Ana Sayfa Blog Sayfa 70

Katliam yasasının ilk üç maddesi kabul edildi, komisyon görüşmeleri ertelendi

17 Haziran saat 14.00’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu‘nda başlaması planlanan Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarısı görüşmeleri 17 saat 45 dakikanın ardından bugün 7.45’te sonlandırıldı. Görüşmeler, 22 Temmuz Pazartesi gününe ertelendi.

Neler konuşuldu?

Değişiklik teklifinde insanların önceliklendirildiğini belirten AKP Rize Milletvekili Harun Mertoğlu, “Geldiğimiz bu noktada gerek AİHM kararları gerek Danıştay kararları sokaklarda yaşanan ve hayvanlardan kaynaklı meydana gelen trafik kazalarının sorumluluğunu idarelere vermiştir. Dolayısıyla sokaklar hayvanlar için bir yaşam alanı olamaz. Sokaklar değil hayvanlar için insanlar için bile güvenli bir yaşam alanı değildir. Sokaklarda açlık, susuzluk, bulaşıcı hastalıklar var. Sokaklar tekin değil” dedi.

Görüşmeler esnasında Antalya‘da sokakta yaşayan bir köpekten kaçmaya çalışırken kamyon çarpması sonucunda hayatını kaybeden Mahra Melin Pınar‘ın annesi Derya Pınar, muhalefet milletvekillerine doğru çocuk ayakkabısı fırlattı. İyi Parti İzmir Milletvekili Ümit Özlale, AKP milletvekillerine “Acılı bir babayı buraya getirmek yakışıyor mu? İnsanların acılarını suistimal ediyorsunuz” dedi.

Muhalefet milletvekilleri Pınar’ın salondan çıkartılmasını talep etmesi üzerine Kirişçi, Pınar’ı salondan çıkardı.

Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Murat Arslan, çözümün ya 1,5 milyon hayvanı kısırlaştırmakta ya da 4 milyon hayvanı katletmekte olduğunu söyleyerek “2016’da yapılan bir araştırmaya göre itlaf, 20 yıl içinde popülasyonu sadece yüzde 13 azaltıyor. 2024 yılına ait bir çalışmada kısılaştırmanın yüzde 78 başarı sağladığı belirtiliyor” dedi.

CHP Milletvekili Utku Çakırözer, saat 05.53’te “Komisyonda veteriner hekimler, barolar, hayvanseverler uyardı: ‘Uyutarak, öldürerek bu sorun çözülmez!’ Dinlemiyorlar!” şeklinde bir paylaşım yaptı.

Anayasa’ya aykırılık açısından usul tartışması açıldı

Muhalefet milletvekillerinin usul tartışması talepleri üzerine Kirişçi, Anayasa’ya aykırılık açısından usul tartışması açtı. TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, 4 milyon hayvanın öldürülmesi için sunulan teklifin Anayasa’ya aykırı olduğunu savundu.

Komisyon üyesi ve CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, hayvanların Anayasa’nın 45 ve 56. maddeleriyle korunduğuna şu sözlerle dikkat çekti:

“Öyle ki kamu yararı gibi madde 45’te, ‘Tarım, hayvancılık ve tarım arazilerinin korunması’ kamu yararından değerler ve varlıklar olarak söz etmektedir. 56’ncı maddede ise ‘Herkesin sağlıklı, dengeli ve yaşayabileceği bir çevre hakkı vardır’ hükmü gereği hayvanları da kapsadığı açıktır. Ayrıca anayasa 63 maddesiyle de devlete tabii varlıkları ki hayvanlar da bunun içerisine giriyor. Tabii varlıkları korumaya yönelik sorumluluğu yüklenmiştir. O halde canlılar arasında tür bazlı ayrım yapmaksızın hayvanların hukuki varlık olmasını devlete, hayvanların korunmasına ve refahına sağlanmasına yönelik yükümlülükler getirmektedir. Dolayısıyla açıktan anayasaya aykırılığı vardır, bu yasanın açık bir şekilde anayasaya aykırı olduğu için geri çekilmek zorundadır.”

Ancak Anayasa’ya aykırılık önergeleri reddedildi.

Muhalefet temsilcileri, AKP’li milletvekillerinin öne sürdüğü sorunlardan hükümetin sorumlu olduğunu belirtti.

İlk üç madde kabul edildi

Teklif görüşmeleri 18 Temmuz saat 04.00’e kadar devam etti. Ardından ilk üç madde oylamaya sunuldu ve AKP‘li milletvekillerinin oylarıyla ile kabul edildi. DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, “Kahkahalar atarak yine bir katliam yasasını geçiriyorsunuz” diyerek karara tepki gösterdi.

Yaklaşık 18 saat süren görüşmelerde 17 Maddelik teklifin 4. maddesine kadar gelindi. Görüşmelerin aralıksız devam etmesi milletvekillerinin tepkilerine neden oldu. Sabah saat 7.45’den toplantının 22 Temmuz’a ertelenmesi kararlaştırıldı.

Kabul edilen maddeler şu şekilde:

MADDE 1– 24/6/2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Kanunun amacı;” ibaresinden sonra gelmek üzere “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 2– 5199 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) ve (j) bentleri aşağıdaki şekilde ve (k) bendinde yer alan “ve hayvanların rehabilite edileceği” ibaresi, “hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği” şeklinde değiştirilmiştir:

f) “Sahipsiz hayvan: Sahipli hayvanlar dışında kalan evcil hayvanları”

j) “Sahipli hayvan: Bir kişi, kuruluş, kurum ya da tüzel kişilik tarafından sahiplenilen, bakımı, aşıları, periyodik sağlık kontrolleri yapılan ve Bakanlık veri tabanına kaydedilen ev hayvanlarını”

MADDE 3– 5199 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılmış ve (d) bendinde yer alan “hayvanlara bakan veya bakmak” ibaresi “hayvanları sahiplenmek” şeklinde, (j) bendinde yer alan “ve güçten düşmüş hayvanların korunması” ibaresi “hayvanların sahiplendirilinceye kadar bakılmaları” şeklinde değiştirilmiştir.

Aktivistler Meclis’te protestolara devam etti

Tarım Komisyonu Başkanı Vahit Kirişçi‘nin salonda yer olmadığı gerekçesiyle hayvan hakları savunucuları ve basını dışarı çıkarttığı görüşmeler, CHP, DEM Parti ve İyi Parti milletvekillerinin ısrarları sonucunda Plan ve Bütçe Komisyonu‘nda devam etti.

Ancak aktivistlerin, veterinerlerin ve avukatların bu salona da girişleri engellendi ve hak savunucuları tartışmaları görüş beyan edemeden koridorlardan takip etmek zorunda bırakıldı. Yasayı savunan Güvenli Sokaklar Derneği temsilcileri ise görüşmelerde yer aldı.

Perihan Koca, aktivistlerin alınmamasına “Komisyon başkanının katliam yasasını kapalı kapılar ardında oldu bittiye getirerek geçirmesine engel olacağız. Hayvan hakları inisiyatifleri içeri alınmıyor. Basın, komisyon toplantı salonundan çıkarılıyor. AKP vekilleri, vekillerimize hakaret ederek manipülasyon yapmaya çalışıyor. İzin vermiyoruz” sözleriyle tepki gösterdi.

Meclis binasındaki direniş görüşmeler sonlandırılana kadar devam etti. Aktivistler, komisyon görüşmelerini “Yasa iptal, vekiller dışarı” sloganlarıyla protesto etti.

Görüşmelere ara verimesiyle aktivistler, salondan çıkan milletvekillerini alkışlarla karşıladı ve “direnişe devam” çağrısı yaptı.

 

 

Katliam yasası görüşmeleri başladı: Destekleyenler komisyonda, hak savunucularına darp ve gözaltı

Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarısı bugün (17 Haziran) saat 14.00’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu‘nda görüşülmeye başlandı.

Salon değişikliği talebi tartışmalara yol açtı

Saat 14.00’da başlayan tartışmalarına çok sayıda katılım olması üzerine CHP ve DEM Parti üyeleri salon değişikliği talep etti. Ancak AKP Kahramanmaraş milletvekili olan Tarım Komisyonu Başkanı Vahit Kirişçi talebi reddetti.

DEM Parti Mersin milletvekili Perihan Koca, “Herkesin gözünün kulağının bu yasa tasarısında olduğu komisyon toplantısında an itibarıyla itirazlarımız yok sayılarak başlatılmaya çalışılıyor. Küçücük bir salonda milletvekilleri hayvan hakları savunucuları uzmanlar yetkililer inisiyatifler içeri alınmadan faşizmin kuralları ile komisyon toplantısı başlatılamaz” dedi.

Salonun Plan Bütçe Komisyonu‘na ait salonla aynı olduğunu öne süren Kirişçi’nin toplantıyı başlatma çabaları muhalefet milletvekilleri tarafından engellendi. Ardından Kirişçi, görüşmelerin Plan ve Bütçe Komisyonu‘nun salonunda devam etmesini kararlaştırdı. Görüşmeler iki saatlik gecikmeyle başladı.

Salonlara geçiş sırasında izdiham yaşandı. Geçişler engellenmeye çalışılan aktivistlerin salona alınması için DEM Parti milletvekilleri Koca ve İbrahim Akın ile CHP milletvekilleri Mahmut Tanal ve Orhan Sarıbal destek verdi.

Komisyon başkanı Kirişçi ise Meclis güvenlik görevlilerine darp talimatı verildiği iddiasının yalan olduğunu söyledi.

Koca, komisyon görüşmelerinde yaptığı konuşmada komisyon başkanından milletvekilleri ve aktivistlerin tartaklanmasına yönelik soruşturma başlatılmasını talep etti.

Hayvan hakkı savunucuları komisyona alınmadı

Komisyona alınmak istenen hayvan hakları savunucularının isimleri CHP ve DEM Partili milletvekilleri tarafından komisyona bildirilmişti. Ancak komisyon başkanı hayvan hakları savunucularının ve basının salona alınması talebini ‘salonda yer olmadığı’ gerekçesiyle görmezden geldi.

Salon değişikliği yapıldıktan sonra da Kirişçi, hayvan hakları savunucularının salonu terk etmesini istedi.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Türkiye kamuoyunun, halkımızın ve milyonlarca canlıyı ilgilendiren çok önemli bir kanun tasarısı ile karşı karşıya olunduğunu belirterek şunları söyledi:

“Bu kanunun her yönüyle tartışılması gerektiğinden dolayı böyle bir salonun bu tartışmayı yapmaya uygun olmadığı ortada. Böyle bir kanun yapılacaksa eğer sadece milletvekilleri değil sivil toplumu, dernekleri, üniversiteleri, meslek örgütlerini Türkiye’de sokak hayvanları ile ilgili söyleyecek sözü olan herkesi dinleyeceğiniz sağlıklı bir ortamı yaratmak gibi bir göreviniz var. Bu konuda sizi göreve davet ediyoruz.”


Diğer yandan yasa değişikliğini destekleyen isimler ve Güvenli Sokaklar Derneği temsilcileri salona giriş yapabildi.

Görüş bildirme hakkı sunulmayan hayvan hakları savunucuları görüşmeleri koridorlardan takip etmek zorunda kaldı. Aktivistler, koridorlardan “Güvenli sokaklar dışarı” diye slogan atarak yasayı destekleyen grupların da salondan çıkarılmasını talep etti.

Meclis Parkı protestolarına polis müdahale etti

Meclis önünde günlerdir nöbet tutan hayvan hakları savunucuları görüşmeler sırasında da protestolarına devam etti. Dün Meclis Parkı’na girişleri engellenen Ankara Barosu, İstanbul Barosu ve diğer barolardan avukatlar bugün tekrar Meclis’in önünde protestolara katıldı.

Meclis Parkı’nı bugün de eylemcilere kapatan polis, eylemcilerin yalnızca barikatlarla belirlenen alanda protesto yapmalarına izin verdi. Parkta protesto yapmak isteyen aktivistler, tüm yaşam hakkı savunucularını Ankara Meclis Parkı’na davet etti.

Polis, Meclis Parkı’nda anayasal haklarını kullanan aktivistlere parkı terk etmezlerse müdahale edileceğini açıkladı. Hak savunucuları ve avukatların protestoya devam etmesiyle polis, aktivistlere müdahale etti ve dört vatandaşı gözaltına aldı.

Komisyon, görüşmelere yarın devam etmek üzere toplantıyı sonlandırdı.

 

İznik Gölü’nde alg patlaması yaşandı, belediye başkanı ve işletmeciler memnun!

Türkiye’nin en büyük tatlı su varlıklarından İznik Gölü’nde alg (deniz yosunu) patlaması meydana geldi. Göl turkuaz renge büründü.

Alg patlaması, ‘suda azot ya da fosfor gibi besin maddelerinin artması nedeniyle deniz yosununun çoğalması’ olarak tanımlanıyor. Temel nedeni, tarım ve insan faaliyetleri.

Su seviyesinin düşmesinin de alg patlaması üzerinde etkisi var. Küresel iklim değişikliğinin en önemli etkisinden birinin yağış rejiminin değişmesi. Artık çok daha az yağış düşmesinin yanı sıra atmosferik havanın ısınması, aşırı sıcaklara bağlı buharlaşmanın artması, bu tip göllerde su seviyesinin daha çok düşmesine sebep oluyor.

Oksijensiz kalan suda canlı yaşamı da yok oluyor

Özellikle son 40-50 yıldır, iklim değişikliğinin sonuçları, su kaynaklarına giren büyük miktarda azot ve fosfor nedeniyle bu tür alg patlamalarını çok daha sık yaşıyoruz.

Marmara Denizi’nde alg patlaması: Erdek sahilleri kahverengiye büründü
Uluabat Gölü’nde alg patlaması: Nedeni insan faaliyetleri ve küresel ısınma
İzmit Körfezi alg patlaması nedeniyle kahverengiye büründü
İzmir Körfezi’nde alarm: İlk kez müsilaj ve mikro algler bir arada görüldü

Algler, sudaki oksijen oranını düşürdüğü için göldeki canlıların hayatını tehdit ediyor, zira algler şu anda İznik Gölü’nde olduğu gibi yüzeyde bir tabaka oluşturuyor.  Bu da ışığın dibe girişini, dolayısyla fotosentez yapan organizmaların bunu yapamaması anlamına geliyor. Bunun sonucunda da oksijen üretimi azalıyor.

Ayrıca aşırı çoğalan algler, bir süre sonra ölerek organik materyal olarak dibe çöküyor. Bu da bakteri faaliyetini artırıp, sudaki oksijeni de tüketebiliyor. Temizlenmeleri de mümkün değil. Bazı durumlarda da yine alglerin çoğalmasına bağlı olarak aşırı oksijenlenme de görülebiliyor. Bu da zararlı.

Bir diğer risk ise karaciğer üzerinde etkili olduğu tespit edilmiş olan bir toksinin göldeki balıklara, buradan da balıkları tüketen insan ve kuşlara geçmesi. 

Göl oksijensiz, başkan memnun

İznik‘in AKP‘li Belediye Başkanı Mehmet Kağan ise “bu doğa olayının” bölgedeki turizme olumlu katkı sağladığını söyledi: “Halkımız ve misafirlerimiz bu güzel manzaranın tadını çıkarıyor” diyen Kaan’a göre, gölün bu “olağandışı güzelliği”, İznik’in tanıtımına büyük katkı sağlıyor.

Alg patlamasından göl çevresindeki esnaf da mutlu. Bunlardan biri olan plaj işletmecisi Bekir Uslu da her yıl bu zamanlar gölün turkuaz renge büründüğünü belirterek  “Ziyaretçilerde artış var. Özellikle fotoğrafçılar çok ilgi gösteriyor” dedi ve herkesi “bu muhteşem güzelliği” görmeye davet etti.

Özel ve Babacan’dan katliam yasasına karşı ortak duruş: Hayvan hakları önceliğimiz

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ile Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan ve beraberindeki heyet CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi. İki lider görüşmede Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumu, sığınmacılar ve bu bağlamda Suriye ile ilişkiler ve yeni anayasa meselelerini konuştu.

Babacan ve Özel, görüşme sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. İki lider bugün TBMM’nin Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşülen Hayvan Hakları Yasası’nda sokakta yaşayan hayvanları toplatma ve öldürmeye yönelik tasarı ile ilgili partilerinin görüşlerini de paylaştı.

Özel: Alarmdayız, tarih karşısında yapmamız gerekeni yapacağız

CHP lideri Özel TBMM’nin 27. Yasama Dönemi’nde, tüm partilerin onayıyla kaleme alınan Hayvan Hakları Komisyonu’nun raporunu önemli bulduklarını vurgulayarak, burada önerilen şans oyunları, at yarışları, toplanan küçük yerel veriler gibi kalemlerden oluşturulacak fon bütçesiyle sokakta yaşayan hayvanların aşılanması, kısırlaştırılması ve yeni barınakların kurulabileceğini söyledi:

‘CHP’li belediyeler hayvanları öldürmeyecek, ama ya diğerleri?’

“Barınak yapmak için para var, aşılama yapmak için para var, kısırlaştırma için para var. Ama bu kanun teklifinde altında imzaları olan bu fonun kurulmasına ilişkin bir şey yok. Ne var, ara yok diye erteleme var. Kaç yılına? Bundan dört yıl sonraya. 2028 yılına barınak yapma yükümlülüğünü erteliyor. Bu şu demek; para yok, sorumluluk sizde, yetki sizde, hayvanlar sokakta katledin onları demek. CHP’li belediyeler bunu yapmayacak elbet ama bunu yapacak birçok belediye başkanı çıkacak.”

Katliam tasarısında muğlak ifadeler bulunduğunu dile getiren CHP lideri, “Kamu güvenliği tehdit altındaysa diyor. Birisine göre bir tek köpek bile kamu güvenliğini tehdit ediyor olabilir. Bunun tarifi nedir? Kamu güvenliğinin tehdit altında olup olmadığına kim karar verecek? Engelli hayvanların doğrudan itilafının önünü açan, çok kötü kullanılmaya müsait bir ifade var.Bu yüzden biz buna karşı en üst düzeyde kırmızı alarmdayız. Partimiz, çok özel ve sağlıkla ilgili zorunlu haller dışında, bu mücadeleyi sürdürecek.  Bu taslağın yasalaşmaması, yok çoğunluk gücüyle yasalaşıyorsa da tarih önünde biz sorumluluklarımızı yerine getirmek üzere gereğini yapacağız.”

Babacan: Hayvan haklarından ödün verilemez

Yanlış politikalar sonucu sokakta yaşayan hayvanlarının sayısında yaşanan artışa dikkat çeken Babacan ise “Hayvan haklarından ödün vermeden çözüm bulmamız gerekiyor. Bu, zor bir konu” dedi. DEVA lideri ayrıca, hükümetin bu sorumluluğu belediyelere devrederek kendini geri çekebileceğini ve bu durumu yakından takip edeceklerini belirtti.

Babacan, ayrıca TÜİK‘i eleştirerek “TÜİK bile bu kadar enflasyon açıklamışken 1 Temmuz’da asgari ücrete zammın pas geçilmesi kul hakkıdır!” derken; Özel de Cumhurbaşkanı ve AKP genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın İzmir’deki elektrik akımından iki kişinin ölmesiyle ilgili söylediği “Vebali olanlar özür dilemeli” ifadelerine “Suç bizdeyse özür dileyeceğim ama suç elektrik şirketindeyse Sayın Erdoğan dileyecek mi?” diye yanıt verdi. Özel, 2010- 1013 yılları arasında bütün elektrik dağıtımını Erdoğan yönetiminin özelleştirdiğini hatırlattı.

Özgür Özel kadınların kendi soy isimlerini kullanmaları konusunda engel oluşturacak yasal düzenlemelerin hazırlığına da işaret etti; “Bu konuda karar kadınlarındır. CHP olarak kadın haklarını destekliyor ve bu konuda mücadele eden derneklerin yanında yer alıyoruz. Bu meselede de kırmızı alarmdayız” dedi.

DEM Parti’den güvenlik gerekçesiyle ağaç katliamına tepki: İki Türkiye mi var?

Halkların Eşitlik ve Demokrasi (DEM) Partisi Ekoloji Komisyonu üyeleri, Şırnak’ta ve diğer şehirlerdeki ağaç kesimlerine karşı Meclis’te bir basın toplantısı düzenledi.

DEM Parti Ekoloji komisyonu eş sözcüsü İbrahim Akın ve Şırnak milletvekili Nevroz Uysal Aslan’ın okuduğu açıklamada hem Şırnak’ta hem de Türkiye’nin diğer illerinde yaşanan ağaç katliamlarının özellikle AKP döneminde giderek daha fazla yaşandığına dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yıl ormansızlaşmanın önüne çıkan birçok karara imza attı. Bu kararlar sonucunda 6 milyon hektar alan orman statüsünden çıkarıldı.

Şırnak’taki ağaçlar bir bir kesiliyor: Bu orman varlığı yönetimi değil, sömürüdür!

Özel güvenlik bölgeleriyle kesimlerin önünü açılıyor

Şırnak’ta giderek yaygınlaşan “özel güvenlik bölgesi” ilanlarının orman ve doğa talanının önünü açtığını belirten Aslan, bölgede gerçekleştirilen ağaç kesimlerinin fotoğraflarını gösterdi. Gösterilen fotoğraflardaki ağaçların tamamının özel güvenlik bölgelerinde askerlerin gözetiminde kesildiği belirtildi.

Bölgedeki köylülerin ağaçları kesmeye zorlandığını bildiren Aslan, “Şırnak’ta bu suçu işleyenlere herhangi bir ceza veriliyor mu? Hayır, aksine askerler bu suçu işleyenleri teşvik ediyor. Bu kişilere para veriliyor, yapmak istemeyenler de zorlanıyor” dedi.

Şırnak’ta neler oluyor?: ‘Orman kıyımında güvenlik bahane, asıl amaç rant ve bölgeyi madenciliğe açmak’

Yangınlara geç müdahale edilmesine tepki gösterildi

Mezopotamya Ajansı kaynaklarına göre DEM Parti temsilcileri, 15 kişinin hayatını kaybettiği Diyarbakır ve Mardin yangınlarında yaşanan ayrımcılıklara dikkat çekti.

Yangınlara geç müdahale edilmesine tepki gösteren Akın, “Bu mesele Şırnak’ta yaşanan basit bir orman yangını, orman talanı değildir, bütün ülkemizle ilgilidir. Bu ayrımcılık, bu savaş ve talan politikalarının durdurulması lazım” diyerek bunun Şırnak’ta 1990’lardan beri köylerin boşaltılması ve bölgenin ormansızlaştırılması politikasının bir uzantısı olduğunu ifade etti.

Aslan ise orman yangınları ile Kürtler’e yönelik inkar ve asimilasyon politikaları arasındaki ilişkiye dikkat çekerek “Bu politika sadece insanların diline, kimliğine ve kültürüne yönelik değildir. O coğrafyanın canlısına, toprağına, havasına, suyuna, ağacına kadar ciddi bir asimilasyon ve ekokırım gerçekleştirildi” dedi.

15 kişinin öldüğü Diyarbakır ve Mardin’deki yangın alanı, afet bölgesi ilan edildi
Ekoloji örgütleri Diyarbakır’daki yangının toplumsal ve ekolojik sonuçlarını inceledi

Ekokırımla mücadeleye devam edilecek

Yaşanan ekolojik yıkımı gizleyenler tepki gösteren Aslan, “Eğer Türkiye’de bir hukuk varsa -ki uygulanan hukukun da eşit ve adil bir hukuk olmadığını biliyoruz- Şırnak’ta uygulanan ikili hukuk hangi hukuka denk geliyor? Türkiye’de uygulanan hukuk mu, yoksa görünür de açık fiiliyatta gizli olan ve sömürge hukuku olarak ifade ettiğimiz hukuk mu uygulanıyor? Şırnak’ta orman yangınlarından ve ağaçların kesilmesinden kim nasıl sorumludur?” diye sordu.

Yapılan suç duyurularına rağmen doğa talanının cezasız kalmasına tepki gösteren Aslan, herkesi ekokırıma karşı ses çıkarmaya davet etti.

Aslan son olarak bugün Meclis’te görüşülecek Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki değişiklik teklife atıfta bulunarak “Günlerdir insanların dediği gibi hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük demeye, ekokırıma hayır demeye devam edeceğiz” dedi.

Zonguldak’ta kaçak maden ocağı cinayetleri: Bir işçi toprak altında, yüksekten düşen bir işçi öldü

Zonguldak‘ın Kilimli ilçesinde Bölüm Mahallesi Yayla Sokak’ta bulunan ruhsatsız maden ocağında henüz belirlenemeyen nedenle göçük oluştu.

Durumun bildirilmesi üzerine bölgeye, polis, sağlık ve AFAD ekipleri sevk edildi.

Ekipler, göçük altında kalan bir işçinin kurtarılması için çalışma başlattı.

Başka bir kaçak ocakta yüksekten düşen işçi yaşamını yitirdi

Yine Kilimli ilçesinde ruhsatsız işletilen maden ocağının önünde de yüksekten düştüğü iddia edilen işçi hayatını kaybetti. İddiaya göre, Damarlı Mahallesi açık işletme mevkiindeki orman sahasında bulunan ruhsatsız maden ocağında çalışan Satılmış G. gece saatlerinde yüksekten düştü.

Yaralanan maden işçisi arkadaşı tarafından getirildiği Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi‘nde müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Satılmış G’nin cenazesi, otopsi için Atatürk Devlet Hastanesi‘ne gönderildi.

Türkiye’nin önemli taşkömürü havzası Zonguldak’ta halen Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı maden ocaklarının yanı sıra özel firmalara ait ocaklarda da üretim yapılıyor.

TTK’ya ait maden ocaklarında mart ayı sonu verilerine göre, bin 197 yer üstü, 6 bin 491 yer altı işçisi olmak üzere toplam 7 bin 688 işçi görev yapıyor. Özel işletilen maden ocaklarında ise 2 bine yakın işçi çalışıyor.

Ancak kentte pek çok ruhsatsız kaçak kömür ocağı da bulunuyor. Sayıları bile tam olarak bilinmeyen bu ocaklar, devlet denetimi dışında kaldığı  ve açan kişilerin insafına bırakıldığı için de sık sık buralarda yaşanan kazalar medyada yer buluyor. Bu ocaklarda son 10 yılda en 44 maden işçisinin yaşamını yitirdiği belirlendi.  Son olarak kaçak çalıştırılan ve çöken ocaktan çıkarılan bir Afgan işçinin cesedinin yakılarak yok edilmeye çalışıldığı; işçinin yakılırken halen canlı olduğu ortaya çıkmıştı.

Yılbaşından beri yapılan denetimlerde ise en az 157 kaçak maden ocağı tespit edildi. En son yine Kilimli ilçesinde ruhsatsız işletildiği tespit edilen dört kaçak ocak kapatılmış; ocaklarda 70 metre ray, üç vagon, iki vinç, havalandırma sistemi, keser, kürek gibi aletler ve 14 kaçak kömüre el konularak maden kapatılmıştı

 

TTB: Hayvan katliamları halk sağlığı önlemi olarak sunulamaz

Türk Tabipler Birliği, Hayvanları Koruma Kanunu‘nda yapılması planlanan değişikliğe karşı yaşamı savunan hekimler olarak hayvan katliamlarına izin vermeyeceklerini bildiren bir açıklama paylaştı.

Yürürlüke olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca sokakların hayvanların doğal yaşam alanı olduğunu hatırlatan TTB, insan merkeziyetçi düzenin doğal varlıkları ve hayvanların yaşam alanlarını yok ederek hayvanları giderek insanların yaşam alanlarının sınırlarına sürdüğüne dikkat çekti.

Başarısız yönetimin suçu hayvanlara yıkılıyor

TTB, hayvanların üretim ve ticaretinin hala yasaklanmadığını, merdiven altı üretimlerin devam ettiğinı, petshoplarda hayvan satışlarının sona ermediğine ve yasal olmayan yollarla hayvan ticareti yapıldığını örnek göstererek merkezi ve yerel yönetimlerin Hayvan Haklarını Koruma Kanunu’nu uygulama konusunda yetersiz kaldığını belirtti.

Açıklamada yetkili kurumların hayvanların bakımını takip etmemesine, hayvanların sokağa terk edilmesine karşı caydırcı cezalar uygulanmamasına ve belediyelerin kanun uyarınca veterinerlik/kısırlaştırma gibi hizmetleri yerine getirmemesine, artan mama fiyatlarına yönelik vergi indirimleri sağlanmamasına, artan veteriner hekim ve tedavi masraflarının karşılanabilmesi için zorunlu hayvan sigortası gibi uygulamaların desteklenmemesine tepki gösterildi.

Asıl sorunun görevini yapmayan belediyeler ve denetleme yapmayan Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ile Tarım ve Orman Bakanlığı olduğunu söyleyen tabipler, suçun sokak hayvanlarına atıldığını söyledi.

“Sokak hayvanlarının yaşam alanlarından koparılıp sahiplendirilemezlerse öldürülmelerinin gündeme getirilmesi, merkezi ve yerel yönetimlerinin başarısızlıklarının maskelenmesinden başka bir şey değildir” diyen TTB, kanunun uygulanması, denetimlerin yapılması ve cezaların devreye sokulması yerine hayvanların toplatılıp katledilmesini kabul etmediğini vurguladı.

Bilimsel ve akılcı çözümler izlenmeli

Ölüm kanununu hayvanları koruma ve özgürleşme hedefinden uzak olduğu ve sokak hayvanları konusunda bilimsel ve akılcı çözümlerin tercih edilmesi gerektiği belirtildi.

Önerilen çözümler, sokak hayvanların üretimini durdurulması, ticaretin yasaklanması, kısırlaştırma, aşılama, yerine bırakma ve gözetim gibi yöntemleri içeriyor. Bilimsel çalışmalar da kısırlaştırma ve aşılama gibi yöntemlerin katliamlardan daha etkili olduğunu gösteriyor.

‘Halk sağlığı önlemi olarak sunulması kabul edilemez’

“Gerek iktidarın gerekse yerel yönetimlerin bunları gerçekleştirecek insan gücü, araç, gereç, donanım ve finansman kaynağı bulunmaktadır” diyen TTB,  Türkiye Büyük Millet Meclisi‘ne sokak hayvanlarının itlafının gündeme bir halk sağlığı önlemi olarak takdim edilmesini ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

Hayvanların katli için kuduz bahanesinin kullanılmasına TTB, “Sahipsiz sokak hayvanlarından geçen kuduz başta olmak üzere zoonotik hastalıkları, halk sağlığı ile gerekçelendirerek sokaktaki hayvanların ötenazisine yasal bir zemin hazırlamak bilimsellikten uzak, çarpıtılmış bir yaklaşımdır” diyerek yanıt verdi.

Ülkede hayvan hastalıkları ve hayvanlardangeçen hastalıkların önlenmesi, insanı ve hayvanıyla tüm ekosistem sağlığının bir bütün olarak ele alındığı Tek Sağlık sisteminin oluşturulmasıyla mümkün. 

Ancak bu sistemin uygulanması için Veteriner Hizmetleri konusunda eksiklikler bulunuyor. Hayvanları katletmek yerine buradaki eksikliklerin ele alınması gerekiyor.

Teklif derhal geri çekilmeli

TTB, hayvan haklarını yok sayan yönetimlerin sokakları ve kentleri güvenli hale getirmesinin mümkün olmadığını belirterek hiçbir canlının sorumluluk sahibi olmayan, vicdanı ve merhameti olmayan yönetimler-yöneticiler kadar tehlikeli olmadığını söyledi.

İnsanların çıkarlarını hayvanların hak ve özgürlüklerinden üstün gören bakış açısını eleştiren tabipler, tüm canlıların birlikte yaşamasının mümkün olduğunu savunmaya devam edeceklerini belirtti.

Son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi‘ndeki milletvekillerinin akıl ve vicdanına seslenen TTB “geri dönüşü olmayan, hayvan katliamları ile altından kalkılamayacak, çok büyük sorunlar doğuracak, sokak hayvanlarının ölüm fermanı olan bu kanun teklifinin derhal geri çekilmesini talep ediyoruz” dedi.

 

Çanakkale’de 36 alan JES ihalesine açıldı, halk daha fazla JES istemiyor

24 Temmuz tarihinde Çanakkale İl Özel İdaresi‘nin 33 jeotermal kaynak arama sahası ile 3 jeotermal işletme sahasını ihale edeceğini duyurması üzerine Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği bir basın açıklaması yaparak ‘daha fazla JES istemiyoruz’ dedi.

İl Özel İdaresi’nin ihaleye açtığı alanlar Ayvacık, Ezine, Bozcaada, Gökçeada, Bayramiç, Çan, Ezine, Biga, Lapseki, Yenice ve Merkez ilçelerinde bulunuyor.

Çanakkale yıllardır enerji şirketlerinin JES kuşatması altında. Bölgede Ayvacık-Tuzla Köyü yakınlarındaki Babadere JES (MTN), İDA JES (Yerka), Transmark JES (Transmark) ve Tuzla JES (Enda) olmak üzere dört jeotermal enerji santrali bulunuyor. Mevcut tesislere ek olarak ÇED süreci devam eden kaynak arama ve işletme projeleri de bulunuyor.

Daha önce iptal edilen yerler yeniden ihaleye açılıyor

İhaleye açılacak alanlar, halkın daha önce iptal ettirdiği JES alanlarını da kapsıyor.

İl Özel İdaresi, 13 Temmuz 2017 tarihinde 21, 28 Şubat 2019 tarihinde 17 sahanın ihalesi için duyuru yaptı. Ardından Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği‘nin de aralarında bulunduğu Çanakkale’de JES’lere Hayır Platformu‘nun itiraz çabaları sonucunda ihaleler iptal edilmişti.

Bu süreçte köylerde bilgilendirme toplantıları yapıldı, halktan toplanan imzalar İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğine iletildi ve CİMER’e itiraz edildi. 24 Temmuz 2024 tarihinde ihaleye açılacağı açıklanan bölgeler arasında bu itirazlar sonucunda iptal edilen ihaleler de bulunuyor.

İhaleye açılan alanların büyüklüğü 273,45 ila 4 bin 963,98 hektar arasında değişirken toplam alan 191 bin 262 hektar.

‘Sanıldığı kadar masum değil’

Halkın mevcut JES’lere yönelik şikayetlerine dikkat çeken dernek, Ayvalık’ın Tuzla Köyü çevresindeki santrallerin tarımsal faaliyetleri olumsuz etkilediğini ve Tuzla Çayı’nda balık ölümlerine yol açtığını söyledi. Ayrıca DSİ’nin de Ege bölgesindeki JES’lere ilişikin yayınladığı raporlarda yer altı sularında arsenik gibi ağır metallerin arttığı belirtiliyor.

JES’lerin bölge halkına ve çevreye verdiği zararlar ise şu şekilde sıralandı:

  • Santrallerden dışarıya verilen gazların içinde karbondioksit ve hidrojen sülfürün yanı sıra düşük konsantrasyonlarda metan, hidrojen, kükürt dioksit, amonyak ve partikül madde bulunuyor. Bu gazlar havaya karışarak hem insan hem de toprak sağlığına zarar veriyor ve tarımsal üretim kayıplarına yol açıyor. JES’lerden çıkan radyoaktif ve kanserojen radon gazı da çevre halkının sağlığı için tehdit oluşturuyor.
  • Yer altından çıkarılan sıcak suyun yer altına geri verilmesi gerekiyor. Ancak şirketler maliyetlerini düşürmek için sıcak suları santrallerin yakınlarındaki dere ve arazilere deşarj ediyor. Bu da suyun ve toprağın kirlenmesine, zehirlenmesine, ısınmasına ve tuzlanmasına yol açıyor. Ayrıca bor ve arsenik miktarında da artış görülüyor.
  • Tesislerde kullanılan akışkanların yer altına ya hiç verilmemesi ya da yetersiz miktarda verilmesi yüzünden yeraltına boşluklar oluşuyor ve bu boşluklar zamanla arazi çökmesine neden oluyor.
  • JES’lerin aşırı su kullanım mevcut su rezervleri üzerinde bir baskı oluşturuyor.
  • Santrallerin faaliyetleri sırasında kuyu püskürmesi, patlama, boruların yırtılması, türbin kusurları ve yangın gibi olaylar çevre felaketlerine yol açıyor.

Yeni JES ihalesi istenmiyor

JES’lerin masum olmadığına dikkat çeken dernek, “Bölgemizin tarım ve turizm faaliyetlerinin, yediğimiz gıdanın, içtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın olumsuz etkilenmemesi için bölgemizde daha fazla jeotermal enerji santralı amaçlı arama ve işletme ruhsatı verilmemesi, Tuzla’daki mevcut santralların denetlenmesi ve 24 Temmuz 2014 tarihinde Çanakkale İl Özel İdaresi tarafından yapılacak ihalenin iptal edilmesini ve söz konusu alanlar için daha sonra da yeni ihale açılmamasını istiyoruz” dedi.

İzmir hayvanlar için sokaklarda: Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin

Video haber: Efsun YILDIZ

*

İzmir‘de dün saat 20.00’da (16 Temmuz 2024) İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları’nın çağrısıyla sokakta yaşayan hayvanlarını “uyutma” ve “ötanazi” adı altında öldürmeye yönelik yasa tasarısına karşı protesto gerçekleştirildi. Yürüyüş, basın açıklaması ve oturma eylemi İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu’nun da katılımıyla gerçekleşti.

Bulaşıcı hastalığı ve davranış problemi bulunan hayvanların öldürülmesine karşı çıkan yaşam hakkı savunucuları barınaklardaki şiddete ve yaşam hakkı ihlallerine değinerek “Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat” ve “Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin” dedi.

 

Eylemde ayrıca günde 11 kısırlaştırma yapılarak bir sene içinde “sorunun” çözüleceği belirtildi. Hayvan hakkı aktivistleri nefret pompalamak ve barınak rantı yerine kısırlaştırılıp aşılayıp yerinde yaşatmanın önemini vurguladı.

Ayrıca hükümete yakın medya kuruluşların yalan ve manipülasyon içerikli haberler yapıp, çeşitli grupların yurt dışında yaşanan olayları Türkiye’de olmuş gibi göstererek köpekleri hedef gösterdiği belirtildi.

Fotoğraf: Efsun Yıldız
Fotoğraf: Efsun Yıldız

Eylemde şiddete, cinayete, tecavüze ve işkenceye maruz bırakılan hayvanlara değinildi ve faillere verilen cezaların yetersiz olduğu/ faillerin ceza almadığı da ayrıca vurgulandı.

Ek olarak üretim, satış ve ticaretin tamamen durdurulması ve hayvanları terk edenlere ağır cezaların verilmesi gerektiği bildirildi.

HÜDA-PAR‘ın da hayvanlardan elini çekmesi sloganını atan hayvan hakkı savunucuları Ak Parti İzmir milletvekili Eyüp Kadir İnan‘a da seslendi.

Fotoğraf: Efsun Yıldız
Fotoğraf: Efsun Yıldız

Eylemde “medya etik ol, tetikçi olma” ve “troller nerede, halk burada” sloganlarını da atan yaşam hakkı savunucuları aynı zamanda “Diren Ankara, İzmir seninle” diyerek Ankara’da yasa tasarısına karşı meclise yürüyüp kolluk tarafından engellenen ve darp edilen hayvan hakkı savunucularına destek mesajı da gönderildi.

İzmirli yaşam hakkı savunucuları katliam yasası geri çekilene kadar her akşam hayvanlar için nöbete devam edeceklerini duyurarak eylemlerini sonlandırdı.

Orta Çin’de sel felaketi: Bir yıllık yağışı bir günde aldı

Çin‘in Henan eyaletindeki bir kasaba, ülkenin güneyini vuran şiddetli fırtınaların orta ve kuzey eyaletlere ilerlemesiyle yalnızca bir günde neredeyse bir yıllık yağış aldı.

Nanyang şehrinin Sheqi ilçesi ise pazartesi akşam 20.00 ile salı sabah 6.00 saatleri arasında 418,6 mm yağış alarak en kısa sürede en fazla yağış rekorunu kırdı.

Ulusal hava tahminlerine göre dün (16 Haziran) saat 8.00’dan itibaren Sheqi ilçesinde bulunan Dafengying kasabası, 24 saat içinde 606,7 mm yağış aldı. Bu miktar, ülke genelinde görülen en yüksek yağış miktarı oldu. Normal şartlar altında bölge, bir yılda toplam 800 mm yağış alıyor.

Sheqi ilçesi ise 24 saat içinde toplam 683,5 mm yağış aldı.

Kavurucu sıcaklıklardan yağış rekoruna

Rekor yağışlar nisan ayından beri güney eyaletleri vururken kuzeyde ise kavurucu sıcaklar tarlaları ve mahsulleri kurutuyordu. Yaz aylarında hava sıcaklıklarının artmasıyla mevsimsel yağmurlar kuzeye ilerledi ve kısa bir süre önce kuraklıkla mücadele eden bölgeleri sele teslim etti.

Çin’de sellerin ardından hortum felaketi: En az beş ölü
Çin’in Guangdong eyaletinde tarihi sel felaketi yaşanıyor

Eyalet yetkilileri, günün erken saatlerinden itibaren şehir için en şiddetli sel kontrol önlemlerini alarak birinci seviye taşkın kontrolü acil müdahalesini başlattı.

Orta Çin‘in Henan Eyalet, Sichuan Havzası’ndan Huanghuai bölgesine kadar aşırı yağışların etkisi altında kaldı. Nanyang, Zhoukou ve Xuchang şehirlerinin de aralarında bulunduğu birçok bölge rekor seviyede yağışlara maruz kaldı. Eyaletin güneybatısı, güneyi ve merkezinde seller yaşandı.

Henan Meteoroloji Servisi, bölge için en yüksek ikinci seviye olan turuncu alarm ilan etti. Şiddetli yağışların bugün de devam etmesi bekleniyor.

Aşırı hava olayları Çin’in yeni normali oldu

Şiddetli yağışlar, seller ve sıcak dalgaları gibi aşırı hava olayları Çin için olağan hale gelmeye başladı.

Carbon Brief analizlerine göre nisan ayından beri yaşanan şiddetli yağışlar ve seller ülkeye 1,65 milyar dolar değerinde hasar verdi, onlarca insan hayatını kaybetti.

Geçen yıl yaz aylarında Pekin, yalnızca beş gün içinde 745 mm yağış aldı. Bu da bölgenin bir aylık yağışına denk geliyor. 2021 yılında ise Henan’da bin yılda bir görülecek seviyede bir yağmur fırtınası yaşandı.

Tarihsel ortalamalara bakıldığında büyük ölçekli şiddetli yağmur fırtınaları muson mevsiminin başlangıcı olan nisan ayında ortalam üç kez meydana geliyor. Ancak bu yıl Çin’de yalnızca bir ay içinde en az sekiz bölgesel aşırı yağmur olayı yaşandı.

Yağışların arkasında küresel ısınma var

Briston Üniversitesi‘nden Dr. Oliver Wing, Clausius-Clapeyron ilişkisi nedeniyle ısınan dünyanın daha nemli hale geldiğini açıklıyor. Bu ilişki, hava sıcaklıklarındaki her bir derecelik artış ile havanın nem tutma kapasitesinin yüzde 7 artmasını ifade ediyor. Yani havalar ısındıkça yağışların da artması muhtemel hale geliyor. 

Diğer yandan küresel ısınma birçok bölgede deniz. seviyelerinin yükselmesine neden oluyor. Bu da fırtınaların daha fazla hasara yol açabileceği anlamına geliyor.

İklim krizinin dört atlısı: Sıcak dalgaları, kuraklıklar, yangınlar ve seller

BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) altıncı değerlendirme raporu, insanların sera gazı emisyonlarının neden olduğu iklim değişikliğinin okyanus sıcaklılarının artmasına neden olduğuna dikkat çekiyor. Kara bölgelerindeki yoğun yağışlar da bu sıcaklık artışı ile açıklanıyor.

Rapora göre 1,5 derecelik küresel ısınma senaryosunda Doğu ve Orta Asya‘daki yıllık yağışların 1971-2000 yıllarının ortalamalarına oranla yüzde 28 artması bekleniyor. Eğer ısınma 1,5-2 derece arasında olursa Çin’deki yağışların 1,8 kat artacağı hesaplanıyor.