Ekolojizm
Yanıltıcı bir zenginlik standartına dayanarak hükme varılırsa, Yeşil bir gelecek şimdikinden “daha yoksul” gözükebilir. Fakat gerçekte, daha yüksek bir yaşam standartımız olacaktır; Daha nitelikli beslenme, daha sağlıklı bedenler, ödüllendirilen iş, iyi yol arkadaşlığı, daha temiz hava, daha fazla kendine yetebilme, köstek değil, destek olan toplumlar ve içinde yaşanılacak daha güvenli bir dünya. Böylece zenginlik ile refah arasındaki fark belirginleşecektir.
Yukarıdaki tespiti özgüvenle yapan Andrew Dobson, ekolojiyi, çevrecilikten itinayla ayırarak Ekolojizm’i bir ideoloji olarak ilan ediyor. Dobson, doksanlarda başlayan teorik çalışmalarını, kitabın dördüncü baskısında oldukça olgun bir düzeye taşıyor. Yetinmeyip, reel siyasette Yeşiller’in başkan adayı oluyor ve 2005 senesinde egemen iki partili ülkesinin tarihinde görülmemiş bir başarı yakalıyor. Dolayısıyla teorisini pratikle birleştirmeyi başarıyor.
Bir kitap haz verir mi? Satırları arasında yuvarlanırken önünüze yepyeni bir dünya ve yeni bir insan modeli sunabilir mi? Umut ve güven sağlam bir altyapıyla dantel gibi örülür mü? Ekolojinin en çetrefilli sorunları, sürpriz dolu akıl yürütmelerle böylesine kolay aşılıp anlatılabilir mi? Karmaşık, içinden çıkılması zor, savunanların bile ter dökerek andığı kavramlar ancak bir dâhinin elinden çıkmışçasına sorun olmaktan çıkabilir mi?
Dobson, tüm dünyada baskı üstüne baskı basan, yayıncısını, eleştirmenini ve yazarını şaşırtan bir ilgiyle karşılanan, pek çok üniversitede ders kitabı ilan edilen kitabında özgün ve yeni kavramlarla adeta düşünsel bir şölen sunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Ekolojizm
Andrew Dobson
Çeviren: Cengiz Yücel
Yeninsan Yayınevi
2016
Çevre Suçu İşleyen Belediye Başkanlarının Yargılanmaları
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi Dr. Özcan Erdoğan bu çalışmada, toplumun her zaman gözü önünde bulunan ve neredeyse tüm sorunlarının süratle giderilmesini beklediği başta Belediye Başkanları olmak üzere onların sevk ve idaresinde çeşitli kanunlarda yazılı görev ve sorumluluklarını yeterince yerine getirmediği iddiası ile adli ve idari makamlara yapılan ihbar ve şikayetler üzerine başlayan yargılama sürecini anlatıyor. Belediye Başkanları ile diğer belediye personeli hakkındaki ihbar ve şikayetler hangi makamlara yapılacaktır? Yürürlükteki 4483 Sayılı Kanuna göre Belediye Başkanları ve Belediyenin diğer görevlileri hakkında nasıl bir öninceleme başlayacaktır? Önincelemenin akabinde hangi durumlarda adli mercilerde yargılama sürecini başlatabilmek bakımından Belediye Başkanları ve Belediyenin diğer görevlileri hakkında soruşturma izni verilecektir? İdari Makamların bu soruşturma izni verilmesi doğrultusundaki kararlarına karşı nasıl bir itiraz yolu izlenecektir? Tüm bu süreçlerden sonra Belediye Başkanları ve diğer belediye personeli hakkında adli yargılama süreci nasıl başlayacaktır? Tüm bu süreçler yürürlükteki mevzuatın detaylı açıklamasının yanında örnek Danıştay kararları ışığında ele alınmaktadır.
Kitap bu haliyle, sadece Büyükşehir, İl, İlçe ve Belde Belediye Başkanlarının değil, Belediye Meclis Üyeleri, Belediye Encümen Üyeleri, ile Belediyelerde ve bağlı işletmelerinde görevli her pozisyonda görev ve sorumluluk üstlenen Belediye personeli ve görevlileri ile Belediye Başkanlarını idari ve adli makamlar nezdinde savunmak durumunda kalacak avukatlar bakımından da bir başucu kitabı niteliğindedir. (Tanıtım Bülteninden)
Çevre Suçu İşleyen Belediye Başkanlarının Yargılanmaları
Dr. Özcan Erdoğan
Truva Yayınları
2016
İstanbul Çevre Durum Raporu
İstanbul`daki kentleşme1950`li yıllara kadar Marmara Denizi`ne paralel olarak ilerlerken 1950`li yıllarda özelleştirme politikalarının devreye girmesi ve şehrin yayılmacı bir halde sermayeye açılmasıyla birlikte şehir doğal alanları da kapsayacak şekilde kuzeye doğru genişlemeye başladı.
Yeni yolların yapıldığı yerler yeni yerleşim yerlerini beraberinde getirirken şehir büyük bir göç dalgası altına girdi. Kentin altyapısı böylesine büyük bir oranda nüfusu karşılayabilecek kapasite değildi ve bu durum altyapı problemleriyle sürekli gündeme gelecek bir şehri doğurdu.
İstanbul için yapılan imar planlarına bakıldığında kamusal ihtiyaçtan ziyade rantın baş faktör olduğunu görüyoruz. Özellikle son on yılda ekolojik yıkımı gözle görülecek boyuta getiren konuların başında; kamusal alanların yok edilmesi, doğal yaşam alanlarının, ormanlık alanların, su havzalarının ve rekreasyon amaçlı kullanılan park, bahçe, göl vb. yerlerin yerleşime açılması ya da yeni projelere ev sahipliği yapması geliyor.
Kamusal ve doğal alanlarından mahrum kalan İstanbullular ‘Kentsel Dönüşüm` adı altında yaşam alanlarından da sürgün ediliyor. Fikirtepe, Sulukule, Gaziosmanpaşa gibi örneklerde gördüğümüz gibi kentsel dönüşüm diye İstanbul halkına sunulan projeler aslında alt gelir gruplarındaki insanları şehir merkezlerinden men etme projesi haline geliyor. Bölgenin sosyolojik yapısını değiştiren bu dönüşüm aynı zamanda şehrin tarihi ve kültürel mirasıyla da örtüşmüyor.
Şehrin bütününe baktığımızda yüksek ve tek tip konutlarla donatılmış, altyapısı eksik, ekolojik alanlarla uyumu gözetilmemiş, betonlaşmış, merkezlerde belli gelir gruplarının kümelendiği, alışveriş merkezleriyle donatılmış, yeşil alanları daraltılmış bir resim görüyoruz.
İnşaatların hız kesmeden devam ettiği, ismi büyük projelerle anılan ve nüfusu sürekli büyüyen İstanbul; sosyolojik, fiziki, ve ekolojik yapısıyla artık bunca dış yükü kaldırabilecek güçten yoksun durumda. Bilim insanları, mühendis, mimar ve şehir plancılarının şehre dair vermiş oldukları kırmızı alarma rağmen ise şehri olumsuz müdahalelerden koruyacak bir düzenleme hala mevcut değil.
İstanbul Çevre Durum Raporu
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Haziran 2016
Derleyen: Barış Gençer Baykan