Doğa MücadelesiManşetTürkiye

Tema Vakfı’nın Kanal İstanbul’da plan değişikliğine karşı açtığı dava reddedildi

0

TEMA Vakfı’nın Kanal İstanbul projesi için 2021’de yapılan plan değişikliğine karşı açtığı dava, idare mahkemesi tarafından reddedildi.

Vakfın konuyla ilgili X hesabından yapılan açıklamaya göre; itirazların haklılığının bilirkişiler tarafından teyit edildiği halde İstanbul İdare Mahkemesi son kararında; bilirkişi raporunu dikkate almayarak davanın reddine karar verdi.

Bilirkişi raporlarında; orman, tarım, mera ve içme suyu havzalarına girmek pahasına, yerleşim yerlerinin kuzeye yönlendirildiği tespit edildi ve şehircilik esaslarına aykırı olduğu bildirildi.

Dava konusu olan plan değişikliği, 2009’da onaylanmış olan İstanbul ilini kapsayan Çevre Düzeni Planı’nda (ÇDP) İstanbul Avrupa Yakası Rezerv Alanları üzerinde yapılan dördüncü değişiklik.

Davaya konu olan değişiklikler ise şu şekilde;

  • Karaburun-Yeniköy kıyı kesiminde kıyı tesisleri alanı kapsamında liman/dalgakıran planlanması,
  • Karaburun-Yeniköy kıyı kesiminde kentsel gelişme alanı önerilmesi,
  • İstanbul Havalimanı’nın batısında üniversite alanı ve kentsel gelişme alanı önerilmesi
  • Sazlıdere mevkiindeki özel proje alanlarında sınır değişiklikleri yapılması ve yeni özel proje alanlarının eklenmesi,
  • Raylı sistem bağlantısının (hızlı tren) geometrisinin değiştirilmesi.

‣TEMA Vakfı Kanal İstanbul ÇED Olumlu kararına karşı dava açtı
‣10 maddede Kanal İstanbul hakkında bilmeniz gerekenler
‣Kanal İstanbul’un ÇED süreci başladı: TEMA’dan, “İstanbul’un geleceğini etkileyecek projeler” raporu
‣‘Kanal İstanbul’un riskleri ve muhtemel sonuçları toplumla paylaşılmalı’

Bilirkişi raporu tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor

Mevcut plan dahilinde Sazlıdere Barajı’nın tamamen yok olması, denizel ekosistemin bozulması, yapılaşmayla çevresel bütünlüğün bozulmasını ele alan bilirkişi raporunun özeti ise şu şekilde;

  • “Dava konusu planın Plan Açıklama Raporu’nda değişiklik yapılmasının temel gerekçesinin ‘Su Yolu, İstanbul Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve bağlantı yolları’ gibi bazı yatırımlar ve projeler olduğu açıkça ifade edilmektedir. Noktasal veya güzergah şeklindeki kamu yatırımlarının her türlü ölçekteki planlara işlenmesinde herhangi bir sakınca bulunmadığı gibi, bunun yapılması çoğu durumda yasal zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim tartışmalı da olsa itiraz konusu planda bir kanal geçişi öngörülmesi imar mevzuatının bir gereği olarak görülebilir. Ancak itiraz konusu planda sadece bu geçişin değil aynı zamanda ilave 500 bin kişilik bir yerleşmenin önerilmesi konuyu farklı bir boyuta taşımaktadır.
  • İtiraz konusu planla İstanbul’un kentsel yerleşim sınırlarının ‘Su Yolu’ güzergahına monte edilerek tarihsel doğu-batı eksenli gelişimini değiştirmesi ve korunması gerekli orman, tarım, mera ve içme suyu havzalarına girmek pahasına kuzeye yönlendirilmesinin planlama çalışmasını konu ve maksat yönünden sakat hale getirmesi yanında 15 Haziran 2009 onaylı 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı kararlarına aykırı, bu planın ana kararlarını, sürekliliğini ve bütünlüğü bozacak nitelikte bir konut/gayrimenkul geliştirme projesi olduğu, plan bölgesi için hazırlanan alt ölçekli planlarda yaygın bir şekilde 2, 3 katlı yapıların öngörülmesinin bunun kanıtı olduğu değerlendirilmektedir.
  • Raporu (ve plan değişikliğini) hazırlayan ekip veya müellif bilgisi verilmediği gibi dosyaya sunulan ve İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nce web sitesinde ilan edilen plan belgelerinde herhangi bir onay işareti de görülmemektedir. ‘Bakanlık bünyesinde hazırlandığı’ gibi bir gerekçeyle yetkinlik aranmaması ‘Plân Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik’ hükümlerine aykırılık oluşturmaktadır.
  • Kent içindeki Tozkoparan, Gaziosmanpaşa, Sulukule, Fikirtepe, Kozyatağı vb bölgelerde riskli alanlarda orta ve düşük gelirleriyle oturanların deprem riskinden kaçarak 2500 m2’lik bahçeler içinde günümüz koşullarında 10 milyon TL civarı veya üzerinde bir değere ulaşabilecek mülkler için dava konusu plan bölgesine gelebileceği varsayımı şehir ekonomisinin gerçeklerine aykırı bir varsayımdır. Plan paftaları ve plan raporunun içinde bu olanaktan kentin hangi kesiminde oturanların, hangi koşullarla yararlanabileceklerine, hedef kitlenin kim olduğuna dair hiçbir bilgi veya bulgudan söz edilmemektedir.
  • Kanal İstanbul’un gerekçelerinden biri olarak sunulan gemi trafiğinin Boğaziçi’ndeki mevcut yerleşmeler için risk oluşturduğu iddialarına karşı, gemi trafiğinin yarısı Kanal İstanbul’a yönlendirildiğinde Boğaziçi’ndeki risk aynen Kanal İstanbul’a da taşınacağından kanal güzergahına Yenişehir adıyla neden yeni bir yerleşme yapıldığı sorusuna da uygun bir cevabın henüz verilemediği değerlendirilmektedir.
  • Plan Değişikliği Açıklama Raporu’nda kurum görüşleri eksiktir.
  • Plan Açıklama Raporu’nda plan değişikliğine konu alana yönelik nüfus bilgisi bulunsa da projeksiyon yılına dair bilgi verilmediğinden verilen nüfus büyüklüğü de ancak temenni olarak yer almaktadır. Plan bölgesinde kanal üzerinde yedi karayolu, iki demiryolu ve iki metro güzergahının planlandığı anlaşılmaktadır. Dava konusu plan bölgesinde bahsedilen sayılardaki köprü-tünel geçişlerinin sadece 250 bin kişiye hizmet edeceği düşünüldüğünde sanat yapılarının fazlasıyla abartılı olduğu değerlendirilebilmektedir.
  • Dolgu çalışmalarının plaj, kumluk alanlar ve denizel ekosistemi bozması kaçınılmazdır.
  • Proje ile Sazlıdere Barajı’nın ortadan kaldırılması, Terkos Baraj Gölü’nün tuzlanma olasılığının bulunmasının kentin içme suyu temini için ayrı bir risk oluşturduğu düşünülmektedir.
  • 2009 planında 2019, 2020 ve 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen değişikliklerin tamamının, önceki bölümlerde belirtildiği üzere, bilimsel ve istatistiksel olarak kabul edilebilir olgularla desteklenmemesi, 2009 onaylı İstanbul ÇDP bütünlüğünü ve kararlarını bozucu, tarihsel makroform gelişimini kabul edilebilir bir gerekçeye dayanmaksızın değiştirmesi sebepleriyle uygun olmadığı değerlendirilmektedir.”

You may also like

Comments

Comments are closed.