Eşyaların hikayesini yazdığımdan beri aklımda yazmak istediğim bir hikaye var , bana yine türlü bin vesilelerle gelen şeylerden en sevdiğimi…
Şu son 4 yıla kadar pek kedi sever biri değildim. Bunlar hep çocukluktan geliyor. Annem pek hayvanlara yaklaşamaz, haliyle biz de böyle büyüttü. Ben İstanbul’a geldikten sonra yavaş yavaş kedilere yaklaşmaya başlasam da kardeşlerimin arasında hala fobi derecesinde kediden korkan var. Yaklaşmaya başladım dediğime bakmayın, yine de kedilere dokunmaz, kedi olan evlerde hafiften tırsar bir kenarda pek kıpırdamadan otururdum, sosyal medyadan sürekli kedi paylaşanları da kınardım.
Elmadağ’da otururken alt komşum Ali bir gece kedisi Yoda’yı bana bırakmıştı. Yoda ilk dokunduğum kedi oldu; daha doğrusu, gelip burnumu yalama suretiyle o bana dokundu. Simsiyah uzun kulaklı minik bir kediydi Yoda. Bir süre pencerelerde miyavlama krizleri yaşadıktan sonra muhtemelen çiftleşmek arzusuyla evden kaçtı. Sonra da dönmeyince Ali onun kız kardeşi Siya’yı eve aldı. Siya, Yoda’nın dişi versiyonuydu. Kara, atletik, minik bir kedi. Siyam-sokak kedisi melezi. Siya, Ali’ye geldikten sonra bir ay geçti geçmedi biz Ali’yle ve tabi ki de Siya’yla beraber yeni evimize taşındık.
Bir erkek ev arkadaşı, üstüne bir de kedi, esneme alanımı birden ikibinbeşyüz kilometre genişletmişti. Başta ben Siya’ya pek alışamasam da Siya bahçeli bu evde yavaş yavaş dışarı çıkmaya alışıyordu. Ben içten içe istiyordum ki Siya kardeşi gibi kaçsın ve gelmesin ama bu isteğim neyse ki gerçek olmadı.
Bir süre sonra Siya’nın her sabah iyk iyk diye basınca öten plastik oyuncak sesleriyle beni uyandırıp nereye gidersem takip etmesiyle ilişkimiz başka bir boyuta ulaştı. Kendimi yanında hayvan dostuyla gezen fantastik roman kahramanı gibi hissetmeye başlamıştım.
Ben yavaş yavaş onu sevmeye başladıkça o da Ali’den çok benimle takılır olmuştu. Bana sürekli kedilerle ilgili şoklar yaşatıyordu, mesela gurladığını ilk duyduğumda hasta oldu sanmıştım meğer kediler hep gurlarmış, patilerine ilk dokunmam 5-6 ayı bulmuştu ve yumuşak olmasına çok şaşırmıştım. Bu kadar kedi cahiliydim düşünün, dolayısıyla da suyu, maması, tuvaleti konusunu da pek bilmiyordum. Günler böyle akıp giderken benim evi 4 gün boş bırakmamdan faydalanan Siya hamile kaldı.
Hamileliğinin son akşamını hiç unutmam; bütün gece yanımdan ayrılmadı, ona bir sepet hazırladım, kuytu bir köşeye koydum, o da içine yattı. Sonra onu okşayıp dedim ki ”güzel, güzel rahatlıkla doğur Siyoş’um” ve sabah kalktığımda 5 tane yavrusu olmuştu. Benim için mucizevi bir gündü. Dedim ki kendi kendime “insan bağ kurmaktan, sorumluluk almaktan korkmamalı, karşılığı güzelliklerle geliyor”.
Siyoş yavruları benim odaya taşıdı, maaile aynı odada kalıyorduk artık. Maalesef mutluluğumuz bir aylık yavruların tek tek ölmeye başlamasıyla sona erdi. Sonuncusu öldüğünde ben İstanbul’da değildim, zaten odamda bir yavruyu daha ölü bulacak gücüm kalmamıştı. Bağlanma ve sorumluluğa dair düşüncelerim tamamen tersine dönmüştü o olayla. Sonra Siya kısırlaştırıldı, sonra ameliyat yeri patladı, sonra idrar yolları kristallendi, iki kere ameliyat oldu, o dönemde bazı bazı sağa sola işedi. Bir sürü badire atlattık anlayacağınız. Bütün bunlar beni kendisine biraz daha bağladı. Bizim veteriner Sertaç yalan olmasın şuna benzer birşey demişti; kediler bir şey salgılıyormuş ve insanı kendilerine bağımlı yapıyorlarmış. O yüzden köpek delisi insan pek yokken kedi delisi çokmuş.
Bir buçuk yıl sonra Ali, Kaş’a taşındığında Siya’nın benimle kalması zaten konuşmayı gerektirmeyen bir karar olmuştu. Şimdi hala beraber yaşıyoruz Siyoş’la, keyfi isterse beraber uyuyoruz, keyfi isterse kucağa geliyor, dışarıdaysa ve yine canı isterse Siya diye çağırınca eve koşuyor, komşu evin çatısında kuş kovalıyor, eve hediye olarak kertenkele getiriyor, evde yanımdan hiç ayrılmıyor. Korkak bir kedi, yüksek bir ses duysa dört ayağı yerden kesiliyor ve diğer kedilerle hiç anlaşamıyor. Bence kendini insan sanıyor, sohbetini duysanız siz de öyle düşünürsünüz.
Artık kedi sever biriyim çünkü her bir kedide Siya’dan haller görüyorum. Kedi sevmez biri olarak yazıyı sonuna kadar okuyabildiyseniz bence sizde bir gün kedici olabilirsiniz, iş ki kendi Siyanızı bulabilesiniz. Siya gölge demek bu arada.
Selma Hekim