Ana Sayfa Blog Sayfa 4955

Enflasyon yükseliyor

Enflasyon aylık bazda 2002 Ekim’inden beri en yüksek düzeye çıktı. TÜİK verilerine göre, tüketici fiyatlarında artış Türkiye genelinde aylık yüzde 3,27 olurken, yıllık artış oranı yüzde 7,66 olarak açıklandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekim 2011 için Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) rakamlarını açıkladı: Ekim ayı itibariyle yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 7,66; ÜFE’de yüzde 12,58.

Dev göktaşı Dünya’nın yakınından geçecek

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), dev bir göktaşının 8 Kasım’da Dünya’nın yakınından geçeceğini açıkladı.

2005 YU55” adı verilen göktaşı, yaklaşık 400 metre çapında ve küre şeklinde.

İlk kez Arizona Üniversitesi araştırmacıları tarafından 28 Aralık 2005’te keşfedilen göktaşı, Dünya’nın yaklaşık 324 bin kilometre yakınından geçecek. Kendi çevresindeki dönüşünü 18 saatte tamamlayan göktaşının çekim etkisi, Dünya’da hissedilmeyecek.

Bu büyüklükteki bir göktaşı, Dünya’nın yakınından en son 1976 yılında geçmişti.

(CnnTurk)

Balıkçılardan lüfer karşıtı eylem

İstanbul Boğazı şu anda balıkçıların eylemine sahne oluyor. Lüfer balığının avlanma boy limitine karşı yapılan eylemde, balıkçılar 20 santimetre olmayan çinekopları da avlamak istiyor.

Eylemde, 1 milyon balıkçının mağdur olduğu, lüfer hakkında verilen bilgilerin doğru olmadığını söyleyen balıkçılar “Lüferime dokunma” diye de slogan attılar.

Bu eylem, sürdürülebilirlik ve ekonomik çıkarlar arasındaki karşıtlığı göstermesi açısından önemli bir nokta.

Eylem hakkında açıklama yayınlayan “Lüfer Koruma Timi” bu eylemin Poyrazköy Su Ürünleri Kooperatifi başkanı öncülüğünde İstanbullu ve Bandırmalı bir grup gırgır ve trol reisi tarafından gerçekleştiğini açıkladı.

“Eşcinseller, Tunus’un bir gerçeğidir”

Arap Baharı’nın başladığı ülke olan Tunus’ta geçtiğimiz 23 Ekim’de ülkenin ilk serbest seçimlerini oyların yüzde 41’ini alarak kazanan İslami muhafazakar eğilimli Ennahda (Yeniden Doğuş) Partisi’nin sözcüsü Riad Chaibi yaptığı açıklamayla LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel ve trans) derneklerinden takdir topladı. Chaibi, “Homoseksüeller Tunus’un bir gerçeğidir.” dedi.

Think Progress’teki habere göre Chaibi şöyle dedi: “Kişisel özgürlükler ve insan hakları kutsal değerlerdir. Ateistler ve homoseksüeller Tunus’un bir gerçeğidir; var olma hakkına sahiptirler.”

Chaibi ayrıca eşcinsel olmanın, “bir haysiyet meselesi” olduğunu da söyledi. “Toplum onları daha değersiz görüyor o yüzden burada bir haysiyet sorunu söz konusu.”

Hayatının 20 yılını sürgünde geçirmiş olan Ennahda’nın lideri Şeyh Raşid Gannuşi de seçimi kazandığında, “Tanrının, peygamberin, kadınların, erkeklerin, dindarların ve dindar olmayanların haklarının korunduğu; özgür, bağımsız, ilerleyen ve refah içinde bir Tunus’a ulaşabilmek için bu devrimi devam ettireceğiz çünkü Tunus herkesin” demişti.

Eski Cumhurbaşkanı Zine El Abidin Ben Ali’nin 23 yıllık yönetiminde Tunus’un en köklü muhalefetini temsil eden Ennahda, seçim öncesinde İslamcı-muhafazakâr kesimin sesi olacağını belirtmiş ama aynı zamanda çoksesliliğe ve diyaloğa açık olduğu mesajı vermişti.

Tunus’un eşcinselleri cezalandıran bir geçmişi olduğu düşünüldüğünde, hükümet sözcüsünün söyledikleri önem kazanıyor. Chaibi bunun yanında kadınların örtünmeye zorlanmayacağı ve ülkede alkol tüketimine izin verileceğini de söyledi. Chaibi, Ben Ali’ye muhalefet ettiği için beş yıl boyunca tutuklu kalmıştı.

Tunus’un komşusu Libya‘da ise, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdülcelil, ülkede yasamanın kaynağının İslami Şeriat hukuku olacağını açıklamıştı. Libya’da eşcinseller üzerindeki baskı ve sistematik cezalar devam ediyor.

LGBT dernekleri, Tunus eşcinseller hakkındaki tutumunu değiştirmezse Arap Baharı’nın Orta Doğu’da LGBT topluluklarının hakları açısından da önemli gelişmeler sağlayabileceği görüşünde.

(bianet)

 

Solaklı’da HES’e karşı direnen halka müdahale

Trabzon’un Solaklı vadisinde halk iş makineleriyle gelen şirkete karşı direniyor.

Bölgeden gelen haberlere göre Solaklı vadisinde yapılmak istenen Derebaşı HES inşaatı için iş makineleriyle vadiye gelen Palmet Enerji Şirketi’ne karşı Karaçam ve Köknar köylerinde 300 kadar köylü şirkete karşı yola çıktı.

HES şirketini durdurmak isteyem köylülerin önü güvenlik güçleri tarafından kesilmiş durumda. Güvenlik kuvvetlerinin köylülere yönelik müdahaleye başladığı haber veriliyor.

Bölgede Eylül ayında da protestolar olmuş ve çıkan olaylarda 7 köylü yaralanmış, 3 kişi gözaltına alınmıştı.

(Yeşil Gazete)

Transfobik nefret cinayetine müebbet hapis

Antalya’da geçen yıl Şubat ayında 28 yerinden bıçaklanarak öldürülen Derya Yılmaz’ın katil sanığı 26 yaşındaki Cem Babacan, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.  Babacan, cezası açıklandığında önündeki ahşap parmaklıklara tekme atarak kırdı.

Antalya Altındağ Mahallesi’nde oturan Derya Yılmaz, geçen yıl 8 Şubat gecesi evindeki yatağında 28 yerinden bıçaklanmış ve boğazı kesilmiş halde bir arkadaşı tarafından bulunmuştu. Yılmaz’ın aşırı kan kaybından öldüğü anlaşılırken, cep telefonu ve plazma televizyonunun da çalındığı belirlenmişti.

Temmuz 2010’da bir kamyondan mazot hırsızlığı yapan 4 şüpheliden Cem Babacan’ın, Derya Yılmaz’ı öldüren kişinin eşkâline çok benzediğini fark eden ekipler, Babacan’ın DNA örneğini aldı. Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı’na gönderilen Babacan’ın DNA örneği, trans cinayetinden sonra evde bulunan sigara izmaritindeki DNA ile eşleşti.

Cinayet Büro Amirliği ekipleri, öldürülen Derya Yılmaz’ın cep telefonunun satıldığı telefon bayisini de tespit etti. İşyeri çalışanları, 5 kişi arasından teşhis ettikleri Cem Babacan’ın telefonu kendilerine sattığını söyledi.

Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 1 yıldan bu yana süren davanın karar duruşmasında suçsuz olduğu iddiasını yineleyen Cem Babacan, “Takdir mahkemenizin” dedi. Mahkeme Başkanı Nihal Altuğ, gasp amacı ile “kasten adam öldürmek” suçundan Babacan’ı ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.

Babacan’ın cezasında indirim yapılmadı. Karara sinirlenen Cem Babacan, mahkeme salonundan çıkartılırken tekme atarak ahşap parmaklığı kırdı. Savcılık, ’devlet malına zarar vermek’ suçundan Babacan hakkında yeni soruşturma başlattı.

(Kaos GL)

BDP’yi ‘taksitle kapatma’ davaları- Nuray Mert

Son KCK davasında gözaltına alınan Büşra Ersanlı benim çok eski ve çok sevdiğim bir arkadaşım. Her şeyden önce, kendisine ‘geçmiş olsun’ diyorum. Ama yanlış anlaşılmasın, sadece ona geçmiş olsun, ‘bari onu almayın!’ demiyorum. Bu, topyekün bir sorun, büyük bir fırtına. Sesimizi ancak çok yakınımıza gelince çıkartmak çok ayıp oluyor. Diğer taraftan, fırtınanın çok yakınımıza gelmesinin fazladan bir anlamı var elbette. Gerçekten de ‘ateş düştüğü yakıyor’. Özellikle kafası karışmış olanlar için iyi bir uyanma vesilesi, olan biteni daha iyi değerlendirme imkânı oluyor.


‘İleri demokrasi’nin nasıl işlediği şimdi daha iyi anlaşılıyor. İşler gerçekten de eskisi gibi yürümüyor, mesela medyaya uyarıları askerler değil sivil iktidar yapıyor. Belli ki, kapatma davaları da şekil değiştirdi, Kürtlerin partileri doğrudan değil, KCK davaları ile ‘taksitle’ kapatılıyor. BDP’nin yüzlerce, binlerce, yöneticisi, üyesi, seçmeni tutuklanıyor. Büşra Ersanlı gibi örnekler ile Kürtlere destek verenlere, ‘yaklaşmayın yanarsınız’ uyarısı yapılıyor.

Demokrasiler için zor sınav
BDP kuşkusuz sıradan bir siyasi parti değil, her şey bir yana veya her şeyden önce, seçmen tabanı PKK’ya, yani silahlı bir harekete sempati duyanlardan oluşuyor. Türkiye’de kamuoyuna çok garip geliyor biliyorum ama, bu taban PKK’ya ‘terör örgütü’ değil, ‘özgürlük mücadelesi’ olarak bakıyor. Nasıl olur diyorsanız, olaya yakından bakmanız, bazı insanların hangi gerekçeler ile böyle düşündüğünü bilmeniz gerekiyor. Hak vermenizden bahsetmiyorum, sadece ‘gerekçeleri ne olabilir?’ sorusuna verilen cevaplardan haberdar olmanızdan söz ediyorum. Ama, haberdar olmazsınız, çünkü bu anlayışa yüzde yüz de karşı olsanız, sadece ‘onlar böyle diyor’ şeklinde bir haberdar olma biçimi bile bu ülkede ‘terör suçu’!
Diyeceksiniz ki, ‘demokrasiler’in silahlı hareket ve ona hak veren bir tabanı onaylaması söz konusu olur mu? Olmaz tabii, çözüm arayan birçokları gibi ben de onlarca kere yazdım; bu durum demokrasiler için çok zor bir sınavdır. Bu sınav daha fazla çatışma ve sindirme mantığı ile geçilmez. Şimdiye kadar, bu durumla yüzleşmek yerine, Kürt siyasal hareketine ‘bir avuç eşkıya’ deyip geçildi. Sonra, içinde olsun dışında olsun herkese ‘terör ile aranıza mesafe koyun olsun bitsin’ çağrısı yapıldı. Sonra ‘mesafe hesabı’na göre, hiç bitmeyen tutuklamalar çığ gibi arttı.
Yeni strateji, PKK’yı askeri olarak zayıflatmak, BDP’yi ve tabanını toz duman etmek, ‘durun ne yapıyorsunuz’ diyenleri sindirmek ve tüm bunların sorunu çözeceğini düşünmek şeklinde tezahür ediyor. ‘Barış için savaş’ safsatası şimdi Kürtler için devreye giriyor. Ama zaten, şimdiye kadar insanlık ‘haklılık’ taslamayan savaş gördü mü? Savaş dili hep yüce bir amaç uğruna kurulmadı mı? Sonunda güçlü olan yakıp yıkmadı mı? Güçsüz olanın çilesi ile öfkesi daha da artmadı mı?

Müzakere süreci olacak
Oysa, zaten, işler demokratik siyaset zemininden çoktan çıkmıştı, Kürt açılımı ile iktidar da bu gerçeği görmüş ve yeniden demokratik zemini kurmak için müzakerelere başlamıştı. Yoksa, bir grup silahlı hareket mensubunun geri dönüşü neden sağlansın, Öcalan ile neden görüşülsün? Bu yaklaşımın devamı getirilseydi, bir ‘müzakere’ süreci yaşanıyor olacaktı. Devam etmedi, çünkü bu sürece bir müzakere süreci olarak bakılmadı ve açılım bu sürecin devamını getirecek bir ufka sahip değildi. Ben o dönem, ‘hiç olmazsa kolektif haklardan bahsetmeyeceksek açılımın hiçbir sonucu olmaz’ dedim diye, ‘süreci sabote etmek’le suçlandım. Birçokları tarafından, sanki böyle bir durum yokmuş da, Kürtlerin aklına ‘kolektif haklar’ı ben sokuyormuşum gibi tepkiler aldım. Oysa, biraz uzak görüşlü herkes, tüm bunları görebilir ve süreci bu yönde yönetebilirdi, öyle olmadı. Şimdi, yönetilmeyen sürecin faturası da bize çıkıyor.
Siyasi konularda şahsi kanaati ne olursa olsun, Kürt meselesini yakından izleyen herkes, meselenin ‘ezme, yok etme, sindirme ve yıldırma’ ile çözülmeyeceğini biliyor, söylüyor. Demek ki, bu süreçte neler yaşanırsa yaşansın, sonunda bir müzakere süreci söz konusu olacak, topluma bu gerçeği anlatmak ve bu süreci başlatmak yerine, bunca kırıp dökmenin, BDP’nin taksitle kapatılmasının amacı nedir anlamak zor. Anlamak da, yaşamak da zor.

Nuray Mert – Milliyet

Uluslararası hak örgütlerinden trans aktivistlere destek

Yedi uluslararası insan hakları örgütü, polis şiddetine suç duyurusunda bulduktan sonra “polise görev yaptırmamak için direnme ve hakaretten” hapis cezası alan Pembe Hayat üyeleri için devlet yetkililerine bir mektup yolladı.

Uluslararası Trans Patolojizasyonunu Durdurma Kampanyası kapsamında yedi uluslararası insan hakları örgütü, polis şiddetine suç duyurusunda bulduktan sonra “polise görev yaptırmamak için direnme ve hakaretten” hapis cezası alan Pembe Hayat üyeleri için devlet yetkililerine bir mektup yolladı.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün‘e gönderilen mektupta, “Türkiye Hükümeti’nin bu kadınlara karşı yapılan tüm suçlamaları düşürmesi, polisin gücünü kötüye kullanmasına izin veren muğlak yasaları düzeltmesi ve trans bireylerin güvenlik ve refahlarını iyileştirme konusunda somut adımlar atmayı taahhüt etmesini” istendi.

Mektupta yaşananların “trans bireylere karşı polis ve mahkemeler tarafından uygulanan sistematik ayrımcılığı ispatlar nitelikte olduğu” belirtildi.

Yetkililere, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg’ün nefret suçu yasasının hayata geçirilmesine yönelik tavsiyesi, 2011 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin LGBT bireyler dahil olmak üzere tüm azınlıklara gerçek bir koruma sağlama konusundaki zorunluluğunun vurgulanması, Avrupa Parlementosu’nun 10 Şubat 2010’da,  Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinde LGBT bireylerin korunmasının müzakere edilemez bir şart olduğunu söylediği ve son olarak Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığa karşı mücadele konusundaki tavsiyeleri üzerine bu yükümlülükleri kabul ettiği hatırlatıldı.

Uluslararası Gey ve Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu (IGLHRC), COC Hollanda, Trans* Eşitliği için Küresel Hareket (GATE), Uluslararası Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks Birliği Avrupa Bölgesi (ILGA-Avrupa), Transgender Avrupa (TGEU), ARC-International ve STP 2012, Uluslararası Trans Patolojizasyonunu Durdurma Kampanyası tarafından imzalan mektupta talepler şöyle sıralandı.

* Buse Kılıçkaya, Selay Tunç ve Naz Güdümen’e bu davayla ilgili olarak yöneltilen tüm suçlamalar düşürülmeli.

* Polis ve mahkemelerin trans bireylere karşı kanunun uygulaması adı altında yaptığı ayrımcı muamelelere karşı bağımsız bir soruşturma açılmalı.

* Sık sık trans bireyleri hedef almakta kullanılan yasalar düzeltilmeli ya da kaldırılmalı.

* Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile polisin yetki ve görevleriyle ilgili diğer yasalar, polisin trans bireyleri, insan hakları savunucularını taciz etmesini engelleyecek ve polisi yaptıklarından sorumlu tutacak şekilde değiştirilmeli.

* Türkiye Hükümeti trans kişilerin haklarını koruyan bir yasa ile homofobi ve transfobi kaynaklı nefret suçlarını yasaklayan bir yasa da dahil olmak üzere, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini de içeren ayrımcılık karşıtı yasaları TBMM’den geçirmeli.

* Trans bireyleri de içeren cinsel azınlıklara nasıl muamele edileceği konusunda, gelecekte LGBT kişilere karşı meydana gelebilecek polis tacizi, saldırıları ve kötü muameleleri engellemek adına  kanun güçlerindeki memurlara geniş kapsamlı bir eğitim verilmeli.

(Bianet)

Türküler Van için

Deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalışan Van’a bu kez de türküler merhem olacak.

“Gideriz Van’a Doğru, Türkülerimiz Van İçin” adı verilen etkinlik, yarın akşam saat 20.00’de İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Konser hazırlıkları, konser öncesinde 16.30’da Nefise Karatay ile Afiş programında canlı yayınla ekrana gelecek.

Gecede Zülfü Livaneli, Edip Akbayram, Zara, Yavuz Bingöl, Volkan Konak, Gülay, Kerem Alışık, Yeni Türkü, Belkıs Akkale, Erdal ve Mercan Erzincan, Cengiz Özkan, Gülay, Sevcan Orhan, Sağ Ailesi, Onur Akın, Suavi, Melike Demirağ, Mazlum Çimen, Arzu ve İzzet Altınmeşe sahne alacak.

Konserde toplanan tüm gelir Kızılay aracılığıyla depremzedelere bağışlanacak.

Geceye katılacak herkesten yanlarında bir battaniyeyle mama getirmesini isteyen sanatçı Yavuz Bingöl, “Dayanışma ve yardımlaşma adına en güzel türküleri dinlemek için tüm iyi insanları bekliyoruz” dedi.

Ekim ayında 53 işçi hayatını kaybetti

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi‘nin basından derlediği bilgilere göre ekim ayında en az 53 işçi hayatını kaybetti. En az 142 işçi yaralandı. Sadece basına yansıyan, bilgilerden oluşturulan, gerçekte daha çok kabul olduğu tahmin edilen istatistiklere göre ekim ayında da en çok iş cinayeti, güvenlik önlemlerinin eksikliği ve taşeronluk uygulamasının yaygınlığıyla bilinen inşaatlarda meydana geldi. İnşaat-yol işkolunda 11 iş cinayeti oldu. Bu sektörü 5’er iş cinayetiyle maden ve metal işkolu takip etti. 15 iş cinayetinin ise hangi sektörde işlendiği belirlenemedi. İş yerindeki yaralanmalarda ise 28’er yaralanmayla inşaat sektörü ve tekstil ilk sırada yer aldı. Bu sektörleri 17 yaralanmayla enerji sektörü izledi. 39 yaralanmanın ise hangi iş kolunda meydana geldiği belirnemedi.

AKP iktidarının hazırladığı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı’nı tartışmaya açmasını değerlendiren İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nden, “Amaç iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşanan kayıpları azaltmak, Başbakan Erdoğan’ın söylemiyle “insanı temel almak”. Bu girişimin eksikliği bir yana samimiyetini değerlendirmek gerekir. Çünkü AKP iktidarı, büyümede Çin’i yakalama hedefini de dillendiriyor. Bu da ancak güvencesizleştirme ve kamusal hakların tırpanlanmasıyla gerçekleştiriliyor. Bir yandan asgari ücrete yüzde 3 zam yapılması kararlaştırılırken diğer yandan sağlıkta katkı payı artırılıyor, çalışma sürelerinin uzatılması gündeme getiriliyor…”denildi.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin Eylül ayında hazırladığ rapor göre de eylül ayı içerisinde 59 işçi “iş cinayetleri”nden dolayı hayatını kaybederken, 619 işçi ise yaralandı. Eylül ayında da en çok iş cinayeti inşaatlarda meydana gelmişti.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi ayrıca silikozis hastalığından kaynaklı ölümlere dikkat çekti. 12 Ekim günü kot kumlama işçisi Ali Rıza Eldemir’in ölümüyle kot kumlamada silikozisten kaynaklı ölümlerin sayısı 48’e ulaştı. Diğer yandan Ekim ayında diş teknisyenlerinin de slikozis hastalığına maruz kaldıklarını kamuoyunu duyuruldu ve çözüm için mücadele etmeye başlandı. Meslek Hastalıkları Hastanesi tarafından Ankara’da muayene edilen 365 diş teknisyeninden 70’inde, İstanbul’da muayene edilen 451 diş teknisyeninden 197’sinde çeşitli meslek hastalıklarına rastlanmış durumda olduğu ortaya çıktı. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi özellikle merdiven altı olarak tanımlanan diş laboratuvarlarında sağlıksız ortam ve uzun çalışma saatleri nedeniyle diş teknisyenlerinin büyük tehlike altında olduğunu belirtti.