“Hangi apartman bizim hadi tahmin et” dedim. “Şu güzel kapılı mı?” diye sordu. “Hayır maalesef bizim apartmanımızın kapısı o kadar güzel değil” diye yanıtladım. “Olsun!” dedi, “Orada siz yaşadığınız için en güzel ev sizinkidir”. 4 yaşında bir hanımefendi yarım yamalak Türkçesi ile üstelik, olabildiğince nazik yanıtı ile şaşırtmıştı beni ve evet en güzel ev bizimkiydi, çünkü biz, bir arada çok güzeldik. Sadece insanların değil, köpeklerin, cam önü kuşlarının, değişik türden bitkilerin paylaştığı bir paylaşım alanı bizimkisi.
Bazı kadınlar “anne” olmak için gelmişse dünyaya, ben köpek sahibi olmak için gelmişim, o kesin! Oynadığım her evcilik oyununda tasma ile gezdirdiğim yastık köpeklerim vardı çocukken. Yaşıtlarımın okuduğu gibi roman okumaktansa “köpek bakım kitapları” okudum büyüme çağımda da. Sonra onlar yetmedi, köpek bakım kitaplarının çocuk bakım kitapları baz alınarak yazıldığını öğrendim, onları da okudum. Sokakta bulup, eve getirdiğim her hayvanla birlikte beni kapının önündeki paspasa koyan da bir annem vardı buna ek olarak. Her birine güzel yuvalar buldum, umursamazlık sebebiyle kaybedilmişlerse sahipleri ile papaz oldum. Saatlerce dışarıda komşularımın köpeklerini dışarı çıkarmasını beklerdim ki tasmalarını bir binadan diğerine gidene dek tutmama izin versinler diye veya bu makaleyi yazmamı isteyen arkadaşımla Yeşilköy sahiline gidip çimenlere uzanmış tüm günümüzü orada geçirirken, geçen her bir köpeği sevmek yatardı gidişlerimin altında bir de aslında. Tatile gittiğimizde her limanda sevgili bulan çapkın denizciler gibi patililerimle aşklar yaşardım ve farklı olarak ben hiçbirini unutmadım. Sonra barınaklar, sokaktaki canlarım.. derken oğlumu da terk ettiler bir gün. Öylece kavuştuk biz ve bizim evimiz böylelikle başladı güzelleşmeye.
Evimizi güzelleştiren patili evlatlarımız hakkında biraz bilgi derledim bu hafta, iyi okumalar.
Günümüz gelişmiş teknolojileri ile elde edilen bulgulara yönelik oluşturulan teorilere göre; 15 milyar yıla dayalı yerküre ömrünün 3,7 milyarına dayanan canlı varoluşunda, yalnızca 500 bin yıllık bir geçmişe sahiptir insanoğlunun tarihi. Bilim insanlarına göre; tüm bu tarihinin yalnızca 200 bin yılında boy gösteren Homo Saphiens’ler, yani günümüz düşünen insanları, bilinen haliyle son 92 bin yıldır en yakın ve vefalı dostları ile birliktelerdir, “Köpekler”.
İlk olarak avcılık vasıflarından faydalanıldığına dair deliller bulunan köpeklere, zamanla diğer yetiştirilen hayvanların korunması için çobanlık görevleri verilmiştir. Eski Mısır’da ölülere yeni dünyada yol göstermeleri, kılavuzluk etmeleri için insanları ile birlikte gömüldükleri görülmüş, Roma’da ticaret yollarının güvenliğinin sağlanması için bekçilik yaptırılmış, yük çektirilmiştir. İngiltere’de Victoria döneminde toplumsal statünün bir simgesi haline gelmişlerdir, insanlara yanlarında bulunan köpeklerin cinslerine göre değer biçilmiştir. Ortaçağ’da taşıdıkları pireler yüzünden çağın hastalığı veba salgınının kaynağı olarak görülüp, dışlanmışlarsa da köpekler, tarihin farklı dönemlerinde, farklı medeniyetlerde, farklı amaçlar için kullanılmış, insanlara olan yakınlıkları, sevecenlik ve bağlılıklarını hiç kaybetmemişlerdir.
Davranış bilimi, biyoloji, paleontolojik ve arkeolojik araştırmalar köpek, kurt ve çakalın aynı atadan geldiği, bunların hepsinin içinde köpeğin yiyecek, ısınmak ve toplu halde yaşamak gereksinimleri sebebi ile tarihin ilk evcilleşeni olduğu ortak görüşünde birleşmektelerdir. Günümüzde ise köpekler vahşilerden ayrı sınıflandırılmaktadır.
Dış görünmüşlerinde pek çok farklılıkları olsa da 319 kemik ve 42 dişten oluşan fizyolojik yapılarında muazzam koku alma yetenekleri vardır. Geçmişten bu yana pek çok nedenle belli amaçlar için kullanılmak üzere farklı yapı ve yetenekte cinsler yetiştirilmiş ve günümüzde bulunan çeşitlilik her bir türün en iyisi olarak varlığını sürdürmektedir.
Zeka, bağlılık, özveri, tüm evcillerden daha duyarlı oluşları, dil öğrenebilme yetenekleri, eğitilme, insanlara karşı duyarlılık ve uyumluluk, içtenlik, çeviklik özellikleri sayesinde insan ile başka hiçbir canlı arasında görülmemiş boyutta oluşan iletişim ve dostluk bağındaki başarının büyük bölümü hiç şüphesiz onlara aittir.
…ve bu yazıyı hazırlarken önceden izlediğim bir sahiplendirme videosu geliyor aklıma; “Türkiye’den Amerika’ya sahiplendirilen köpekler”. Türkiye’de Türkçe anlıyorlardı, orada saniyeler içinde İngilizce ’ye uyum sağlamalarını izledim. Köpek yine aynı köpek, vatan farklı, insan farklı, dil farklı. Muazzam uyum ve algı boyutunun en canlı şahitliği oldu gördüklerim. Biz onların anlatmak istediklerini aylarca bir arada yaşayıp ancak anlayabiliyorken üstelik!
Duygu Er