Ana Sayfa Blog Sayfa 4956

Ara Güler’in yüzleri Mardin’de

Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi‘nde yarın ‘Seyreyle Ara Güler Mardin’de‘ sergisi açılacak.

Sabancı Vakfından yapılan yazılı açıklamada, küratörlüğünü fotoğraf tarihçisi Engin Özendes’in üstlendiği ”Seyreyle Ara Güler Mardin’de” sergisinin yarın Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nde açılacağı belirtilerek, sergide yer alan fotoğrafların ”Tanımak ve Anlamak” ile ”Yüz Yüze” başlıklı iki bölüm halinde sergileneceği kaydedildi.

2 yılda yaklaşık 200 bin kişi tarafından ziyaret edilen Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’ndeki serginin açılışına Mardin Valisi Turhan Ayvaz ve Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Dilek Sabancı’nın da katılacağı bildirilen açıklamada, Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nin daha önce de ”Sakıp Sabancı Müzesi Koleksiyonundan Seçmelerle-Doğa, İnsan ve Deniz” ile ”Abidin Dino Mardin’de” sergilerine de ev sahipliği yaptığı belirtildi.

Vakfın, bu sergilerle Mardin’de çağdaş sanat platformun oluşturulmasının hedeflendiği ifade edilen açıklamada, şöyle denildi:

Van’a yardım TV şovunda kaldı

Van depremi için televizyonlardan yürütülen “Van İçin Tek Yürek” ve “Kardeşlik Zamanı” kampanyalarından 127 milyon TL bağış toplandığı açıklanmıştı; peki ne kadarı hesaplara yattı?

Van depremi için biri Samanyolu televizyonu diğeri de 15 kanalın ortak düzenlediği olmak üzere iki ayrı bağış kampanyası gerçekleştirildi. Bu kampanyalarda toplam 127 milyon TL bağış toplandığını açıkladı. Kampanyaların üzerinden bir hafta geçti ancak vaat edilen bağışların birinden “tahminen” 20 milyon, diğerinden ise nakdi 7,8 milyon TL bağış toplandığı ortaya çıktı.

26 Ekim’de 12 televizyon kanalı ve üç radyo ile yürüttüğü “Van İçin Tek Yürek” kampanyasında 62 milyon TL bağış toplandığını açıklanmıştı. Taahhüt edilen bağışlar Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) yönlendirildi. Bianet’ten Nilay Vardar’ın haberine göre, Başbakanlık Basın Müşaviri Mustafa Aydoğdu, bu kampanyadan hesaba 20 milyon yattığını tahmin ettiklerini ancak bunu denetlemenin kendi sorumluluklarında olmadığını söyledi.

Aydoğdu, “Kampanya olmadan önce hesapta sekiz milyon vardı; sonra Mesud Barzani 1,5 milyon yatırdı, Vakıf Bank 1,5 milyon yatırdı, Suudi Arabistan da 80 milyon küsur yatırdı. Şu anda hesapta 122,5 milyon var, işte aradaki yaklaşık 20 milyon muhtemelen kampanyadan gelen paralar. Ama biz hesap numaralarını alıyoruz, kimin gönderdiğine bakmıyoruz. Bu paranın içinde dışarıdan bağış yapanlar da olabilir. Bu kesin bir rakam değil, sadece 20 milyon olduğunu tahmin ediyoruz” dedi. Aydoğdu, kanaldan da kendilerini arayıp, ne kadar toplandığını sorduklarını söyledi ve kendilerinin kanal çalışanlarına “Sizin bunu takip etmeniz gerekiyor” dediğini belirtti.

Samanyolu Yayın Grubu, Kimse Yok Mu Derneği ve Türkiye İş Adamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’nun (TUSKON) ortaklaşa yürüttükleri ve Samanyolu TV’de “Kardeşlik Zamanı” ile yayınlanan programda Van depremi için 65 milyon TL bağış toplandığını açıklamıştı. Kimse Yok Mu Derneği internet sitesinde, bu bağışların 40 milyon TL’den fazlasının özel bir firmanın ev yapımını kapsadığını açıkladı. Geriye kalan 25 milyon TL nakdi yardımın 7 milyon 800 TL’si toplandığı açıklandı. Derneğin sitesinde bağışları yapanların isimleri var ancak yatırmayanların yok; taahüt ettikleri bağışları yatırmazlarsa herhangi bir yaptırım uygulanacağı belirtilmiyor.

Dernekten konuyla ilgili ayrıntılı bilgi almak için görüştüğümüz kişiler, resmi açıklama yapamayacaklarını ancak vaat edip bağış yapmayanlar için herhangi bir yaptırım uygulamayı düşünmediklerini söyledi. (Bianet)

Van için sokak çalgıcıları

 

Van depremi mağdurlarına yardım kervanına İstanbullu sokak çalgıcıları da katıldı.

İstiklal caddesi Tünel bölgesinde  süren sokak konseri sırasınca toplanan yardımların Van depreminin yaralarını sarmakta kullanılacağı belirtildi.

Van halkıyla dayanışma için bir araya gelen müzisyenler gün boyunca dünyanın farklı bölgelerinden parçalar çalarak halktan yardım topladılar. Halkın da yoğun ilgi gösterdiği sokak konserinde izleyiciler şarkılara bazen dans ederek, bazen tempo tutarak ve alkışlayarak destek verdiler.

Yeşil Gazete

Denize tam 215 ton petrol daha akacak

0

Yeni Zelanda açıklarında karaya oturan petrol tankerenin en tehlikeli saatlerine girdiği açıklandı.

Yeni Zelandalı çevreciler, yaklaşık 1 aydır karaya oturmuş halde duran geminden kaynaklanan tehlikenin, olumsuz hava nedeniyle arttığını açıkladı. Hava durumunun gittikçe kötüleşmeye başladığına dikkati çeken çevreciler, petrol yüklü gemideki tüm konteynerlerin denize düşebileceğini söyledi. Dalgaların 5 metreye kadar çıkacağı açıklanırken, gemiden yayılacak petrolün tarihin en büyük çevre felaketine yol açacağı belirtildi.

Rena isimli 236 metrelik tanker, tam 1700 ton akaryakıt taşıyor. Şimdiye kadar bunların yaklaşık 385 tonu denize sızdı, 1100 tonu ise yetkililer tarafından gemiden alındı. Ancak gemide halen yaklaşık 215 ton petrol bulunuyor.

(Milliyet)

Büşra Ersanlı’ya takılan sarılan sarı yıldız – Selçuk Candansayar

Büşra Ersanlı’nın gözaltına alınmasıyla iktidarın Kürt sorununu çözme stratejisinin temel izleği açık seçikleşti. Süreçteki her tutuklamanın tartışmalı olduğu bir gerçek ama Ersanlı’nın gözaltına alınmasının sembolik bir değeri var. İktidar bloğu Türkiye’ye Ersanlı ile bir mektup gönderdi.

Mektup, özelde Kürt sorunu genelde demokratikleşme süreci üzerine kafa yoran ve çözüm için etkin çaba harcayanlara ve süreci izleyenlere bir mesaj içeriyor. Çok boyutlu bir mesaj bu. Öyle ki iktidardan gönderilen aynı mektubu okuyan farklı kesimler birbirinden çok farklı anlamlar çıkarsın, diye umuluyor olsa gerek.

Mektup, ilk bakışta doğrudan Kürtlere yazılmış gibi. Kürtlere elinize silah almadıkça sizi muhatap kabul etmiyorum haberini yolluyor. İktidar Kürt sorununu PKK ile çözmek istiyor, bu meselede benim ciddiye alacağım, gizlice olsa da oturup konuşacağım ve açıkça da savaşmak istediğim sadece sensin diyor.

Bu anlamda PKK’nin Ersanlı’nın gözaltına alınmasına sevinmesinin beklendiği bile söylenebilir. İktidar, PKK’ye, öyle araya adam sokma, karşıma sen çık, istersen elinde silahla çık, çünkü ben bu meseleyi seninle silahla çatışarak çözmek istiyorum, diye haber yollamış oluyor.

Mektubun gönderildiği ikinci grup, Kürt sorunu ve demokratikleşme sürecinin demokratik, yasal ve sivil koşullarda çözülmesi için çaba harcayan Kürtlere. Mektubu yazanlar, elinize silah almadan sizi adam yerine bile koymayız diye haber yollamış durumdalar.

Öyle Demokratik Toplum Kongresi, Anayasa çalışmaları, Meclis’e girme, silahsız siyaset yapma gibi alanlarda sizi muhatap almam diyor iktidar. Elinde silah yoksa seni Kürt olarak bile görmem diyor. Bu çok önemli bir hamle. Çünkü, Kürt imgesiyle PKK imgesinin bir ve aynı olmasına, öyle algılanmasına katkıda bulunuyor. Sıradan Türkiyeli için Kürt eşittir PKK bağını kurmuş oluyor.

Üçüncü grup ve belki de en önemli grup ise tam da Ersanlı gibi olanlar. Kürt sorununu, demokratikleşme sürecinin en önemli boyutu olarak gören ve bu alanda harcadıkları çabaları akademik, bilimsel, ahlaki ilkelerine bağlı olarak yürütmeye çalışanlar.

İktidar bloğu, Kürt  sorunu ve demokratikleşme konusunda kendisinden farklı düşünen herkese ama özellikle aydınlara, “Ya bendensin ya da sana  PKK’li muamelesi yaparım” haberini yolluyor.

Bundan sonra Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunu ve giderek herhangi bir konuda politik bir eylemde bulunmaya yeltenecek herkesin, iktidar tarafından beğenilmemesi durumunda PKK’li olarak damgalanacağını bilerek davranması gerekecek!

Benden farklı düşünüyorsan, sen sadece ve sadece eli silahlı bir teröristsin demektir!

İşte bu mektubun en önemli muhatabına gönderilen mesaj. Kim bu alıcı? Tabi ki Türkiye’nin tümü.

Bir şekilde bilgisiyle, vicdanıyla, politik bilinciyle Türkiye hakkında kafa yoran, demokratik mücadele yapan insanların büyük çoğunluğu, bu yolda baskı görebileceğini bilir ve bunu göze de alabilir.

Ama tek politik eylemi haberleri izlemek ve seçimden seçime oy vermek olan geniş, çok geniş kitle için, iktidara karşıt olan herkes eli silahlı Kürt terörist olarak görülmeye başlanırsa mektup amacına ulaşmış olacak.

Bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir. Her şeye rağmen mücadele etmek isteyenler, etmeye devam ederler olasılıkla ama giderek iktidar bloğuna yapışmış tüm kamuoyu oluşturucular tarafından anında PKK’li damgası yerler ve aynı gruplar muhaliflerin giysilerine sarı yıldızı kendi elleriyle yapıştırırlar. Ersanlı’nın arkasından yazılanlar bu sürecin en önemli kanıtıdır.

Selçuk Candasayar – Birgün

Demokratik Anayasa Hareketi, önceliklerini duyurdu

Yeni ve sivil anayasa için çalışmalar yapan yurttaş girişimlerinden olan Demokratik Anayasa Hareketi Girişimi (DAHG), belirlediği yol haritasını ve öncelikleri kamuoyu ile paylaştı. Basın metninde yer alan sorun tanımında ve Hareket’in Anayasa Meclisi önerisinde anadil, etnik köken, cinsiyet gibi ifadelere yer verilirken; lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireyleri tanımlayan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin ise kapsanmadığı görülüyor.

Hareket tarafından yapılan açıklama şöyle:

DEMOKRATİK BİR ANAYASA İÇİN YOL HARİTASI: ÖNCELİKLER

Yaşamımızın her alanını baskı altına alan anayasanın tümden değiştirilerek yeni demokratik bir anayasanın oluşturulması konusunda her zamankinden daha uygun bir toplumsal zemin ortaya çıkmıştır. Yürürlükte olan 1982 anayasasının, toplumsal adaletsizliklere, insan hakları ihlallerine, inanç özgürlüğü üzerinde baskıya, etnik köken ve ana dile dayalı ayrımcılığa, düşünce hürriyeti üzerinde kısıtlayıcı ve yasakçı uygulamalara neden olduğu herkesçe pratik sonuçlarıyla birlikte bilinmektedir. Mevcut anayasa artık toplumsal dinamikler nezdinde de fiilen meşruiyetini yitirmiştir. Bu durumda, toplumun sesine kulak vermek, onların taleplerini gerçekleştirmek için ivedilikle yeni ve demokratik bir anayasanın yapılması gerekmektedir.

Yeni demokratik anayasanın tamamen insan onuruna yaraşan, toplumun demokratik taleplerini karşılayacak bir özgürlükler anayasası olması beklenmektedir. Bu açıdan bakıldığında yeni anayasanın yapım sürecine halkın doğrudan katılması gerekmektedir. Bu da doğal olarak tüm toplumsal dinamiklerin sürece müdahil edilmesiyle mümkündür. Ayrıca oluşturulacak taslakta yer alacak görüş ve önerilerin toplumda özgürce tartışılması ve sürecin örgütlenebilmesi için yeterli zaman tanınmalıdır. Demokratik bir anayasanın antidemokratik bir zeminde hazırlanması mümkün değildir. Dolayısıyla yeni ve demokratik bir anayasanın hazırlanması için “yol temizliği” ve “güven arttırıcı önlemler” anlamına gelecek, ortamın demokratikleşmesini sağlayacak bütün düzenlemelerin TBMM tarafından öncelikle yapılması gerekmektedir. Son günlerde yaygınlaşan keyfi gözaltı uygulamaları ve tutuklamalar bu açıdan endişe verici boyuttadır. Akademisyen ve yazarların siyasal mücadele platformlarından men edilmesi, yeni ve demokratik bir anayasa yapma iddiası ile çelişmekle kalmayıp, değişim söylemini de anlamsızlaştırmaktadır.

Anayasa hazırlık sürecinin gerçekten özgür ve katılımcı olabilmesi için, yol temizliği işlevi görecek acil demokratikleşme paketi ve kurucu iradeyi yansıtacak bir anayasa meclisi oluşumu gündeme alınmalıdır.

A-“YOL TEMİZLİĞİ” VE GÜVEN ARTTIRICI ÖNLEMLER

1-TBMM, başta Terörle Mücadele Yasası, TCK ve Basın yasası olmak üzere, inanç, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldıracak düzenlemeleri gerçekleştirmeli.

2- Yeni bir Anayasaya, yeni bir başlangıç olacağından siyasi davaların takibinin sonlandırılması ve davaların düşürülerek siyasi genel affın ilanı toplumsal barışı sağlamada güven arttırıcı olacaktır.

3- Çatışmalı ortamın sonlandırılması için askeri operasyonlar durdurulmalı, Koruculuk sistemi başta olmak üzere fiilen devam eden tüm olağanüstü hal uygulamalarına son verilmeli.

4- Tutuklu milletvekilleri serbest bırakılarak siyaset yapmalarının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

B- ANAYASA YAPIM YÖNTEMİ

ANAYASA MECLİSİ

Yeni anayasa, bir kanun değişikliğinden öte yeni bir anayasal düzenin kuruluşu demektir. Bu açıdan bakıldığında Yeni anayasanın tek başına mevcut meclis tarafından yapılması, 1982 anayasasının kurduğu sisteme dayalı yapısının korunması anlamına gelir. Bu ve benzer bir çok kaygı nedeniyle yeni anayasanın yeni bir “kurucu irade” tarafından yapılması herkesi kucaklayan bir anlayışla yapılmasını mümkün kılar.

Zira her ne kadar halk iradesinin %95’inin meclise yansıdığı iddia edilse de yüzde 10 barajı, seçim yasası, siyasi partiler yasası ve anti demokratik koşulların sonucu oluşmuş bir meclisin yeni ve demokratik bir anayasa yapması mümkün görünmemektedir. Bu koşullarda yapılacak anayasanın 82 darbe Anayasası’na makyajdan öteye gitmeyeceği bellidir. Oluşturulacak, “ANAYASA MECLİSİ” mevcut oluşmuş meclisi tamamen dışlamamakla beraber, katılımcı, demokratik bir yöntemle seçilmelidir ki demokratik bir Anayasa yapabilsin. TBMM’nin çıkaracağı bir yasa ile 2-3 yıllık ve görevi tamamen yeni bir Anayasa yapmakla sınırlı bir Anayasa Meclisi; kadınların eşit temsil edildiği, toplumun her kesiminin katılımı yansıtan, sendikaların, eğitim kurumlarının, farklı etnik grupların, inanç sahiplerinin, meslek örgütlerinin ve siyasi parti temsilcilerinin içinde yer aldığı, hiçbir baraj sistemine tabi olmayacak şekilde seçimle oluşturulmalıdır. Demokratik yöntemlerle oluşan bu “yeni kurucu” iradenin hazırlayacağı anayasa taslağı, tüm toplumsal kesimlerce özgür bir ortamda yeterli sürede tartışıldıktan ve öneriler alındıktan sonra son şekli verilerek halkoyuna sunulmalıdır.

DAHG  kendisini siyasi parti, hareket, oluşum, sendika, dernek ve kurumların bir araya gelmesiyle oluşturulan bir platform değil, tamamen birey hukuku üzerine oturmuş bir hareket girişimi olarak tanımlıyor. Dolayısıyla kurum temsilcilerinin bir araya gelmesiyle oluşturulacak bir yapı olmamayı hedefliyor. Bu durumun, DAHG aktivistlerinin başka siyasal ve sosyal oluşumlarda görev almasına engel olmadığı gibi; siyasi parti, sendika, dernek ve platform aktivistlerinin de hareket içinde görev almasına engel teşkil etmiyor.

Demokratik Anayasa Hareketi (DAH)

www.demokratikanayasahareketi.net

(Yeşil Gazete)

İngiltere Assange’ın İsveç’e iade edilmesine karar verdi

İngiliz Yüksek Mahkemesi, aleyhindeki taciz suçlamaları nedeniyle Wikileaks‘in kurucusu Julian Assange‘ın sınır dışı edilmesine karar verdi. Assange İsveç’e iade edilecek.

Almanya’da 55 milyar Euro’luk hesap hatası

Almanya’nın kamu borçları 55.5 milyar Euro azaldı. Borçların azalmasına önceden yapılmış bir muhasebe hatası neden oldu.

Almanya’nın borçlarının 55,5 milyar Euro azalmasına önceden yapılmış bir muhasebe hatasının neden olduğu açıklandı.

Almanya’nın önde gelen haber dergilerinden Stern’de bir süre önce yayımlanan haberde, mortgage borç verme kurumu Hypo Real Estate’in kamulaştırılmasından sonra, ona bağlı olarak kurulan FMS Wertmanagment bankasında hesap hataları olduğunun ortaya çıktığı ifade edilmişti. Kredi vermeyen ya da yatırım yapmayan bu banka, ‘Bad bank’ (kötü banka) kategorisinde yer alıyordu.

Almanya Maliye Bakanlığı, bankanın bilançosunda hesap hatası yapıldığını kabul etti ve borçların şimdiye kadar sanılandan 55.5 milyar Euro daha az olduğunu doğruladı. Bakanlık, borçların 24.5 milyarlık bölümünün 2010, 31 milyarının ise 2011 yılına ait olduğunu açıkladı. Bu nedenle Almanya’nın kamu borçlarının gayrı safi yurtiçi hâsılaya oranı yüzde 2.6 oranında düşürülerek, yüzde 83.7’den 81.1’e çekilecek.

Yaklaşık bir yıl önce kamulaştırılan HRE’nin 175 milyar Euro değerindeki yüksek riskli kağıtları, FMS Wertmangament bankasına devredilmiş ve söz konusu borçların uzun vadeli olarak Alman Maliye Bakanlığı’nın kontrolünde yeniden yapılandırılması hedeflenmişti. İşte bu muhasebe işlemleri sırasında meydana gelen mükerrer hesaplamaların hataya kaynaklık ettiği sanılıyor. Hatanın, muhasebe işlemleri sırasında yalnızca eklemeler yapılması, ancak çıkarmalara yer verilmemiş olmasından kaynaklandığı ifade ediliyor.

(DW)

Nedim Şener’e iki davadan beraat

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan gazeteci-yazar Nedim Şener hakaret ve gizliliği ihlalden yargılandığı iki ayrı davadan beraat etti.

Ergenekon soruşturması kapsamında halen Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci-yazar Nedim Şener hakaret ve gizliliği ihlalden yargılandığı iki ayrı davadan beraat etti.

Nedim Şener’in CNR Fuarcılık’ın da adının karıştığı rüşvet operasyonuyla ilgili bir ihbar mektubundan yola çıkarak yaptığı “Rüşvet paraları ceplerden taşıyor” başlıklı haberi 23 Ekim 2010’da Milliyet Gazetesi’nde yayınlanmıştı. Haberde Bakırköy Adliyesi’nde görevli bazı hâkimlerin isimleri de rumuzlarla yer alıyordu.

Haberde geçen F.A. rumuzunun kendisi olduğunu iddia eden hâkim Ferşat Aydın, gizliliği ihlal ve hakaretten Nedim Şener hakkında suç duyurusunda bulunmuş, bunun üzerine Nedim Şener hakkında hakaret ve gizliliği ihlal ettiği iddiasıyla toplam 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle iki ayrı dava açılmıştı.

Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Hakim Hasan Gülver davaları bitireceğini belirterek Nedim Şener’den son sözlerini sordu.

Nedim Şener, “Ferşat Bey’i üzdüysem gerçekten üzgünüm. Kendisi kırıldıysa özür diliyorum. Hakaret kastım yoktu” dedi.

Davaları karara bağlayan Hakim Hasan Gülver, Nedim Şener’in iki ayrı davadan da beraatine hükmetti.

(Ajanslar)

Filistin internetsiz kaldı

0

Filistin Özerk Yönetimi, Batı Şeria ve Gazze‘deki ana telefon şebekesinin bilgisayar korsanlarının saldırısına uğradığını söylüyor.

Filistinli yetkililer, topraklarının büyük bölümünde hacker’ların dünden beri sürdürdüğü saldırılar nedeniyle internete erişimin mümkün olmadığını açıkladılar.

Filistinli sözcü Ghassan Ghattib, saldırıların dünyanın farklı noktalarından kaynaklandığını belirtti. Filistin yönetimi pazartesi günü Unesco’ya üyelik başvurusunda başarılı olmanın sevincini yaşıyordu. Ghattib, internet korsanlarının saldırılarının bu gelişmeyle ilgili olup olmadığını henüz belirlemediklerini kaydetti. Birleşmiş Milletler’in eğitim, bilim ve kültür örgütü Unesco’nun Filistinlileri üye olarak kabul etmesi, İsrail ve ABD hükümetlerinin sert eleştirisiyle karşılaştı.

Obama hükümeti, Unesco bütçesine ABD’nin yaptığı katkıyı derhal tamamen kestiklerini açıkladı. İnternete erişimde sorunlar devam ederse, bunun maliyetinin Filistinlilerin ticari kurumlarına pahalıya patlayabileceği bildiriliyor.

(BBC)