Yeşeriyorum

Şerzan Kurt’a Sıkılan Kurşun Kardeşliğe Sıkılmıştır / Zeynep Tozduman

0

Şerzan Kurt; yirmibirinde bir fidan toprağa düşerken bir kurşunla; kanıyla, kızıla boyuyordu yitik bir ülkeyi. Kan, gözyaşı, Acı yayılıyordu Batman’dan, Ege’ye. Ege deniz kokmuyordu artık, zulüm; kartal pençesiyle gökyüzünü kara bir bulut gibi sarıyordu. Geride gözü yaşlı bir ana, acısını demleye bile fırsat bulamayan yüreği kırık bir babanın kardeşliğe sıkılan kurşuna inat, çığlığındaki barış söylemleri hafızalarımıza kazınıyordu. Gözyaşı ile nasıl barışır insan dedirten bu fotoğrafı her izlediğimde gözümdeki yaş yüreğime akıyordu her seferinde.

11 Ağustos Muğla da yapılan/Yapılmayan mahkemede Yargıtay yangından mal kaçırır gibi savunma avukatlarına bile haber verilmeden bir gün evvel saat 4’de yargıtayın emriyle kâğıt üstünde karar çokdan alınmıştı bile. Mahkeme görülmeyen bir hızla kararı vermişti. Karar; savunma avukatlarına tebliğ edilmeden üstelik… Ve bundan sonra Eskişehir de yapılacaktı duruşma. Delillerin ve tanıkların olmadığı bir ilde… Bir nevi sanığı, katil polisi kurtarma operasyonu da diyebiliriz buna. Tıpkı Metin Göktepe ve Uğur Kaymaz’ın mahkemelerinde olduğu gibi adres yine Eskişehir’di. ŞERZAN KURT davasında hukuk iflas etmiştir. Hukuksuzluğun Hukuku hüküm sürmektedir bu ülkede.

Adalet yerini buluncaya kadar Şerzan Kurt’un ailesi ve dostları(tıpkı Metin Göktepe ve Uğur Kaymaz davalarındaki gibi)bu olayın sonuna kadar takipçisi olacaklarını Muğla’da basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurmuştur. Şerzan Kurt’a sıkılan kurşun kardeşliğe sıkılmıştır. Bu yüzden Şerzan Kurt’un davasına sahip çıkmak Barışa ve kardeşliğe sahip çıkmaktır. Bizler bu ülkede adalet ve hukuk olduğuna inanmak istiyoruz. Bir hayat daha yok edildi, bir ocak daha söndü. Baba Ömer Kurt’un gözlerindeki sis bulutu nasıl dağıtılır bilmiyorum ama bu davanın bu ülkede yaşayan Kürtlerin ve Türk’lerin barış içersinde yaşanılabilir olduğunu göstermek için bir fırsat olduğunu düşünüyorum.

Tam böyle düşünürken medyada sevindirici bir haber dalga, dalga yayılıyordu ülkenin her bir yerine. PKK’nin tek taraflı ateşkes kararı… Tek taraflı da olsa yüreklere bir nebze olsun su serpilmişti. Ramazan ve referandum dolayısıyla da olsa geçici bir bahara giriyordu ülke. Son dönemde yaşanan çatışmalar hepimizin canını yakıyordu. Her gün bölgeden gelen çatışma haberleri ile yüreklerimiz hop oturuyor, hop kalkıyordu. Duymak istediğimiz bu ses en çokda anaların yüreğini ağartıyordu. Geçici de olsa bir barış sürecine giriyordu ülke. 20 Eylül’e kadar sürecek barış süreci tarihi bir fırsattır. Barışa dair söylemlerin daha daha yükseltilmesi gerekir. Onurlu ve kalıcı bir barış için bu ülkede yaşayan herkes üzerine düşeni değil daha fazlasını yapmalıdır. Yeni Şerzan’lar, Ceylan’lar, Uğur’lar öldürülmesin, analar ağlamasın diye. Savaş; en çok da anaların ciğerini yakar. 30 yıldır çekilen acılara bir yenisi daha eklenmeden ŞERZAN KURT’un davasına hep birlikte sahip çıkmalıyız. Şerzan Kurt şahsında kendi çocuklarımızın geleceğine, bu ülkenin pırıl, pırıl gençlerine, analara, kadınlara sahip çıkmış olacağız.

12 Eylül darbesinden bu yana 30 koca yıl geçti. Ne darbeciler yargılandı, ne de akan kan durdu. Kan emiciler önce Kart-Kurt söylemleriyle günlerce medya ve yayın organlarında kafamızı ütülediler, sonra Türk’lerin bilmem ne boyundan diyerek bir halkı yok saydılar, görmemezlikden geldiler. Resmi ideoloji bu tezi savunmak için sözde tarihçilerle her gün ekranlarda boy göstererek sürekli inkâr ve imha yöntemini kullandı. Uzun yıllar kabul görmedi bu halkın varlığı. Bu yüzden 12 Eylül darbe anayasası, işkence politikasının en ağırını Kürtlere uygulayarak(Özellikle Diyarbekir zindanında yaşatılanlar…) tamamen yok etmek istediler bu halkı. Etno-kültürel dinamikleri tarih boyunca bastırılan Kürtlerin 1984’lü yıllardan sonra ise Kürt özgürlük mücadelesi yükselen bir ivme ve direnişle bu günlere geldi. O günden bu yana Kürt sorunu en büyük sorun olarak hala gündemin birinci sırasında yer almaktadır. Binlerce genç hayatlarının baharında toprağı sulayarak inançlarıyla birlikte ölüme gittiler. 30 yılda kırkbin ölü. Kırkbin can. Kaç aile heder oldu. Kaç aile salt bu yüzden işsiz kaldı daha da yoksullaştı kim bilir? Acı, gözyaşı ile örülü kayıp hayatlar…

Tek taraflı hesap yapmadım ölen gencecik fidanlar karşısında. Oysaki demokratik bir ülkede özgür, eşit ve barış içersinde yaşamaktı tüm ütopyaları. Bu gün bu ülkede Kürt sorunundan bahsediyorsak işte bu mücadele sonucu elde edilen bir kazanımdır. Şerzan Kurt’da sadece kürt olduğu için öldürülen yüzlerce kürt gencinden sadece birisidir. İnsanın etnik kimliğinden ötürü yaşam hakkının elinden alınması ancak faşizmle yönetilen rejimlerde mümkündür.

Şerzan Kurt’un mahkemesine sahip çıkmak bu ülkenin geleceğine ve kendi insanlığımıza sahip çıkmaktır. Haydi, hep birlikte insan olmaya…

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.