken, 10 yıl önce bin 500 üyesi olan Tekirdağ Süleymanpaşa Süt Üreticileri Birliği’nin şu an 395 üyesinin mevcut olduğu paylaşılıyor.

Baykut’un aktardığı bilgiye göre ise Tekirdağ  Süleymanpaşa Süt Üreticileri Birliği kapsamında günde yaklaşık 60 ton süt toplanırken,  günümüzde 24 ton toplanıyor.

Süt fiyatlarının dengelenmediği takdirde hayvancılıkta denge olmayacağını aktaran Baykut, süt yem paritesinin kırmızı et üretimini de doğrudan etkilediğinin altını çiziyor.

Süt fiyatlarının gelir gider oranına uygun belirlenip üreticiyi küstürmeden politika uygulanması çağrısında bulunan Baykut şunları aktarıyor:

“Çiğ süt fiyatının çoğu zaman maliyetin altında kalması, üreticinin süt satışından kazandığı para ile hayvanlarını besleyeceği yemi alamaması, hayvanlarını kesime göndermesine neden oluyor. Dengesizliğin en temel sebebi de süt fiyatlarıdır. Yem fiyatlarını karşılayıp, hayvanların beslenmesini sağlamak için üreticiye verilebilecek en uygun fiyat 12 liradır. Şu an sütün litre fiyatı 9 veya 9,5 lira arasında değişiyor. Gıda komitesi ise enflasyon artışı yaşanması endişesi ile fiyatları arttırmıyor. Zarar eden üretici işi bırakıyor. Bu durum, büyük bir tehlike arz ediyor. Devlet desteği ve doğru politikalarla hayvancılığa sahip çıkmalıyız.”

Mera ve hayvancılığın mevcut durumuna bağlı olarak, et ve süt ürünlerine erişim ve tüketimde önemli detaylar arasında yerini alıyor:

  • Ülke genelinde yaşanan ekonomik koşullar, hayat pahalılığı ve alım gücünün düşmesi, temel gıdalardaki fiyat artışları çoğu vatandaşın temel besin kaynaklarına erişimini de zorlaştırıyor.
  • Dört kişilik ailenin açlık sınırının 9 bin 591 lira, yoksulluk sınırının  31 bin 241 lira olduğu, nüfusun çoğunun ise 8 bin 506 Türk Lirası asgari ücret aldığı Türkiye’de, protein içeren ürünlerde yaşanan fiyat artışı, sağlıksız ve dengesiz beslenmeye neden oluyor.
  • Temel gıdaların başında yer alan et, yumurta, süt ve süt ürünlerine gelen zamlar özellikle çocuklu aileleri ve sağlıklı beslenmesi gereken orta yaş üstünü doğrudan etkiliyor.  Raflarda etin kilosu 200 lirayı aşarken, 1 litre süt ise  15 lira ile 30 lira arasında değişiyor.

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.