Paris izlenimleri-2: Dünyayı yakma kararının sayısal özeti
Paris izlenimleri-3: Birinci hafta ilerleme olmadan kapandı ve Türkiye artık daha aktif
Paris izlenimleri-4: Yeni anlaşma yetersiz hedeflerle 10-15 yılımızı bağlayacak mı?
Paris iklim zirvesinde açılışı liderler değil, göstericilere gaz bombalarıyla saldıran Fransız polisi yaptı.
Yüzden fazla insanın öldüğü 13 Kasım saldırılarının yarattığı aşırı güvenlik önlemlerinin ve her köşe başındaki polis varlığının gölgesi altında başlayan iklim zirvesine, saldırıların ardından ilan edilen ve geçen hafta 3 aya kadar uzatılan olağanüstü hal damgasını vuracakmış gibi görünüyor.
Yasakların gölgesinde COP 21
Peki bütün sivil gösterileri yasadışı ilan eden Fransız hükümetinin yarattığı bu baskı ne anlama geliyor?
İklim değişikliğine bir an önce ve radikal bir çözüm getirilmesini isteyen gençler, 29 Kasım mitinginin yasaklanmasının ardından sokağa çıkmaktan kaçınmayan kararlı iklim hareketi haksız mı?
Fransız güvenlik aygıtı, güya göstericilerin güvenliğini sağlamak için gösterileri yasaklıyor ve bugün olduğu gibi meydana toplanan birkaç bin kişilik kalabalığı, ortalarına attığı gaz bombalarıyla gaza boğup alenen tehdit ediyor, caddeleri, metro duraklarını trafiğe kapatıyor. Doğrusu bugün Paris’te ortam, planlanan yüz binlerce kişilik bir miting yapılsaydı olabilecek olandan çok daha güvensizdi.
Paris iklim zirvesinin son derece kritik olduğunu neredeyse iki yıldır söylüyoruz. Peki neden?
Çünkü geçtiğimiz haftalarda 1 derece sınırını aşan küresel ısınmayı hayatta kalabileceğimiz sınırda tutabilecek kararlı bir uluslararası tavır için Paris belki de son şans.
Ama herhalde bu sefer gerçekten son şans, çünkü büyük ihtimalle iki hafta sonra, delegasyonlar çantalarında Kyoto Protokolü’nün yerini alacak yeni anlaşmanın metniyle ülkelerine dönecekler. ve varılacak bu anlaşma 2020’den muhtemelen 2030’a kadar geçecek sürede hükümetlerin emisyonları azaltmak için altına girecekleri “zahmetin” üst sınırı olacak. Ve bu üst sınırın iklim değişikliğini durdurmaya yetmeyeceği, hatta 3 derece ısınmayı garanti edecek kadar zayıf olacağı şimdiden belli. Yani COP’lar Paris’ten sonra devam etse de, çok geç ve çok yetersiz bu anlaşmanın ötesine geçilemeyebilir.
Bu nedenle burada, Paris’te bu skandal sonucu değiştirebilecek tek güç sade insanlar, gençler, aktivistler.
Geçen yıl New York’ta sokakları dolduran 400 bin kişinin yarattığı heyecan dalgası burada tekrarlanabilir, elle tutulur bir baskı havası yaratılabilirdi. Ama IŞİD saldırılarını gerekçe gösteren Fransız hükümeti, her türlü toplanmayı, her türlü sokak eylemini yasadışı ilan etti. Güvenlik zihniyetine göre zirve için on binlerce kişinin doldurduğu Paris’te dolu sokaklar, kafeler, barlar, salonlar tehlike altında değil, ama iklim eylemleri tehlikeli.
Fransız hükümeti için sadece konferansın yapılacağı Le Bourget’nin içindeki “akredite olmuş” sivil toplum katılımı ve sembolik fotoğraf eylemleri kabul edilebilir hale gelmiş durumda. 2009 Kopenhag’ından bile geri bir noktadayız. Hareketin biilinen isimler önleyici gözaltılarla ev hapsine alınıyor. Yüzlerce kişi daha ilk günden gözaltında. Neden?
Çünkü radikal denen, ama aslında iklim değişikliğini durdurmak için asıl gerçekçi sözleri söyleyen gruplar tehdit olarak algılanıyor.
Republique’de polis ablukasında sloganlar
Bugün Paris’te gün yasaklanan miting yerine yapılan bir insan zinciri ile başladı. 11:00 gibi Voltaire caddesinde ellerinde aslında miting için hazırladıkları dövizler ve miting için diktirdikleri kostümlerle toplanan yaklaşık 10 bin kişi, zincirin dağılmasının ardından normalde mitingin yapılması gereken Republique meydanına gitti.
Biz 12:00 gibi meydana uğradığımızda, sabahtan kurulan ayakkabı “yerleştirmesi” çoktan toplanmış ve çuvallara doldurulmıuştu. Anlaşılan insanların buraya gelmesi istenmiyordu. Gazetecilerin sabahtan çektikleri fotoğrafların medyada yer alması, zirvenin sivil yüzüne izin verildiği izleniminin yaratılması yeterli bulunmuştu. Biz zincirin öteki ucuna doğru yürüdük. Doğrusu kaldırımda dizilmiş insanların yarattığı görüntü küresel iklim hareketi için üzüntü vericiydi. Nerede Kopenhag, nerede Varşova, nerede Lima, nerede New York? Ben bu nedenle tekrar alana dönmedim, ama bir saat sonra meydanda toplanan binlerce kişiye polisin gaz bombalarıyla müdahale ettiği haberi geldi. (Polis saldırısının ayrıntılarını alanda bulunan yazarımız Özgecan Kara’nın izlenimlerinden okuyabilirsiniz.) Gelen haberlerde çatışma deniyordu, ama aslında meydana çağrı yapan sivil grup şiddetsiz bir toplanma çağrısı yapmıştı.
Haberi alınca Republique’te neler olduğuna bakmak üzere Bastille’den meydana kadar yürüyerek gittim.
Gördüğüm manzara Avrupa’nın ortasındaki olağanüstü hali gayet iyi yansıtıyordu. Onlarca (benim görebildiğim 30 kadar) polis aracı, yüzlerce çevik kuvvet ve jandarma, havada turlayan polis helikopterleri, meydanda kalan endişeli birkaç yüz insan, yerlerde cam kırıkları, gelip geçen meraklı bir kalabalık ve meydanın kuzey ucundan gelen sloganlar.
Meydanın kuzey ucunda birkaç yüz kişilik bir grup sloganlar atmaya devam ediyordu, ama yanlarına ulaşılamıyordu, çünkü polis çemberi altındaydılar. (Daha sonra burada anlaşılan 200 kadar gözaltı olmuş.) Yerlerdeki cam kırıklarından da polis müdahalesi sırasında bir grubun karşılık verdiği anlaşılıyordu. (İlk gaz bombalarından sonra bir grubun polise fişek attığı ve birkaç kişinin de çevredeki camları kırdığı söyleniyor.)
Bu görüntü bize sıradışı gelmeyebilir, ama bu durumun her yerde normalleşmesi çok tehlikeli. İklim aktivizminin bile tehdit olarak algılanması gelecekteki çok daha ciddi kısıtlamaların işareti olabilir. Yıllardır uluslararası müzakereler sadece cici çevreciliğin gösteri alanına dönüştürülmek isteniyor. Devletler sivil toplum katılımını kendi kararlarının onaylanması olarak görmek istiyorlar. Ancak tabii buna demokrasi denmiyor. Bu kafayla iklim değişikliğine çözüm bulunması da mümkün değil. Ancak gidişat bu yönde.
Gezi!
Republique’de bir süre dolaştıktan ve olan biteni izledikten sonra meydandan ayrılmak için metro istasyonuna yöneldiğimde istasyonun kapatıldığını gördüm. Oberkampf istasyonuna doğru yürümek istediğimde de polisin caddeyi araçlara değil, ama yayalara kapattığı ortaya çıktı. Polis geriye dön işareti yaptı. Ben de bir grubun peşine takılıp ara sokaklardan bir yol buldum ve kendimi başka bir istasyonda buldum. Neyse ki güvenliğimiz sağlanmıştı!
Tepede dolaşan helikopterler, gaz kokusu, kapatılan caddeler ve ara sokaklardan eve dönme çabası Gezi’yi hatırlatıyordu.
Tamam, fazla abartmayalım, acele de etmeyelim…
Ama gezegenimizde yaşamın sürmesi için, iklim değişikliğiyle mücadelenin tek yolu olan şirket egemenliğini kıracak, fosil yakıtların yeraltında bırakılmasını sağlayacak kararlı bir mücadele için, anahtarın Le Bourget’deki hükümet delegasyonları arasında yapılacak sıkıcı müzakerelerde olmadığı kesin.
Paris’te önümüzdeki on beş gün içinde bir şey değişecekse, bunu sadece kararlı insanlar, gençler, sivil güçler başarabilir. İklim değişikliği günümüzün en büyük sorunu ve yaşadığımız bütün krizlerin ortak keseni: Petrol kaynaklarına, suya ve bizi besleyen toprağa el koymak için yapılan savaşları durdurmak yeni güvenlik devletleri yaratmaktan değil, iklim değişikliğiyle gerçek anlamda mücadele etmekten geçiyor. Şirketlere her türlü hakkı veren, piyasayı iyice kuralsızlaştıran küresel anlaşmalar değil, şirketlerin gücünü sınırlayan, ekonomiyi karbonsuz ve adil bir geleceğe doğru yönlendiren politikaları halkların baskısıyla kabul ettirmek gerekiyor. Birleşmiş Milletler ve Fransız hükümeti de bunu biliyor ve bu yüzden hareketin sesini kısmaya çalışıyor. IŞİD bahane.
Ne olacağını bilemeyiz tabii. Çünkü olması gereken yine öngörülemez olan. Ama olup bitenleri bu gözle takip etmekte fayda var. On beş gün içinde Paris’te yeni bir Gezi doğarsa, Republique Gezi’ye dönüşürse, o zaman bir şeyler değişebilir.
Paris izlenimleri-2: Dünyayı yakma kararının sayısal özeti
Paris izlenimleri-3: Birinci hafta ilerleme olmadan kapandı ve Türkiye artık daha aktif
Paris izlenimleri-4: Yeni anlaşma yetersiz hedeflerle 10-15 yılımızı bağlayacak mı?
Ümit Şahin – Yeşil Gazete