EmekEditörün Seçtikleriİklim KriziManşet

Sendikalar: Karbonsuz ekonomiye geçiş işçiyi mağdur etmemeli, Adil Dönüşüm Fonu şart

0

Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe),Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) ortaklığında düzenlenen “İklim-Nötr Türkiye Yolunda Adil Geçiş: Sendikalar ve Sivil Toplum Perspektifi” toplantısı internet üzerinden gerçekleştirildi.

Kurumların temsilcilerinin sunum yaptıkları toplantıda ilk konuşmayı yapan TÜRK-İŞ Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Çetin, “İklim krizinin etkilerini geçtiğimiz yaz yangınlar ve bir yandan da sellerle daha çok görmeye başladık. Bunun etkisinin artarak devam edeceği söyleniyor. Burada Adil Geçiş çok önem kazanıyor. İklim krizinin faturası işçi sınıfına kesilmemelidir. İşçi sınıfı ve sendikaların bu Adil Geçiş sürecine dahil olmaları gerekir” dedi.

‘On binlerce işçinin geleceği önemli bir tartışma konusu olmuştur’

Ardından DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu söz aldı. Serdaroğlu, iklim krizine karşı Yenilenebilir Enerjiyi Destekleme Platformu‘nun kuruluşu da dahil birçok sivil toplum kuruluşuyla ortak hareket ettiklerini söyledi. Adnan Serdaroğlu’na göre iklim krizinin sektörlere olası etkileri şöyle:

“Örneğin, Türkiye sanayinin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği’nin, “Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması” adını verdiği bir tür gümrükte karbon vergisi uygulaması ile Türkiye’nin önemli ihracat kalemleri arasında yer alan, otomotiv, demir-çelik, çimento vb. imalat sektörleri etkilenecektir. Ya da AB ülkelerinin artık içten yanmalı motorlu araçların satışından kademeli olarak tamamen uzaklaşması ile bambaşka bir teknolojiye sahip olan ve üretiminde nispeten daha az işgücüne ihtiyaç duyan elektrikli arabalara geçişi, yine ülkemizin önemli sanayi işkollarından olan otomotiv sektörünü topyekun bir yapısal dönüşüme zorlayacaktır.

Yine benzer şekilde enerji üretiminde kömürden uzaklaşılması, bir yandan tam da bu son birkaç günde iyice ortaya çıkan Türkiye için yepyeni bir enerji politikası ihtiyacını ortaya koyarken, diğer yandan da kömür madenciliğinde ve termik santrallerde çalışan on binlerce işçinin yaşamlarını ve geleceklerini nasıl sürdüreceklerini de önemli bir tartışma konusu haline getirmektedir.”

‘Çalışma süreleri kısaltılsın, enerji sektörü kamulaştırılsın’

Krizin etkileriyle mücadele için Adil Geçiş/Dönüşüm’ü önemsediklerini vurgulayan Adnan Serdaroğlu, “bu sürecin mağduru işçiler olmamalı” diyerek şu çözümü önerdi:

“Nasıl ki bugüne kadar bu sektörlerin karlarını maden işçileriyle, demir çelik işçileriyle, otomotiv işçileriyle paylaşmıyorlarsa, böylesi bir dönüşümün mağduru da bu sektörlerin işçileri olmamalıdır. Tam da bu nedenle biz, Adil Dönüşüm kavramına çok büyük önem veriyoruz. Biz sermayenin programına karşı, işçi sınıfının kendi bağımsız programı olmalı diyoruz ve tek adilane dönüşümün de ancak bu yolla mümkün olduğunu düşünüyoruz.

Bu yukarıda saydığımız sektörlerdeki olası dönüşümün yaratacağı iş kaybının, ücretler düşürülmeden çalışma sürelerinin radikal biçimde kısaltılması ile telafi edilmesini savunuyoruz. Bugün Türkiye yasal 45 saatlik, fiilen ise 50 küsur saatlik çalışma haftası ile Dünya’nın en uzun çalışma sürelerine sahip ülkelerinden birisi konumundadır. Şimdi iklim dönüşümü ile birlikte çalışma sürelerinin azaltılması talebi daha da hayati bir hal almış durumdadır.

Devletten 31,86 kuruşa aldığı elektriği, vatandaşa 2 TL’ye satarak olağanüstü karlar eden elektrik dağıtım şirketleri, bir de iklim krizini bahane ederek altyapılarının da bizim vergilerimizle yenilenmesini istiyorlar. Enerji sektörünün hızla yeniden kamulaştırılması ve ardından gerekli altyapı yatırımlarının yapılması yine işçi sınıfın adil dönüşüm programının yapı taşlarından birisi olmalıdır.”

‘Adil Dönüşüm Fonu oluşturulsun, iklim krizinin sorumluları ödesin’

HAK-İŞ Genel Sekreter Yardımcısı Erdoğan Serdengeçti, sendika olarak 14. Olağan Genel Kurulu‘nda çevre ile ilgili aldıkları kararları anlatarak başladığı sözlerine “Biz sendika olarak ziyaretlerde verilen plaket uygulamasını kaldırdık. Fidan bağışlıyoruz. İklim krizindeki en önemli etken karbon salımı ve biz bunun önüne geçmek için fidan kampanyası yapıyoruz. Suya erişim için kampanyalar yapıyoruz” diyerek devam etti. Serdengeçti, iklim kriziyle mücadele için bir Adil Dönüşüm fonu oluşturulmasını ve buna da karbon salımı yüksek ülkeler ile şirketlerin ödemesini önerdi:

“Karbon emisyonlarını dünyanın gelişmiş ülkeleri yayıyor. Çin, ABD ve AB ülkeleri bu karbon salımının müsebbibidir. Aralarında BP ve Shell‘in de bulunduğu 20 şirket, 1965’ten 2017’ye kadar 480 milyar ton karbondioksite eşdeğer sera gazı üretti. Bu rakam, aynı süre içindeki karbon emisyonlarının yüzde 35’i ediyor. Listedeki 20 şirketin 12’si devletlere ait. Bu şirketlerin emisyonlardaki toplam payı yüzde 20. Sadece Aramco‘nun payı yüzde 4.38.

Yatırımcılara ait şirketlerin başında ise Chevron geliyor. Chevron’u Exxon, BP ve Shell izliyor. Bu dört şirketin küresel karbon salımlarındaki toplam payı yüzde 10. Adil Geçiş ancak bu sorumlular maliyeti karşılarsa mümkün olur. Türkiye, Covid-19 salgınında olduğu gibi iklim için bilim insanlarıyla birlikte Yeşil Dönüşüm Yol Haritası çıkarmalıdır. Güneş ve rüzgar enerjisinde çok avantajlı bir ülkeyiz. O yüzden yenilebilir enerji potansiyelini kullanmalıdır. İstihdam için bir komisyon ve Adil Dönüşüm Fonu kurulmalı. Bu fonu da iklim krizinin sorumlusu ülkeler ve şirketler ödesin.”

‘Çözüm yenilebilir enerjidir’

KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil ise konuşmasında iklim krizinin etkilerine geniş bir yer ayırdı. Covid-19 virüs salgını gibi daha fazla virüsün ortaya çıkacağı uyarılarının yapıldığını, eşitsizliği daha da arttırdığını, iklim mültecilerinin beklendiğini vurguladı. Yeşil’e göre çözüm yenilebilir enerjide:

Türkiye gecikmeli de olsa Paris Anlaşması’na taraf oldu. Buna olumlu bakmak gerekmez mi? Bu umut veren bir gelişme olarak görülebilir ama yıkım projeleri devam sürdüğü müddetçe bir umut vermediği görülebilir. Köylülerin, çevre aktivistlerinin açtıkları davalar ortadadır. Paris Anlaşması’nın kabulünden birkaç gün sonra orman kanununda yeni bir düzenleme yapılarak ormanlık alanlarda cezaevi, enerji üretim tesisleri ve turizm alanları inşa edilmesine izin verildi. Böylesi bir iki yüzlü politikayla karşı karşıyayız. Çözüm fosil yakıt kullanımına ve nükleer enerji yatırımlarına son verilmesidir. Çözüm yenilebilir enerjinin teşvik edilmesidir.”

‘Harekete geçmemenin maliyeti çok daha yüksek’

CAN Europe Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz de iklim krizine karşı harekete geçmenin bir maliyeti olduğunu ama eğer hemen harekete geçilmezse bunun daha büyük bir maliyeti olduğuna dikkat çekti:

“İklim değişikliğini yangınlarla, sellerle artık daha çok görüyor, yaşıyoruz. Son 10 yıl aşırı iklim olaylarının yaşanmasıyla geçti. Geçtiğimiz yıl sıcaklığın en yüksek seviyeye çıktığının tespit edildiği bir yıl oldu. Bilim insanları araştırmalarının sonuçlarına göre 1 ila 2 derecelik bir ısı artışı öngörüyor. Bu ısı artışı daha çok canlı türünün yok olacağı, buzulların daha hızlı eriyeceği, okyanus seviyelerinin daha fazla yükselerek yerleşim alanlarına ulaşacağı anlamına geliyor. Kritik eşik olan 2 dereceyi aşarsak gıda, su ve barınma ihtiyaçlarında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Tüm bunlardan toplumlar eşit olarak etkilenmeyecekler. Ekonomik, sosyal, ekolojik olarak yeni bir düzene girdik. Bu net. İklime dirençli kentler kurmak zorundayız. Bunun bir maliyeti olduğu kesin. Ancak harekete geçmemenin de bir maliyeti var. Dönüşmemenin maliyeti inanın çok daha yüksek.”

‘Zenginler daha fazla kirletiyor, yoksullar etkiyi azaltıyor’

Adil geçiş kavramı nedir? Nasıl gelişti ve ne anlama geliyor? Bu soruları  ITUC İklim Politikaları Sorumlusu Bert de Wel yanıtladı. Wel, bu kavramın sendikalar tarafından çıkarıldığını, üyeleriyle yaptıkları görüşmelerin sonuçlarından biri olduğunu anlattı.

Wel, iklim krizinin özünde gelir dağılımı ya da dağıtımıyla ilgili olduğunu söyledi:

“Yaptığımız araştırmalara göre dünya genelinde her beş işçiden dördünün şirketlerin iklim değişikliği için ne yapacaklarıdan haberi yok. İşçilere nasıl yansıyacağı, hak kayıpları yaşayıp yaşamayacakları ile ilgili bilgileri yok. İklim değişikliği özünde gelir dağılımı ya da dağıtımıyla ilgili bir konu. İklim değişikliğinin etkilerini incelerken dünyanın her yerindeki etkisine bakılması lazım. Zenginler daha fazla kirletiyor, yoksullar etkiyi azaltıyor. Adil geçiş için işçiler, sendikalar ve hükümetlerin ortak diyaloğunun kurulması gerekiyor. İşçilere daha fazla güven verilmelidir. Adil geçiş içi boş bir kavram olmamalıdır.

‘Evrensel bir rehberimiz olmalı’

Yeni bir toplumsal sözleşme talep ediyoruz. İşçi haklarının, insan hakkı olduğunu çevreci aktivistler, sivil toplum kuruşları tarafından da unutuluyor. İklim müzakerelerinin bir parçası olması gerekiyor. Ortaya çıkacak yeni ekonomik modelin kapsayıcı olması gerekiyor. Hiç kimse dilinden, dininden, ırkından dolayı ayrımcılığa uğramamalı. Sosyal katılımın teşvik edilmesi lazım. Sendikalar olarak toplu sözleşmeler yapıyoruz. Ancak düşük karbon ekonomisine geçiş olursa daha çok paydaş olması gerekecek. Adil geçiş politikaları geliştirecekseniz mutlaka sendikaları dahil etmelisiniz ki gerçekten adil olsun. Paris İklim Anlaşması, adil geçiş için elimizdeki en önemli belgedir. Ülkeler istihdamın dikkate alınacağını taahhüt ediyorlar. Adil geçiş için hükümetler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, herkes kendi tanımını koyuyor. ILO’nun buna dair hazırladığı bir rehber var. Evrensel bir rehberimiz olması hepimizin işini kolaylaştıracaktır.”

‘Hiç kimsenin arkada bırakılmayacağı bir geleceği kurmalıyız’

İklim krizine karşı oluşturulan mevcut politikaların adil olmadığını vurgulayarak sözlerine başlayan ETUC Konfederasyon Sekreteri Ludovic Voet “Bir an önce harekete geçmemiz gerekiyor” dedi. İklim krizinin etkilerini ve çözümlerini anlatan Voet, şunları söyledi:

“Artık sıcakların artışı ve bir yandan sel felaketleri daha fazla yaşanmaya başladı. Bunları daha çok yaşayacak, göreceğiz. Bir an önce harekete geçmemiz gerekiyor. 2050’ye kadar sıfır emisyon hedefini önemsiyoruz. İklim nötürlüğü hedeflerine, sıfır emisyon hedeflerine ulaşmamız gerekiyor. Adil geçiş Avrupa ülkelerine fırsatlar da getirecektir, bazılarına getirmeyecektir de. Dünyada bazı bölgeler yeşil geçişten yararlanacak, bazıları yararlanamayacak.”

“Bunu engelleyebilmek için dayanışma ve finansal destek oluşturulmalıdır” diyen Voet, çözüm önerilerini sıralayarak sözlerini “Hiç kimsenin arkada bırakılmayacağı bir geleceği kurmalıyız” diyerek bitirdi:

“Enerji, mobilite yoksulluğu göz önünde bulundurularak eşitsizliğe karşı adil vergilendirme gerekiyor. Toplu münazaraların sürdürülmesi gerekiyor. Konut desteği, güçlü asgari ücretler gerekiyor. İnşaat ve tarım işçileri etkilenecektir. İtfaiyeciler daha yoğun çalışacaklar. Hastanelere daha fazla yük gelecek. Bunlar karşılacağımız sorunlardan sadece birkaçı. Daha hızlı adımlar atılmasına ihtiyacımız var. Avrupa Birliği üyesi ülkeler adım adım kömürden çıkışlarını açıklıyor. Kömür enerjide yüzde 15 gibi bir paya sahip. Mümkün olan en kısa sürede kömürden çıkılması gerekiyor. İspanya ve Almanya bunu toplumsal diyalogla çözmeye çalışıyor. Bu örnek oluşturmalı. 2038’e kadar bu çalışmalarını tamamlamayı planlıyorlar. Bir an önce harekete geçerek hiç kimsenin arkada bırakılmayacağı bir geleceği kurmalıyız.”

Türkiye’de sendikaların perspektifinden adil geçiş tartışmalarıyla devam eden toplantı DİSK Birleşik Metal-İş Uluslararası İlişkiler Uzmanı Eyüp Özer, HAK-İŞ Uluslararası İlişkiler Uzmanı Ahmed Halfaya, KESK Tarım Orkam-Sen Genel Başkanı Ahmet Keleş ve TÜRK-İŞ Araştırma Uzmanı İbrahim Çetin Şanverdi‘nin konuşmalarıyla sonlandı.

Yapılan toplantıda ortak görüş iklim krizine karşı bir önce mevcut politikaların sonlandırılarak harekete geçilmesi ve  hükümetlerin iklim krizine yönelik oluşturacakları yeni politikalar için işçilerle, sendikalarla, sivil toplum kuruşlarıyla ortak bir diyalog kurması gerektiği oldu.

Adil Geçiş Nedir?

EKOIQ‘da yer verilen Worldwatch Enstitüsü’nün hazır­ladığı Dünyanın Durumu 2014 kitabında Adil Geçiş, “İklimle mü­cadelede sendikal bir yaklaşım” olarak tarif ediliyor. Kitapta, kavra­mın 1990’ların sonunda ilk kez ta­nımlanmasından itibaren, “Bu fikir sendika hareketi için yerleşik bir araç olmuştur. Amacı, daha sürdü­rülebilir bir topluma doğru değişimi kolaylaştırmak ve yeşil ekonominin herkes için geçim kaynakları ve düzgün işler sağlayacağı ile ilgili ümit vermektir” deniyor.

Sendika kökenli bu kavramın en büyük savunuculuğunu da doğal olarak özellikle küresel sendika ör­gütleri yapıyor. Uluslararası Sendi­kalar Konfederasyonu’nun (ITUC) 2010 yılındaki kongresinde, Adil Geçiş kavramı oybirliğiyle kabul edilmiş, çevresel ve sosyal politika­ların birbiriyle çelişkili değil, tam tersine birbirini güçlendirici olduğu fikri vurgulanmıştı. Adil Geçişin ik­limi ekonomik büyüme ve kalkınma ile değil, sosyal adaletle korumaya odaklanması bu fikri güçlendiriyor. Bu kapsamda iklim koruma politikalarından ötürü ortaya çıkacak olumsuz etkilerin herkesçe paylaşıl­masına odaklanılıyor.

Adil bir iyileşme için ilkeler nedir?

Friends of the Earth International üyelerinin tartışmaları ve çalışmalarının ortak sonucu olarak belirlenen adil geçiş ilkelerini Mert Gevrek, Yeşil Gazete için çevirmişti.

Buna göre, İklim-Nötr Türkiye Yolunda Adil Geçiş; sendikalar ve sivil toplum Perspektifi toplantısında ortaya çıkan ortak görüşte olduğu gibi neoliberalizm ve tasarruf derhal terk edilmeli ve yerine adalet ve ekolojik sınırları tanıma üzerine kurulmuş politikalar ve önlemler konulmalı. Halkların haklarını ve çevresel adaleti sağlamada devlet, temel bir rol oynamalı.

Yeniden dağıtım, enternasyonalizm, demokrasi, katılım ilkeleri benimsenerek ortak ancak farklılaştırılmış sorumluluklar ilkesi uygulanarak, fosil yakıt bağımlılığından yüzde 100 toplu mülkiyete ve herkes için yenilenebilir enerjiye geçilmeli ve Covid-19 ve iklim krizlerine eş zamanlı olarak yanıt verilmeli.

 

 

More in Emek

You may also like

Comments

Comments are closed.